hesabın var mı? giriş yap

  • universite zamanlari arkadas evinde gecenin 3'unde hayvanlar gibi ziplayip gurultunun alasini yaptigimiz bir gece, asagidaki teyze caldi kapiyi, basladi bagirmaya. bir sekilde ozurler dilendi olay tam kapanacak konusmalari duyan yan komsu hayvani ayni bu videodaki hayvanat gibi kufurlerle saldiriya gecip olayi bastan baslatinca zaten kafasi guzel olan 5-6 kisilik erkek guruhu adamin uzerine yuruduk. tabi neresinden baksaniz yanlis bir suru sey. teyzenin polis cagiracagim bagirislari falan derken herkes evine gitti gurultu bitti.

    ertesi sabah evde bir basina uyuklarken alt kattan ayni teyzenin cigliklarini duyup yalinayak asagiya kostum. teyze elinde bir koca tas yogurt, karsisindaki adama bagirmakta. kapi kapi yogurt satan adamlarin eski numarasi. kapiyi acarsiniz, der ki yogurt istermisiniz 3 lira. tamam dersin, kap getir der, bosaltir yogurdu, borcun 9 lira der. e hani 3 liraydi dersen abla burda 3 kilo yogurt var der. geri de almaz bosalttim artik kaymagi bozuldu falan filan. maksimum 2 kilo yogurt icin bisuru para ister.

    adam resmen teyzenin uzerine yuruyor ver lan parami diye. girdim araya kimsin ulan sen falan derken ufak bi surtusme sonucu adam kosarak uzaklasti. neticede ayni teyze ah evladim sagol,etraf hep hirsiz kayniyor laflari esliginde bana tesekkur edip, bir tabak tursu verdi. yukariya cikarken baktim ki aksamdan uzerimize yuruyen amca da olay boyunca aralik kapidan dinlemis ama aksiyona hic girmemis.

    simdi "bu ne arkadasim ne anlattin" diyorsunuz biliyorum. evet ne diyecektim? hah! insan insana her zaman lazim. uzmeyin birbirinizi.

    genis ozet: tursu da tursuydu haaaa!!!

  • euro ile aldıysan euro ile ödeyeceksin. herkes aptal bir sen mi akıllısın mk? o zaman depozitoyu tl ile alsaydın. ver mahkemeye uğraşsın dursun.

  • civa birikintisi yüzünden balık yemiyorum. 45 günde ağır antibiyotikler ve hormonlar ile yetiştirilen tavuklarıda yemiyorum.
    sebzeler zaten ithal ve genetiği ile oynandığı için eve bile sokmuyorum. meyvelerde bilmem ne sineğinin lavraları varmış rusya falan geri göndermiş. salam ve sucuklar hep hileli. zeytin yağlarında zeytin yok. unlu ürünler bol glutenli. tatlılar bildiğiniz glikoz şurubu.
    o yüzden elime mızrak ve ok alıp vahşi doğada serengeti de avlanıyorum. size de tavsiye ederim. yalnız ok olarak tatar yayı kullanın kısa mesafede çok etkili.

  • teyzem antakya'da yaşıyordu. dün benzine ulaşınca antalya'ya doğru kaçtılar. dün bana dedi ki:

    deprem olalı etrafta tek bir güvenlik gücü görmedim. güvenlik sıfır. suriyeliler tarafından her yer yağmalanıyor. biz de her şeyimizi yağmacılara terk edip kaçıyoruz” dedi. çok üzüldüm ama canları sağ olduğu için de binlerce kez şükrediyorum.

    devlet orada piramidin en alt basamağını karşılamıyor şu anda. o zaman devlet neden var? devlet ne işe yarar? biz insanlar neden kendimizi devlete ait hissedelim? ben şu anda doğu anadolu ve güneydoğu anadolu bölgesinde doğup büyüyen insanları artık çok daha iyi anlayabiliyorum. bir karadenizlinin devletiyle olan bağını koparmak gerçekten güçtür ama bunu başardı devletimiz, sağ olsun.

  • çay toplamayı bilen rizeli genç olarak gülümseyerek okuduğum boş açıklamadır.
    istanbul'da yaşıyoruz, her sene annem daha çok politik nedenlerle (hiç sormayın bu kısmı) gidip gelir köye kendi keser 50 yaşına geldi hala devam ediyor.
    geçen sene çocukluktan beri gitmediğim köye gittim hem gezi hem çay için.
    bu çay toplama işi yapılacak iş değil onu anladım. bayırda ayakta zor durarak iki büklüm güneşin altında saatlerce çay kesmek, sonra sırtında bu çayı bayırdan yukarı taşımak adeta ölüm. hayır para da etmiyor değmiyor emeğine kesinlikle. bunu yapana kadar millet çok daha az emek harcayarak şehirde aynı parayı kazanıyor böyle olunca köyde hasat edilmeyen nice çaylık boş kalıyor. bakan millete laf edeceğine koşulları iyileştirsin, kimse tarım stratejik iş para kazanmasak da üretmek için köle gibi çalışalım demez.

  • en iyi "şeytan" tasvirlerinden birine sahip dizidir.

    --- spoiler ---

    frank underwood bu dizide şeytanı oynamaktadır. para yerine gücü sahiplenmekte ve elindeki güç algısı ile herşeyi manipüle etmektedir. güç algısı diyorum çünkü çoğu zaman elinde bir güç olmamakta ve blöf yapmaktadır. genelde her kötü karaktere bir şeytan tanımlaması yapılabilir ancak frank gerçekten şeytan'ın dini kitaplarıdaki birebir karşılığıdır. örneğin islamiyet'teki karşılığına şuradan bakabilirsiniz. şeytan'ın tüm niteliklerini taşımaktadır.

    şeytan'la işbirliği yapanların hepsi sonunda bertaraf olmaktadir. çünkü şeytan sadece kendine hizmet eder. ancak yine de iyi güçler tarafından hepsine bu iş birliğinden vaz geçmesi için birer fırsat verilmektedir.

    örneğin; zoe kariyerinde yükselmek için şeytanla iş birliği yapıp, önündeki bir çok iyi insanı ezerek bunu başarmıştır. ancak şeytanın gücü tatlı olduğu için ünlü bir gazeteci olmasına rağmen şeytandan vaz geçememiştir. hatta bu ilişkiyi çözen çevresindeki iyi insanlar ona şeytanın gerçek güzünü gösterip, bu ilişkiden vaz geçirmeye çalışmışlar. bir süre bu ilişkiyi bitirmeye niyetlenmişse de sonra tekrar anlaşma yapmaya teşebbüs etmiş ve bunu hayatıyla ödemiştir.

    diğer bir örnek de russo; russo başına gelenlerle frank'in şeytan olduğunu görmüş buna rağmen şeytanın gücünden bir pay alma ve vali olma sevdasıyla onunla anlaşmıştır. kız arkadaşı her ne kadar onu doğru yola çekmeye çalışmışsa da sonu ölüm olmuştur.

    diğer karakterlerin şeytan ile ilişkilerine değinecek olursak;

    raymond tusk şeytanla iş birliği yapmış sonunda statüsünü kaybetmiştir.

    rachel posner şeytanla iş birliği yapmış özgürlüğünü kaybetmiştir.

    claire en uzun ilişkiye sahip biri olarak insanlığını kaybetmiştir.

    doug stamper bu işbirliğiyle insanlığını kaybetmiştir.

    xander feng şeytanla işbirliği yaparak hayatını kaybetmiştir (idam).

    vasquez koltuğunu sağlamlaştırmak için iş birliği yapmış, sonunda kariyerini kaybetmiştir.

    remy danton işler sapa sarınca şeytan ile anlaşmaya çalışmış kariyerini kaybetmiştir.

    başkan şeytanı tek danışmanı haline getirmiş, eline bir fırsat geçmesine rağmen yine şeytanın manüpülasyonuna kurban gidip herşeyini kaybetmiştir.

    örnekler daha ufak karakterlerle çoğaltılabilir.

    kısacası şeytanla iş birliği yapan herkes kaybetmektedir. claire, doug, meechum gibi şeytan'a kul olanlar ise insanlıklarını kaybetmektedir. en büyük kaybı şeytan'ın şeytan olduğunu bilip, buna rağmen onunla örtak olanlar yaşamış ve hayatlarını kaybetmişlerdir (zoe, russo, xander). çünkü şeytan hiç bir zaman paylaşmaz ve maskesini düşürenleri, bir zayıflık yaratabilecekleri yaşatmaz.

    peki burada denilebilir ki raymond tusk da şeytan sayılmaz mı? frank'in rakibi ve her türlü kirli işi yapmaya meğilli bir adam. bunun cevabını da frank ile tusk'ın son yüzleşmesinde görüyoruz. frank opera binasında tusk'a son bir anlaşma vaadinde bulunuyor ve kendisinin başkan olacağını, paylaşabileceklerini söylüyor. yani şeytanla bir ortaklık sunuyor. orada yaptığı "sen bir iş adamısın bu mevzuya duygularını karıştırma" konuşması frank ile tusk arasındaki farkı ortaya koyuyor. tusk duygularına ve intikam isteğine yenik düşüyor. bu tamamen insani bir zayıflık. yani dizi şeytan olabilecek diğer karakterleri de frank'le yüzleştirip onların şeytan olmadığını, sadece zaafları olan güç sahibi insanlar olduğunu bize hatırlatıyor. burada şeytan'ın yani frank'in kararlarını hiç bir zaman duygularıyla vermediği, düşmanı veya kendisini kazıklayanla hemen bir iş birliği kurabilecek olması da insan olmadığına bir başka gösterge.

    dizide şeytan'ın yani frank'in en büyük gücü ilüzyon kabiliyeti. olayları manipüle edip bir güç algısı yaratmakta ve insanları da bu manipülasyon kabiliyetiyle ikna etmektedir.

    en çok ikna ettiği ise biz izleyicileriz. şeytan dizi boyunca bize konuşmakta. aksiyonları ile ilgili biz bilgiler vermekte ve bizle muhabbet ederek bizi de işin ortağı yapmaktadır. nasıl ki insan kendisini şeffaf bir şekilde yargılayamassa, frank bizi ortak yaptıktan sonra dizideki olayları dışarıdan bir gözle yargılayamaz hale geliyoruz. frank bize hep ufak bilgiler veriyor ve olayların nasıl geliştiğini görüp etkileniyoruz. ancak çok nadiren bunun çok kötü birşey olduğunu yargılıyoruz. çünkü frank bizi aksiyonlarının ortağı yapmış oluyor. o güç ilüzyonunu bize de yaşatıyor.

    ancak bazı durumlar farklı. ölümlerde bizimle konuşmuyor hiç. örneğin russo'nun ölüm sürecinde dizi bizi frank'ten uzaklaştırdı. direk dışlandık. birden ara sokakta buluştular. frank russo'yu öldürdü ve bizimle hiç konuşmadı. bizi cinayete ortak yapmadı. uzaktan seyirci bıraktı.

    bunun bir benzerini zoe'de daha göstererek yaptı. zoe'i öldürdükten sonra neredeyse bir bölüm boyunca bizimle konuşmayı kesti. sonra bölümün sonunda "seni unuttuğumu sandın değil mi?" diyerek bizle biraz sohbet etti zoe'nin ölümünün bir zorunluluk olduğunu söyleyerek normalleştirmeye çalıştı. zaten öncesinde zoe'yi şeytanla işbirliği yapmakla sık sık yargıladığı için "başına geleni haketti" algısı yarattı. ama açık açık bizi o işe ortak etmediğini söyledi.

    bir diğer manüplasyon yöntemi de; dizi diğer karakterleri devamlı yargılarken frank'i hiç bir zaman yargılamıyor. mesela başkan'ı zayıf ve maniplasyona açık olmakla, tusk'i yolsuzluk yapıyor olmakla, zoe'i beleşçilikle, russo'yu alkolik olmakla, claire'i zaman zaman duygularına yenik düşmekle vs gibi diğer tüm karakterleri yargılıyor ve "bunu haketti" hissiyatı oluştururken. frank'i yaptığı tüm şeytanlıklara rağmen bir kere bile yargılamıyor.

    dizide gazeteci hammerschmidt, lucas goldwin, janine skorsky gibi iyi güçler de var ancak zayıf, güçsüz ve kabiliyetsiz olarak, insanı zaaflarına yeni düşen karakterler olarak tanımlanıyorlar.

    şeytan en büyük gücü eline geçirdiğine göre, bundan sonraki süreçte şu ana kadar hep yenilen iyiliğin daha güçlü ve kararlı bir şekilde şeytanla savaşacağı bir süreç başlayacağını umuyorum. ama unutmayalım; biz bu dizide hep şeytan'ın yanında, kötülüğün ortağıyız. şeytan kabiliyetleriyle bizi etkilemeye devam edecek.
    --- spoiler ---

    zamanında biraz hızlıca yazdığım ve oldukça ilgi gören şu entry'deki yazı bozukluklarını ve imlaları gördükçe gözüm acıyor :)
    benzeri bir yazıyı westworld için de yazdım. merak edenler için ilgili entry şurda.

    edit: sevgili diplomats güzel bir "yasak elma" detayı paylaşmış; "dikkat ederseniz frank underwood ve claire her sabah kahvaltıda elma yiyorlar. hatta 4. sezon 11. bölüm sonunda tom kahvaltıya katıldığında da elma var."

  • 7.ay
    -zooooort zort zort zort haahahahahahahahaha
    -pıııııırttt pıt pıtı pıııııııııırrrrrrrrttttt ihihihihhii ay haldun yapma ahaha
    -zoborooooorrrkk bozooooooorrrrtttt ehehe bak ben sana demistim elenceli diye eheh yap yap
    -pırpırprırprırprırıttttt pıtıpıtııırıııırıırırırıttt ihihi ay ay ölücem pırrtt fıjjkkk plob. haldun?
    -ehehehahaahahah noldu canim?
    -altima sictim galiva.