87 entry daha
  • engel, bizimle bir 'şey'in arasına giren herhangi bir nesne, duygu ya da fikir olabilir.

    engeller can sıkıcıdır. bizimle, gitmek istediğimiz yer, almak istediğimiz şey ya da yapmak istediğimiz eylem arasında bir dağdır veya bir tepe ya da bir kapı...
    engelin ne olduğu veya nasıl tasavvur edildiği başka bir düşünce zincirinin konusu. ben bugün engelin neye işaret ettiğini, bazense neye hizmet ettiğini düşüneceğim.

    cinsel terapiye fetişizm nedeniyle başvuran hastalarım olur. bu kişiler partnerleri ile fetiş parça-nesnesinin varlığı ya da teması olmaksızın cinsellik yaşayamazlar. yani bir ayak fetişistinin cinsel doyumu için ayak ile münasebeti gerekir, ayak devreye girmeden cinsellik yaşamak onları uyarmaz. buradaki engel, yani ayak fetişizmi bize ne söyler? bunun için de ayağın cinsellikle bağdaştığı yıllara, yani ödipal döneme dönüp bakmak gerekir. ayak, parça-nesne olarak neyin engelidir? ebeveynin gerçek cinselliğine, genital cinselliğe bir barikattir örneğin. böylece ensestiyöz arzuya bir engel oluşturur. bir diğer işlevi ise cinsel organa giden yolda, göze bir barikat koyarak annenin olmayan penisini görmeyi ve kastrasyon kaygısını; veyahut babanın var olan penisini görmeyi ve penis hasetini bloke etmesidir. yani engel hem arzuya işaret etmektedir hem de kişiyi arzusundan korumaktadır *

    engel konusu üstüne birkaç gündür düşünüyorum. sabah yürüyüşlerim sırasında engel nedir diye düşünürken aklıma devlet hastanesinde çalışırken gördüğüm bir hastam geldi.
    hasta yaşlı bir kadındı, bana gelen kızı annesinin otuz yıldır evden hiç çıkmadığını, gelip annesini evde görüp göremeyeceğimi soruyordu. bunun mümkün olmadığını, ancak mesainin sonunda gelirlerse, arabaya kadar ineceğimi söyledim. aradan 3-4 ay geçti, hastanın kızı geldi ve annesinin aşağıda arabada olduğunu söyledi. hastaları bitirdim, aşağı indim ve teyzeye hadi çıkıp yukarıda konuşalım dedim, çünkü hamileyim ve bu şekilde rahat edemiyorum. teyze ikna oldu, titreyerek yukarı çıktı. otuz yıl sonra dış dünyaya çıkan bir insan nasılsa öyleydi. odaya girmek onu biraz rahatlattı, anlatmaya başladı. otuzlu yaşlarının başlarında iki çocuğuyla dul kaldığını, eşinin ailesiyle aynı apartmanda oturduğunu, dul kadınsın laf söz getirme imaları sonrasında giderek daha az dışarı çıkmaya başladığını ve en sonunda agorafobi geliştiğini anlattı bana. dışarı çıkınca kalbi çarpıyor, elleri titriyor, nefes nefese kalıyor, heyecandan kalbi çıkacak gibi oluyor ve bütün bu belirtiler sonucunda öleceği korkusuna kapılıyormuş.

    o zaman, kısa zaman diliminde panik bozukluğunu ve agorafobiyi ona anlattım, tedavisini düzenledim, tedavi hakkında bilgilendirdim ve hastayı eve yolladım. bir süre sonra evden çıkabilir hale gelmişti. sonrasını ise devletten istifa ettiğim için bilmiyorum.

    bu hastanın neden aklıma geldiğini düşündüm. elbette 'bir engel olarak hastalık' kavramı için iyi bir örnek olduğu için olabilir. ama ilginçtir, hastayla ilgili, yıllar önce fark etmediğim, üstüne düşünmediğim bir şey aklıma geldi. hastanın engeli ne ifade ediyordu diye düşündüm. hastanın engeli dışarı çıkamamaktı, çünkü dul kadına laf söz gelebilirdi. hasta bilinçdışında, dışarı çıkıp birini arzulamaktan korktuğu için bu engeli kendine koymuştu belki. semptomları düşündüm, çarpıntı, heyecan, titreme, nefes nefese kalma. aslında baska bir açıdan bakarsak cinsel uyarılma belirtileriydi bunlar. hastanın engeli belki de arzusunu işaret ediyordu, ve hasta belki ölmekten değil yaşamaktan korkuyordu.

    hayatı ve arzuyu anlamak için engele ve dirence bakmanın bazen çok daha açıklayıcı olması...
    insanın karmaşıklığı hayranlık uyandırıcı gerçekten. üstüne düşünerek tüketilmeyen, bilâhare daha çok düşündüren, katman katman, girift bir güzellik.
    siz de kendi engelinize bakın, ilginç şeyler göreceğinize eminim.
27 entry daha
hesabın var mı? giriş yap