hesabın var mı? giriş yap

  • ibb cidden halkın yararı için çabalıyor.ellerinden geleni yapıyorlar.inşallah yeni sistem bir an önce uygulanır.

  • genel olarak özelleştirme konusunu eleştirecek kadar bilgi sahibi değilim ama sağlık ve eğitim için söyleyecek bir iki lafım var.

    ikisi de tam anlamıyla özelleştirilmiş olmasa da akp hükümeti döneminde bu iki alanda özel sektör payını inanılmaz ölçüde büyüttü.

    önce eğitimden başlayalım. ben iki memurun çocuğuyum. anadolu lisesi mezunuyum. eğitime beş kuruş para vermeden ülkenin en iyi liselerinden birinden mezun oldum. çok iyi öğretmenlerim vardı. okulda neysek oyduk. veli toplantılarında öğrenciniz başarılı deniliyorsa öğrenci gerçekten başarılı olduğu içindi. daha çok çalışman gerekiyorsa bu çatır çatır söylenirdi. ilkokulda siyah önlük, ortaokul ve lisede forma giyerdik. babası çok zengin öğrenci de kapıcının çocuğu da o formayı giyerdi. zengin çocuğu da kapıcı çocuğu da okulun kapısından girmeye hak kazanmak zorundaydı. bu iki çocuk okulda aynı öğretmenlerden aynı dersleri alırlardı. zengin çocuğu özel ders alırdı belki ama bugüne kıyasla, o kapıcı çocuğu boğaziçi ya da odtü'ye girmek konusunda çok daha şanslıydı, çünkü o şansın zeminini oluşturacak lise eğitimini alabiliyordu.

    gelelim öğretmenlere...tanıdığım herkes çocuğunu özel okula gönderiyor. ve neredeyse herkes öğretmenden şikayetçi. bir yakınım çocuğunun ingilizce eğitim verdiğini iddia eden ve üç senedir eğitim aldığı okulunu, neredeyse hiç ingilizce bilmediğini fark edince değiştirdi. kendisi ingilizce bilmediği için bunu tartamamış, çocuk yurtdışından gelen bir tanıdıkla konuşunca, daha doğrusu konuşamayınca durumu anlamış. öğretmenlerden duyduğu tek şeyin, çocuğun çok iyi öğrendiği olduğunu söyledi.

    öğretmenler artık müşteri temsilcisi gibi görev yapıyor. okulun yıllık ücretinin yanında komik paralara çalışıyor ve idareden öğrenci tutmak konusunda yoğun baskı görüyorlar. özel okulda çalışan hastalarımdan çok kez dinlediğim hikâyeler bunlar. insanlar geçinmek zorunda ve bunun için gereken şey öğretmekten farklı bir şeye dönüştü.

    peki sağlık? ssk hastaneleri döneminin ne kadar kötü olduğu konusunda herhalde herkes hemfikir. değişmesi gerektiği aşikar olan bir düzen. muayenehaneye gelmeden reçete yazmayan, yatış yapmayan doktor fikri gerçekten hem etiğe hem ahlaka aykırıydı. şimdi devlette çalışan doktora muayenehane açma yasağı var. devlette performans sistemi var. özel hastaneler var.

    performans sistemi, hasta başına para mantığıyla işliyor. kalitenin hiçbir karşılığı yok. psikiyatri ve göz muayenesi denk kabul ediliyor. cerrah, hastayı riskli ameliyata alıyor, operasyonun puanının para karşılığı 100 tl. böyle olunca ve can güvenliği de az olunca cerrahlar risk almak istemiyor. işin içeriğinden çok kolayına kaçıyor. bazı ameliyatları devlette kimse yapmaz oldu. özellerde de durum felaket. şu kadar ameliyat yapacaksın denilip 'kotayı' tutturamadığı için işten atılan cerrahlar biliyorum.

    muayenehane yasağı yüzünden üniversitelerde hoca kalmadı. kalmaz da. adam bir işe, üstelik çok zor, özgün bir işe 30 yılını vakfetmiş. sen ona normalde kazanacağı paranın 1/50'sine devlette çalış diyorsun. bir ara çok bilinen tıp fakültelerinin belli yandalları öğrenci alamıyordu çünkü hoca kalmamıştı bölümde.

    ben tıp fakültesinde öğrenciyken, konseyler olurdu. birçok branşın hocaları haftanın belli bir gününde toplanırlardı. zorlu vakalar orada sunulur, hocalar birbirleriyle tartışarak gidilecek en doğru yolu bulmaya çalışırdı. çevre köylerden gelmiş bir çiftçinin vakası 10 tane hoca tarafından bir saat tartışılırdı. ameliyata o önerileri sunan hocalar da girerdi. şimdi bunun olabileceğini düşünebiliyor musunuz?

    gerek eğitimde gerekse sağlıkta işin özeti şu, gönül vererek yapılacak işi tamamen paraya bağlayan sistem, bu işlerin hakkıyla yapılmasını engelliyor. bir öğretmenin emeğini bu şekilde paraya bağlarsan, iyi öğretmenlik hayal olur. keza hekimlik için de bu böyle.

    işin kötü yanı ne biliyor musunuz? benim almış olduğum eğitimi ya da o köylünün çıktığı konseyi şimdi ne kadar çok para verirseniz verin almanız çok zor. böyle işlerin karşılığını şu andaki şekliyle paraya bağlamak, meslekleri ucuzlattığı gibi yapılan işin doğru düzgün yapılmasını engellemenin en garanti yolu maalesef.

    hepimize geçmiş olsun.

  • bu şehri yakından tanıyan biri olarak maalesef dünkü trabzonspor & fenerbahçe maçıyla bir kere daha gördüm, iyi ki uzak kalmışım, burada yaşayan diğer illerden gelenler benim ne dediğimi daha iyi anlayacaktır.

    kendilerine nedensiz bir şekilde aşırı bir öz güven, her şeyi biz biliriz biz yaparız, biz devletiz, biz mafyayiz, bize her yer trabzon gibi malca söylemler, bu ilin çevresinde 3 tane komşusu var, rize, giresun ve gümüşhane bu illerde hiç bir şekilde aşırılık görmezsiniz.

    olayın buraya gelmesi tamamen siyasi iradenin yüz vermesi, türkiye'nin bir çok ilinde göç etmeleri nedeniyle siyasete girip ufacık şehirden onlarca milletvekili çıkarmaları.

    trabzon gittiğinizde herhangi bir yerel esnaftan alışveriş yapın göreceksiniz, araplar dışında kimseyi takmazlar, kaşüstü diye bir mevki var işte orası hakiki arapzondur,

    kimse milliyetçi filan demesin merkez köyler bile arap istilası altında, parsel parsel sattı milliyetçi trabzon halkı

  • ben artık türk insanına güvenmiyorum ve malesef iğrenme noktasındayım..

    ben bu kadar hayal aleminde yaşayan ve algı operasyonlarına müspet tepkiler veren toplum görmedim.

    emmanuel eboue arsenal'den yanılmıyorsam 3-3.5 milyon euro gibi bir rakama geldi. fatih terim ilk maçlarda sahaya ujfalusi-servet-gökhan-hakan- sabri-melo-selçuk-kazım-elmander ve eboue şeklinde çıkıyordu. bizim eboue bildiğin sol açık oynuyordu. bazı maçlarda ortasahada da denedik kendisini.

    velhasıl sağ beke geçti..

    eboue ilk iki sene şampiyonlukta yüzde yüz pay sahibiydi. bir kere hızlıydı, ileri geri oynuyordu, dikine gitmesinden ziyade içeri kat ederek hücüm atraksyonlarında etkili oluyordu. ayrıca esasen sağ kanat olduğundan ayaklarına hakimdi ve adam da geçebiliyordu. tek eksiği hava toplarıydı kendisinin.

    ama iyi bir sağ bek olması, o mevkide sabri'nin olması gerçekleri vardı. eboue'nin böyle oynaması sabri'nin yedek kalması demekti ki eboue afrika kupasına gidince sabri kardeşimizin nasıl eboue'den beter olduğunu görmüştük.

    işte bu sebeple müthiş algı operasyonu yapıldı ve eboue üzerinden terbiyesizliğine değinilip durdu. sonra o tutmayınca bu kez kendini atması vs. çıktı ortaya. yok efenim kendi oyuncusu bile tepki vermişmiş.

    ya kardeşim geçin bu işleri her oyuncunun kimine göre eksikleri vardır..

    sergen gelmiş geçmiş en buyuk yetenek ama çalışmazdı, kendine bakmazdı. hakan şükür cemaatçiydi.. ümit karan gece kulüplerinden çıkmazdı. ne bilim bülent korkmaz kazmaydı.. ama bu adamların ve bunun gibilerin hepsi yetenekliydi ve faydalıydı..

    eboue'de faydalı olmuştır bu takıma. son sene oturduğu yerden para kazanmak istememiştir, top oynamak istemiştir ama afedilmedi. sabri de kadro dışı kaldı ama gitmedi bir yere. sonra affedildi ve oynadı. eboue de affedilebilirdi..

    bir çok gelen giden adamdan daha çok faydası oldu eboue'nin bu takıma.. 2 lig, 2 süper kupa, 1 türkiye kupası, ş.ligi 2.tur, ş.ligi ç.final gördü.. real madrid'e, fenerbahçe'ye goller attı..

    arda turan'ın bu kadar faydası olmadı galatasaray'a.. bugün necati'nin bile boue kadar başarısı olmadı bu takımda..

    kimse kusura bakmasın.. filipescu, capone, perez ve eboue gördüğüm en iyi sağ beklerdendi. perez'i sayma. eboue ilk 3'e rahat girer.

  • aslına bakarsanız, adam da o hareketi yapacağının farkında değil.

    ilk vurduğunda balona, normalde balonun uzaklaşması gerekirdi.

    balon dizine doğru gelince, röveşeta kaçınılmaz olmuş.

    bence balon suçlu.

    müzik ile daha bir güzel olmuş. buyrun!

    edit: imlâ

    edit 2: video bağlantısı ekleme.

  • geleneksel hale gelmesi utançtır.

    "tacize uğramamak için taksim'e çıkma" demek, bir kadının hayat alanının kısıtlaması demektir. "tacize uğrayacağını biliyor, neden çıkıyor" demek, tacizciyi cezalandırmaktansa kadını cezalandırmayı uygun görmek; kadına "sen evinde kal ya da şu izin verilen bölgede dolaş"ı layık görmek demektir. taciz ediyorlar diye metrobüse bineme, yılbaşı kutlanan meydanlara gideme, bazı mahallere gireme; nerede benim sosyal hayattaki yerim? hırsızın hiç mi suçu yok?

    edit: gelen mesajlardan sonra şunu da belirteyim. kadınlara özel bir ayrıcalık istediğim yok. tek isteğim "metrobüse binme, taksim'e gitme, binersen de tacize uğrayınca ağlama" denmesin. üst taraflarda bir yerlerde bu minvalde bir entry vardı. şimdi bulamadım, silmiş veya silinmiş.

    edit2: silinmemiş, yukarıda imiş.