hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • teyzenin biri balık tezgahında derya kuzularını incelerken, kovanın içinde yüzüp çırpınan balıklara bakıp;

    - bunlar taze mi?

    - yok abla, pil takıp oynatıyoruz. *

  • videonun başında abla köpek ısırıyor diyor kadın saldırıyor tekme atıyor adam da karşılık veriyor. köpeğine sahip olamayan kişiler bir de adama saldırıyor. bu ittaparlardan bıktım usandım.

  • kendi ellerinle çektiğin bir kağnının yol tutuşunu ve hakimiyetini veremiyor kesinlikle. fabrikanın sana biçtiği vites oranlarıyla ömür mü geçer? şöyle ayağını çamura saplayıp araya şanzımandı motordu sokmadan tekerin devrini kendi kas gücünle ayarlamak varken. terlemeden araba kullanmak da neyin nesi? kollarında damar çıkana kadar asılmak, kendini gerçek erkek gibi hissetmek varken parmak uçlarıyla vites başını avuçlamak da ne? o arabayla 10km gittikten sonra aldığın hazzı, içine çektiğin temiz havayı hangi düz vites verebilir?

  • 6-7 yaşlarinda 1 türk 1 avrupali cocukla dixit denen oyunu oynuyoruz geçen ay tatil yöresinin birinde.

    turk cocuk surekli hile yapiyor, bizi kandirmak icin blöf bile yapiyor, acayip numaralar çekiyor. tamam bizde de öküzlük var çok gülüyoruz vs

    avrupali cocuk bi turlu anlayamiyor hile yapilmasini. biz her turda belki o da blöf yapmiştir diye oyunu ona göre oynuyoruz ama yok. cocuk her seferide dürüstçe oynuyor oyunu ve hep düşük puan aliyor tabi.

    cocuk bi turlu hileye neden gerek duyuldugunu, neden hile yapmasi gerektigini anlayamadi la. hilenin mantigi anliyor ama neden bunu yaptigimizi anlamiyor.

    adam 7 yaşinda alayimizdan ahlakli ve kaliteli bi insan cikti.

  • insanın içinin fena burkulmasına sebep olabilecek meslek. kpss ile atanamayınca bir yıl çalıştığınız okul ihtiyaç var gel der, onlarla anlaşınca başka yere de başvurmazsınız. bütün yaz hocam bizimle misiniz diye soran öğrencilere güzel haberi verirsiniz. öğrenince sevinirler, hepsi hocam bizim sınıfı alın vs der. pazar günü ertesi gün okul açılacak diye tatlı bir heyecan sararken öğlene doğru bir telefon gelir. müdür yardımcısı cuma günü atama geldi, dersler doldu der. öyle kalırsın, okulun açıldığı gün yolda öğrenciler görür, niye yoktunuz diye sorduklarında üzüntünü gizlemeye çalışırsın ama onlar gizlemezler. işte böyledir.

  • norveç'te evler genellikle elektrikle ısıtılır, ama çoğu evde baca ve dökme demirden küçük 40 cm boyunda kesilmiş odunları yakmak için soba da olur. bunların yeni modelleri daha bir camlı sentetik izolasyonlu, eskiceleri dumanını ve isini de yakmak için düzenekli, bazı eski zengin evlerinde kocaman dışı porselen kaplı hafif hafif yanıp alevi görünmeyen ama sıcağı uzun süren türü, en eski ve geleneksel olanı ise dökme demiri kabartmalarla süslü tipten olur. sac soba, gaz yakan soba, mutfak kuzinesi hiç görmedim.

    benim evdeki 40-50 senelik, yalın görünümlü, ama içinde odunun dumanı ve isini de yakacak düzeni olan türden, iç yüzeyi taş kaplı, külü için altta çekmecesi olan tipten.

    her kış bir miktar odun alır arada bir yakıp evi iyice ısıtırız. elektrikli ısıtmamız termostatlı olduğu için sanırım ev ısınınca elektrikle ısınma kendiliğinden kapanır. ne yazık ki alevleri seyretmek, şömine tarzı keyif yapmak, ya da kıpkırmızı olan sac soba karşısında zıbarmak, üstünde şu ya da bu pişirmek gibi zevkler için uygun değil. ev güzel ve uzun süre ısınıyor, odunun elektrikten daha ucuz olduğu dönemlerde daha ekonomik, mobilya olarak ta uyumlu, o kadar.

  • çok iyi yapan çalışandır. adı üstünde mesai saati ve bitmiş, ne yapsın gitmeyip. ben mesela her gün 16.59'a alarm kuruyorum ki dalgınlığıma gelip de fazladan oturmayayım.

  • yarım kalmış olaylar, durumlar ya da görevlere karşı beynimizin verdiği tepki nedir? yarıda kalmış ya da kalmamış bir olay üzerindeki ilginizi kestiğinizde beyniniz de başladığınız yeni duruma hemen ayak uydurabilir mi? işte bu soruların cevabını 1920 yılının ortalarında berlin'de arkadaşlarıyla yemek yerken garsonların davranışlarını inceleyen bluma zeigarnik bulmuştur.

    yemeklerini sipariş ederken siparişlerini alan garsonların herhangi bir kağıda not almadığını farkeden zeigarnik, bu durumu düşünmeye başlar ve bir tane garsona bu durumu sorar. garson ''tamamlanmayan her siparişi aklımda tutabiliyorum'' diye cevap verir.

    garsonun verdiği cevapla düşünmeyi derinleştiren bluma, garsonların tamamlanan siparişleri akıllarında tutamadıklarını gözlemleyince aklında bir fikir oluşturdu.

    aklında oluşan fikirle deneylerine başladı. topladığı bir grup insana çeşitli renklerde boncuklar verildi ve bu boncukları dizmeleri söylendi. denekler boncukları dizerken aniden yarıda kesmeleri ve başka işle ilgilenmeleri istendi.

    ellerindeki boncuklar bıraktırılıp yeni bir işe başlatılan deneklere hangi boncuğu hangi sırada dizdikleri sorulduğunda sıraları hatırladıkları görüldü. fakat yeni başladıkları işte boncuk sırasını hatırladıkları kadar başarılı olmamışlardı.

    yapılan bu ve birkaç benzeri deneyden sonra bluma zeigarnik, beynin yarım bırakılan iş konusunda baskı oluşturduğu ve yeni bir işe başlanılsa da yarım bırakılan işe odaklandığını öne sürdü. ve buna da zeigarnik etkisi adını verdi.

    sonuç olarak eğer bir işe başlamışsanız, zorunlu bir neden olmadıkça o işinizi yarım bırakıp yeni bir şeye başlamayın. bluma'nın da dediği gibi beyin ne eski işi unutuyor ne de yeni işe tam odaklanabiliyor.

    sadece yaptığımız işi yarım bırakmak değil, dinlemeyi yarıda kestiğiniz şarkının tüm gün aklınızda dolanması, sahnesi tamamlanmadan ara verilen dizinin merakla beklenmesi vb. birçok örnekle aslında hayatımızın her alanında zeigarnik etkisini yaşayabiliyoruz.

  • bilgisayar oyunuşinaz bir sevgiliniz varsa, kendisini tahrik etmesi muhtemel bir eylem olacaktır.

    (online interactions not rated by the esrb)