• umarım murat piçini emniyette boğazını sıka sıka acun acun diye bağırttırıyorlardır.
  • zavallı kuşun minik kalbinin strese dayamadığını düşünüyorum. kuşu delinin elinden kurtaracağız diye iyice strese soktular. bakımlarını bir kişinin yapması gerekiyordu. haberlerde kuşun başında 5 kişi vardı. keşke deliyi evden atıp kuşa alışkın olduğu yerde baksalardı. papağanlarda kediler gibidir. yer değiştirmeye gelemezler. zaten deli kuşu sosyal olarak eğitememiş. hayvancağız sürekli stres altındaydı.
  • senin o kel kafanı sikeyim orospu çocuğu
  • allah ağzınıza kuvvet versin gençler, ana avrat düz gidin de, ben bir şey sorup çıkacağım:

    kaç gündür papağanların ne kadar hassas hayvanlar olduklarını okuyorum. yer değiştirince küserler, yemini değiştirirsen strese girerler, vs... hepsine inanıyorum da. yalnız madem durum bu, böyle bir hayvanın her önüne gelene satılması saçmalığın daniskası değil mi?

    akıl hastalarını filan bırak, senin benim de gidip alamamam lazım, bir ehliyeti olması lazım bu işin.

    demin twitterdan bir arkadaş "aslında kanatlı hayvanların satışı tümden yasak ama herkes göz yumuyor" dedi. bu bile inanılmaz aslında, kendimi bildim bileli her yerde açıkta kanarya, muhabbet kuşu vs satarlar. lakin benim düşüncem kedi köpeği bile kapsıyor: her şeyin bir sertifikası var, arabanın ehliyeti, silahın ruhsatı var ama gayet zeki ve bilinç sahibi hayvanların tüm sorumluluğunu teslim almanın bir izni yok.

    ***

    diyeceksiniz ki "çocuk sahibi olmanın bile ruhsatı yok, bunun mu olsun?".

    evet ama o işi pratikte uygulayabilmek için gereken rejim, gayet totaliter olmalı. yani başka konularda da baskıcı olacaklar, kaçarı yok, birey-devlet ilişkisini altüst olacak. hayvanlara uygulanması içinse o kadar derin felsefi tartışmalara, siyasi devrimlere gerek yok, her rejim bu uygulamayı oturtabilir.

    böyle şeylerin olmasını gerçekçi biçimde beklemiyorum elbette ama şu konunun, en sakin dönemlerde dahi, gündeme hiç gelmemesine samimiyetle şaşırıyorum.
  • daha bu sabah sultan papağanım öldü. sabahtan beri eşim ve ben mal gibi geziyoruz. eşim hamile ve ağlamaktan cidden perişan hale geldi. şimdi bir yanda papağanı için acı çeken bizler bir yanda eziyet eden orospu evlatları.
  • (bkz: murat özdemir'in kuşa işkence yapması/#84559941)
    hepimiz suçlu filan değiliz, suçu geniş bir alana yayarak kendi payınızı küçültmeyin. suçlular belli.
    acun ve idiot türk milletinin aşkının ilk ölümlü sonucu bu hayvanın vefatı oldu. devamı gelecek, bu amansız aşk bir gün bir başka hayvanın, sonra bir insanın da başını yiyecek. gözyaşlarınızı idareli kullanın.
  • daha korkutucu olan bu adamin bir kedi ve bir köpeği olması. onların da elinden alınması lazım komşulari kedisini patisinde sigarayla söndürme izleri görmüş . çok acı...

    edit: kedinin de elinden alındığı söyleniyor
  • hayvancağızı bir şerefsizin elinden aldınız bu sefer de siz mi öldürdünüz!

    en son hayvan yemek yiyordu lan!

    ne ara öldü...

    edit: veterinerler soruşturulmalı!
  • kadere inanır mısınız?

    tropik ormanda papağan olduğunuzu düşünün, avcının biri yüzlerce kuşun içinde sizi yakalıyor ve kuşçunun birine satıyor. siz de o kuşçunun kafesinde artık satılmayı bekliyorsunuz. beklerken içeriye çok temiz, iyi kalpli bir aile babası geliyor. size değer verecek, omzuna konup size çekirdekler yedirecek iyi bir adam geliyor, ona gitmek istiyorsunuz, hissediyorsunuz adamın iyi olduğunu. kafesinizde dört dönüyorsunuz. sizi soğuk odalarda bile bırakmayacağını, sırf sizin için kış günü bile petekleri açık tutacağını anlıyorsunuz. tünekte sağa sola dönüp duruyorsunuz . kuvvetli altıncı hissiniz.

    kader bu ya, adama pahalı geliyorsunuz ve yine çeşit çeşit kuşların arasında kafanız şişene kadar alıcı beklemeye devam ediyorsunuz. derken bir kadın daha içeriye giriyor, yanında küçük bir çocuğu var. tam karşınızda çocuk. hey hey diye ötüp bağırıyorsunuz, ''çocuk bak bana, kurtar beni buradan'' diyorsunuz ama insan gibi konuşmayı bilmediğinizden bu kuş dilinizi kimse anlamıyor. zaten kadın da papağan için değil, muhabbet kuşu için gelmiş, alıp muhabbeti gidiyor.

    kader işte, oysa o insanlar da iyiydi...

    sonra kel bir adam giriyor içeriye. adı murat özdemir onu görüyorsunuz. içiniz birden sıkılıyor. kötü bir enerji var içeride. adam size bakıyor. siz tüneğin ucuna doğru kaçıyorsunuz. naber lan diyor, konuşuyo mu bu diye kuşçuya sizi soruyor. ahaha diye kafesin arasından parmağını size uzatıyor. ısırmaya çalışıyorsunuz adamı. gitse de kurtulsam diyorsunuz ama kader bu ya, '' sar bunu abi ehehe'' diye espri yaparak sizi kuşçudan satın alıyor.

    artık onun evinde, onunla yaşamaya mahkumsunuz. adınızı da bahtiyar koyuyor. mesut bahtiyar.

    günler günleri kovalıyor, halen insan gibi konuşmuyorsunuz diye size eziyet etmeye başlıyor. tuttuğu takımı söylemiyorsunuz diye tüyünüzü yoluyor, hoş geldin demediğiniz için boğazınızı sıkıyor. yem vermiyor, susuz bırakıyor. sadece çığlık atıyorsunuz, kaderinize isyan edip sadece bağırıyorsunuz.

    sonra kaderiniz birden değişiyor, sahibiniz ilk kez bir tv programına katılıyor, bu fırsatı değerlendiriyorsunuz ve işkence gördüğünüzü başta onur büyüktopçu olmak üzere tüm türkiye'ye aylar önce şu video ile ispat ediyorsunuz. sahibiniz yanınıza gelince çığlık çığlığa bağırıyorsunuz video

    ama kaderiniz bu ya, hiçbir insan aylar önce verdiğiniz bu mesajı anlamıyor. siz yine kafesin içinde ölümü bekliyorsunuz. adınız mesut, soyadınız bahtiyar.

    sahibiniz de gittikçe kafayı yiyiyor. içip içip size eziyet ederek eğleniyor. hatta sizin boynunuza ip bağlayıp '' bir gün acun baba demeyi öğrenecek, acun imparator, sultan süleyman kim lan '' diye videonuzu paylaşıyor

    arka planda çığlık çığlığa bağırıyorsunuz. bu nasıl bir kaderdir diyorsunuz, oysa aylar önce anne ve babanızla ormanda özgürce uçuyordunuz.

    sahibiniz tarafından günlerce işkence görmeye devam ediyorsunuz. küçücük boynunuzu elleriyle sıkıp '' acun baba de lan, acun baba de'' diyerek yine size çeşitli işkenceler çektiriyor.
    video

    ama işte konuşamıyorsunuz ki, belki söylesiniz kurtulacaksınız ama ağzınızdan o kelimeler bir türlü dökülmüyor. çığlık çığlığa ağlıyorsunuz. avazınız çıktığı kadar haykırıyorsunuz...

    sonra kaderiniz gülüyor size ve bu görüntülerin hepsi başta ekşi sözlük olmak üzere sosyal medyalarda paylaşılıyor. tüm türkiye size acıyor ve sahibinize lanetler yağdırıyor. sahibiniz de aynı gece tutuklanıyor

    artık veteriner kontrolündesiniz. kurtuldunuz o psikopat adamdan ama yine de çok korkuyorsunuz. bacağınız çıkmış, vücudunuzda darbeler nedeniyle kızarıklar olmuş. kalbiniz panik halinde atıyor ve yarın ki ameliyatı bekliyorsunuz. doktorunuz da o ara sizi besliyor

    ve yarın oluyor.

    ölüyorsunuz güzel kuş. böyle pat diye öldüğünüz söyleniyor. belki veteriner hatası, belki değil ama ölüyorsunuz. yine sosyal medyalarda haberleriniz yapılıyor '' murat özdemir'in papağanı öldü'' deniliyor. ne de güzel söyleniyor.

    kadere diyorum, inanır mısınız?

    bu sefer hiç çığlık atmıyorsunuz. susuyorsunuz, konuşmuyor ve bu insanoğlundan ilelebet kurtuluyorsunuz. beyaz bulutlara doyasıya kanat çırpıyorsunuz.

    adınız mesut. soyadınız bahtiyar.
  • tam da rahat etmişti gariban, üzüldük
hesabın var mı? giriş yap