hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • iki çocuk plastik toplarıyla voleybol oynuyorlar. top gidip dikenli tele çarpıyor ve patlıyor haliyle.
    çocuklar:

    - anaaa! öldü lan top!
    - olsun. ölenle ölünmez...

    (bu ikinci çocuk büyüyünce türkiye'nin bob marley'i olabilir, inanıyorum)

  • haluk bilgineri cok severim, cunku muazzam bir oyuncudur.

    ancak aldigi odul emmy degil, international emmy'dir. sponsorlarindan biri de ay yapim denilen sirkettir. daha once de dandik bir dizi almisti bu odulu bizden.

    kendisinin yine onore edilmesine sevindim. ama yineliyorum, aldigi odul ile emmynin bir alakasi yoktur. emmy zaten eylulde sahiplerine verildi.

    edit: valla bircok kisi kufurler etmis, sayip sovmus dandik bir odule dandik dedigim icin. kara sevda diye bir sey saha once odul almis bu torende. gecen sene, bakin gecen sene, tekrarliyorum henuz gecen sene, soz diye bir tv seyinden tolga saritas diye biri ayni kategoriden aday olmus. kim oldugunu maalesef tanimiyorum.

    haluk bilginer bir ustadir. kariyeri ve oyunculugu iemmyde aldigi bir odul icin tebrik edilecek seviyede degil, cok daha buyuktur. adamlar game of thronesun son 2 sezonki dandik yonetmenleri odul aldi diye bu odul torenini ovmeye calisiyor resmen.

    umarim kendisini daha bircok odul toreninde goruruz.

  • ya yazmayayım yazmayayım diyorum da ...

    ulan, ''anadolu'nun kızı'' diye tekrar edip duruyor şarkıda, fotoğraflara bakıyorum ankara'nın ötesinde çekilmiş bir tane fotoğraf yok. çanakkale'de, anıtkabir'de vs. hepsi.

    hayır, emine ülker tarhan'ı anadolu kızı olmamakla suçlamıyorum, çünkü şu yüzyılda anadolu kızı olabilmesi için evvela ataerkil düzene boyun eğmiş, törelere adetlere biat ederek hayatını sürdüren evinin kadını çocuklarının anası olmaktan öte toplumsal bir rolü olmayan bir kadın olması gerekir.

    ama neydi sayın tarhan'ın chp'ye karşı argümanı, ''değerlerden vazgeçtiniz, cumhuriyet'e ihanet ettiniz, altı ok bu değil''.

    ee ablam ? ne ayak ? anadolu'yu düşürmüyorsun ağzından ama ? parti kurunca mı anladın, türkiye'nin 'her kesiminden' ve büyük çoğunluğu olan 'anadolu'dan oy alman gerektiğini.

    cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında partinin çalışmalarını baltalarken de aklına gelseydi keşke bunlar.

  • sene 2032.

    ergenlik hezeyanlariyla surekli dunyaya satasir duruma gelmis oglumla ayni tartismalari yapiyoruz.

    - bana ne yapacagimi soylemezsin sen. babamsin diye her hareketime karisabilecegini mi saniyorsun ?
    - yavrum yapma. senin iyiligini istiyorum ben.
    - benim hicbir seyimi isteyemezsin. hem sen hayatta ne basardinki beni yonlendirmeye calisiyorsun ?
    - ben 10 yil, 5 buyuk turnuva zinedine zidane'i canli izledim. hem de 4 senesi ronaldo luiz nazario de lima ile birlikte.
    - ne diyosun yeaaa.
    - benle ne diyosunlu konusma agzini burnunu kirarim senin it. yumurtadan cikmis kabugunu begenmiyor, pezevenk.

    gibi diyaloglara neden olacak efsanedir. her messi mi ronaldo mu tartismasinin yasandigi gun biyik altindan gulen bir nesil birakmistir arkada.

  • muhakkak ama muhakkak yazılmıştır ama bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum sayın suser.

    * minimum 1 sene seni idare edecek bir birikim yada sabit gelirin olsun bir kenarda. aksi taktirde yarrayering.com.

    * kendi zevkine, kendi kafana göre iş yapmaya kalkma. işin en başından piyasanın talep ettiği şekilde hizmet ver. aksini zorlarsan, hayaller paris hayatlar çorum olur, ki dünyanın en boktan duygusu, en çok yoran hayal kırıklığı haline gelir.

    * işinin başında dur. kimseye ama kimseye güvenip işinin başından ayrılma. gerekirse 4 saat uyu günlük ama açılış ve kapanışları sen yap.

    * eşine, dostuna, akrabana, arkadaşına güvenme. eş, dost, çevre en fazla dükkanının, mekanının kendisini çevirmesini sağlar bir süreliğine, onlardan para kazanamazsın. para kazanmak istiyorsan yeni insanları müşteri edin kendine.

    * ortaklıktan kaçının, illa ki bir ortak olacaksa da lütfen ama lütfen yabancı birisi olsun. kesinlikle ama kesinlikle dost yada akraba ile iş yapmayın. aman ali rıza bey tadınız kaçmasın durduk yere.

    * ortaklık durumu yada çalışanınız varsa, her türlü şartları, kuralları ayrıntılı şekilde yazılı olarak yapın. bu iki tarafın da menfaatine olacaktır. unutma söz uçar, yazı kalır.

    * nakit akışınızı iyi sağlayın. günlük kasaya giren her kuruş size ait değil bunu bilin.

    * hangi sektörde olursan ol erkenden işinin başında ol. vay o saatte kim gelir, vay bu saatte ne gerek var deme.

    * fırsatları elinden geldiğince değerlendirmeye çalış. işinle ilgili kullandığın hammadde, ürün, ara mamul vs. malzemelerin piyasa takibini yap sürekli. ucuza mı buldun yapıştır gitsin, indirim mi denk geldi stokla yavrum. unutma ticarette satarken değil alırken kazanırsın.

    * alırsan kazanırsın lafını yanlış anlama. ucuz olan kalitesizin peşinde koşma, piyasada ki en uygun şartlarda alabileceğin yeri kovala.

    * her şey nasıl başlarsan öyle gider. muhattabınla ilk görüşmeni, ilk ticareti nasıl gerçekleştirdiysen ondan sonrası hep öyle olacaktır. ve hatta biraz yumuşak yüzlüysen bu süreç her defasında muhattabının lehine doğru kayarak devam edecektir. yeri geldiğinde katı kurallarının arkasında durmayı bil.

    * veresiyeye dikkat et. mümkün olduğunca veresiye ticaret yapma. ne alırken, ne satarken.

    (bkz: eyyorlamam bu kadar)

  • "askerlik yapmak benim vatana olan borcumdur, onu ödemeliyim." diyemiyorum. o kadar yüksek vergiler ödedikten sonra devlete bir borcum kaldığını düşünmüyorum. beni 60 kişilik sınıflarda bok gibi hocalarla eğitmiş devletin bana bir faydası olduğunu da düşünmüyorum.o kadar eğitim aldıktan sonra hiçbir özelliği olmayan ego manyağı subayları tatmin edecek olmak bana çok ağır geliyor. askerlik yapmamak istemem ne korkudan ne cesaretsizlikten; sadece bu ülkenin vatandaşlarından böyle bir fedakarlık isteyecek yüzü olmadığını düşündüğüm için.

    mesela bugün askerlik şubesine gitmem gerekti ve bir noktada şube başkanı komutanın imzası gerekli oldu. adam dışarı çıkmış; 30 dakika bekledik bir sürü kişi. adam gelmeden önce zil çalınıyor, adamın kapısını falan açıyor erler o derece. adam odasına girdi; öyle oturdu keyif yaptı falan. bir 30 dakika sonra imza bekleyenleri içeri çağırdı. "gel", "dur", "ne var", "al", "git", "kimden aldıysan dosyaları ona ver". adamın kurduğu cümleler bu. "sen kimsin lan artist?" demek o kadar geldi ki içimden adama. altı üstü kıytırık bir askerlik şubesinde başkansın başka bir şey değilsin. ne bu artistlikler? erlerle "çay", "bana cevtel bul", "kapat" tarzı konuşmalar. azıcık saygı göstersen ölür müsün, rütben mi düşer biraz saygı göstersen insanlara! bu gibi adamların ordunun çoğunu oluşturmasından dolayı ben bu ordudan nefret ediyorum arkadaş. nerede o düşmana karşı tek yürek olan ordu, nerede bu bir özelliği olmayan heriflerin gençler üzerinden egolarını doyurdukları sözde ordu.

    itiraf ediyorum, ordunun yönetim kadrosundan nefret ediyorum.

  • ''çabuk yerine otur'' tepkisiyle karşılaşma nedenidir. direnip, hırs yapıp kalkmaya kararlıysan eğer yüzde elli şansın var; bazen kıyamet kopar, bazen ''bırak ne hali varsa görsün'' denir. risk almak böyle bişey olsa gerek.

  • şiddeti kadın uygulayınca neden bu kadar mutlu olduğunuzu anlamadım. aynı kafayı erkek kadına atsa burnunu muhtemelen kırmış olsa bu kadar sevinecek miydiniz? ülke olarak kafayı yiyoruz yavaş yavaş