hesabın var mı? giriş yap

  • benim iki tane kedim var, birisi golge birisi lucy.
    golge tekir, neredeyse onu askin yildir beraber yasiyoruz, tek gozu yok oglumun, biraz haseredir mahallenin korsani.
    bu bayram gununde evden herkes akraba ziyaretine gitti, ben hasta oldugum icin evdeydim, tam uyurken golgenin cigligiyla yankilandi apartman.
    biz golge disari kolay cikip gelsin diye dis sokak kapisinin altindan kucuk bi karecik actirtmistik, kosarak asagi indim, golge o acikligin onunde, bi serefsiz oradan boru sokmus hala vurmaya calisiyor. actim kapiyi kucuk bi kiz cocugu, bagirdim cagirdim, golge arkama gecti hemen.
    sakinlesince kizi kucagima oturtup sordum, ablacim bu boruyla seni dovseler ne hissedersin? diye.
    beni bununla dovuyorlar abla, ama bi daha ben kedileri bununla dovmem soz dedi, gitti.

    ne bileyim be, ben hasta halimle yataktan kedimin miyavlamasina kosarken nasil insanlar ana baba oluyor. allah belalarini versin.

    hayatımda hiç daha çok ağladığımı anımsamıyorum..
    gölge
    2006 - 2015
    (bkz: #49968495)

  • gezi'yi desteklediğini, bu yüzden kültür bakanlığı'ndan yardım alamadığını söylemesine rağmen "atatürk'ü insan olarak anlamak gerekiyor. 90 yıldır sadece tapınmakla meşgulüz" dediği için yandaş diye yaftalanan sanatçı. onun anlatmak istediği de buydu sanırım. aldığı tepkiler haklı olduğunu gösteriyor.

  • tıkalı trafikte gitgide müşteri-taksici arasında kankavari bir durum ortaya çıkmasını normal karşılamakla beraber, kimi zaman bu muhabbetler uzuuun bir sessizlikten sonra aradaki evreleri atlayıp bodoslama bir "bacım kaaarrrdeşim dert ortağım" tribine geçiyor ki, tamamen insanı bunalıma sürükleyen istanbul trafiğine veriyorum durumu.

    4. levent saat 18:05
    cfg: iyi akşamlar hedeye gidebilir miyiz?
    tks: tabi abla

    18:25 levent - trafikte kıpırdamıyoruz. arabesk bi müzik eşliğinde sessizliğe bürünmüşüz.

    18:30 zincirlikuyu - susuyoruz.

    18:40 hala zincirlikuyu. hayatımızın böyle geçeceğini düşünmeye başlamışkeeen:
    tks: abla ben boşanıcam
    cfg: aaa yapma ayol!

  • fransa’da 1898-1908 yillari arasinda etkili olan disavurumcu resim üslubu.
    saf ve parlak renkli boyalarin dogrudan tüpten çiktigi gibi resim yüzeyine uygulanmasiyla yaratilan patlama duygusu bu üslubun özelligini olusturur.
    fovist ressamlar da izlenimciler gibi dogrudan dogayi betimlemekle birlikte, yapitlarinda yogun bir disavurumcu tepki izlenir. 1905’te paris’teki salon d’automne’da* açtiklari ilk resmi sergilerini gezenler büyük saskinliga ugramis, elestirmen louis vauxcelles sergide yer alan resimlerdeki siddet ögesinden ötürü sanatçilara (fauve*) fovist adini takmistir.

    fovistlerin önderi henri matisse’di. matisse, vincent van gogh ve georges seurat gibi ustalarin resimlerini inceledikten sonra bu üsluba yönelmisti. yaptigi düzenli çalismalar onu, üç boyutlu mekanin geleneksel yorumunu reddetmeye ve renklerin hareketiyle tanimlanan yeni bir resim mekâni aramaya yöneltti. matisse’in 1905 sergisinde yer alan “sapkali kadin” adli yapiti, canli mavi, yesil ve kirmizi renkler içeriyordu. hizli firça vuruslariyla portreye anlatimci bir ifade ve hareket kazandirmisti.

    öbür fovistler arasinda fransa’nin chatou bölgesinden gelen andré derain ve maurice de vlaminck vardi. bu iki ressam matisse’le birlikte toplulugun çekirdegini olusturuyordu. derain’in yapitlarinda manzaradaki her ton kesik ve güçlü firça vuruslariyla saf renklere dönüsüyordu. vlaminck’in resimlerinde görülen güçlü renk sarmallari ise büyük ölçüde van gogh’un anlatim gücünden izler tasiyordu. le havre bölgesinden üç genç ressam da, matisse’in güçlü kisiliginden etkilenerek topluluga katildi. othon friesz, parlak fovist renklerin uyandirdigi duygusal çagrisimlara yönelerek, daha önce uyguladigi siradan izlenimcilikten uzaklasti. çalisma arkadasi raoul duffy ise kendi estetik yapisina uygun olarak fovizmin bezemsel bir çesitlemesini yaratti. öte yandan georges braque küçük renk benekçikleriyle belirli bir ritim duygusu gelistirdi. bunlar onun kübist üslubunun ilk belirtileriydi. 1890’larda güzel sanatlar yüksekoulu’nda matisse’in ögrencisi olan albert marquet ile yaptiklarinda parislileri betimleyen hollandali kees van dongen de toplulugun üyesiydi. fovist üslupta çalisan baska ressamlar arasinda georges rouault, henri manguin, charles camoin ve jean puy da vardi.

    bu sanatçilarin birçogu için fovizm bir ögrenme ve geçis dönemi oldu. 1908’e gelindiginde, paul cézanne’in doganin düzeni ve yapisina iliskin görüs ve gözlemlerine duyulan ilgi yeniden canlanmis ve fovizmin firtinali duygusalligina karsi kübizmin mantik düzeni daha çok yandas bulmaya baslamisti.. matisse, öncüsü oldugu fovizmi tek basina sürdürdü ve betimledigi dünya ile kisisel duygulari arasinda ince bir denge kurmayi basardi..

  • en çok mudur bilemem ancak kelimenin gerçek anlamıyla türkiye'de en çok iz bırakan ermenilerden biri de hagop vahram çerçiyan'dır. kendisi bugün devlet kurumlarında, tişörtlerin üstünde, anahtarlıklarda, bazen de dövme olarak karşımıza çıkan mustafa kemal atatürk'ün imzasını tasarlamıştır.

    çerçiyan'ın oğlu dikran çerçiyan bu imzanın hazırlanış hikayesini şöyle anlatmıştı:

    “galiba mart ayıydı. o zaman on dört yaşında olduğum için, bunları çok iyi hatırlıyorum. bir gece, bebek’te oturduğumuz evin kapısı çalındı. mamam gidip açınca bir polis bir sivil iki kişiyi görmüş. heyecanla içeri gelip ‘vahram, okulda bir hadise oldu mu?’ diye sordu. babam da ‘yok bir hadise olmadı’ diye cevap verdi. insanın aklına birçok şey geliyor tabii. gidersin karakola, çıkana kadar neler olur. allah bilir! babam gelenlerle konuşup, iki dakika sonra, elinde bir kağıtla içeri geldi. ‘bana bir emirname var. atatürk’e bir imza numunesi hazırlayacağım’ dedi. imza ertesi sabah 8:30’da alınacak. o gece babam hiç uyumadan ve de çok memnun olarak gece boyunca çalıştı. kağıtları buruşturup attı. yaptıklarını beğenmedi. babamı saat ona kadar seyrettim. ama daha fazla dayanamadım uyumaya çıktım. ertesi gün aşağı indiğim zaman, masanın üstünde beş tane imza numunesi hazır duruyordu. atatürk, o beş numunenin en basit olanını seçmiştir.”

  • alex: palmeiras, cruzeiro, parma, fenerbahçe

    # brezilya kupası (1998)
    # copa libertadores (1999)
    # uefa şampiyonlar ligi çeyrek finali (2008)

    * turkcell süper lig : (2005, 2007, 2011)

    hagi: steau bükreş, real madrid, brescia, barcelona, galatasaray

    # avrupa süper kupa (1986, 2000)
    # uefa kupası (2000)
    # uefa şampiyonlar ligi finali (1989)
    # uefa şampiyonlar ligi yarı finali (1988)
    # uefa şampiyonlar ligi çeyrek finali (1991, 1995, 2001)
    # fifa kulüpler dünya kupası finali (1986)
    # uefa kupası yarı finali (1992, 1996)

    * türkiye süper ligi şampiyonluğu (1997, 1998, 1999, 2000)

    valla bence çok şey ifade ediyor.