hesabın var mı? giriş yap

  • devletin yapılan yollardan ve köprülerden kullanım ücreti alması şu mantığa dayanır.

    devlet vatandaşın kullanması için yol yapar ve bu yolun yapılmasının ardından bu yolun yapım maliyetini çıkarana kadar kullanım ücreti alır.

    ancak bizim ülkemizde bu şekilde olmuyor. 30 sene önce yapılan yoldan köprüden hala para kesilmeye devam ediliyor ki benim şahsi görüşüme göre bu vatandasa atilan arsizca bir kaziktir.

  • beyin yıkama (brainwashing) teriminden türetilmiş olan greenwashing kelime anlamı olarak “yeşil aklama” şeklinde çevrilebilir, ancak bence “yeşil dolandırıcılık” ifadesi bu duruma tam karşılık geliyor. cambridge sözlüğü’nde greenwashing “insanları bir şirketin çevreyi korumak için gerçekte olduğundan daha fazlasını yaptığına inandıran davranış veya faaliyetler” olarak tanımlanır.

    hepimiz artık dünyaya insan kaynaklı ne tür zararlar verdiğimizin farkındayız. kişisel olarak belki elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya çalışıyoruz. peki ya bazı seçimlerimizde kandırılıyorsak. işte bu noktada kendi iç dünyamızı rahatlatırken, arka yüzünü araştırmadan, bilinçsizce verdiğimiz bazı kararların asıl gerçeklerinden bahsedeceğim.

    greenwashing, mevcut bir ürünü alıp, hiç öyle olmasa bile çevre dostu özellikleri varmış gibi gösterilmesine dayalı bir pazarlama taktiğidir. bir firma ürününü, öyle olmadığı halde çevre dostuymuş gibi göstererek çevreye duyarlı müşterileri “kandırıp” satışlarını arttırmayı amaçlamaktadır. bu firmalar sürdürülebilir olmakla veya ekolojik sorunlarla ilgilenmezler, tek dertleri kar etmektir.

    greenwashing günlük hayatta karşımıza pek çok farklı şekilde çıkabilir, bilinçli ve dikkatli olmadığımız takdirde gözümüzden kolaylıkla kaçabilir. greenwashing yöntemlerini 5 farklı kategoriye ayırabiliriz:

    1-doğrudan greenwashing

    markalar ürünlerinin çevre dostu olduğunu açıkça belirtir. doğal / natürel, ekolojik, sürdürülebilir vb. dikkat çekici terimleri sıkça ve bolca kullanırlar. çünkü bu terimleri kullanmak için herhangi bir kanıt ya da sertifikaya ihtiyaçları yoktur. herhangi bir sektördeki, herhangi bir markanın, herhangi bir ürünü için doğrudan greenwashing yapılabilir. örneğin; üzerinde sıfır atık yazan naylon poşetler.

    markalar ürünlerinin geri dönüştürülmüş, biyobozunur veya kompost edilebilir materyalden yapılmış olduğunu da iddia edebilirler. ama ne kadarı geri dönüştürülmüş ya da geri dönüştürülebilir? bir ambalajın ya da kıyafetin sadece %5’i geri dönüştürülmüş materyalden üretilmiş olabilir. %100 geri dönüştürülmüş materyalden üretilmiş olsa bile bu o ürünün sürdürülebilir olduğunu kanıtlamaz. %100 doğal içerikli bir cilt bakım ürününün içerik listesine baktığımızda ve sülfatlar ile petrol türevleri olduğunu görebiliriz. çünkü petrol de doğadan çıkıyor öyle değil mi? dolayısıyla bir şeyin tamamen doğal olması da onu çevre dostu yapmıyor ama büyük markalar bu terimleri kullanarak sanki çok mühim işler yapmışlar gibi ürünlerini pazarlamaya devam ediyorlar.

    toprakta 8 hafta içinde çözündüğü söylenen plastik şişelerde satılan birçok ürün mevcuttur. bir plastik şişenin toprakta çözünmesi demek, olduğundan daha küçük plastik parçalara ayrılması demektir. mikroplastiklerin zararsız olduğunu kim kim iddia edebilir? (bkz: mikroplastik) üstelik firmalar şişeyi muz ağacı yaprağından yapsan bile bu, içine koydukları kimyasal ürünlerin canlılara vereceği zararı katiyen azaltmıyor.

    2-dolaylı greenwashing

    ürünün ismi, amblemi, ambalajı, reklamı, afişi, vb. tüketicilere ekolojik duyarlılığı ve doğalı anımsatmaktadır. firmanın ya da ürünün çevre dostu olduğu üstüne basılarak belirtilmez. ancak saydığım bu küçük detayları ekleyerek öyleymiş izlenimi yaratır ve tüketicinin algılarıyla oynar; arka planında sık ağaçlarla kaplı bir orman fotoğrafı olan, ambalajı yeşil herhangi bir ürün reklamı buna örnek verilebilir.

    3-gizli greenwashing

    üçüncü dünya ülkelerinde, sosyal adalet ve işçi hakları kavramlarının esamesi bile okunmayan fabrikalarda ucuz işçi çalıştırıp bütün sanayi atıklarını arıtma yapmadan denizlere, nehirlere, atmosfere salarak üretim yapan çok yönlü büyük bir şirket hayal edin (ki hiç zor değil, çok örneği var). bu şirketin satışları azalmış, kar oranı düşüşe geçmiş çünkü üretimin arkasındaki acı gerçekler basına sızmış. tüketiciler bu noktada, çalışanlarına ve doğaya daha saygılı, yerel, küçük işletmelere destek vermeyi tercih ediyor. bu büyük şirket de çözüm olarak halihazırda var olan yerel bir işletmeyi satın alarak ya da küçük yerel bir işletme gibi görünecek bir marka yaratarak, normalden biraz daha çevre dostu ürünlerini bu işletme aracılığı ile satma yoluna gidiyor. ama aslında ilk bahsettiğimiz faaliyetleri hala sürdürmeye devam ediyorlar. işte, gizli greenwashing tam da böyle bir şey.

    günümüzde tüketiciler daha küçük, yerel ve daha ekolojik işletmeleri desteklemeyi tercih ediyorlar. büyük şirketler de piyasadaki bu değişimi görüp müşterileri kaçırmamak için bu yola başvurabiliyorlar. detaylı incelenmediği sürece bu küçük (gibi görünen) işletmelerin büyük şirketlere bağlı olduğunu anlamak neredeyse imkansızdır. satılan ürünler de ilk bakışta çok harika ve çevre dostu görünebilirler ama aslında uzak durmaya çalıştığınız ya da boykot ettiğiniz şirkete aittirler. bu duruma, dünyanın en büyük plastik atık üreticisi olan bir içecek markasının, kendisine ait başka bir marka adı altında cam şişelerde organik sebze ve meyve suyu satması örnek verilebilir. firma dünyayı kirletmeye devam eder, tüketiciler de farkında olmadan uzak durmaya çalıştıkları sisteme maddi destek vermeyi sürdürürler.

    4-politik greenwashing

    bir firma ağaç dikme ve deniz/okyanus temizleme gibi ekolojik çalışmalara yatırım yaparak çevre sorunlarına duyarsız kalmadıklarını kanıtlamaya çalışabilir. bunu gezegenin iyiliği için değil, sırf reklam olsun diye yapmaktadır. bu firmanın ürünlerinin ya da üretim yönteminin çevreye ne kadar zarar vermekte olduğu ise göz ardı edilir. örnek olarak bir petrol şirketinin yağmur ormanlarını kurtarmak için yatırımlar yapması verilebilir. bu durumun türkiye’de de çok güzel bir örneği var; geçtiğimiz aylarda büyük bir deterjan firması istanbul boğazı’nda plastik çöpleri toplayacak çöpkaparları faaliyete soktu ve reklamlar, boy boy afişler ve kalabalık etkinlikler ile bu işte ne kadar duyarlı olduklarını herkese göstermeye çalıştılar. ama hiçbir yerde ürünlerinin sebep olduğu plastik ve kimyasal kirlilikten söz edilmedi.

    5-eklenti/ilaveten greenwashing

    bu yolla firmalar, kendisi ve üretim yöntemleri ile doğaya zarar veren ürünlerin yanında ek olarak çevre dostu ürünler de üretip piyasaya sunmaktadır. gizli greenwashing yönteminin aksine farklı bir marka adı altında değil, kendi isimleriyle her iki çeşitten ürünleri pazarlarlar. gizli greenwashing’de şirketler, sürdürülebilir yöntemler şirketin imajı ve vizyonuyla uyuşmadığı için üstü örtülü yollarla çevreye duyarlı tüketicileri elinde tutmayı amaçlarken eklenti greenwashing yolunu seçen firmalar isimlerini ve imajlarını temizleme derdindedirler.

    hayvancılık sektörünün karbon ayak izi çok yüksek olduğu, hayvanlara acı verdiği ve ambalajları geri dönüştürülemeyen plastikten yapıldığı için her geçen gün daha fazla müşteri kaybeden bir süt firmasının, cam şişelerde bitkisel süt satmaya başlaması bu duruma örnek verilebilir. ağız sağlığı ürünleri satan bir markanın plastik diş fırçaları yanı sıra bambu fırçalar üretip her ikisini de satması ve su kaynaklarını kirlettiği bilinen bir tekstil markasının geri dönüştürülmüş ipliklerden üretilmiş bir bahar koleksiyonu çıkarması da bunlara örnek olarak gösterilebilir.

    şimdi şunu düşünebilirsiniz: çevreyi kirleten markaların çevreye duyarlı işler yapmaya çalışması neden kötü bir şey olsun? ancak grenwashing’deki asıl sorun, bunu yapan şirketlerin ekolojik bir değişimi hedefliyor olmayışıdır. bu şirketler çevreye duyarlı olmak istemiyorlar, daha az maliyet ve daha fazla kar istiyorlar. bunun için de küçük kelime oyunları ve yaprak desenleri ile, yeşil rengi baskın kullanarak, tüm ürünleri ve tüm üretim bandını ekolojik hale getirebilecek imkana sahipken sadece tek tük çevre dostu ürünler çıkararak tüketicileri kandırmaya çalışıyorlar. eleştirdiğimiz ve düşmememiz gereken tuzak tam olarak bu notadır.

    greenwashing’den nasıl korunabiliriz?

    satın alacağınız ürünlerin üretim yerlerine bakabilir, içerik listelerinde toksik kimyasallar ve petrol türevleri (plastik materyaller) incelemesi yapabilir, markanın kimlere ve hangi büyük şirketlere ait olduğuna bakıp geçmişini araştırabilirsiniz. bu süreç kesinlikle çok yorucu olabilir farkındayım. altı üstü bir pantolon almak için alışveriş öncesinde böylesine ön araştırma yapacak vakti çoğumuz bulamıyor yada bulamayacağız. bir şey ancak uygulanabilir olduğunda sürdürülebilirdir. her alışverişten önce böylesine detaylı bir ön araştırma yapmanın sürdürülebilir olmadığı çok açık. ancak sertifikalar, greenwashing’den korunmak adına çok işimize yarayabilir. içerik incelemesine çıkmaktansa sertifikalara bakmak daha kolay ve güvenilir bir yol olarak tercih edilebilir.

    bir ürün gerçekten, kanıtlanabilir şekilde çevre dostuysa, hayvanlar üzerinde test yapmıyorsa bunu belgelemiş olmalıdır.

    hepimiz her gün daha çok kirlenen ve dengesi gittikçe bozulan gezegenimiz için elimizden geleni yapmak istiyoruz. biz tüketicilerin bu eğilimi, gerçek değişiklikler yapmayı reddeden şirketler tarafından müşteri çekme aracı olarak kullanılabilmekte. daha çok okuyup bilinçlendikçe ve daha dikkatli oldukça, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek gezegenimizin yok oluşunu izlemek yerine bir şeyleri değiştirebiliriz. tek yapmamız gereken körü körüne hareket etmeden daha bilinçli davranabilmek. çünkü yanlış seçimlerimizin sonucunda asıl yapmayı hedeflediğimiz şeyleri elde edememiş, kandırılmış olacağız.

  • bence burda önemli olan yarım saatte eve varıyor olması değil, saat 17:00'de işten çıkabiliyor olmasıdır.

    ağzına sıçayım onun, öyle işi nerden bulduysa beni de aldırtsın. ne iş olsa yaparım.

  • bazen de kolinin ağır olmasından kaynaklanan durumdur.

    aynı gün, aynı saatte şubeye iki koli ulaşır, biri 500 gram, diğeri 18 kilo.

    500 gram olanı aynı gün adrese ulaşır. ağır olan gönderinin âkibeti internetten araştırılınca "alıcı evde bulunamadı" yazısıyla karşılaşılır.

    ne güzel lan, koli büyük veya ağırsa dağıtım aracına bile yüklemeden sisteme "alıcı evde bulunamadı" yaz gitsin aliminyum. kim uğraşacak, alıcı şubeye kendi gelsin.

  • akşama ferhunde hanımlar var. çelik saçlarını sallıyor. bir de kızlar niye tişörtlerini kot pantolonlarının içine koyuyorlar?
    az önce geçen arabada çalan şarkı yayaye coco jumbo muydu? her çocuğun evinde de mario var canım. ayrıca o ekose gömleklerden ben de istiyorum.
    lc waikiki diye bir mağaza var. bayağı kaliteli şeyler satıyor, cıvıl cıvıl, egzotik. oradan alabiliriz.

  • derneğimizde iki çeşit üye grubu var diyebiliriz.

    cnbc-e e2 eşliğinde uyuyabilen entel kesim ve "ntvspor olsun gerekirse curling olsun" diyerek fransa ligi özetleriyle uyuyabilen grup.

    geçenlerde bir araştırma yaptık, derneğimizin üyelerinin büyük bir kısmının 2. öğretim okumuş ya da nba maçlarını gözleri kapana kapana izleyenlerden oluştuğunu gördük.

    en kısa sürede toplanıp, "flash tv eşliğinde uyuyoruz" zirvesi düzenleme planlarımız var.

    edit: çokça soru aldım, ilginiz için teşekkürler. kısaca derneğimizle ilgili, katiyen aşamadığımız bir kuraldan bahsetmek istiyorum. "ben televizyon karşısında uyuyorum, olur mu?" diye gelen sorular çoğunlukta. cevap, hayır! bu derneğe üye olan ve dernek şartlarına uyan profil, tekrar etmek istiyorum, "neyse ben yatayım artık çok uykum geldi" deyip, televizyonu açan insan profilidir. tv karşısında sızan insan halimizden anlamaz, anlayamaz. tsubasa'nın dripling yaparken elips topa her vurduğunda gelen o dup dup dup sesi, bizim için ninniden ötedir, lütfen bu bilinsin.

  • son bir yılı yazıyorum :

    volkan patladı
    björk yine single çıkarmadı
    bu sene de balık bol
    milli takım süper gidiyor
    başbakan'ın panama'da parası çıktı, istifa

    sürekli dönen haberler ise:

    izlanda'nın görülesi 10 yeri
    game of thrones seti nerede
    geleceğimiz jeotermal enerji
    sinema meraklıları için izlanda haritası
    izlanda elfleri

    nasıl huzurlu ülke bu. gerçi bunun başka versiyonu yeni zelanda'yı tercih ederim ben iklim açısından.

  • canlandırmayı izlerken heyecandan ölecektim neredeyse. bir an nefesim kesildi gibi oldu. kadın delirip çıldırdıgi an gözüm hep masadaki biradaydı. ben böyle oyunculuk görmedim. butun darbeleri birayı teğet geçti. hele o yastıkla vurma sahnesinde cenin pozisyonunda titredim hep. yastık denk gelecek bira düşecek diye aklım kaydı. yemin ederim ağlardım. bir bira 10 lira amk. o yüzden puanım 10 üzerinden 9. çok heyecanlıydı. bir puanı da çerezleri döktü diye kirdim yanlış anlaşılmasın.

  • pandemi’den kaynaklanan boşluğu fırsat bilerek ibb komple bir yenileme işine girişmiş.

    bir goygoyun daha sonuna geldik arkadaşlar. *

    otogar ilk yapıldığında bile bu kadar parlak değildir herhalde.

    ellerine sağlık herkesin.