• bu denklemden yola çıkarak, isviçreli bilimadamlarının manevi desteğini de alarak yaptığım çok derin hesaplamalarımın beni ulaştırdığı sonuçlara göre; menengiç kahvesi'nin hatrı, 70.6 yıl civarıdır.
  • kahvenin acı olması ile hatır arasındaki bağlantıyı anlayamadığım özlü söz.

    tamam güzel, doğru da kahve niye acı ki?
  • tarihin dipnotlarindan.. kahvenin hatiri adli eski bir hikaye;
    vaktiyle istanbul’da yemi$ iskelesi’nde kahvecilik yapan ve basindan türlü maceralar geçtikten sonra ama dü$en bir adamdan naklen üsküdarli halk $airi vasif, ondan da naklen re$ad ekrem söyle kaydediyor (istanbul ansiklopedisi v, 2808):
    bu adamin “bir gün kahvehanesine bir yeniçeri gelip,
    – hey arkada$!. hep müsterilerine birer kahve yap, lakin su kafire yapma, demi$.. kafir dedigi de bir kö$ede oturup nargile içen bir rum gemi kaptani imi$.. ama, hiç süphesiz ki o zaman gözü açik, birer kahve yapip vermi$.. en sonra da iki kahve yapip:
    – kaptan, biz de seninle içelim!.. diye rum mü$terinin yanina oturmus. yeniçeri,
    – heeyy!.. ben sana o kafire kahve yapma diye tenbih etmedim mi? deyince kahveci de,
    – kaptana yaptigim kahve senden degil, ocaktandir aga!.. cevabini vermi$..

    aradan zaman geçmi$. sisam adasinda büyük bir isyan bas göstermi$.. kahvecide yeniçeri ocaginda kayitli asker oldugu için adaya sevk edilmi$.. askerin arasinda suyu bulduguna göre sisam’da asi olan rumlar, ele geçirdikleri türk esirleri bir meydanda müzayede ile satarlar, arttirip alan da hemen bogazlayip kesermi$.. müzayede ile esir satmaktan kasitlari da, isyan hareketini beslemek için bir nevi yardim toplamakmi$.. gün gelmi$, yemis iskelesi’nin kahvecisi de rumlarin eline esir dü$mü$ ve diger esirlerle birlikte o meydanda sati$a çikarilmi$.. istekliler kaç ki$i ise kar$ilarina dizilmi$ler, bekle$irler imis.. osirada tepeden tirnaga silahli bir rum gelmi$.. bunlari gözden geçirdikten sonra bir iskemleye oturmu$.. müzayede de ba$lami$.. ilk, bir paradan ba$larlarmi$.. bir canda bes paraya, on paraya kadar çikarmi$.. sira kahveciye gelince iskemlede oturan o silahli adam yekden,
    – be$ kuru$!.. diye bagirmi$.
    arttiran olmayinca da esiri alip bir muhafiz nezareti altinda $ehirden çikarmi$.. zavalli kahveci, “beni be$ kuru$a aldigina göre kimbilir ne gibi iskencelerle öldürecek!?..” diye dü$ünürken, issiz bir yerde o silahli rum:
    – korkma, demi$, sen beni tanimadin ama ben seni tanidim.. hani bir yeniçeri bana hakaret ettigi zaman sen onu dinlemeyip bana kahve ikram eden yemis iskelesi’ndeki kahveci degil misin?!...
    kucaklasip öpü$mü$ler.
    bir fincan kahvenin hatirini sayanlardir ki asi de olsa, saki de olsa merd adamdir..
    dogru söze ne denir!.. dedirten hikaye..
  • bu güzide degiş şöyle oluşmuştur;

    okulda balo vardır ve o balonun engüzel kızı köşede oturmuş dans edenleri izlemektedir.yanlızdır çünkü,kız o kadar alımlı calımlı,o kadar güzeldir ki kimse onu dansa kaldırma cesaretini kendinde bulamaz.ama yakışıklı bir genc *kaybetcek neyim var düşüncesiyle kızın yanına yaklaşır ve dans teklifinde bulunur,kızda kabul eder.dans esnasında ikiside bir birlerinin gözlerine bakamazlar, oglan yarın onu ögle yemegine davet eder.kız cok şaşırır oglanın bu medeni cesaretine ve tamam der.
    * kızla ikisi bir kafede buluşurlar ortam cok soguktur konuşacak bişeyleri yoktur... ee daha daha nasılsın gibi sözlerle zaman öldürmektedirler masada.bu durumdan sıkılan kız tam masadan kalkmak üzereyken oglan garsona seslenir;
    -garson bize iki tost yanında da ben bir kahve alayım
    der ve kız yerine yerleşir oglanın asıl amacı zaman kazanmaktır ve başarmıştır.oglan tekrardan
    -garson şeeey bakarmısınız yanlız benim kahvem tuzlu olsun
    kız cok şaşırır
    -ne tuzlu kahve mi?
    oglan da cümlelerine başlar;
    benim ailem kücük bir adada yaşıyor,o yuz tuz kokusu,tuz tadı bana hep ailemi hatırlatır bende hep kahvemi tuzlu icerim o yüzden yani der kıza...
    kızın bu konuşma cok hoşuna gitmiştir cünkü kızın aileside gurbettedir
    muhabbet muhabbeti acar,buluşmalar sıklaşır ve bir zaman sonra evlenirler.oglan tuzlu kahveyi seviyor diye hergün kocasına tuzlu kahve yapar,adamda bunu zevkle icer.kırk yıl sonra adam ölüm döşeginde karısına son sözleri söylemektedir...
    hanım,hatırlarmısın ilk buluşmamızı hani ben o gün tuzlu kahve söylemiştim,aslında tostu tuzlu söylücektim ama senin heycanından karıştırdım,seni kaybetmemek icinde öyle bir yalan uydurdum,aslında tuzlu kahveyi hic sevmem sadece senin hatırın icin o tuzlu kahveyi kırkyıl boyunca ictim...
  • bazen de içli, kalbi kırık bir siteme yol açar:

    "kahvenden bir yudum bile almadın, korktun mu beni kırk yıl sevmekten?"

    (bkz: küçük iskender)
  • sene 2014, istanbul'da çok yeniyim...
    okuldan kadıköy'e indiğim zamanlar postanenin olduğu bölgeyi boydan boya kaplayan bir kahve kokusu alıyorum. kurukahveci kahve kavuruyor. bilen bilir, kahve sevmeyen adama bile kahve aldırıp içirtecek güzel mi güzel bir kokusu vardır kavrulan kahvenin.
    alıp eve götürüp yapıyorum. taze kahve kokusu tüm evi kaplıyor. fiyatı da çok ucuz. 250 gramı 10 tl mi ne o zamanlar. yeni çekilmiş, yeni kavrulmuş kahve içerken yaşadığım mutluluğu insanlara aktarmak istiyorum.

    hayatımda tanıdığım en kahve düşkünü insan amcam o zamanlar. iki tane 250 gr'lık paket alıp iş yerine yolluyorum. sürpriz yapacağım.
    ertesi gün kargo amcamın eline ulaşmış. hemen aradı teşekkür etti. yeni kavruldu, yeni çekildi hiç bekletmeden iç, dedim. amcam çay ocağındaki görevliden rica etmiş. benim gönderdiği kahveyle 5 fincan türk kahvesi yapmışlar.

    rivayet o ki gönderdiğim kahvenin kokusu koridorlardan taşmış, yan odalardan kahve isteği gelmiş. görevli de söylemiş benim yaptığım kahve değil bu kadar güzel kokan diye. yan odalardan amcama ricalar gelmiş, paket yeniden çay ocağına gitmiş derken 2-3 kişi daha gelmiş. en son gönderdiğim kahvenin tamamı bitmiş.

    üzerinden 5 sene zaman geçti. geçenlerde amcamın iş yerine uğramam gerekti. kendisini de ziyaret ettim. arkadaşlarıyla tanıştırdı, yeğenim diye. arkadaşlarından biri dedi ki "aaa sen bize kahve gönderen misin?" çok makbule geçmiş, çok beğenmişler. hepsi yeniden ayrı ayrı teşekkür etti.

    insanların iş yerinde bir kahveye bu kadar mutlu olmaları amcam hikayeyi ilk anlattığı zaman biraz abartılı gelmişti. kendi gözümle görünce ikna oldum.

    yani demem o ki bir fincan acı kahvenin 40 yıl hatrı var mıdır bilmem ama en azından 5 yıl hatrı olduğu kesin.
  • misafirliğe gidilen dostun evinde, bir bahar akşam üstü, evin balkonlu mutfağında, içeriye hafif hafif bir esinti girerken, birer sigara eşliğinde hoş muhabbetle içiliyorsa o acı kahveler, o zaman gerçek olabileceğine inandığım özlü sözümüzdür.
  • buna göre, bir bardak çayın hatırı hesaplanamayacak kadar çok yıldır.
hesabın var mı? giriş yap