hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • gitar çalan çocukların olduğu video da türkiye gençliğini özetidir. huzur, mutluluk gibi anları yaşamanın haram olduğu her an bir patlama ve ölüm haberleri ile darmadağın olan gençliği. diğer ülkelerdeki yaşıtlarının aksine birçok sorunla baş etmek zorunda bırakılan gençliği. bizler sevgi, mutluluk, özgürlük gibi kavramların varlığını çoktan unuttuk.

  • yenildikleri bir maçtan sonra televizyonculara röportaj verirken şöyle bir diyaloğa girmiştir:
    coulibaly: (düzgün bir türkçeyle) abi hep onlara penaltı, bu hakâmler manyak ya..
    spiker: coulibaly, ceza almayasın sen de, manyak diyosun da..
    coulibaly: (bozuk bir türkçeyle) ban turkşe bılmiyor, manyak ne demek bılmiyor..

  • eskiden milliyetçi olan benim de yavaş yavaş başıma gelen durumdur. iyi zamanda yüzüne bakılmayan, ama kötü zamanda aynı gemideyiz masallarıyla uyutulmaya çalışılan keriz olmak zoruma gitmeye başladı. ayrıca artan din baskısı da bu işin tuzu biberi oldu.

  • p. l. travers'in 1934-1988 yılları arasında yazdığı sekiz ciltlik kitap serisi ve kitaptan uyarlanan* meşhur 1964 yapımı disney filmi.

    her insan, ama özellikle her kadın için rol modeli olabilecek bir karakterdir mary poppins. aynı bünyede hem nezaketi hem de sağlam duruşu, hem duygusallığı hem de mantığı, hem estetiği hem de pratikliği, hem neşeyi hem de ciddiyeti, hem anaçlığı, sevgi doluluğu ve duyarlılığı hem de sert duruşu barındırabilen bir karakter. kendisi özellikle o dönem için kadınlara biçilmiş işlerden biri olan dadılık yapıyor ama bunu yaparken her zaman kendi kurallarını koymayı ve arkasında durmayı başarıyor. yalnız yaşıyor ve zamanı gelince gitmek ve kalmak arasında bocalamadan uçup gidiyor başka bir yere, başka insanların arasına, başka hayatlara dokunmaya. kaldığı yerde, kaldığı süre boyunca, birlikte kaldığı kişilere tüm sevgi, şefkat ve gerekli disiplini veriyor ama bağlanmıyor. bir yandan geleneksel kadın özelliklerini barındırırken, bir yandan da gelenekselin çok uzağındaki özellikleri de onda görüyoruz. ne istediği ve ne olması gerektiği konusunda net ve bunu düzgün bir şekilde dile getirebiliyor. duygusal olmasına rağmen duygularının esiri olmuyor. kitabın yazıldığı dönem için fazlasıyla yenilikçi bir karakter ve bunu gelenekleri paramparça etmeden yapıyor.

    1964 yapımı film klasik bir disney filmi. hayatta en önemli olanın aile olduğu vurgulanıyor. mary poppins ise aileye gönderilen bir hatırlatma. sözde çocukların dadısı ama karakteri ve yaklaşımıyla çocuklardan çok mr. ve mrs. banks'in hayatlarına etki ederek onlara asıl önemli olanın aile olduğunu hatırlatıyor ve tekrar mutlu olmalarını sağlıyor. son sahne çok tatlıdır... mary poppins evden ayrılması gereken zaman geldiğinde buruktur ama "pratically perfect people never permit sentiment to muddle their thinking" der. bunu derken hafif kendini kandırır gibidir ama sonunda her zaman olduğu gibi dediğini yapar. yüzündeki buruk tebessümle bir aileyi daha mutlu bir şekilde bırakarak uçar gider rüzgarla birlikte başka bir diyara.

    bu ay sinemalara 'mary poppins returns' geliyormuş. umarım üzmez...***

  • ben yine bu başlıktayım. şurada çok acayip bir entry girmişim üç yıl önce, okuyunca kendi kelimelerime inanamadım.

    her yıl kış aylarına yaklaştıkça yaşıyorum migren krizlerini. bir şekilde duyarsızlaşmışım sanırım ki yıllardır bahsetmemişim burada. şimdi yazmaya kalksam hissettiğim ağrıyı neler anlatırım size, tahmin bile edemezsiniz.

    maalesef bu iğrenç hastalığı yenmenin bir çaresi yok. gerçek ile yüzleşmek, mümkün olduğu kadar "normal" sürdürmeye çalışmak gerekiyor hayatı. birkaç tüyo vereceğim bu konu ile ilgili.

    öncelikle, migren tanısı aldığınızdan emin olmanız gerekiyor. bir doktor bana "beyin ile alakalı her şey normal göründüğünde hastaya migren tanısı koyuyoruz" demişti. ne kadar doğru ve kapsayıcı bir bilgi bilemiyorum. deneysel yöntemler var, dideral gibi ilaçlar yaşadığınız ağrının şiddetini azaltıyor ve doktorunuz uygun görürse yazabiliyor ilacı. güçlü ağrı kesiciler, bir nebze yine.

    neyse, bunlar benim uzmanlık alanım değil. kişisel deneyimlerimden yola çıkarak siz neleri değiştirebilirsiniz hayatınızda onu konuşalım.

    ilk madde, uyku düzeni.

    uyku düzenini oturtmak, iyi bir uyku almak migren krizlerine karşı en büyük silah. stres, mutsuzluk şiddeti arttığında ilk etkilenen şey uyku düzeni oluyor, ardından zincirleme bir yıkım yaşanmaya başlıyor vücutta. uyumak için her şeyi denemek lazım: spor, sakinleştirici bitkisel çaylar, daha gürültüsüz şarkılar... kitap okumadan uykum gelmiyor benim mesela, eksik hissediyorum. yirmi kadar sayfa okuyunca düşünce ritminiz bir çizgide dengeye oturuyor, sakinlik kazanıyorsunuz. temiz çarşaf, yastık kılıfı vs. ile kaliteli bir uyku yaşayınca her şey çok daha kolay bir hale geliyor.

    ikinci madde, yemek yeme alışkanlığı.

    ekseriyetle ilk maddenin ihlali ile başlayan yıkımın ikinci durağı iştahsızlık oluyor. uykudan bağımsız psikolojik durumlar ile de etkilenebiliyor tabii ki ama şunu akıldan çıkarmamak lazım: sadece sigara-kahve ile kahvaltı yaparsan, "atıştırıp çıkarsan" migrene karşı hiçbir şansın yok. tam bir kahvaltı, dengeli ve sağlıklı bir beslenme programı şart. sindirim sistemimizi zorlamayacak gıdaları tercih edip -gluten içeren her şey çok yorar- kahve, sigara, alkolden mümkün olduğu kadar uzak durmak gerekiyor. bir hocam sorduğu soru karşısında kompleks düşünen öğrencilerine bağırarak "yahu siz mühendissiniz! en kestirme yolu düşünüp uygulamak sizin işiniz. basitleştirin tüm problemleri, birkaç kutucuk ile ifade edebilene kadar basitleştirip çözüme gidin" demişti. basitleştirelim o halde: bizler bir bitki gibi beslenmeye, güneş ışığına muhtaç canlılarız aslında. su içmeyi, kökleri beslemeyi ihmal etmeyin ve dışarı çıkın.

    güneş berbat bir etki yaratıyor biliyorum ama hareket etmek biraz olsun iyi geliyor. güneş gözlüklerini takıp kısa yürüyüşler yaptığınızda hem iştahınız bir nebze olsun açılıyor hem de durağanlığın getirdiği tembellik törpüleniyor.

    dördüncü madde, ışık. kaliteli bir güneş gözlüğü edinin, koyu renkte camları değil ışığı daha fazla kıran gözlük camlarını tercih edin. beyaz ışık, floresan güneş'ten sonra en büyük düşman. kaçın, kaçının. oldu ki kaçamıyorsunuz, doğrudan gözlerinize gelmemesi için oturduğunuz yeri değiştirebilir şapka gibi engeller ile bir nebze rahatlatabilirsiniz gözlerinizi. ofiste ışıktan ve camdan kaçmak için tüm departmanı ayağa kaldıran bir manyak tanıdım ben, sonunda masasının yerini değiştirdi. elektronik cihazların yoğun ışıkları için de önlem almak şart. bilgisayarınız için f.lux isimli can kurtarıcıyı, akıllı telefonunuz, tabletiniz için de ışık ayarlarını en azdan daha da azaltabilmenizi sağlayan özel komutu bulun. iphone'da vardı mesela, android için de mutlaka aplikasyon vardır en azından. evinizde loş yaşam alanlarını, gün ışığı led ampülleri tercih edin. ortalama bir türk ailesinin evinde gereksiz miktarda ışık kaynağı ve avize yoğunluğu var, sizin onlardan olmanız çok zor.

    beşinci madde, ses. gürültülü şarkıları hayatından söküp at demiyorum, öyle hayat mı olur lan? biliyorsun, bazı sabahlar migren ağrısını yüksek seviyede yaşayacağını hissedersin, o gün uzak dur mesela. kriz dönemlerinde uzak dur, kulaklık takma, çok telefonla görüşme. bass ve davul notaları ağırlıkta olan müzik türlerine temkinli yaklaş, ağrı yaşadığın günler kendini zorlayıp akşam arkadaşlarınla basık, gürültülü mekanlara gitme. evine gidip sessiz, ışıksız bir ortamda uzanıp dinlen.

    altıncı madde, koku. organik, zeytin özlü duş jeli, sabun ve şampuanları tercih edebilirsin mesela. müthiş kokacaksın diye sürekli olarak bir kokuya maruz bırakmaman lazım kendini. temiz olmak yeterli değil mi? deodorant yerine sprey deodorantları, roll-on'ları tercih edip daha unisex çeşitlerde ısrarcı olmalısın. atıyorum nivea'nın krem kokusuyla ürettiği roll-on ya da sprey deodorantlar var. hem çok etkili hem de daha kokusuz ve kıyafetlerde iz bırakmıyor.

    yedinci madde, temizlik. toz insanı mahvediyor arkadaşlar. amerika ordusuna diz çöktüren şey size neler yapmaz. süpürmek, toz almak gerekiyor bir düzen çerçevesinde. evcil hayvanınız varsa, alerjik bir bünyeniz varsa bir de, daha dikkatli olmalısınız. şurada sirke hakkında müthiş bilgiler verdim. evcil hayvanınızı, yaşadığınız alanı biraz sirke ile temizlediğinizde ne kadar rahatlayacağınızı tahmin bile edemezsiniz.

    sekizinci madde, rüzgar. koruyacaksınız kendinizi, bu kadar basit. işiniz gereği sahada olabilirisiniz mesela, buff gibi rüzgarı müthiş kesen bandanalar kullanılabilir, daha soğuk iklim şartlarında basit bir şapka yerine gerçekten alnınızı ve kafanızı sıcak tutacak bir şapka tercih edilebilir.

    dokuz, bağışıklık sistemini destekleyici her şey. bence, her şey bu madde ile ilgili. tek tek anlattığım maddelerin evrensel kümesi de immün sistemle yakından ilişkili zaten. ertesi güne uyanmak adına bir motivasyonu olmalı insanın. aşık olun -illa bir insana değil, belki bir yaratıcı kavramına, işe ya da spora- evcil hayvan sorumluluğu alın ya da üretin. yazın, çizin, müzikle uğraşın. müthiş bir pozitif ivme kazandırıyor ruha.

    sevgili dostlarım şimdilik bir çırpıda bunları yazabildim. didaktik gelen dilim için üzgünüm, törpülemek için ikinci kere üstesinden geçemeyeceğim çünkü on gündür migren ağrısı ile boğuşuyorum ve tahammül sınırım eksilere kadar düştü. ama yapacak bir şey yok, yaşamaya mecburuz, öyle değil mi?

    geçmiş olsun dileklerimle

  • latife hanim dedigin kadin senin turkce olarak kuramadigin su cumleyi 6 ayri dilde kurabiliyor.
    onu bulmus olabilir mi ha amin feryadi seni?

  • cips paketlerinden taso maso gibi ehemmiyetsiz şeyler çıkacağına parmakları temizleyip hunharca yalanmaktan kurtaracak bir mendilin çıkması tercih edilir. ilerici bir düşüncedir. en kısa zamanda hayata geçmesi dileğiyle...