• + sağlığı tehdit eden ürünler satılması

    komşumuzun işlettiği mahallemizin fırını bunların hepsini yapıyor. geçen üşendim, hava da soğuktu oradan poğaça aldım. zehirlendim mi ne oldu bilmiyorum, tüm gün inanılmaz bir mide ağrısı yaşadım. yaptığı hamur işlerinde sanayi yağı mı kullanıyor herif, hala iğrenç tadı gitmedi ağzımdan.

    bu dönemde sağlıklı gıda bulmak çok zor oldu. dışarıya güvenmiyorsun, evde kendim yapayım diyorsun, aldığın malzemeler sorunlu çıkıyor. malzemeleri gidip üreticinin kendisinden alayım diyorsun, o da üretirken hayvanına ne yediriyor, gübre olarak ne kullanıyor belli değil.

    denetimleri kimyasal düzeye indirmeleri gerek, sadece hijyenle, gramajla, muhasebeyle denetim yapılmaz. bir neslin sağlığı tehdit altında.
  • bursa'daki iskenderciler güzel bir örnek. alayı sanayi tipi tereyağı aromalı sıvıyağ kullanıyor. etler kayış gibi. hizmet ise "ye ve siktir git" kıvamında. hemen hemen bütün ünlü, bilindik, övülen iskenderciler bu kıvamda. fiyat da mbappe'nin bonservisi kadar.
  • debe editi : teşekkürler demek istiyorum ama dilim varmıyor; üzgünüm.

    ön edit : unutmayın ki, denetleme, teftiş, baskı, boykot gibi şeyler bir yere kadardır. günün sonunda insan kendi vicdanı ve ahlakı ile baş başadır.

    son senelerin popüler bermuda şeytan üçgeni. bunu aslında sadece gıda babında değil, a'dan z'ye her şey için söylüyorum ama malum başlığa yazabileceğim anahtar kelime sınırlı.

    hiç kimse, "şimdi fedakarlık zamanı. bu buhranı %10-15 karla kapatalım, piyasa hareketlensin, alım ve satınalma gücünü elimizden geldiğince milletçe dengeleyelim." demiyor da aksine "off şimdi tam vurgun zamanı. yapalım stoğumuzu, üretelim bahaneleri, koyalım %100-200 karımızı!" diyor.

    sonra aynı gemideyiz, öyle mi? hiçbir zaman bir ve beraber olamayacağız, üzgünüm.

    sözlükte fazlasıyla bu konu hakkında başlık ve hesaplamalar var. tekrar tekrar aynı örnekleri vermeyeceğim.

    (bkz: içmeyin yemeyin giymeyin gezmeyin) şu başlığı hatırlarsınız. durun durun hemen linç etmeyin. diyoruz ki, hakkından çok fazlasını isteyen ve haksız rekabet edenlerin eline düşmeyin.

    mesela mı?

    etini, sebzesini, pirincini/bulgurunu ve ekmeğini perakendeden ucuza alan, gazmış, suymuş, enerjiymiş, personelmiş, vergiymiş; bilmem neymiş deyip hakkı en fazla 250 lira olması gereken bir kilo et dönere, 500-600 lira para vermeyin gibi.
  • = türk esnafı
  • = nasıl orospu çocuğu oldum şeklinde biten denklem.
  • +vergi kaçırma
  • birçok ürünün eski tadı yok ne yazık ki.. çikolata alıyorsunuz; yoğun şeker tadı hissediyorsunuz. bisküvi alıyorsunuz; yedikten sonra mideniz ekşimeye başlıyor, içecekler keza aynı şekilde.. örnekleri artırabiliriz; kaliteleri bozuk, gramajları düşük, fiyatlar ise kalitesine oranla anlamsız yüksek.

    türkiye'de maalesef ciddi bir denetimsizlik hakim. insan sağlığı hiçe sayılıyor. çok değil 10-15 yıl sonra 2 kişiden 1'i kanser olacak. diğer 1 kişi ise türlü hastalıklarla mücadele edecek. tabii bu durum orta sınıf için geçerli.

    edit: ufak tefek eklemeler.
  • görsel
    ülker halley. çocukken kendi aramızda bin tane yiyebilirim derdik, şuan bir tane bile yemek istemiyor kimse.
  • çaktırmadan bir taşla 2-3 kuş filan vurma sanatı.

    şimdilerde bunu dümen tuttular, aradan aradan çaktırmadan yürütüyorlar işi.

    merak ettiğim gittikçe küçülen gramaj/ebat/porsiyon mevzusu nereye kadar küçülecek, işin sonu nerede duracak?

    düşünsene küçüle küçüle yıllar sonra her şey minimal bir halde.
hesabın var mı? giriş yap