• türkiye'deki hemen hemen her patronun canını sıkan durum.

    14 kişinin çalıştığı bir yazılım ofisimiz var. mesai saatlerimiz 9:00 ve 18:00 saatleri arasında. istisnasız söylüyorum hiçbiri saat 9'da işbaşı yapmaz. kimisi 10 dk geç gelir, kimisi gelir boş boş telefonla uğraşır, kimisi 10 dk tuvalete kaçar derken mesaiye 9:30'da anca başlarlar.

    ama gel gör ki akşamları 18:00 olur olmaz hatta 17:50'de iş bırakırlar. yemek paydoslarından geç gelirler, aralarda sigaraya çıkarlar v.s derken bizden günde en az 1 saat çalarlar. ama akşamları acil bir iş geldiği zaman en fazla 15 dk iş uzasa bile aylarca söylenirler.

    türkiye'de işini hakkıyla yapan patron gibi çalışan da çok az.
  • patronların ağladığı başlık. en iyisini yapıyorlar. hatta az bile yapıyorlar. neden mesai saati 9:00-18:00 diye sorgulayan adamı 3 saatlik iş için orda 8 saat tutarsan üstelik de 3 kuruşa, beter ol hakediyorsun. maymun gözünü açtı insanlar sorguluyor artık.

    tanım: doğrusunu yapan çalışandır.
    1 gün ekstra mesai yaparak taviz verirse bu patron müsveddelerine, hayatı boyunca bunu yapmaya mecbur kalacağının ve fazla mesainin normalleşeceğinin farkında olan çalışandır da aynı zamanda.

    (bkz: taviz tavizi doğurur)

    edit: mesaj kutuma gelenler için ekleme ihtiyacı duydum. ne halkı kin ve nefrete sürüklemediğim, ne hiçbir şeyden anlamadığım, ne bu kafayla benden bir halt olmaması, ne gerizekalılığım kalmış. bir de sanki zorla mı çalıştırılmıyormuşuz sözleşmede saatine değil, aylık maaş veriliyormuş beğenmiyorsam siktir olup gitmeliymişim ve teröristmişim.
    (patron terörü(!) değil olay zaten ben bunu diyince terörist oldum. saçmalığa bak.)

    şimdi açıklamalarımı yapıyorum.

    1) benden bir halt olamayacağımı düşünenler için söylüyorum:

    - türkiye'nin en iyi mühendis yetiştiren devlet üniversitesilerden birinden çift anadal yaparak mezun oldum.

    - uzun denebilecek bir süre türkiye'nin en zengin holdingine bağlı bir şirkette çalıştım. bu esnada da yüksek lisans yaptım yine aynı okulda.
    ingilizcem rp. muhtemelen çoğunuzdan daha iyi bir halt olmuşumdur.

    2) aylık maaş ile sözleşmede anlaşıyorsun diyenler için söylüyorum:

    - iş hukukunda bir işçiyi haftada 45 saatten fazla çalıştıramazsınız. bu ayda maksimum 180 saat yapar bu saate karşılık işçiye aylık bir maaş verirsiniz. buraya kadar doğru bunu kimse değiştiremez.

    - benim çalıştığım yer gibi çok büyük kurumsal şirketlerin size ne yaptığını anlatayım:

    sen işini gereken sürede yaparsın, yıllar geçtikte sana 2-3 kişilik iş yüklerler. sen sene sonu zam ya da kıdem istersen gerekirse evde de çalış derler. müdürler şefler onlar çalışıyordur. (babasının şirketi çünkü nasıl bir aidiyet hissi ise ben çözemedim henüz. şirket hisse de vermiyor bunlara sonra çalışan bağlılığı diye ağlıyorlar)

    proje yetişmeyince şirkette kalarak çalışırsın sana şefin evde çalış der çünkü sen akşam 6 dan sonra kart bastığında örneğin 8 de 9 da 10 da; yaptığın mesai sisteme işler ama mesai ücreti hiç bir şekilde ödenmez. eğer fazla mesai yapıyorsan ve sana yaptırılıyorsa, devlet kurumlarından denetlemeye gelindiğinde ayda 180 saati geçen çalışan sayısı fazla olduğunda şirket ceza ödemek zorunda kalmasın diye esasen sana evde çalış derler. tabi o zaman kim bilecek çalıştığın kayıt altına alınmıyor.

    sen çabalarsın projeyi yetiştirirsin, yapman gerekenden fazlasını yapmış olsan da bu zaten yapman gereken normaliydi olarak görülür.

    ama mesela bir gün işe gelme, o gün önemli bir işin olsun ve doktor raporun ya da mazeretin olmasın. o gün kart basamadın ya hani, o ay 180 yerine 171 saat çalıştın. ay sonunda bordronda görürsün 9 saat kesintiyi. (hani saatlik anlaşmıyorduk ya sözleşmede noldu?)

    şimdi soruyorum kurumsal şirket bile böyle şark kurnazlığı yaparken, ufak orta ölçekli patron şirketleri işçiye ne yapar? elinizi vicdanınıza koyun bir düşünün.
  • istisnai durumlar hariç benim. bana verilen maaşı, ki bence çok az, hak ettiğim zaman aralığı belli. yeri geliyor eve rapor da götürüyorum ki hiç öyle bir zorunluluğum yok. ama mesai bitti mi çeker giderim. benim bir ailem, sorumluluklarım, çekeceğim bir yol, insan olarak nefes almaya duyduğum ihtiyaç var. kimse kusura bakmasın.
  • ne kadar ekmek o kadar köfte durumudur. işverenin mesaiye geç kalandan maaşını kesmeye hakkı varsa, mesai saati bitince çalışanın da işyerini terketmeye hakkı vardır. nasıl ki işveren babasının hayrına maaş vermiyorsa, çalışan da babasının hayrına çalışmıyor. kınanacak bir durum görmüyorum konu ile alakalı.

    edit:imla
  • kral olsam bir dakika durmam. işi sevmemekle alakalı bir durumdur.
    görsel
  • benimdir. 3 kuruşun peşinde koşan şirketlere patronlara yapılması gerekendir aynı zamanda.
  • işçisinin giriş çıkış saatlerini gözetleyen, işçisine değer bile vermeyen patrona az bile yapan çalışandır.
  • memurlar değildir. çünkü onlar mesai saati dolmadan 1 saat önce işi bırakır.
  • mesai saatim 9-18.

    her gun 8.30'da masama otururum. pandemi oncesinde 21-22 gibi isi birakirdim. 6 seneye yakin bu tempoda calistim

    bir gunden bir gune ne takdir edildim, ne fazla mesai ucreti aldim. ne de baska maddi manevi bir katkisi oldu.

    patron olarak fazla mesai ucreti vermiyorsaniz calisanlarinizdanda fazla calismasini bekleyemezsiniz.

    (bkz: ne kadar ekmek o kadar kofte)

    ek: su an mesailerimiz duzene girdi. saat 18.30'da cikarken "ne o 50 cal bey, part time mi calisiyorsunuz? laf sokmalari bitti.

    ek2: cok sevdigim bir yoneticim kanadanin en buyuk bankasina gecti kafayi kirip. gecen konusmamizda saat 17.00 oldugunda kalem havada kalir demisti. yani birkac ulke disinda calisandan daha fazla is beklemek gelismis ulkelerde pek yok.
  • üç kuruşu bizden esirgeyen, nereden kıssam kâr mantığıyla yaklaşan patronuma yaptigimdir.

    yaptıklarımdan pişman değilim, aklım hala yapamadıklarımda.

    edit: kısmak kelimesi yerine hakkımızi gasp etmesi daha doğru bir tabir.
hesabın var mı? giriş yap