• ülkemize ancak yakın zamanlarda girebilmiş bira markası. "e idare eder işte" dedirdi bana...

    edit: 7 yıl sonra tekrar gördüğüm bu entry'den utandım resmen. idare etmek ne lan!? yuh!
  • barların birçoğunda neden bulunmadığını bir türlü çözemediğim içimi en güzel biradır.

    hep aynı muhabbet dönüyor:

    - carlsberg yok mu?
    - maalesef bizde yok.
    - tamam. bana yetmişlik eşek sidiği.
  • leş efesçiler veya bir tık üstü tuborgcular tarafından beğenilmeyen enfes bira.
  • yarrakseverlerin yarrak gibi olduğunu iddia ettiği bira.
  • fiyat/performans olarak türkiye'de satılan en iyi bira. bu biranın tek suçu türkiye'de üretilmesi ve uygun fiyattan satılmasıdır. eğer ithal edilip fahiş fiyatlara satılsaydı yere göğe konulamazdı.
  • tuborg green'den sonraki en iyi bira. probably the best beer in the world demeleri ondan diye tahmin ediyorum.*

    yalnız bu güzelim biranın dağıtım konusunda tuborg green'le aynı kaderi paylaştığını görmek üzücü.

    şöyle ki; tuborg green piyasadan kalktıktan sonra bir süre efes'le oyalanan bünye, doğru yolu bulup carlsberg şişede karar kılar. aradan kısa bir zaman geçip de 50cl'lik carslberg hiçbir yerde bulunamayınca türkiye'de üretimini ve dağıtımını yapan tuborg'a bir mail atılır. hemen ertesi gün satış sonrası hizmetler biriminden bir mail gelir, adınızı ve adresinizi alabilir miyiz diye. bir gün sonra yerel dağıtım sorumlusu sizi arar ve size en yakın marketi söyleyin oraya bir kamyon 50clik depozitolu carlsberg yığalım der. en yakındaki market adı verilir ve ertesi gün tam da telefonda dendiği gibi carlsberg şişeler orada yerlerini almıştır. bu kadar mükemmellik, bu kadar ilgi alaka fazla denir içten içe. müşteriye verilen değere şapka çıkarılır.

    ancak eve gidildiğinde bir şey farkedilir. bir sorun vardır; 1 gün farkla tüm biraların son kullanma tarihleri geçmiştir.

    olsun, yine de probably the best beer in the world'dür o. candır, kandır ve de afiyetle değişimi yapılan taze biralar mideye indirilir.
  • gördüğüm en estetik kutuya sahip bira. sanki hiç sarhoş etmeyecekmiş gibi. efes öyle mi mına korum adamın der gibi bakıyor şerefsiz. alkol oranı aynı ama carlsberg'in içimi daha rahat. ertesi güne tesiri kalmaz, baş ağrısı yapmaz. feci uyku yapar. bir de kutusu güzel demiştik. doğru demişim.
  • fransa'da da pek seviliyor. ama sonuçta amerika'da mcdonalds'tan hep evsizler yiyomuş. o yüzden tam bilemiyorum da.
  • bir kutusu tarih itibarıyla 6,5 tl.

    lanet ettirdi gına getirdi zam mıdır vergi midir güncelle midir her neyse adı.
    zıkkımın kökünü yiyesiceler senelerdir doymadılar para cukkalamaya ne aç ne doyumsuz ne pislik heriflermişsiniz be.
  • ortaokul lise çağlarında çok havalı bir şey olduğunu düşünerek içmeye başlamıştım birayı.

    o zamanlar piyasaya efes hakimdi, tuborg market ve bakkalarda çok nadir olurdu, genelde eğlence mekanları veya oteller tuborg satardı sadece. tadını hiç beğenmiyor ve rahatlıkla içemiyor olmama rağmen, toplumun genel beğenisinin altında kalmamak pahasına ben de efes içmeye zorladım kendimi. ve bir süre sonra alışınca gerçek bira içiyor olduğuma o kadar inandım ki, yabancıların efesten bir yudum alıp suratını ekşitmesine ve ısrarla tuborg istemesine bir türlü anlam veremiyordum. tuborg diye bira mı olurdu, bildiğin gazozdu.

    bu fikrimizi babası tuborg'un bölge dağıtıcısı olan sınıf arkadaşımıza da dayatırdık sürekli. sonra bir gün "çok sağlam bir bira getiriyoruz, danimarka birası, piyasayı sallayacak" dedi. hafife aldık tabi, tuborg'un efes karşısındaki boş çabalarından biri olarak gördük o zaman.

    ve bir süre sonra bu arkadaş, daha raflara girmeden çok güzel bir mekanla birlikte hayatımıza girdi.* mekanın populeritesi tüm çevremizi oraya topladığı için istemeyerek de olsa gidiyor ve yeni markamız carlsberg içmek zorunda kalıyorduk. her içtiğimizde de, "bu bira mı yeaaa" demekten eksik kalmıyorduk tabi.
    ve hemen efes'ten karşı atak olarak miller geldi. ama o da gazozdu, sodaydı. bira dediğin şey efesti.

    yani ilk tanışmamız çok da "ilk görüşte aşk" tadında olmadı. asıl serüvenimiz, üniversite için kıbrısa gitmemle başladı.
    kıbrıs'a bir kere gitmiş herkesin gündelik hayata dair gözüne çarpan ilk detay alkolün ucuz olmasıdır sanırım. her marketin en ihtişamlı reyonunda alkol bulunur. ama tüm bu ucuzluğun içinde bir tek bira pahalı. 4lü 75cl paket absolut 40tl iken, bir bira 2.5tl civarındaydı. 4 biraya 1 şişe absolut alınıyor yani. ama o zamana kadar tekel votkasını sarhoş olma pahasına tiksinerek içmeye çalıştığım için votka hep ikinci seçenek olmuştur bende.

    ama bir gün ekonomik olmasının cazibesiyle bira yerine absolut aldım. işte o gün farkettim daha önce votka diye içtiğim şeyin ispirtodan bozma tıbbi alkol olduğunu. ve daha önce hiç farkında olmadığım bir içki kültürünü yeni yeni keşfetmeye başladım bu vesileyle. cin, rom, viski, şarap derken her markanın her çeşidini denemeye başladım.

    bu noktada alım gücümüzün alışkanlıklarımıza etkisi hakkında da mini bir market anısı anlatayım hatta. bir gün arkadaşımla eve geçmeden önce alkol almak için markete uğradığımzda uzun süren bir tartışma yaşadık. tartışmanın konusu şu; arkadaş jack içelim diyor, ben absolut. ve birbirimizi bir türlü ikna edemiyoruz. biliyorsunuz türkiye'de işler böyledir, ne içileceğine ortak karar verilir. o gün ikimizin de inadı tuttu, birimiz de tamam bana uyar demedik. halbuki ben jack de severim, o da absolut seviyor gayet ama aş ermişiz belli ki. derken artık yavaşça canımız sıkılmış ve tartışma baymaya başlamışken aklıma dahiyane bir fikir geldi.

    "sen jack al ben absolut". niye aynı şeyi içmek zorundayız ki? ve tabiki markette girilen bir gülme krizinin ardından içkilerimizi alarak mutlu mutlu evin yolunu tuttuk.

    işte bu farkındalıkla birlikte alkol kültürünü keşfime bulabildiğim her marka birayı da dahil ederek devam ettim. onlarcasını denedikten sonra vardığım sonuç ise votkayla aynıydı. efes bira falan değildi. yıllarca kendi zihinlerimizin tutsağı olmuşuz. içilemeyecek kadar ağır olan bu acı içeceği içebilmenin gururunu yaşayarak avunmuşuz. bira denilen şeyin bir lezzeti var arkadaşlar, büyük bir keyifle içilebiliyor gayet.
    ve kaderin cilvesi olsa gerek, tüm denemelerim sonunda bira konusunda vardığım karar, lise yıllarında tanışıp yüzüne bakmadığım carlsberg oldu.

    zaman içinde bira içme alışkanlığım da, "alkol almak" yerine "susuzluğumu gidermek" seviyesinde değişti zaten. bence bira diğer alkollü içeceklerden farklı. amaç olarak votka mı içelim bira mı kıyaslaması yerine kola ve fanta ile daha yakın olduğunu düşünüyorum. mesela sahilde güneşin altında uzanırken su dışında hiç bir alkollü veya alkolsüz içecek susuzluğumu giderip serinletmiyor. arkadaşlarımla eğlenmeye gittiğimde, bir cafeye oturduğumda, evde muhabbet ederken, film izlerken, sahilde, neredeyse her anımda bu arkadaş yanımda olunca keyfime keyif katıyor.

    yaz okulunda 4 kişi kalmıştık bir dönem. kıbrıs felaket sıcak, oda arkadaşlarım her akşam istisnasız 5 lt kola içer ben de 3 tane bira alırdım. bunlardan biri ağzına hiç alkol koymamış, diğeri çok nadir sosyal içici, severek içmiyor, diğeri vaktiyle bokunu çıkarmış ama bir süredir içmiyor ve bira tercih etmiyor.

    tabi biz bir süre birlikte zaman geçirdikten sonra biri "oğlum ne kadar keyif alıyorsun içerken, resmen özendiriyorsun adamı" dedi. ben de teklif ettim ama o gün istemedi. ertesi gün akşam ben uyurken bunlar 3 kişi markete gitmiş, bana üç tane kendilerine de birer tane carlsberg almışlar. açtılar içtiler o akşam beğenmekle beğenmemek arasında çok da renk vermediler.

    ertesi gün yine uyuyorum, bunlar çok beğenmedi kendilerine kola almıştır inşallah da bana bira almışlardır diye iç geçirirken baktım ki herkese üçer tane almışlar.
    bir sonraki gün beş oldu. işi gücü bıraktım, yurdun koridorlarından sarhoş oda arkadaşı topluyorum. denize gidiyoruz, kimse havlunu aldın mı diye sormuyor, yol için biramız var mı diye soruyorlar. bir de taşınabilir buzluk aldık buz yetiştiremiyoruz.

    güzel günlerdi be sözlük...

    neyse, ne diyordum, benim için probably the best friend of minedır kendisi. hatıra defterimde yerini alsın istedim.

    ps: yazarken burnuma kokusu geldi.... şimdi ramazan ramazan... işyerinde de olmaz ki............. olur mu ki?`::)`
hesabın var mı? giriş yap