• fundamentalizm, bir kisinin dini temellerinde yasamasidir. (bkz: fundamental) bu kisiler hic bir yeniligi kabullenmezler, kabullendiklerinde temellerin sarsilacagina inanirlar. fundamentalizm dini anlamda kullanilir, bunu siyasi ya da baska bir yerde kullanmak dogru olmaz.
  • * 1910'lu yıllarda amerika'da "isa zamanındaki hristiyanlığa dönmek gerektiği" fikri üzerine yayın yapan fundamental dergisine atfen kullanılan terim.

    son 20 yıldır bu terim çoğunlukla aşırı uç islami hareketler için kullanılır.
  • "fundamentalizm" terimini incelemeye kalkıştığımızda latincede gidilebilecek en eski köklerin "dip", "çiftlik", "mülk", "yetkili" manalarındaki fundus, -i ismi; "kurmak", "temelini atmak" manalarındaki fundo, fundare (sinonimleri: condo, -ere; exstruo, -ere) ve "dökmek", "akıtmak", "dağıtmak", "bolca ekin üretmek" manalarındaki fundo, fundere fiilleri (yunancası kseo, kseusw) olduğu görülüyor. sonraki kuşak kelimeler ise funda, -ae "sapan"; funditor "sapan atan kimse"; fundito, funditare "sapanla atmak", "fırlatmak"; funditus "tamamen", "bütün", "dipteki" manalarında. bana kalırsa fundamentalizm terimini ilk andıran kelime olarak karşımıza (kent vb.) "kurucu", "yapıcı" manalarındaki fundator çıkıyor. bu isimle birlikte "kurmak" manasındaki fundare fiilini düşünürsek, cinssiz bir isim olan fundamen, fundaminis kelimesinin "temel", "esas", "dayanak" manalarına gelmesi de doğaldır. şu da var ki ingilizcede pek sık karşımıza çıkan find / found ve foundation'ın da anlamca ve yapıca kökü buradadır. zira yukarıda işlediğim fundator'un ingilizce karşılığı founder'dır.

    şu ana kadarki seyir şöyle:

    fundus / fundare -> funda / fundator -> fundamen

    fundamentalizm teriminin en yakınını bulabiliriz bu noktada: (genelde çoğul kullanılan) fundamentum. bu terim yine "temeller", "dayanaklar", "esaslar" manasındadır. latin oxford dictionary'de bu terimin fundare+mentum/mens birleşiminden oluştuğu yazılı. yani:

    fundamentum= temel atmak + düşünce / akıl / anlayış / niyet / plan = temel atma düşüncesi / temeli atılmış düşünce, niyeti.

    oxford'un sözlüğünde fundamentum'un "gereklilik", "kaçınılmazlık" (indispensable) durumunu yani "temel zorunluluk / gereksinim" halini (fundamental necessity) gösterdiği de söyleniyor. charlton t. lewis'in 1879 tarihli a latin dictionary; founded on andrews' edition of freund's latin dictionary'sinde (trustees of tufts university, oxford) fundamentum'a sinonim olarak "sedes" ve "initium" isimleri önerilmiş; bunlardan ilkinin yine "oturulacak yer", "ikamet edilen yer" manaları vardır, yani "ait olunan yer" anlamını çıkartırız sedes'ten (ki bu kelime için bakılacak kaynak da "oturmak" manasındaki sedeo, -ere fiilidir). ikincisi "initium" ise benim bayıldığım bir terimdir; initio, -are ("başlatmak, önayak olmak, takdis etmek" manalarında) fiilinden gelir "başlangıç", "ilke" manasında olup felsefi metinlerde genelde çoğul olarak ("initia") kullanılır ve " (başlangıç) öğeler(i)" manasındadır. özellikle de presokratik filozoflardan, atomculardan bahsedilirken sık kullanılır. fundamentum hem sedes hem de initium ile sinonim olunca; haliyle iyice "temel"e yerleşmiş oluyor. bütün bu açıklamalardan sonra fundamentalizm terimini incelemeye kalkıştığımızda karşımıza çıkan manalar şunlar oluyor: bir yere ait olan, başlangıç öğe, esas, esaslar, temeli kuran düşünce, kaçınılmaz nokta.

    seyir şu durumda:

    fundus / fundare -> funda / fundator -> fundamen -> fundamentum

    şimdi fundamentalizm terimine daha da yaklaşabilmek adına latincedeki sıfat üreten eklerden olan -e/alis'e sığınacağız; bu durumda: "ilk ilkelere, esaslara özgü / aitlik durumunu gösteren" fundamentalis sıfatını bulmuş oluyoruz. bu kelimenin terimleştiğini küçük bir arama sonunda görüyoruz: http://openlibrary.org/b/ol6408672m - http://www.archive.org/…s/institutionesth00knolgoog vs. yine kilisenin temel yasasından bahsedilirken "lex ecclesiae fundamentalis" (örn. james a. coriden, an introduction to canon law, p.47, continuum international publishing group, 2004) dendiğini de akılda tutmak gerek.

    lexicon latinitatis nederlandicae medii aevi'de (brill, 1987) fundamentalis'in dutch dilindeki karşılığı olarak "van het fundament" denmiş yani yukarıda yazdığım gibi "esasa, temele özgü". yine aynı sözlükte fundamentalia sözcüğü için "grondslagen" yani "esaslar" manası verilmiş. yine fundamentalitas (veya adverb olarak fundamentaliter) şeklinde isim olarak karşımıza çıkan anlam ise "esas olarak, temelde, esasa, temele, orjinal olana özgülük hali"dir.

    fundus / fundare -> funda / fundator -> fundamen -> fundamentum -> fundamentalis / fundamentalia / fundamentalitas

    sonuç itibariyle latincesi fundamentalitas olan fundamentalizm (ing. fundamentalism; fr. fondamentalisme; alm. fundamentalismus; it. fondamentalismo; nor. fundamentalisme ; por. ve isp. fundamentalismo) sistemli bir şekilde esas olana bağlılık, tutkunluk, temelden yani başlangıçta yerleşmiş olduğu yerden sapmayı kabul etmemek vb. manaları vermiş olur. en nihayetinde böyle bir kelimenin dinsel manada "aşırılık"ları (ki bunlarda da ilk yerleşilen, kabul edilen noktanın savunulması, herhangi bir sapma yaşanmaması söz konusudur) göstermesi doğaldır. temelden sapma veyahut temelde bulunan şeyi, kavramı geliştirmek, doğal olarak fundamentalitas'ın dışına çıkmak demektir. aşırılara bakarsanız, ilk haliyle kabul etme halini açıkça görürsünüz; zaten saplanmış oldukları için aşırıdırlar.

    meraklısına: incelemiş olduğum latince kelimelerin bazılarının lewis'in sözlüğünden karşılıklarını, kullanım alanlarını google defterine attım, meraklıysanız bakarsınız:
    http://www.google.com/…9501994974/bdrebqgoqpo2bj-qj

    corrigendum@:

    büyük üstadım, rehberim olan teoman duralı hocamın bir noktadaki itirazını sizlerle paylaşmak istiyorum:

    cengiz, latince "fundare"nin germen menşeli "find"la kökdeşliği yok... sözü ingilizcenin en yetkili kökenbilim sözlüklerinden robert claiborne'nun "the roots of english"ine bırakıyorum: ilkin, "fundus", bhudh- kök öbeğine ait: "latin 'fundus' (germanic 'bottom') or base. the latin word 'foundation' (base) of a building and the foundations 'founded' and 'funded' by rich people, the 'fundamental' things that are basic, and the 'profound' idea that gets to the bottom of something." "find" ise, pent- söz öbeğine mensup: "to tread, go, whence 'find' ('go after'); the germanic 'path' one treads on was borrowed from iranian, via some steppe people. various l words center on the sense 'way' (where one goes), as with 'pontoons' sometimes used to bridge (make a way across) a river. from 'pontifex', priest ('he who prepares the way'), comes 'pontifex maximus', the 'highest priest' (of rome), now one of the titles of the 'pontiff' --whence to 'pontificate' 'speak as if one were the pope.
  • (bkz: vahhabilik)
  • ''hristiyan köktendinciliği; dine çok fazla etkin bir şekilde ilgisi olmayan insanların, kiliseye katılmaları ve liberal teolojiye karşı bir tepki olarak değerlendirilebilir. amerika'da hristiyan köktendinci örgütlerin büyümesi geçen yirmi beş yılın en göze çarpan özelliklerinden biridir. köktendinciler gayet açık bir şekilde, siyaset, aile, iş, hükümet ve tüm beşeri ilişkiler için pratik bir kılavuz kitap olduğuna inanırlar. amerika'daki en etkili köktendinci gruplar, güney baptist topluluğu, tanrı meclisleri ve yedinci-gün adventistleri'dir. ''
  • 13. nesil bir inanç sistemi. inşallah kızdır, koştursun efenim sözlükte.
  • yobazlık olarak görmek ne derece doğrudur bilmiyorum. yeniyi reddetmek veya gelenekçilikte denebilir.
    diş fırçası kullanmayı reddedip “misvak iyidir, iyi olmasa ecdadımız zamanında kullanır mıydı” diyen insan benim için iyi bir fundamentalist örneğidir.
  • "şöyle diyebiliriz: köktendinci aşırılık, hem fiili hem de söylemsel gerçeklikte “tanrı’nın ölümü” ilanını en saf haliyle kavramış olmanın ifadesidir belki de. “olmadığını biliyorum ama gene de..” kalıbına yaslanan tüm o sapıkça ve aşırı vahşi eylemlerinin nihai hedefi/emeli, belki de zavallıca formüle edilmiş bir öteki talebidir." erdoğan özmen
  • bütün felaketlerin baş sorumlusu.
  • tartışmaya açık, oturup karşılıklı müzakere etmenizin mümkün olmadığı bir a priori cumhuriyeti olduğu için tehlikelidir aslında. cevapları vardır ama soruları bulunmaz. selefilik örneği verilmiş çok fazla; tartışmayı ve yorum yapmayı bile dinden çıkma olarak gören mutlakçılığıyla, üzerinde konuşulmaması gereken meselelerinin hudutsuzluğuyla selefîlik buna dahil edilebilir. ama selefilerle de oturup kalkmış birisi olarak, yeni cihadî örgütlenmelerin selefî standartları için bile radikal olduğu kanaatindeyim. oturunca ancak çatal ve kaşıkla yemek yememek gibi ayırt edicilikleri olan insanlar, siyasal alana geçince dünyayı kabul edilmesi fazla zor bir katı anlam cümbüşü ile doldurdular. bir noktada dışarıdan "şunun yapılma sebebi şu talebimizdir" dahi diyemeyeceğiniz bir tuhaflık olduğu için de rahatsız edici. terry eagleton'ın kuramdan sonra'daki fundamentalizm tanımlaması cuk oturur:

    "fundamentalizm derin bir paradoksa mahkumdur. bir taraftan, yokluktan, maddi dünyanın her yere yayılan apaçık lüzumsuzluğundan müthiş bir korku duyar ve bu kırık dökük yapıdaki çatlakları, ilk ilkeler, sabit anlamlar ve kendini kanıtlayan hakikatlerden oluşan bir dolgu malzemesiyle sıvamak ister. dünyanın olumsallığı, doğaçlama atmosferi, ona dünyanın pekala var olmamış olmasının da mümkün olduğu gerçeğini dayanılmaz bir biçimde hatırladır. fundamentalizm, nihilizmin, kendi mutlakçılığının aynadaki imgesinden ibaret olduğunu göremediği için, nihilizmden korkar. nihilist, neredeyse hep gözü açık bir mutlakçıdır; metafizik babanın asi oedipal çocuğudur. babası gibi o da, değerler mutlak değilse, hiçbir değer yoktur inancındadır. babası haksızsa, başka hiç kimse haklı olamaz." (eagleton, terry, 2004, kuramdan sonra, literatür yayıncılık, istanbul, s:219.)
hesabın var mı? giriş yap