hesabın var mı? giriş yap

  • ülkemiz için hüzünlü arkadaş için sevinçli bir an. yazık her gün yeni bir beyin göçüp gidiyor. sonra uğur şahin yerine ercüment ovalı beklersiniz.

  • moleküler biyoloji ve genetik mezunuyum, bir de üzerine yüksek lisansım var. vakti zamanında staj yaptığım özel bir tanı laboratuvarına bir kadın gelmişti. hamile; amniyosentez yapılmıştı ve bebeği için duchenne muscular dystrophy(dmd) baktık. kadının hali hazırda dmd hastası bir çocuğu vardı. 20 yaşını görmeden ölmeye mahkum, engelli bir genç.
    taşıdığı bebek de dmd hastası olacak. o da yirmisini görmeden ölecek. fiziksel aktivitelerinin çoğundan mahrum, öleceğini bile bile 20 yıl yaşayacak.
    çünkü annesi o bebeği aldırmamak için direniyordu.
    şimdi sorarım burada yaşama hakkı diye çığlıklar atan, rampa yapalım diye saçmalayan insanlara böyle korkunç hastalıklardan muzdarip çocukları bir rampa kurtarır mı? bu çocukların ölecekleri günü bilmelerinin verdiği ancak hayal edebileceğimiz endişesini, mutsuzluğunu, acısını hafifletir mi sunacağınız çözümler?
    elbetteki yürüme, görme gibi bedensel küçük kayıplar elbirliğiyle giderilebilir yada hepimiz downlı bir çocuğa bir şekilde bakabiliriz. ama kalıtsal olan ve ciddi bedensel engellere sebep, ölümcül hastalıklar söz konusuysa milyon kez düşünmeniz lazım. ama düşünmeniz gereken şey rampa yapmak değil küçücük bedenleriyle o ağır mı ağır yükleri sırtlanan minicik çocukların ruh halleri, akıl sağlıkları.
    eğer kazanıyorsanız gidin taşıyıcılığınıza baktırın arkadaş,annesi babası bile olsanız bir insanın hayatını başlamadan karartmaya hakkınız yok...

  • hafif ticari aracı kullananlar hatalı. u dönüşünün olmadığı yerden dönmeye çalıştığı gibi çevre kontrolü de çok zayıf. görsel mavi renkli tabela net şekilde düz gidebilir ya da sola dönebilirsin diye belirtiyor. yani u dönüşü yapamazsınız. ekstra bir de u dönüşü yasaktır tabelası konmasına lüzum yok. hele ki yer çizgilerinden de anlaşılacağı üzere bunu sağ şeritten hiç yapamazsınız.

    ama kamyon şoförü de bu kaza neticesinde cezaevine girebilir çünkü o da kusurlu.

    meskun mahal olduğu ve ışıklara yaklaşıldığı için hız sınırı kamyonlar için max 50 kilometredir. görsel görsel o tabelaları da kamyon şoförü ne de olsa radar yok diye umursamamıştır. kırmızı ışığa yavaş ve dikkatli şekilde yaklaşılması gerektiği ve tehlikelere karşı uyarmak için öncesinde bir sarı ışık daha konmuş görsel ama kamyon açık ve net şekilde kırmızı ışığın yanacağını görmesine rağmen hiçbir şekilde hızını azaltmadan çok hızlı şekilde geliyor ve kırmızı ışıkta geçerek hafif ticari aracı altına alıyor. her ne kadar duramam diye selektör yapıp uyarmaya çalışsa da durabileceği bir hızda seyretmek de kamyon şoförünün sorumluluğuydu. mahkemede de ben selektör yaptım ama diye yırtamaz hatta fren bile yapmadığı için işi zor.

    "burada kamyonun hiçbir kusuru yok, dümdüz yolunda seyrediyor" "kamyon bu duramaz" diyenleri de hayretle okuyorum. arkadaşlar kamyon dediğiniz tren ya da tramvay değil bu. karayolu taşıtı ve kurallara uymakla mükellef. 40 ton yüklü bir kamyon günümüz standartlarında 80km/h ile seyrederken 40 metre içerisinde tamamen durabilmeli * ki bu kamyon ışığın kırmızıya döneceğini çok daha uzak bir mesafeden gördü ama siz böyle böyle kamyonculara cesaret vere vere ölümlere yol açıyorsunuz. yine tabii ki kamyonların böyle durumlarda duramayabileceğini de hesaba katarak aracınızı sürün ama kamyoncuları da aklamaya çalışmayın.

  • 12 - 13 yaşlarındaydım. erdek'te denize giriyorum, yüzme bilmediğim halde boyumu aşan bir yere gelmişim. çırpındım ve sahilde oturan enişteme doğru çığlık attım. sonra giderek gömüldüm karanlık suya. bilincimi yitirmeden önce aklıma gelen son şey, "umarım ailem çok fazla üzülmez" oldu. aradan kaç sene geçti, işte o son saniyeleri ve ne düşündüğümü hala unutmuyorum. sonra gelip eniştem beni kurtarmış. kumların üzerinde su kusarken kendime geldiğimi hatırlıyorum. eğer ölmüş olsaydım, son anlarımı yaşarken düşündüğüm şey ailem olacaktı.

  • geçen sene philip morris eğitimindeyiz. yaklaşık salonda 106 kız var, hepsi de podyuma çıkar gibi gelmiş. toplasan da 10 erkek var. hani tekelden sigara alırken aniden belirip "sigarayı kendinizi için mi alıyorsunuz" diyenlerden..

    eğitmen geldi, şöyle bi süzdü etrafı, erkek yok gibi bişi, şöyle erkekler bi parmak kaldırsın görelim yau dedi delikanlıları..

    yanımdaki erkek arkadaş da fazla sallamadı, e görsün canım ne o çocuk gibi triplerinde haklı olarak.

    arkadaki kız: hahah kaldırsana erkek değil misin hahaha
    arkadaş: kaldırdım ben, sen farketmedin.

  • çoğunluk haberi okumadan yorum yapmış ve asıl değinilmesi gereken nokta es geçilmiş. o noktadan önce bir kullanıcı olarak görüşlerimden bahsedeyim.

    glovo'nun, türkiye'de faaliyet göstermeye başladığı ilk iki noktadan birinde yaşıyorum.* ilk geldiği zamandan beri de kullanıyor(d)um. az önce baktım, toplam 62 sipariş vermişim. birkaçı hariç hiç sorun yaşamadım, teslimat süreleri iyiydi. harita üzerinden siparişi takip edebilmek de ekstrası. kuryesi olmadığı için normalde sipariş veremediğim yerlerden yemek söyleme imkanım da oldu, yemeksepeti'nde minimum sepet tutarı yüksek olduğu için eskiden söylemediğim yerlerden de. kısacası kendilerinin yani rekabetin çok faydasını gördüm. yalnız geçenlerde girdiğimde restorandan yemek getirme ücreti almaya başladıklarını gördüm ve direkt kapattım.* eğer bunda ısrarcı olurlarsa yakında ülkeden çıkarlar diye düşünmüştüm. şu an bakınca, zaten çıkacakları için işleri azaltmak amacıyla mı böyle bir şey yaptılar diye de düşünmedim değil. bu arada, başlıkta genelde olumsuz deneyimlerden ve marka bilinirliğinin düşük olmasından bahsedilmiş ama bence iyi başlamışlardı, doğru stratejilerle devamını da getirebilirlerdi.

    -ee başarısız olmadılarsa neden çıkıyorlar?
    +habere bakıyoruz. sadece türkiye değil "aralarında türkiye'nin de olduğu mısır, uruguay ve porto riko gibi ülkelerde devam ettiği operasyonlarını bitirme kararı aldığını" görüyoruz.
    -sebep?
    +"glovo'nun pazar liderliği elde etmek istediği diğer pazarlara odaklanması ve enerjisini kısa dönemde kârlılığa erişebileceği bölgelere kaydırma stratejisi olarak açıklandı."

    kilit nokta: karlılık. startup dünyasındaki gelişmeleri takip edenlerin yakından bileceği üzere şu an en büyük trend büyümeden karlılığa geçiş. yakın zamana kadar çılgın bir büyüme trendi vardı. softbank gibi büyük yatırımcıların yatırımlarıyla balon gibi şişen girişimler*** büyük zararlar ederek agresif bir şekilde büyüme stratejisi uyguluyorlardı. bunun sürdürülebilir olmadığı fark edildi tabi. bunda ibretlik wework olayının da büyük payı var.

    okumak isteyenler için büyüme vs karlılık üzerine hepsi son birkaç ayda çıkmış olan birkaç haber paylaşayım:
    -https://www.nytimes.com/…valley-startup-profit.html
    -https://www.wsj.com/…its-over-discounts-11577452831
    -https://www.wired.co.uk/…e/fintech-growth-vs-profit

    birkaç şirket üzerinden de bakalım olaya:
    -öncelikle, ilk etapta 2400 kişiyi işten çıkaran wework: https://www.bloomberg.com/…th-executives-tell-staff
    -elektrikli scooter girişimi martı'nın ağababası olan lime'a bakıyoruz, çalışanların %14'ünü kovup 12 pazardan çıkma kararı almışlar. sebep karlılığa geçiş: https://www.theverge.com/…f-shuting-down-12-markets

    ***bunun da değerlemelerde nasıl bir balon olduğunu göstermesi açısından güzel bir örnek olduğunu düşünüyorum. robot pizza startup'ının 4 milyar dolarlık değerlemeye ulaşması
    sonrası mı? çalışanların %80'ini kovmak ve masrafları azaltmaya çalışmak

    özetlemek gerekirse, glovo ve türkiye'ye özel bir olay değil. çıkma sebebi de kesin olarak başarısız olmaları değil. bu işler zaman ve para istiyor. yemeksepeti, getir, istegelsin vb. şirketlerin varlığıyla rekabetin yüksek olduğu yerde başarılı olmak için daha fazla zarar etmek istememişler, onun yerine kısa vadede başarılı olma ihtimalleri daha yüksek olan pazarlarda karlı olmaya odaklanacaklar. kalsalardı başarılı olacaklar mıydı görecektik.

  • gördüğüm kadarıyla çok kişinin içinde bulunduğu durum.

    edit: bir sigara yakıp içenler +1

    edit 2: iyi seneler beyler

    edit 3: yılbaşında çay içmeyen ezikler diye başlık açarız bu gidişle, herkes eşe dosta mesaj atsın çay demliyoruz.