hesabın var mı? giriş yap

  • birgün'ün haberine göre çevre ve şehircilik bakanlığı'nın elazığ ve malatya'daki depremin ardından enkaz kaldırma çalışmalarının fotoğraflanması için 60 günlük hizmet karşılığı 415 bin lira ödemesi durumu. iki şirketin davet edildiği ihalede teklifi geçerli olan tek şirketin akp ankara il başkan yardımcısının şirketi olması ise gerçekten büyük bir sürpriz.

    https://twitter.com/…tatus/1266217702823063554?s=19

    her şeyi rant olarak görebileceklerini biliyorduk da bu nedir artık arkadaş. bir kişi gelsin şunu savunsun, çevre bakanlığında fotoğraf makinesi ve fotoğraf çekebilecek memur mu yok? yazık günah ya.

  • trafiğe taktım bugün. sırayla tüm şehirler yazılacak buraya. orduda araba kullananla, mersinde araba kullanan zihniyet aynı.
    genel mantık şu şekilde.
    1) ben gideyim de trafik ne olursa olsun.
    2) acelem olmasa bile en hızlı şekilde gitmeliyim. mümkün olduğunca durmadan, frene basmadan gitmeliyim.
    3) benden hızlı veya benden yavaş giden herkes aptal.
    4) tüm noktalarda geçiş hakkı bana ait.
    5) eğer durmam gerekiyorsa madde 2 iptal. iki dakika beklesinler ne aceleleri var.
    6) araba kullanmayan herkes(motorlular dahil) ezik. bu yüzden onlara yol verilmez, öncelik araba kullananların.
    7) sinyal, yol ayrımı öncesi doğru şeride geçme vs. sadece vakit kaybettirir. bunları yapanlar acemidir, ustalar kafasını kullanır.
    8) ben hangi şeritte, hangi hızda gidiyorsam trafik ona göre akmalı. ben en solda 40la gidiyorsam benim sağım 30, onun sağı 20 şeklinde herkes hızını ayarlamalı.

  • beğenirsin beğenmezsin, seversin sevmezsin. adam 15 senedir televizyonda, sinemada bilmem nerde iş yapıp çalışıp kazanmış bir ev almış. parası da var. bakmış ki yetkililerden yeterli hayır yok, basmış parayı, kendi ekibini kurmuş ve evini korumaya çalışıyor. ne var bunda onu anlamadım.

    hayır nedir yani, korumasın mı? yanmasını mı beklesin? senin orda bir evin olsa elinden gelen maksimum ne ise yapmayacak mısın? yangının yanında araban olsa çekmeyecek misin mesela? madem her yer yanıyor bizimki de yansın arada ne olacak mı diyeceksin?

    bunun paraya tapmakla falan ne ilgisi var. herkes gücü yettiğince canını da malını da korumaya çalışır. kiminin gücü eş dost çağırmaya yeter, kimi parayı basar 50 kişilik ekip kurar. bu kadar basit.

    şahan'ın sana bana borcu mu var, kamuya dair bir yöneticilik görevi mi var da kızıyorsunuz adama. bu adamlara kızacağınıza, illegal yoldan, başkalarının sırtına basıp ezerek haksız kazanç sağlayan ve sefasını süren insanlara kızın.

  • 1970li yıllarda opec’in petrol fiyatlarını arttırma kararı batı’nın gelişmiş sanayiye sahip ülkelerinde bir kriz yaratmıştı. kapitalizmin bu dönemdeki krizi yeni bir üretim modeline geçişi de tetiklemiş oldu. böylece fordizmin katı ilkelerinden uzaklaşmaya ve post-fordizm olarak adlandırılan üretim sistemine geçiş başlamıştı.

    fordizm sonrası üretim sistemlerindeki değişikliği tanımlar postfordizm. ancak üretim sisteminin bu yavaş yavaş yayılan yeni özellikleri değişen dünyayı, değerleri, yaşam biçimlerini de yeniden tanımlayacaktır.

    postfordist dönemin toplumsal değişimi, bauman'ın tabirini kullanırsak modernitenin katı aşamadan akışkan döneme geçişi sürecidir. post-fordizm ile post modernizmin özellikleri birbirine benzer. dayanıklı nesnelerin yerini gelip geçici, hızla tüketilen nesneler almıştır. dayanıklılık artık çekici olmaktan çıkmıştır, ‘’hantallık ve büyüklük artık birer külfettir’’. hareket halinde olma, hafiflik, hız, kısa vade, belirsizlikler, güvencesizlik, kırılganlık ön plandadır (bauman). baudrillard’ın dediği gibi "geçmiş uygarlıkların tümünde dayanıklı nesneler, araçlar veya binalar kuşaklarca insandan daha uzun yaşamışken, bugün onların doğmasını, gelişmesini ve ölmesini izleyen bizleriz". planlı eskime politikası bu dönemde uygulanmaya başlanmıştır. çünkü artık dayanıklı ev aletlerinin dayanıklı olmaması gerekmektedir.

  • görüntüdeki tüp oksijen (o2) tüpü değil, azot(n2) tüpüdür. sanayide gaz altı kaynağında koruyucu gaz olarak kullanılır, ayrıca elektrik-elektronik sistemlerinin bulunduğu su ile söndürme yapılamayacak alanlarda söndürücü(boğucu) gaz olarak da kullanılır.

    tüpü taşıyan kişiler çelikçi/kaynakçı büyük ihtimalle kıyafetlerinden belli. azot gazının yangın söndürmede de kullanıldığını biliyorlar muhtemelen ancak açık havada işe yaramayacağını kestirememişler. eğer o tüp oksijen ile dolu olsaydı manzara çok daha şenlikli olurdu kesinlikle.

    kaldığınız yerden dalga geçmeye devam edebilirsiniz.

  • xii. yüzyıl'da yaşayan şeyh adi bin musafir'in görüşlerine dayandırılan dinsel akıma
    verilen addır. inançları maniheizm, mazdaizm, musevilik, nasturizm ve islamiyetin bir karışımıdır.evet bu din sanıldıgının aksine tamamen zerdüştlük temelleri içermez ondan etkilenmiştir ve islamiyet öğelerinide içerisne alarak oluşmuş karma bir dindir.ilk olarak bir tarikat akımı olarak çıktığı söylenebilir ki şeyh adi bin musafir bir dönem abdulkadir ceylaninin müridi olmuş onunla berabaer hacda bulunmuş bir şahsiyettir.daha sonra hakkariye gelerek bu tarikatın temellerini atmıştır.zamanla tarikat temelleri aşınmış olup içinde bulunan(ve her tarikatın başıana gelebilecek) ruhban(din asilzadeleri ve bunlara verilen hürmet)kurumu sayesinde dinleşmiş.anadoludaki diğer dinlerin bir harmanı olarak ortaya cıkmıştır.şeyh adi musaffir ve bir emevi halifesi olan yezidi kutsallaşan şahsiyetlerdendir.adi musaffirin ehli sünnet diniyle ilgili kitabı ana kitaplarıdır.bunun dışında mushaf-ı reş ve kitab-ül cilwe diğer kaynaklarıdır.islam,hristayanlık vs. gibi dinlerde belirtilen şeytanın yaratılan bir varlık oldugu inancı yoktur.başlangıçta şeytanın ve tanrının eşit güçte oldugunu ve daha sonra melek tavus yani şeytanın cenetten kovulduguna inanırlar ve bu yüzden hem şeytana hem de tanrıya ibadet onlar için gereklidir.bu dinde ki ruhban sınıfının yapılaşması günümüz ve daha önceki sufi veya sufi olmayan tarikatların bir cogundaki yapılaşmaya müthiş şekilde benzer.bu sınıfta mir,şeyh baba,şeyhler,fakirler,pirler şeklinde bir yapılaşma vardır.

    mir en üst seviyedeki dini yetkilidir ve mirlik veraset yoluyla gecer genelde babadan ogula gecer.şeyh baba en büyük fetva kurumudur.zekatlar verilirken bunun yüzde 30 yakın kısmı ruhban sınıfına verilmek zorundadır ve bu şekilde dinin korunduguna inanılır.oruçlar aralıkta olmak üzere 3 gündür bunun dışında şeyler,pirler aralıkta ve temmuzda olmak üzere 20 gün oruç tutarlar.namazlar gün doğarken ve batarken kılınır.tamamen şirk temelli bir din olan bu dinin harici kökenli oldugu gerceği tartışılabilir.çünkü kurucusu emevi soyundan bir kişidir ve bu tarikatı oluşturmadan önce sünni kökenli tarikat şeyhlerinin yanında yetişmiştir,yezid bin muaviye(peygamber torunu katili) de kutsal saymaları onların arapemevi dinin(islam demiyorum) yozlaşmış temsilcileri saymamıza bir nedendir.ve cogu kişinin söylemekten korktuğu gibi şii veya harici kökenli bir din dememiz dogru olmaz onlardanda etkilenmiş olabilir ama asıl kurucusu sünni kökenli bir şahsiyettir.sonuç olarak belki de ilk satanist din sayılabilecek bir din olup,islam kavramının ve gercek islamın din asilzadeleri tarafından yozlaşmasıyla ortaya cıkmıştır.