hesabın var mı? giriş yap

  • karşısındaki insanı yeteri kadar bir süre dünya ilişkilerinden uzaklaştıran beyne oksijen gitmesini engelleyen mucizevi dialogların bütünü..
    örnek verelim..
    yer: boğazdaki teknelerden bir tanesi. (balık yeniyor)

    tekne azıcık sallanmaya başlar. yan masadaki ufak kızımız bir anda.. "anneeeee bağla kendiniiii. anneeeeaa bağla kendiniii." muhtemelen anne olan şahısta "niye?" diye bir soruyla karşılık vermiştir. bunun üzerine kızımız "anne bağla kendini çünkü gemi batıyor..".

    heh afferim. bağla kendini daha derine batalım birlikte..

  • ben de mesela parasız kaldığım zaman geçici süreliğine sigarayı bırakıyorum. geçen ay çok içtin rita, bu ay sana sigara yok, diyorum. fakat burada sebep de etken de edilgen de benim.

    şu mantıksız olurdu mesela ama değil mi: sigara içiyorum, parasız kalmışım, bu arada bir de çocuğum var. sigarayı bırakmıyorum da çocuğuma "geçen ay çok yedin, bu ay sana yemek yok." diyorum.

    kendine saray yapıp vatandaşının boğazından kısan devlete çok afedersiniz kafam bile girmesin, çıksın gitsin.

    ekleme: başlık başa kalmış.

    açan yanlış hatırlamıyorsam sevojan'dı ve uçuruldu.

    ve yine yanlış hatırlamıyorsam mehmet şimşek maliye bakanı kimliğiyle söylemişti.

  • 01 şubat 2016 tarihinde diyarbakır sur ilçesindeki çatışmalarda bölücü terör örgütü pkk tarafından şehit edilen urfa'dan diyarbakır'a görevlendirilen jandarma özel harekatçı teğmen.

    devremizin beşinci şehidi. diyarbakır'ın bizden aldığı üçüncü devremiz. henüz bir hafta önce silopi'den gelmiş, geldiğinin ertesi günü karşılaşmıştık. bu adamın, bu teğmenin sözde hayata 3-0 önde başlayan bu teğmenin yanında sivil kıyafetleri bile yoktu. aylardır oradan oraya gönderip duruyorlarmış, buradan da bir yere gidecekleri kesinmiş ve yola çıkarken sivil elbiselerini alamamış. o yüzden evime davet ettiğimde gelemedi benim arkadaşım.

    benden son isteği de samsung s4 mini bataryasıydı.
    istediğini dün aldım ama ona ulaştıramadan şehit edildi benim devrem.
    çok güleryüzlü adamdı recep. ne zaman evleneceksin bilader diye sormuştum, abi bu şekilde çalışan adamı hangi kız ne yapsın allahını seversen urfa dönüşünde ancak evlenirim demişti. bir sene sonra da tayin yazacaktı.

    bölük komutanı istifa edip gittiğinde bölük komutanlığı da kardeşimin omuzlarına kalmıştı, şimdi bölüğünün başında da kimse kalmadı.

    ben recep'i harp okulu birinci sınıftan beri tanırdım. hep gülerdi, mutlu adamdı, bizi harp okulunda komutanlarımız haksız yere zorlarken bizim için üzülürdü, bizimle beraber o da küfrederdi. kalıplı falandı ama şaşırtıcı derecede çok iyi spor yapardı. gümüşhaneliydi, gümüşhaneyi de çok severdi devrem benim.

    her şehitle beraber yaşadığım hüzün, çöküntü artırıyor farkediyorum ki, hastanede on tane teğmen, gerektiğinde en önde çatışan, bir bölüğü, takımı, timi emir komuta eden on tane teğmen ağlamamak için çok zor tuttuk kendimizi. çünkü ağlayamazsın, teğmenin duruşunu bozamazsın, teğmensen güçlü olmak, dirayetli olmak, kendini her daim tutabilmek zorundasın. ağlasak ardından recep demez mi ulan yakıştı mı şimdi on adam milletin içinde ağlaşıyorsunuz diye.

    hastane çıkışında da devrelerimizden iki kişi akşam sur'a gitmek için hazırlık yapmaya ayrıldı, iki kişi silvan'a gitti, bir kişi de bugün nöbetçiydi, nöbeti almaya, askerlerinin başına gitti.

    ne söylesem hiç bilemiyorum sanırım devremizin şehitleri gelmeye devam edecek. hepimizin canı yanıyor, yanmaya da devam edecek.
    ruhun şad olsun kardeşim. gözün arkada kalmasın. emre'ye, ibrahim'e, hubeyb'e, altuğ'a selamlar.

  • basın özgürlüğüdür. ifade özgürlüğüdür, sorun yoktur. ama ak-it'lerin amacı mizah yapmak, bir şeyi eleştirmek, ya da sadece güzeli aramak değil, sadece insanları sinirlendirmek. aferin ak-itler. hll spr dvm.

  • - abi ben 40 gb diye almıştım bu harddiski.. evde bios 20gb olarak görüyor?
    - onu daha yeni aldın o yüzdendir.. kullandıkça açılır.
    (bkz: yuh artık)

  • şu dakikadan sonra full hm'den alışveriş yapıyorum kampanyası

    edit: link silinmiş mesajdan yazıldığı için yazıyorum. h&m lgbt+ bireyleri savunduğu için arkadaş böyle bir başlık açmıştı.

    2. edit: bir yazar şunu eklememi istemiş. "bu kampanyayı başlatan furkan adlı şahıs türlü alavere dalavare yollarıyla bankaları kandırıp bedava puan topluyodu alışveriş yapmadan ifşalamışlardı. o zaman müslümanlığı, muhafazakarlığı nerdeymiş"

  • amerikalıların çok sevdiği ancak bizde pek de yapılmayan bir kıyas yapmak istiyorum kendisi hakkında. luka tarihin en iyi 20 yaşındaki topçusu mu? aslında bu soru ucu biraz hatalı yollara çıkabilen bir soru. aynı soruyu şöyle de sorabiliriz trae young stephen curry'nin aynı yaşındaki halinden daha iyi mi? cevaplar ikisinde de muhtemelen aynı görünüyor evet, ama bazı noktaları belirtmek lazım.

    ilk akla gelen isimler lebron shaq magic gibi isimler. magic 20 yaşında hepsinden daha fazla ünvanı cebine koymuştu bile finaller mvpsi dahil olmak üzere, ancak şartları düşününce tam olarak bu kıyasa girdiğinden emin değilim. diğerlerinde bu şekilde ünvanlar yok. ama bana göre ve birçoklarına göre de en çok yapılması gereken ve yapılan kıyas 20 yaşındaki lebron-luka kıyası.

    öncelikle belirtmek gereken luka lebron'dan bir yaş geç girdi lige aslında lebron'un 2. sezonu ile luka'nın ilk sezonunu kıyaslamak gerekiyor. ama eğer çaylak sezonu derseniz kıyası değiştirip luka çok daha iyidir hatta daha ileriye gideyim carmelo da lebron'dan daha iyi bir çaylak sezonu geçirmiştir aynı anda girdikleri ligde. buradan şunu söyleyelim belirli yaşlardaki performanslar her zaman kariyerin nasıl yol alacağına dair bir bilgi vermez trae young aynı yaştaki stephen curry'den daha iyi bir sezon daha iyi istatistikler sahibi de olabilir ama daha başarılı bir oyuncu olacağının bilgisi değildir bu.

    ikinci olarak da oyunun hızı ve savunmaları belirtmek lazım oyunun hızı ve atılan sayılar 2004-2005 sezonundan bu yana çok değişti genelde de yukarı doğru gitti. bunda gsw'nin zirve yaptırdığı pace and space oyunu ve üçlüğün daha verimli olduğu bilgisi çok etkiliydi tabi. haliyle günümüzdeki topçular çok daha fazla üçlük kullanıyor, bugün bir topçunun 30 sayı 10 ribaund 10 asist yapması geçmişe göre daha kolay. bu her zaman geçmişten bugüne kolaylaştı anlamına gelmez tabi mesela 80lerde de oyunun inanılmaz hızlı olduğunu biliyoruz zaten majesteleri michael jordan'ın en yüksek sayılara ulaştığı sezonlar da buralarda. luka da buralarda çok daha iyi istatistikler yapıyor. ama sadece pace ve üçlüğe bağlamak da olmaz luka'nın oyunu her avrupalı gibi çok daha iyi yontulmuş çok daha fazla silahı da var. üstelik oyun hızları regüle ederek kıyaslandığında bile daha iyi görünüyor lebron'dan.

    son olarak da yine avrupalı olmaya bağlayacağım konuyu. luka hiçbir zaman lebron kadar atletik olamayacak lebron'un 35 yaşındaki eskiye oranla nispeten düşmüş atletizmine bile sahip değil, ancak oyunu çok daha fazla yontulmuş zaten lebron'a 2003 yılında carmelo karşısında yılın çaylağı ödülünü verirlerken de oyununu yontacak ve lebron çok daha iyi oyuncu olacak diye düşünüldü bir yerde. ancak burda luka'nın böyle bir şansı yok daha doğrusu sınırlı. drafta giderken de en büyük soru işareti buydu atletizmi eksik bir topçu (nba'e oranla) ne kadar iyi olabilir? düşüncesi vardı ama luka bunu bir şekilde uyum sağlayarak aştı. daha iyiye gidecek midir elbette henüz fiziksel prime'ına ulaşmış değil ancak zannedildiği veya herkesin olduğu gibi gerçek prime dönemini bence 28-30 yaşlarında yaşamayacak luka. 16 yaşından beri yetişkinlerin arasında top oynayan ve bilgi eksiği avrupalı olması ve koçlarının kalitesinden kaynaklı nerdeyse olmayan bir topçu. (ben jayson tatum'u da bir yerde buna benzetiyorum projeksiyon çok yukarı gösteriyor diyorlar ama nereye yükselecek ki? zaten oyunu biliyor, en iyi koçlardan biriyle birlikte yetenekleri maksimize ediliyor daha fazla ne olabilir? bence çok da fazlası olmaz bir star olarak devam edecektir süperstar olması zor diye düşünüyorum.) yani oyunu öğrenmesi diye bir şey söz konusu değil zaten biliyor. lebronda bu yoktu kolej eğitimi de almadan geldiği için zaten sadece atletizm ve fiziksel üstünlükleriyle domine edebileceği liseli çoluk çocukla oynarken bir anda girdi nba basketboluna. oyunu öğrenmesi gerektiği gibi fiziksel olarak da nba basketbolunu domine edecek seviyeye gelmesi gerekti.

    özet geçmek ve bir sonuç vermek gerekirse luka 20 yaşında daha iyi bir sezon geçiriyor lebron'un 20 yaşındaki halinden. ama bu demek değil ki lebron'dan daha iyi bir topçu olacak.

  • geçen sene, mayıs ayı. bir otelde müdürlük yapıyorum. yaz sezonu için personel takviyesine ihtiyacımız oldu.
    kariyer.net'e falan ilan verdik.

    " ön büroda çalıştırılmak üzere; en az lise mezunu, iyi derecede ingilizce bilen, sezonluk elemanlar alınacaktır.
    tekirdağ şarköy x otel "

    cv'leri bizzat değerlendirip, 2 kişiyi görüşmeye çağırdım.
    bu görüşmelerin ilki. 25 yaşlarında, turizm otelcilik mezunu, diksiyonu düzgün ve tecrübeli bir arkadaş. ismi fırat.

    patronumuz, fırat ve ben ofisteyiz.
    çalışma saatleri ve iş yoğunluğu hakkında bilgilendirme yaptık, fırat'ın referanslarını ve geçmiş iş tecrübelerini değerlendirdik ve görüşmenin bizim için en önemli kısmına geçtik.

    -let's continue in english.

    +i dont want to speak better english than my director and annoy you. as you wish, we can give up.

    ( yani diyor ki; bence bu kısma hiç geçmeyelim. eğer ingilizce konusunda benimle sidik yarıştırmaya kalkarsanız, sizi kızdırabilirim. iyi düşünün.)

    -ehehe okey. ( korktum lan, bildiğin korktum. patronumun gözünden düşmekten, iş görüşmesine gelen bir çocuk tarafından rezil edilmekten korktum. çaresiz sustum.)

    fırat'ı işe aldık.

    1 hafta sonra; büyük çoğunluğu belçikalı, bir kısmı ise ingilizlerden oluşan bir turist grubu geldi.
    fırat'ı ara ki bulasın!!

    ya tuvalete girmesi gerekiyor, ya da ailevi bir telefon görüşmesi yapması lazım.
    turistler lobideyken, fırat'ı bulmak imkansız.
    kopuk uçurtma..

    - fırat bir sıkıntın mı var?

    + yok müdürüm herşey yolunda.

    - ingilizce bildiğine emin misin?

    + i dont want to speak better english than my director and annoy you. as you wish, we can give up.

    - hiç bilmiyorsun di mi lan?

    +we can give up.

    adam tek kelime ingilizce bilmiyor lan, tek kelime..
    iş görüşmesine gelirken, bir cümle ezberlemiş gelmiş.
    yalnız zekasına hayran kalmamak mümkün değil. işe yaradı mı? yaradı..

    savunması da komik..

    -ne bileyim müdürüm. şarköy'de turist ne gezer diye düşündüm ben.