• yazının daha yakışıklı hali için: stockton

    --- --- ---

    nba tarihinin hakkı en az teslim edilen karakterlerinden biridir.
    tipine bakınca zaten anlarsınız neden hakkının teslim edilemediğini. bugün değil en görkemli zamanında bile görseniz ilk aklınızdan geçen cümle "ben bundan iyi oynarım" olur ancak kazın ayağı öyle değil işte.

    nba tarihinin en çok asist yapan ve top çalan adamını "bakın böyle de bir oyuncu var" diye anlatacak değilim, istatistikleri gerekeni söylüyor zaten ancak benim uyuz olduğum buna rağmen bazı listelerde kendisini chris paul ve jason kidd gibi adamların arkasına yazmaya cüret eden çapsızlar mevcut.

    yahu bu adam kariyerinin son 6 sezonu basketbol oynamasa gene tarihin en çok asist yapan adamı olacaktı.

    kariyeri boyunca oynayabileceği maçların %98,5'unu oynamış. akıl alır gibi değil gerçekten. ligde bulunduğu 19 sezonda oynayabileceği 1526 maçın 1504ünde sahaya çıkmış. hatta istatistiğin iyice bokunu çıkaralım; adam 1 sezonda 18 maç kaçırmış, kalan 18 sezonda yalnızca 4.

    tarihte 9 defa bir oyuncu sezonda 1000 asisti geçmiş.
    kevin porter ve isiah thomas bunu 1 defa başarmışlar, stockton ise 7 defa.

    baron davis kendisi için "beni öyle utandırmıştı ki kendi kendime 'ben acaba gerçekten basketbol oynamayı biliyor muyum?' diye düşünmüştüm" der.
    inanmayan buraya bakabilir.

    chris webber playofflarda eşleştikleri utah ile oynayacakları maç öncesi takımdaki rookieleri otobüste bekletip "the baddest man in the world"ü göreceklerini söyler. çaylaklar gelen adamın arabalarından, tarzından, tavrından falan bahsedileceğini düşünürken 1.85 boyunda beyaz bir adam çocuklarıyla minivan'dan çıkar. (minivan nedir diyen cahiller için buraya tık) sonrasında da bu kısa beyaz adam maçta canlarına okur.
    inanmayan buraya bakabilir.

    gary payton stockton'ı savunmanın michael jordan'dan daha zor olduğunu söyler. (gary payton adına konuşmak gerekirse burada söylemek istediği hangisinin daha iyi oyuncu olduğu değil, hangisinin kendisini daha zor duruma düşürdüğüyle alakalıdır.) payton, stockton'ın kendisiyle oynarken hiç muhattap olmadığını, hiç bir şey söylemediğini, kendisi yokmuş gibi davrandığını ancak sonrasında bir anda hücum faul yaptırıp payton'ı kenara gönderdikten sonra sadece kendisine bakıp kafa salladığını söyler.
    inamayan buraya bakabilir.

    özetle bu adamın oyunculuğunu sorgulayan birini görürseniz, muhattap olmadan hayatınıza devam edebilirsiniz.
    çünkü top michael jordan'dayken michael jordan'ın sayı yapmasından çekinmeniz gerekir ancak top john stockton'dayken sahadaki her oyuncunun sayı yapabilmesinden çekinmeniz gerekir.
    inanmayan buraya bakabilir.
  • utah jazz tarafından 1984 yılında 16. sıradan draft edilmiş,
    nba tarihinin en çok asist yapan oyuncusu (14503) olmuş,
    nba tarihinin en çok top çalan oyuncusu (2976) olmuş,
    2 kez en iyi 5'e 5 kez en iyi defansif 5'e seçilmiş,
    10 kez all-star olmuş,
    en çok maça çıkan 3. kişi (bkz: robert parish) (bkz: kareem abdul-jabbar) olmuş,
    tek takımla en çok maça çıkmış,
    en çok asist kralı olmuş (9 kez),
    tek bir sezonda en çok asist yapmış (1164),
    bir sezon boyunca en yüksek asist ortalaması yapmış (14.5)
    bir sezonda 1000'den fazla asist yapmış 3 oyuncudan biri olan (bkz: kevin porter) (bkz: isiah thomas),
    2 sayılık atışlarda, guardlar arasında en iyi ortalamaya sahip 4. oyuncu (%51.7) (bkz: lewis lloyd), (bkz: maurice cheeks), (bkz: magic johnson) olan,
    oynadığı 17 sezonun tümünde playoff oynamış,
    playoff'larda bir maçta en çok asisti yapmş (24)
    ve nba'in gelmiş geçmiş en değerli 50 oyuncusundan biri seçilmiş, kendi halinde adam.
  • nba'in tüm zamanlar asist ve top çalma lideri olan efsanevi point guard. magic johnson 42 yaşına kadar oynasa onun asist rekorunu kırar, sadece asist üzerine kurulu bir oyuncu gibi başlıkta garip entryler mevcut. bu makine mühendisi kılıklı tip, magic'in asist rekorunu kırarken 860 maçta oynamış. magic ise 874 maçta oynamış. bu ne demek oluyor? magic 32 yaşında basketbolu bıraktığına göre john stockton bu rekoru kırarken ikisi de prime'ında demektir. john stockton rekoru 38 yaşında kırdı gibi bir durum yok. kaldı ki adam nba'de ki ilk üç yılında back-up point guard.

    bu adam sırf asist üzerine kurulu bir oyuncu demek için hiç bir maçını izlememiş olmak lazım. maçını izlemediyseniz de dönün bakın bari prime zamanında ki istatistiklerine. hücumun ana temeli pick and roll olan bir oyunda efektif bir skorer değilse zaten bu kadar asist yapması mümkün değil. yanında karl malone gibi bir skorer varken de gerekmedikçe takımın skor lideri olmaz. %50'yle 15-17 sayı ortalamaları olması bu yüzdendir. kendisinin skorer olmamasından kaynaklı değil.

    nba kariyerinde hiç şampiyonluk yaşamaması meselesine gelelim. biraz nba'i takip eden ve amerikayı bilen biri için bunun cevabı basittir. 19 sezon utahta oynarsan nah alırsın. bu adamın oynadığı her sezon utahla playoffa kalması,5 konferans finali ve 2 kere nba finali oynaması bile başlı başına bir inceleme konusudur. final oynadığı dönem de mj için çizilmiş projenin son aşamasına denk gelir.

    benim gözümde top elindeyken en iyi basketbol tercihlerini yapan muhasebecidir. en çok saygı duyduğum oyuncu da kendileridir. nedeni de kendisinden beklentilerle çıktığı seviye arasında ki uçurumdur. kidd,magic vb point guardlar lige girmeden o seviyelere çıkması beklenen isimlerdi. stockton ise utah tarafından 1984 draftinde 16'nci sıradan seçildiğinde salonda büyük bir uğultu olmuştur. kimdir bu herif diye. 19 sezon oynayıp kariyerini bitirdikten sonra da arenanın önüne heykelini diktiler.
  • zamanında murat murathanoğlu'nun şöyle bir yorumu vardı hakkında:
    "sokakta gördüğünüzde muhasebeci veya inşaat mühendisi olabileceğini düşünebilirsiniz ama basketbolcu olması aklınızın ucundan bile geçmez."
    ufak tefek adamların da basketbol oynayabileceğini gösteren bir adamdı stockton.
    jordan'ın gazabına uğrayıp yüzük alamadan emekli olanlardan o da.
    tabi böyle bir kariyerden sonra yemişim yüzüğünü ayrı konu.
  • asla hakkının tam olarak teslim edilmediğine inandığım, karl malone'la beraber beni bir nba ve utah jazz hayranı yapan iki basketbolcudan biri olan efsanevi sporcu.

    bir sporcunun kariyeri değerlendirilirken yapılan yorumlarda, genellikle o'nun en üst düzey performansları en büyük etkiye sahip oluyor ve dilimizde çoğunlukla istikrar olarak kullanılan ancak ecnebilerin longevity * kelimesiyle ifade ettikleri etmen ise çoğu zaman göz ardı ediliyor.

    nasıl ki futbolda ronaldo luís nazário de lima'yı överken lionel messi ve/ya cristiano ronaldo'yu haddinden fazla küçümseyen sayıca oldukça önemli bir güruh varsa, aynı durum bence -john stockton özelinde- basketbol sporu için de geçerli. potansiyeli, sağlıklıyken ulaştığı seviye belki de günümüzün en iyi iki futbolcusundan da yukarda olsa da *, şahsen "gerçek ronaldo" denilince benim aklıma kariyerinin çok önemli kısmını sakatlıklarla ve sahip olduğu bira göbeğiyle geçirmiş, işine yeterince saygı duymayan sıradışı bir yetenek geliyor. diğer tarafta ise takriben 8'er 10'ar yıldır işlerini en üst düzeyde yapan, muhtemelen daha uzun yıllar da yapmaya devam edecek olan ve halen sürekli gelişen biri arjantinli, biri portekizli iki çok büyük sporcu görüyorum.

    bunu stockton'a bağlamak gerekirse, nba tarihine biraz hakim olan herkesin kabul edeceği üzere stockton kariyerinin en iyi döneminde bile ne bir magic johnson, ne de bir isiah thomas'tı. hatta ve hatta kendi dönemindeki oyunculardan kevin johnson ve gary payton'ın prime'larının o'nunkinin üzerinde olduğu bile söylenebilir. lakin -vücudunda hiv virüsü tespit edildiği için kariyeri olması gerekenden malesef çok önce biten magic'i ayrı tutuyorum- bu isimlerden hiçbiri ne stockton'ın istikrarına ne de sürekliliğine ulaşamadı.

    kısacası, dream team belgeselinde görülebileceği üzere, 1992 olimpiyatları esnasında takım arkadaşları otelden dışarı çıkamıyorken, el kamerasıyla barcelona sokaklarında saatlerce dolaşan ve kimse tarafından tanınmayan bu sıradan görünüşlü, 41 yaşında bile halen nba'in önemli point guard'larından biriyken emekli olan, 20 yıllık kariyerinde -18'i aynı sezonda olmak üzere- toplamda yalnızca 22 maç kaçırmış, asist ve top çalma rekorları "nba'in kırılamayacak rekorları" arasında bulunan profesyonellik abidesini sevin, sevdirin.
  • gonzaga üniversitesi'nde iken top sürerken topa gereğinden fazla baktığını fark etmiş daha sonra salonun ışıklarını tamamen kapatarak tek başına top sürme antrenmanları yapmış, sorunu kökten halletmiştir.
  • gün itabariyle ilk kez aday olduğu yılda hall of fame'e tartışmasız bir şekilde üye olmuştur kendisi. aksi düşünülemezdi zaten.
    ama çok da umurunda olduğunu düşünmüyorum hall of fame'in falan zira basketbolu bıraktıktan sonra abd'nin kuzeybatısındaki doğup büyüdüğü kasabaya dönmüş, babasının elli yıllık barını işletmekteymiş şu anda. "basketbolu izliyorum elbette ama işimden çok memnunum. çocukken hep bu barı işletmenin hayalini kurardım, artık o günler geldi" diye yanıtlamıs neler yaptığı sorulduğunda.
  • dün yayınlanan dream team belgeselinde kendisinin barcelona'da yaşadığı çok ilginç bir olay anlatılmış.

    --- spoiler ---

    şinnnndi bu dream team binmiş otobüse, herkes goygoyun dibine vurmuş falan. ama trafik te ebesinin şeyi gibi. araba adım atamıyor. etraftaki insanlardan ötürü değil ha, bildiğin istanbul trafiği gibi trafik var. stockton otur otur sıkılmış, inmiş eşi ve çocuklarıyla beraber yürümüş. ulan 1 allahın kulu tanımaz mı böylesine müthiş bir oyuncuyu. yok arkadaş, üstünde maç önü giydikleri ameriga tişörtleri falan da var ama ı-ıh. resmen adam ailesiyle beraber barcelona'ya dream team'i izlemek için gelen turistler gibi takılıyor bizim istiklal caddesi gibi bir caddede. bir amerikalıyı çeviriyor sohbet ediyorlar neredensin falan diyor ama yok o tanımıyor. sonra üstünde dream team tişörtü olan bir kadını çeviriyor. naber ya, dream team'i izliyor musun kız zilli diyor. kız izliyorum muhteşemler falan derken stockton'ın ufak kızı tişörtteki john stockton'ı görüyor, işaret parmağını göstererek "father father" diye inletiyor etrafı. sonra kız şok olmuş bir biçimde, hassiktir ifadesini takınıyor ve muhabbetin şekli de değişiyor tabii.

    buyrun olayın vidyosu: http://www.youtube.com/…nbq&feature=player_embedded

    --- spoiler ---
  • istatistiklerini zaten biliyorduk da, jeff malone ile olan anisi ile nasil bir psikopat oldugunu cok daha net anladim.

    bir antreman sirasinda stockton kendini tanittiktan sonra "mac icinde pas alirken topu hangi acida, hizda ve yukseklikte almak istersiniz?" diye sormus. malone haliyle "ne diyor la bu?" diye dusunmus ancak daha sonralari verdigi bir roportajda "utah jazz'da sure aldigim tum donemde topu bana hep o zaman tarif ettigim sekilde atti" demis.

    bu olay sadece "iyi bir oyun kurucu" olarak aciklanamaz. adam bildigin isi matematige, bilime dokmus.
  • kendisi basketbolu bırakalı 8 sene oldu. dolayısıyla yeni nesil kendisini pek tanımıyor.

    80'lerin ortasından itibaren daha akıcı, şova dayalı bir basketbol nba'e hakim olmasına rağmen, kendisi kariyerinin sonuna kadar 70'lerin sonu - 80'lerin başındaki basketbol tarzından vazgeçmemiştir. bu da aşağı yukarı gösterişsiz, doğru zamanda doğru şeyleri yapmaya dayalı sistematik bir basketbola tekabül eder.

    kendisi en iyi yıllarını çok önce yaşadığı için yaptıkları gözümüze çok batmıyor. halbuki bu abinin kırmış olduğu asist rekoru apayrı bir seviyededir. ne bileyim, sergei bubka'nın, yelena isinbayeva'nın rekorları gibi, veya michael johnson'un 200 metre rekoru gibi. buradan bu rekorunun kırılması için usain bolt muadili bir anomalinin nba'e gelmesi gerektiği anlamını çıkarabiliriz. şu anda buna en yakın kişi rajon rondo, ki onun bile bu rekoru kırması pek mümkün değil.

    bunun sebebi, bu yüksek performansı çok uzun yıllar boyunca devam ettirmek gerekiyor. stockton 1504 maç oynamış, ve bu maçlarda asist ortalaması 10.5. en yakın aday rajon rondo'nun ise asist ortalaması 7.4 . yani yakalaması için ya bu ortalamada 1500'den çok daha fazla maç oynayacak, ya da asist ortalamasını maç başına 3 falan arttıracak, ki arttırsa bile bu tempoyu yaklaşık 12 yıl falan götürmesi gerekiyor.

    dile kolay, ama o kadar fantastik bir şey ki. 19 yıllık kariyerinin 9 yılında asist ortalaması 5.1-8.7 arasında (ki bu bile büyük bir sayı), geri kalan 10 yılda ise asist ortalaması en az 10.5 . 87-88 ve 96-97 sezonları arasına tekabül eden bu 10 yılda hele ki 14.5 asist ortalamasıyla oynadığı bir 89-90 sezonu var ki, hakikaten akıl almıyor.

    günümüzde 2-3 kişinin üzerinden basan guardlar yerine bu adamın milimetrik paslarını ve gösterişsiz oyununu izlemeyi her zaman tercih ederim.
hesabın var mı? giriş yap