hesabın var mı? giriş yap

  • ülkemizde normal olan durum . servet düşmanı değilim ama şu yaşıma geldim ama hala bu adaletsizliği kabullenmeyi öğrenemedim. 800 bin tl lik arabası bir insanın olsun parası varsa daha iyisini alsın ama haftada 6 gün 45 saat ağır işlerde çalışan işçisine de 700 tl yi reva görmesini eleştirmeden duramıyor bu bünye.

    edit: format ve 6 gün 45 saat olacaktı pillibebek uyarı için teşekkürler.

    (bkz: adaletin bu mu dünya)

  • annem, babamın telefonuna kendini "aşkım" diye kaydetmiş. bir akşam bağırıyor evde: arıyorum arıyorum niye açmıyorsun be adam? ne zaman aradın diyor babam, görmedim ben hiç. sonra arama geçmişinden annemin gün içinde babamı birkaç kez aradığı bilgisine ulaşıyoruz. hmm... babamın savunması içler acısı: sen miydin o ya?

    haha aşkım diye biri o derece yok ki adamın hayatında, yanlış numara sanmış!

    açmıyor da ama ha... sadık yani. bittim buna. off sevgililer günü yağ.

  • "oy deposu sorgulamaya baslamakta" dan sonrasını okumadım. sorgulama ne olm? nereden çıktı bu iyimserlik böyle, hayırdır?

    bu memlekette bu kadar mal varken, o herifin o koltuktan anca cesedi kalkar agalar; bunu bilin ve rahatlayın, tadını çıkarın.

  • başıboş köpek saldırısına uğrayan, köpek sebebiyle kaza geçiren veya başıboş köpek sürüleriyle karşılaşan vatandaşların konum bilgisi ve fotoğraf paylaşabilecekleri bir site. sağolsunlar artık ıssız yerlerde yürümem gerektiğinde önceden bu siteye bakıp köpek tehlikesine karşı karar veriyorum, ne hallere düştük, özgürce yürüme özgürlüğünü bile elden aldılar

    https://havrita.com/

    edit: bu sitede paylaşım yapanların amacı o köpekleri birileri öldürsün diye değil. zeka özürlü müsünüz kardeşim? köpek öldürmek isteyene hedef göstermeye mi gerek var, sokaklar köpek kaynıyor. kimsenin köpekleri hedef gösterdiği yok, güvenli bir şekilde yaşamak istiyor insanlar sadece.

  • 11 yaşındaki oğlum çok büyük hayranı, ''anne, ilker'i aç, izleyelim'' der, videolarını izleriz beraber.

    gösterisi olduğunu duyar duymaz bilet aldım, gel gör ki, şöyle bir sorun gelişti. oğlum gitmem de gitmem diye tutturdu, niye? ilker de onu görecekmiş, niye 2. sıradan bilet almışım. onunla alay edermiş, rezil olurmuş. (seyrettiği amerikalı stand-up komedyenleri öyle yapıyormuş) 11 yaşında çocuk aklı işte!

    oyun günü geldi çattı kara kara ne yapsam diye düşünürken, aklıma birden ilker gümüşoluk'a instagram'dan mesaj yazmak geldi, olur da okurdu belki. çok kısa bir zamanda gördü ve hemen cevap yazdı sağolsun. ''hay allah, ne yapalım'' dedi. dedim bir ses kaydı gönderebilirsiniz. ''kuzey, oyuna gel, bekliyorum seni'' diye ses kaydı gönderdi sağolsun. bizimkinin heyecanını, korkusunu daha da arttırdı gerçi ama çok güzel jestti.

    neyse, gittik ve oğlum da ben de çok eğlendik. çıkışta da tam arabaya binmiş dönecekken, instagram'dan gelen mesajını gördüm. ''kuzey isterse fotoğraf çekilebiliriz, kulise gelebilirsiniz'' yazmış. koşa koşa salona döndük tabi. orada da çok kibardı, sağolsun.

    o günden beridir, sosyal fobisi ile ilgili sorunlar yaşadığımız oğlum kendi isteğiyle dışarı çıkmaya başladı, kendine güveni arttı. kendisine teşekkürü buradan etmek istedim.
    çok teşekkürler.

  • yazı, satranç sporu baz alınarak hazırlanmış olsa da bilgiler birçok spor dalı için geçerli olacaktır..

    rakipten korkmak, başarısızlığa odaklanmak, tur öncesi huzursuz hissetmek…

    birçok sporcu, önemli turnuvalar ya da turlar öncesinde yüksek kaygıya kapılmaktadır. kaygı düzeyi farklı parametrelere bağlı olsa da genel olarak dört faktör (4u) etkilidir:

    bir şeyin öngörülemez olması (unpredictable)
    bir şeyin kontrol edilemez olması (uncontrollable)
    bir şeyin tanıdık olmaması (unfamiliar)
    bir şeyin kesin olmaması (uncertain)

    satranç oyuncularının harcadığı enerjiyi ölçme amacıyla yapılan araştırmalar göstermiştir ki; sporcuların stres seviyesinin en yüksek olduğu kısım oyun ortasıdır. çünkü oyun ortası konumları açılış ve oyunsonu bölümlerine göre ‘’tanıdık olmayan’’ ‘’öngörülemeyen’’ ‘’kesin olmayan’’ ve ‘’kontrol edilemeyen’’ karışık pozisyonlardır.

    görsel

    yüksek kaygı nasıl azaltılabilir?

    rakiplerine nazaran kaygı seviyesi düşük olan profesyonel sporcuları incelediğimizde ortak özelliklerinin yüksek özgüven olduğunu görmekteyiz.

    23 defa grand slam’i kazanan serena williams‘ın ‘‘rakiplerimin güçlü tarafı neresiyse (backhand, forehand) ona yönelik oynarım ki en güçlü silahıyla dahi beni yenemeyeceğini anlasın”

    ya da

    tüm zamanların en iyi satranç oyuncularından biri olarak kabul edilen bobby fischer‘in ”satranç dahisi olarak adlandırılmaya itiraz ediyorum. çünkü kendimi bir şekilde satranç oynamış olan genel bir dahi olarak görüyorum.” , ”dünyanın en iyi kadın satranç oyuncusunu getirin bir at eksik oynarım” açıklamalarını örnek olarak gösterebiliriz.

    bu yüksek özgüvenlerinin altında yatan temel faktörün olağanüstü bir çalışma temposu içerdiğini unutmamak gerekir: williams, yükseltilmiş kort, basınç ayarları değiştirilmiş toplar ve ırkçı tezahüratlar eşliğinde antrenmanlar yaparken fischer yemek yerken dahi satranç çalışıyor, bir başka dünya satranç şampiyonu botvinnik ise yüksek müzik eşliğinde yüzüne sigara dumanı üfleterek (1950’li yıllarda maç esnasında sigara içmek yasak değildi) pozisyonlara odaklanıyordu.

    görsel

    bilgi seviyesiyle birlikte paralel olarak artan özgüven, kaygı seviyesini azaltsa da tek başına yeterli değildir. efsanevi tenisçi nadal ”dünya sıralamasında ilk 500’de olan sporcuların antrenmanlarını izleyin.hiç kimsenin birbirinden bir farkı yok ama maç esnasında izleyin.herkesin birbirinden çok büyük bir farkı var.büyük sporcuların kim olduğunu orada anlarsınız.” diyerek mental hazırlığın önemini vurgulamıştır.

    birçok defa yükselmesine rağmen final maçlarında nadal ve federer’e kaybeden djokovic turnuvaları kazanmaya başladığında neyi farklı yaptığı sorulmuştur. ”fiziksel olarak yaptığım bütün antrenmanlar aynıydı.sadece mental olarak kendimi geliştirdim” açıklamasıyla s. williams’ın ‘‘tenis’in %70’i mentaldir” açıklaması nadal’ı destekler niteliktedir.

    turnuva esnasında korkuyla nasıl başedilebilir?

    korku, geçmişten bu yana insan doğasında yer alan en temel özelliklerimizden birisidir. sihirli değnek ile bir anda silinemez. örneğin, daha önce hiç kavga ortamında bulunmamış ”a” bireyi, böyle bir ortamda kalması durumunda yüksek seviyede adrenalin-noradrenalin salgılayarak korkup, eller titrer şekilde donakalabilir. sürekli kavga ortamlarında büyümüş ”b” bireyi ise aynı durumda daha rahat davranacaktır. artık beyin adaptasyon sağlamıştır.

    satranç özelinde düşünürsek; belirtilen mantık dahilinde turnuva esnasından ziyade turnuva öncesi çalışmalara dayandırmak gerekir. küçük sporcular, büyük sporcularla oynamaktan korkuyorsa daha fazla büyüklerle oynamalıdır. ilk kez oynadığında, çekinip kendi gücünün altında performans gösterse de belli sayıda oyun oynayarak tecrübe kazandıktan sonra beyin süreci normalleştirecektir.

    turnuva esnasında stresle nasıl başedilebilir?

    yakın güçteki oyuncular arasında büyük farklar yaratan en önemli kavramlardan birisi strestir. üzerindeki beklentilerin farkında olan sporcu tur esnasında ”ya kaybedersem?” korkusuna kapılabilir. kayıp sonrasında, çok istediği turnuva ödülünün ulaşılamaz olması, ailesinin vereceği tepki gibi farklı unsurlar sporcunun stres seviyesini yükseltir.

    bu tip durumlarda aşağıdaki tekniklerin uygulanmasını öneririz:

    imgeleme tekniği
    sporcu; maçta duygu kontrolü yaparak harika oynadığını, tüm turları kazanarak kupayı kaldırdığını annesinin gurur dolu gözlerle onu izlediği gibi güzel şeyleri zihninde turdan önce canlandırır.

    içsel konuşma
    bilinçaltı; gerçek ile hayal arasındaki farkı ayırt edemez. ”ben dünyanın en iyi satranç oyuncusuyum” denildiğinde dahi bilinçaltı bunu doğru olarak kabul eder ve bu doğrultuda çalışır. haliyle tur öncesi; ayna karşısına geçerek ”çok iyi satranç oyuncusuyum. sonuna kadar mücadele edeceğim. yenebilirim. başarabilirim” tarzı cümleler olumluya odaklanarak sporcu motivasyonunu arttırır.

    nefes teknikleri
    stresli ve gergin anlarda nefes teknikleri kasları gevşeterek vücudu rahatlatır. sporcu; tur öncesinde wayne cook ya da otojenik gevşeme egzersizlerini uygulayabilir.

    son tavsiyeler

    motivasyon, teknik anlamda kendini geliştirmiş sporcunun var olan potansiyelini tahtaya yansıtabilmesi amacıyla kullanıldığında etkilidir.

    doğru eğitmenler eşliğinde istikrarlı bir şekilde çalıştıktan sonra turnuvaya katılan sporcu, rakiplerini ne kaf dağında görmeli ne de çok küçümsemelidir. rubinstein‘ın yarın kimle oynuyorsunuz sorusuna ”siyahlara karşı oynuyorum” cevabı benimsenmelidir. (rakipten bağımsız elinden geleni yaparak kendi oyununu oynayacağını vurgulamak istemiştir)

    olası yenilgiler başarısızlık olarak değil, sporcuyu geliştirecek bir adım olarak görülmelidir. (sometimes you win, sometimes you learn)

    oyun esnasında geçmişte yaşanılan değiştirilmesi mümkün olmayan hatalar ya da gelecekte kontrol edilemeyecek durumlara kafa yormak yerine sadece var olan pozisyona odaklanmalı, geride kalan her şey masa dışında bırakılmalıdır. düşünceler; duyguları, duygular ise davranışları etkiler.

    henüz ülkemizde spor psikolojisinin önemi yeteri kadar anlaşılmamış olsa da (sadece bayern münih takımında 60’dan fazla spor psikoloğu bulunurken, tsf dünya yaş grupları turnuva kafilesinde 1 psikolog dahi görevlendirmemiştir.) tüm takipçilerimize, satrançta mental hazırlığın normal hazırlık kadar önemli olduğunu hatırlatıyor satranç kariyerlerinde canı gönülden başarılar dileyerek yazımızı riga sihirbazı mikhail tal‘ın güzel tespitiyle sonlandırıyoruz:

    görsel

    kaynakça