hesabın var mı? giriş yap

  • askerliğini izmir'de yapmış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki göstermelik bir hadise değildir.
    çarşı izinlerim sırasında otobüse bindiğimde yerinden kalkan amcalar gördüm ben izmir'de
    manavın önünden geçerken meyve ikram edenler gördüm
    içtiğimiz çayın parasını almayan insanlar gördüm

    izmirin insanı askerini sever.
    izmirin insanı sıcakkanlıdır.
    vicdanlıdır.

  • adam on numara konuşmuş. hiç üstelememiş. baya da centilmen davranmış. ama anasını sattığım kezbanı ünlü olmak için mesajları ifşalamış. helal lan czn gözüme girdin.

  • eşim 35 haftalık hamile olduğundan çatlaklar oluşmaması için bio-oil adlı yağı kullanıyor.
    ürünü trendyol üzerindne bio-oil türkiye resmi satıcısından 3 tane 125 ml sipariş veriyor.
    https://www.trendyol.com/…il-turkiye-m-300884?sst=0

    ürünler bize geldiğinde paketlerin ağzının açık olduğunu ve ürünlerin 200 ml olduğunu farkediyoruz, siparişler sayfasına baktığımızda satıcının "ruslano cosmo" adlı firma olduğunu farkediyoruz. (mardin'den bio-oil yollayan bir firma)

    trendyol'a bu durumu sorduğumuzda "biz de sahte ürün olmaz ürün orjinaldir" gibi hazır cevapların yanında "nadir de olsa ürün stoğu bittiğinde başka satıcılarla yollayabiliyoruz" diyorlar.

    bak bak... bana sormadan benim aldığım ürünün satıcısını değiştiriyor.
    ürünün sahte olduğu o kadar bariz ki;görsel

    bio oil türkiye müşteri hizmetlerini arayıp ürünün altında yer alan lot numarasından ürünün sahte olduğu bilgisine ulaşıyoruz.
    görsel

    bakın bu cana kastetmedir.
    benim eşim hamile ve ne idüğü belirsiz bir satıcıdan ne idüğü belirsiz bir yağı kullanması için yolluyorlar.

    trendyol'a "biz ürünün sahte olduğunu öğrendik" diye anlatınca onlarda konunun araştırılması için 5 gün süre istiyorlar.

    neyini araştıracaksın kardeşim? bio-oil müşteri hizmetlerine verdiğim lot numarasından ürünün sahte olduğu belli.

    insanın sağlığıyla oynamak bu kadar kolay olmamalı diye düşünüyorum.
    özellikle hamilelerin yoğun olarak kullandığı bu çatlak yağında bile insanların hayatını hiçe saymak tam anlamıyla şerefsizliktir.

    edit: trendyol ekşisözlük üzerinden iletişime geçti ve ilgili mağazanın tüm satışlarını durdurduklarını söylediler,
    geçmiş olsun dileklerini ilettiler. paramızı iade ettiler. en azından bu olay için şimdilik teşekkür ediyorum ama denetimlerin çok daha sıklaştırılması gerektiğini düşünüyorum.

    biz bu olayın farkında vardık ancak trendyol'un bu mağazanın yaptığı bütün satışları takip edip alıcıların mağduriyetlerini gidermesi gerekir.

    dipnot: teşekkürler sözlük.

    edit2: arkadaşlar hayatımda mahkemeye gitmedim ve bu süreçlerin nasıl işlediğini bilmiyorum. bu ülkede adalete güvenim yok.
    tazminat kazanmak gibi bir derdim de yok. tek isteğim; parasını verdiğim ürünün bana gelmesi. çok şey mi istiyorum? entry silme gibi bir durum söz konusu değil. trendyol bu konuda suçludur ve en azından sözlük sayesinde "suçlu" olduklarını kabul etmişlerdir.

    ruslano cosmo adlı satıcı hala satışa devam ediyor gözüküyor. her gün bu satıcının kapatılıp kapatılmadığını takip edeceğim. bakalım ne olacak?

    edit3: trendyol'a teşekkür etmiştim ama teşekkürümü geri alıyorum. dalga geçer gibi mağazayı kapattıklarını söylemişlerdi ama mağaza satışa devam ediyor. sağlığımızla oynayan bu firmaları cimer üzerinden de şikayet ettim.

    edit4: görsel aradığınız mağazaya şu anda ulaşılamıyor. sonunda mağaza kapatılmış ama bu mağazanın isim değiştirip bu işe devam edeceğini herkes biliyor. iki kuruş fazla kazanacağım diye insanların sağlığıyla oynayan bu insanlar öyle ibretlik ceza almalı ki bir daha gün yüzü göremesin.

  • öncelikle mekanı cennet olsun. elim bir kaza...

    "maalesef duble yollarda yayaya yol vermek çok tehlikeli sonuçlara neden olabiliyor."

    tehlikeli sonuçlara neden olan "yayaya yol vermek" değildir. tehlikeli sonuçlara yol açan ülkedeki eğitimin yetersizliği ve buna bağlı olarak her alanda kural tanımaz, ben merkezci insanların kendileri hariç çevrelerindeki herkesi yok saymalarıdır.

    her gün yüzlercesini gördüğümüz önce ben, benim işim, benim yolum görüşünün kameralara yansımış halidir. oysa ki yaya geçidi olan bir yere yaklaşırken:

    * ileride yaya geçidi olduğunu belirtir trafik işareti olur.
    * hızınızı düşürmeniz için hız sınırını gösterir trafik işareti olur.
    * yaya geçidi, dönel kavşak, ana yola kontrollü katılan tali yol gibi yerlere yaklaşırken hız önceden düşürülmelidir konusu ehliyet kurslarında defalarca tekrarlanır ve ehliyet sahibi herhangi bir insanın ben bunu bilmiyorum deme şansı yoktur.

    görüldüğü gibi sorun yayaya yol vermek değil, yayaya yol verilmesi gerekebilecek yere yaklaşırken tam gaz yola devam etmek ve trafik işaret ve işaretçilerine uymamaktır.

    bu sorunu en net gösteren yer dönel kavşaklarımızdır. dönel kavşaktaki öncelik sıralaması ve dönel kavşağa yaklaşırken hız kesilmesi herkes tarafından bilinen ülkelerde aşağıdakilerden hiçbirini göremezsiniz.

    * dönel kavşağa yaklaşırken bulunan kasis. bu kasis, kimse hız kesmediği için konulmaktadır. oysa ki böyle bir şeye gerek yoktur. zaten dönel kavşağa hız kesilerek kontrollü yaklaşılması gerekir. kimse yapmadığı için mecburen kasis de ekleniyor bizde.
    * dönel kavşak içindeki kasis... saçmalığın daniskası. dönel kavşağa girmiş aracı yavaşlatmaya çalışyor, yani sübliminal mesaj olarak yol sende değil, sağdan yardırıp gelen var, viraj içinde dur diyor. oysa ki yol onun hakkı...
    * (bkz: kocaabdil) mahlaslı suserin katkısıyla dönel kavşağa trafik ışığı konması da ağır bir saçmalıktır.

    dönel kavşağa gelirken 2 adet ikaz levhası olur.
    ikaz 1 dönel kavşak var ileride demek...

    ikaz 2 bu da yol ver demek... ama bizde kimse bu 2 tabelayı bilmediği için bu da var. yazıyla anlatmış artık...

    şuna da yaya geçidi deniyor mesela. sarı çizgiler oraya yaklaşırken aralıklı olur, tam gaz gitme diyor yani... yavaşla ki yolun kenarında yaya olursa veya önündeki durursa sen de ona çarpamadan durabilesin.

  • yorgancı ya da yüncü olmak. müşteri yok ama akşama kadar yumuşak yumuşak yünlerin içinde huzur bulurum.

  • ingilizce'de dentist o yüzden diş hekimleri doktor değilmiş demiş bir arkadaş. akademik olarak açıklayayım durumu belki faydalı olurum. diş hekimliği fakültesinden mezun olan bütün öğrencilere verilen bir unvan var. ddsyani doctor of dental surgery. diş hekimliği tıp disiplininin cerrahi dallarından birisi olduğu için dds ünvanı verilir. bazı ekollerde bu durum dmd'dir yani doctor of dental medicine. tıp fakültesinden mezun olan her öğrenciye dr. unvanı verilir. ingilizce'de tıp hekimlerine md unvanı verilir. medical doctor yani. bir şekilde doktora yapan herhangi bir hekime phdunvanı verilir. ha benim için fark etmiyor ister dişçi deyin ister diş hekimi ister dmd/dds. bir çok tıp hekiminden daha rahat çalışma şartlarımız olduğu bir gerçek. zorunlu hizmet olmadan istediğimiz gibi, istediğimiz yerde çalışmaya başlıyoruz. hayat standartlarımız gözlemlediğim kadarıyla kendini sıralarda çürüten bir çok doktordan daha iyi. bu gibi durumlar göz önünde bulundurulduğunda diş hekimliği daha avantajlı görünüyor. ergen birinin bu lafının bu kadar gündem olmasının sebebi aslında iki meslek grubununda aşağılık kompleksine sahip olmasından kaynaklanıyor.

    şu anda twitter'da dönen bir kavgaya sebebiyet veren konu.

    mesele 3. sınıfa yeni geçmiş bir tıp fakültesi öğrencisinin diş hekimlerini aşağılaması.

    #tıpçılarsendenutanıyor diye bir etiket oluşturmuş diş hekimliği öğrencisi arkadaşlar. detayları buradan takip edebilirsiniz.

    5. sınıfa yeni geçmiş bir diş hekimliği öğrencisiyim. bugüne benzer bir çok olaya şahit oldum. bir çoğu tıp fakültesinden temel bilimler dersine gelen öğretim görevlileriydi. sürekli siz dişçisiniz, çok bilmenize gerek yok gibi cümleleri çok duyduk. yalan yok, sizde hekim olacaksınız, o yüzden bunların hepsini çok iyi öğreneceksiniz diyen hocalar da dersime girdi.

    hiçbir zaman anlayamadığım bir olay var bu konuyla alakalı, tıp fakültesi öğrencilerinin egosu değil, bu egoyu kendilerinde hak görmeleri. biz tıpçıyız, o yüzden her şeyi yapabiliriz kafasını hiçbir zaman anlamadım. hayattaki tek başarısı, bir kaç soru fazla yapıp tıp fakültesine gitmiş öğrencilerde gözlüyorum bu durumu. hacettepelilerin, cerrahpaşalıların bu tarz gereksiz tartışmalara dahil olmadığı da dikkatimi çeken başka bir konu. sanki hiçbir diş hekimliği öğrencisi diş hekimliği isteyerek seçmemiş gibi davranmaları oldukça üzücü, hepsi tıp kazanamadığı için diş hekimi oldu sanıyorlar. bu gerçekten komik bir durum bana göre.

    tıp okuyarak statü kazanmayı ummak çaresizliğin, mutsuzluğun kaçıncı seviyesi bilmek isterim.