63402 entry daha
  • "belki de bana:
    "aldanmış olmak büyük bir derttir" diyeceksiniz; tam tersine, "aldanmamış olmak pek büyük bir derttir" demelisiniz. insanların mutluluğunu nesnelerin kendinden ibaret görmek, çılgınlığı aşırıya vardırmaktır.
    bizi sadece kanaatlerimiz mutlu eder."

    evet, aldananlar daha mutlu.
  • '' gilberte, yönetim çok sık değiştiği için ittifak kurmaya cesaret edilemeyen ülkeler gibiydi ''

    marcel proust- albertin kayıp
  • "işin doğrusu kuşlar kendilerine mutluluk sorusunu sormazlar. mutluluğu yaşarlar. her şey yolunda gittiğinde mutludurlar, öylece, basitçe. dert etmemeyi bilmek mutluluğun başlangıcı değil midir zaten?"

    kuşların felsefesi - philippe j. dubois
  • kimseyle hiçbir konuda yarış halinde değilim . kimseden akıllı , kimseden güzel değilim, kimseden akıllı olma gibi bir iddiam yok. kimse için en değilim. daha değilim. bu devasa iddiasızlığın bana verdiği özgürlüğün hastasıyım.

    (bkz: sabahattin ali)
  • size kısa bir an bırakayım.

    " auri gerçeğin farkındaydı. dünyada hareket ederken daha nazik olması gerekirdi. işlerin gidişatını bilirdi. adımlarını daima bir kuş kadar hafif atmazsan tüm dünya kalkıp seni ezmeye gelirdi. oyun kartlarından bir evmişsin gibi. taşlara çarpan bir şişeymişsin gibi. sıcak nefesi arzu ve şarap kokan bir elin sertçe zapt ettiği bir bilekmişsin gibi.

    kırılgan bir katılıkla en alt basamakta durdu fakat yapacak başka bir şey yoktu. auri başını kaldırıp baktı. parçaları görünce yüreği göğsünde tepetaklak oldu. hayır. parçalanmamıştı. kırılmıştı. çark kırılmıştı. genç kızın yüzündeki ifade de adeta kırıldı. yüzünde o kadar geniş bir sırıtış belirdi ki görseniz gökteki ay'ı yediğini zannederdiniz. işte bu. dayanak kırılmıştı ama bunda bir terslik yoktu. yumurtalar kırılırdı. cesaret kırılırdı. çark elbette kırılmıştı. bu kadar güvenilir merkezli biri mükemmel cevaplarını dünyaya başka nasıl salabilirdi ki? bazı şeyler sabit kalamayacak kadar doğruydu.

    dayanak üç parlak parçaya ayrılmıştı. her birinde üçer diş bulunan üç tırtıklı şekil. artık şeylerin kalbine sertçe saplanmış bir pim değildi. üç tane üç olup çıkmıştı.

    auri'nin sırıtışı daha da genişledi. oh oh oh. tabii ya. olan şey, genç kızın daha önce aradığı bir şey değildi. tüm arayışlarının boşa çıkması boşuna değildi. her şeyde bir eğrilik olması boşuna değildi. çark üç şeydi.
    bu bilgi başka bir zamanda auri'ye feleğini şaşırtabilirdi. onu kan ter içinde bırakabilir ve ona tüm umudunu yitirtebilirdi. fakat bugün değil. gerçekler tüm tatlılığıyla kendini belli etmişken değil. her şey ansızın bu kadar açıkça gözlerinin önüne serilmişken değil. yolunu yordamını bilirsen üç şey kolaydı. ne olduğunu, nereye ait olduğunu fark etti. genç kız bilge dokuz'daydı. "
    the slow regard of silent things
  • "bir kasım ayında yok sayıldı pavloviç, umutları bir at arabasına bindi ve rüzgar gibi yol aldı. bu sefer kendine döndü sigarasından bir duman alarak, onca acımasızlığa direnmek için yeni umutlar ekti, hiç bir şey olmamışçasına, çünkü tanıyordu onları, yanılmamıştı, zaten haklı çıkmasınaydı bütün derdi.
    ağır adımlarla döndü geriye, bu ilk değildi. eve döndüğünde masada üç kirli bardağın onu beklediğini biliyordu."
  • “bitirmek istemiyorum;

    ama, belki, sürdürdüğüm, bitmiş bir şeydir!”
  • "eğer insanın gerçek bir yaşamı yoksa hayal kurarak yaşar. hayal de hiç yoktan iyidir."
    anton çehov - vanya dayı.
  • "ilk yıllarımızda şimdiden daha kötü şartlarda yaşamış olsak bile, o zamanlarda hissedilen bir mutluluk, büyüyüp daha geniş imkânlara ulaşıldığında hissedilen herhangi bir mutluluktan daha yoğun olabiliyor. bu nedenle insanların genelinin çocukluk özlemi çektiğini söyleyebiliriz. eğer yeterince tatmin olamıyorsak, ya bizi daha iyi hissettireceğini düşündüğümüz bir gelecek kurgular ya da geçmişte coştuğumuz anlara dönmek isteriz. birçok kişinin aynı hislere sahip olması, bu iç yaşantının kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu yanılgısı oluştursa da buna kanılmamalı. hiçbir olgu, ilk zamanlardaki duygu yoğunluğunu tekrarlarında sağlayamaz. dünyayı sıfırdan tanımaya başladığımız ve her yaşantımızın ilk olduğu zamanları kapsadığından çocukluk, alışılmış ve normalliklerle dolu yetişkinlikten çok daha yoğun bir odaklanma ile tüm varlığımızı içine hapsedebilme özelliğine sahiptir. bu yanılgının çözümü çocuk merakıyla yeni keşiflere koyulmak ve henüz duyu organlarımızla temasa geçmediğimiz gerçeklikler keşfetmek ya da yaratmaktır. düzen bizi mevcut varlığa hapsedip onun istikrarlı bir parçası olmaya zorlasa da yetişkinliğe, var olanların ötesinden aldığımız güçle karşı koymalıyız."

    13, alpay eglenen.
  • kimin kimi kaybettiğini zaman gösterir.
181 entry daha
hesabın var mı? giriş yap