63445 entry daha
  • ne kadar cesur olursak olalım, yokluk bizi ürkütüyor. iz bırakmadan silinmek, bir kurbağa gibi gebermek, bütün rüyalarımızla, bütün acılarımızla yok olmak... insan zekâsı bu kadar trajik bir sonu zor kabul ediyor.

    vücudumuzu aşmak, 'ben'in dar ve sevimsiz geometrisinin ötesine geçmek, sonsuza yönelmek, bir insana sarılmak, hatıralarda yaşamak: işte aşkın, dinin ve kahramanlığın kaynakları.

    sessizce solan yabani bir menekşenin kaderi bize cazip gelmez. hayatımız ne kadar narin, ne kadar kısa, ne kadar aldatıcı. dinî ve mistik tesellilerden mahrum olanlar kahredici bir ikilemin karşısında bulurlar kendilerini: sersemlemek, kendini unutmak, oyalanmak, düşüncelerinin alevini alkolde, kumarda, geçici zevklerde söndürmek, yabanileşmek, hayvanlaşmak, bitkileşmek; ya da boyut kazanmak, çoğalmak, müthiş bir aşk ve seziş gayretiyle bir ordu olmak. devam etmek demek yaratmak demektir. yalnızca paylaşılmayan acılar bizi yıkabilir. ruhun ölümsüzlüğü bir mitosdan ibaret değil.
    metampsikoza inanmak lazım. yine de bir ayırım gerekli: bir kısım insanların düşüncesi etraflarını yansıtan bir aynadır, onlar başkalarının kaydettiklerini bıkmadan tekrarlayan plaklar gibidirler; ruhları yoktur, üstün zekâlı hayvanlardan pek az daha mükemmel mekanizmalardır; dünyaları vücutlanyla sınırlıdır ve vücutlanyla beraber yok olurlar. bir kısım insanlarsa kendilerini aşarlar ve kendilerini feda etmesini bilirler, bir fikre, bir dâvaya adarlar kendilerini, anıta, olaya, kitaba dönüşürler; ruhları ışık ve sevgi kaynağıdır; ruhları doğa gibi devamlı verimlidir ve doğa gibi ölümsüzdür.
    bu ölümsüzlük tabii ki, beşeri olan herşey gibi, nisbi, ama yeterli ve teselli ediyor.

    neden yalnızlık bizi ürkütüyor. ürkütüyor, çünkü sonsuzluğun başlangıcı gibi geliyor bize ve sonsuzluğun karşısında kendimizi kolumuz kanadımız kırık ve bomboş hissediyoruz, öldükten sonra da yaşamak için tanıklar istiyoruz...

    (bkz: jurnal)
    `
  • kendine odaklan artık.
    diğer herkes için yeterince şey yaptın zaten.
  • “ne hoştur şu tanımadığımız kentler! karşınıza çıkan insanların hepsinin de iyi olduklarını varsaymanın tam yeri ve zamanıdır. düş kurma zamanı.”

    gecenin sonuna yolculuk- louis ferdinand celine
  • "cezalandırıcı kültürlerde annelerin, çocuklarını sevmek ile egemen sınıf tarafından kabul edilmek arasında bölünmesi seyrek değildir. bu simgesel bir çocuk da olabilir, yaratıcı ya da biyolojik bir çocuk da. kadınlar, onaylanmayan çocuklarını korumaya çalıştıkları için psişik ve tinsel olarak ölmüşlerdir. bu çocuk yine onların sanatları olabilir, sevgilileri olabilir, politikalar, yavruları ya da ruhsal hayatları olabilir. kadınlar uç durumlarda köyün yasaklarına karşı çıktıkları ve onaylanmayan çocuğu korudukları için asılmış, yakılmış ve öldürülmüşlerdir."
  • bir gün, tam anlatmaya..
    bakacaksın,
    gözlerimi kapayacağım..
    anlayacaksın.

    (bkz: yalnızlık paylaşılmaz)
  • umudu da umutsuzluğu da aynı anda içinde barındıranlar için:

    "mısra 595: çare yok dünyadan gideyim gayrı.

    çare..........bulunacaktır."

    tutunamayanlar
  • "... bozkırda öğrendiğim bir şey var. asla doğrudan güneşe bakmamalı, biraz yanına doğru bakmalı, yoksa kör olursun. bu uruk şehri ve buradaki yaşam, gösterişli ve parlak nesneleri barındıran bir güneş. fakat nesnelerin parlaklığı ne kadar artarsa, insanların gözleri de o kadar kör olur...”

    (bkz: uruk aslanı gılgameş)
    (bkz: harald braem)
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap