28 entry daha
  • bir çeşit cope aslında. ota boka _...hadi çocukluğunuza dönelim..._ diye yaklaşan psikanalistlere haklı bir serzenişi ve buna cevap olarak, bir psikoloğun beynine girmesini beklemektense kişinin doğrudan kendi zihnine inmesini isteyen ve buna yardımcı olmayı amaçlayan, dolayısıyla sorumluluk esaslı bir terapi biçimidir.

    logos'un da net bir şekilde belirttiği üzere anlam merkezlidir. unutulmamalıdır ki
    kişiye yoktan anlam var edemez; derinlerindeki anlamı keşfetmesine giden yoldaki engelleri olabildiğince kaldırmaya çalışır.

    yine bazı psikanalistlerin aksine, insanın duygusal anlamda "dengeli" olmasını mutlak bir gerekçe olarak kabul etmez keza acı çekmek her zaman nevrotik bir semptom değil, özellikle varoluşsal olarak kaynaklanıyorsa insanın bir başarısıdır. insanın ruh sağlığı, kişinin ulaşmış olduğuyla ulaşması gereken arasındaki gerilime bağlıdır ve yer yer bunaltıcı olabilir, ama, hastalık değildir. bu arayışa yönelik kuşkunun zihinsel bir hastalık olarak görülmesi psikolojinin ayıbıdır.

    logoterapi, insanı, yalnızca içgüdülerin doyumu ya da id , ego , süperegonun çatışmaları arasında uzlaşmacı olarak değil; bir anlam bulma çabasından oluşan varlık olarak görür. kişi, hizmet edeceği bir davaya kendini adayarak ya da bütün eşsizliğiyle bir insanı yaşayarak -yani onu severek- ne kadar çok kendini unutursa, o kadar çok insan olur.

    (bkz: viktor e. frankl)
hesabın var mı? giriş yap