ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gökyüzündeki esrarengiz parmak izi
-
videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
bkz: esrarengiz parmak izi
depresyon
-
ya depresyon içinde bulunduğumuz hayata dair belli bir farkındalık seviyesinde gösterilebilecek en gerçekçi yaklaşım ve en normal tepkiyse ama toplumda üretim gücünün düşmesine yol açtığından küresel düzeyde hastalık olarak değerlendiriliyorsa? belki de aslında neşeli ve hayatı sever halimiz bir kafa güzelliğinden ibarettir. belki depresyon hakikattir. (bkz: conspiracy keanu)
sonuçta aslında hayatının çoğunluğu işçi arılar gibi küresel bir ekonomik çarkı çevirmek için çalışmaktan ibaret olan bireylerin hayatından mutlu olmak için nasıl bir gerekçesi olabilir? sabah akşam bal taşıyan, hiçbir zaman kraliçe arıyla çiftleşemeyecek ya da kendi kovanına veya çocuklarına sahip olamayacak olan erkek arının hummalı bir şekilde polen ararken "ne kadar güzel bir gün" demesi nasıl mümkün olabilir?
işçi arı o farkındalık seviyesine ulaştığında mutsuz olmasından daha doğal bir sonuç olabilir mi? o arının yatağından çıkıp terliklerini giyip sabah 7'de yeniden mesaiye koyulmasının "doğru olan" olduğuna onu kim ikna edebilir? hayatının anlamsızlığına bu kadar vakıf olmuşken "gel bizle takıl biraz sosyalleş unutacaksın"ın, "biraz nektar iç iyi gelir"in bu farkındalığa bir örtü değil de çözüm olduğuna kim kefil olabilir?
bu açıdan baktığımızda gerçek hastalığın ve gerçek depresyonun bizde değil de etrafımıza örülü bu yaşamsal düzende olduğunu söyleyebiliriz. eğer borçlanma ekonomisi, gelir uçurumu, modern toplumsal yapı bizim genlerimize kodlanmış unsurlar değilse o zaman onlara karşı metabolizmanın gösterdiği tepkileri "doğal değil", "rahatsızlık", "hastalık" diye nitelendirmek de doğru olmamalı. ama sisteme steteskopu dayayıp "hmm" deyip "sizin insan hayatına olan toleransınız düşmüş" diyen sistem doktorlarımız olmadığından ceremesini biz insanlar çekiyoruz anastasya.
eski sevgiliyi özlemek
-
bir şairin değişik boyutta ele aldığı* özlem:
insan eski aşkını neden özler?
çünkü insan en çok kendini özler
o mutlu halini...
çocukken içte ukde kalan şeyler
-
abilerimin bisikleti aşağıda depoda çürürken ve ben bisiklet sürmek istiyorum diye yırtınırken kimsenin bu isteğimi ciddiye alıp bana bisiklet sürmeyi öğretmemiş olması. yetişkin bir insanken kendi kendime öğrenmek çok utanç vericiydi. ve kendime ait hiç oyuncağımın olmaması. hep abilerimin eski, kırık dökük ve eksik parçalı oyuncaklarıyla oynadım. bir kız çocuğu olarak hiç kızlara ait oyuncağım olmadı.
edit: ha bir de annemin ben doğmadan yıllar önce yurt dışından aldığı oyuncak ispanyol bir bebek vardı. oynamak istediğimde izin vermezdi. o çok kıymetliymiş, kırılıp dökülmesini istemezmiş gibi davranırdı. yıllarca vitrinde hayran hayran baktım ama bir kere bile oynayamadım. sonra bir gün genç kız olan kuzenim o bebeği görüp “yenge bu çok güzelmiş, bunu bana versene” dedi. annem de “zaten vitrinde durup duruyor, al senin olsun” dedi ve o bebeği kuzenime verdi. o an 10 yaşımdaki halimle içimde hissettiğim sızı hala ara sıra o bebeği düşününce aynı yerden kalbimi sızlatıyor.
kutsal kitaba tekme atan öğrencilere verilen ceza
-
oysa bakara makara falan deselerdi büyükelçilik falan verirlerdi.
sevilen kişiden vazgeçme eşiği
-
"asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır: bir
hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa
bağlanır. hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan
içine tatlı bir yiyecek konur. bu yarık sadece maymunun elini
açıkken sokacağı büyüklüktedir. yumruk yaptığında elini dışarı
çıkaramaz. maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için
elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması
olanaksızdır. sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz.
avcılar geldiğinde maymun çılgına döner, ama kaçamaz. aslında bu
maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. onu sadece, kendi
bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. yapması gereken tek şey, elini
açıp yiyeceği bırakmaktır."
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: metroda gördüğüm yeniçeri askeri capsli
entry: acayip bakıyo piçler. fena tırstım
(otostopcu musunuz ne ayak lan, 01.01.2015 19:13)
edit: kurbağa olan caps düzeltildi.
atatürk şimdiki türkiye'yi görse savaşır mıydı
-
atatürk kendinden sonraki türkiye'yi görmedi zannedenler gençliğe hitabe'yi tekrar okusun.
gaflet-dalalet-hıyanet diye gülüp geçtiğimiz osmanlıca'sını değil öz türkçe'sini okuyun bakalım, reçeteyi çoktan vermiş mustafa kemal paşa. buyrun kendinden dinleyelim:
ey türk gençliği! birinci görevin türk bağımsızlığını, türk cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır.
varlığının ve geleceğinin tek temeli budur. bu temel senin en değerli hazinendir.
gelecekte bile, seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır. bir gün bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunluluğuna düşersen, göreve atılmak için, bulunduğun durumun olanak ve şartlarını düşünmeyeceksin! bu olanak ve şartlar, çok elverişsiz bir özellikte ortaya çıkabilir. bağımsızlık ve cumhuriyetini yok etmek isteyecek düşmanlar, bütün dünyada eşi görülmemiş bir galibiyetin temsilcisi olabilirler. zorla ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri ele geçirilmiş, bütün işletmelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve ülkenin her köşesi eylemli olarak ele geçirilmiş olabilir.
bütün bu koşullardan daha acı ve daha tehlikeli olmak üzere, ülkenin içinde iktidara sahip olanlar duyarsızlık, sapkınlık ve hatta ihanet içinde bulunabilirler. üstelik bu iktidar sahipleri, kişisel çıkarlarını işgalcilerin siyasi çıkarlarıyla birleştirebilirler. ulus fakirlik ve çaresizlik içinde yorgun ve bitkin düşmüş olabilir.
ey türk geleceğinin evladı! işte, bu durum ve şartlar içinde bile görevin türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
gereksinim duyduğun güç damarlarındaki asil kanda bulunmaktadır!
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
yaş iki, çocuk parkında karınca yuvası inceliyoruz:
- baba, bu karıncalar nereye gidiyor?
- yemek bulmaya gidiyorlar canım.
(karıncalara eğilip parmağıyla ileriyi işaret ederek bağırır)
- karfur* buradaaaa!