• bir gün okuldan geldim makarna yapmak için dolabı açtım yarım paket spagetti ile karşılaştım. buraya kadar her şey normal. fakat karşılaştığım yarım paket spagetti ev arkadaşım tarafından tam ortadan kırılarak yarısı tüketilmişti. söyleyeceklerim bu kadar kısa ve dumur.
  • bir gün büyük bir psikolojik vaka olan ev arkadaşım yemek yapıyor. daha doğrusu yaptığını sanıyor. margarini bol atınca güya yemek iyi yapılıyor çünkü. parmaklarını yiyorsun.

    peki sanıyor diyorum, niye? makarnayı daha haşlarken dibini tutturmayı başarabilmiş birisi çünkü. ocağın altını hangi tarafa döndürürsek ocak ona göre kısılır veya açılır, daha hâlâ onu karıştıran birisi çünkü. halbuki o haliyle insan yemek mi yapar lan?! biz de az suçlu değiliz. bu potansiyel zanlıya göz yumuyoruz arkadaş.

    efenim, konumuza girmeden size o dönem hakkında kısa bir bilgi de vereyim her zamanki gibi. o sıralar ortalık bayağı karışık. üzerime fazlaca gelinmiş. sinirlerimle oynanmış, bir adamın egosu yüzünden haksızca dışlanmışım. üstüne utanmadan bir de ev arkadaşlarımdan mütevellit evime geliyor. sesimi çıkarmıyorum da insanlığa saygımdan. yiyor, içiyor, sıçıyor. kahrını ben çekiyorum. fatura bile bu salak yüzünden fazla geliyor. her şey allak bullak. insanlar yüzsüz. ciddi anlamda yüzsüz.

    ama ben susuyorum. sabrediyorum. zaten bugünlerde pamuk gibi adam oldum artık birkaç olay daha yaşanınca. neyse, siz o dönemin durumunu az çok anladınız. kafanızda canlansın diye anlattım.

    efenim, o aralar psikolojik bir vaka olan üçüncü ev arkadaşımızın da bana karşı götü iyice kalkmıştı. dediğim gibi, günlerden bir gün yine bol margarinli yemek yapıyordu. bulyon mu sarmısak mı ne ezecekti. daha önce de yapmıştı aptal herif. bunu da benim memleketten getirdiğim tahta yemek kaşığıyla yapmış ve ezeceği şeye tahta kaşıkla güya ezeceğim diye vurduğu için kaşığı uzunlamasına olacak şekilde ortadan ikiye kırmayı başarmıştı. bununla birlikte memleketteki evimden cezve getirmiştim bir de. 25 senelik, rahat. öğrenci evine getirilmez değil mi böyle şeyler? ben getiririm ama. değerini bilirim çünkü. kırılmaz ve zarar görmez bendeki bir şey kolay kolay. psikolojik vakaların insafına kalırlar orası ayrı. ancak ben gözüm gibi bakarım o eski şeylere. her bir zerresinde yaşam, anılar ve ailem var çünkü. tahta kaşık da duruyor zaten hâlâ.

    tekrardan neyse efenim. bu aptal yine bir şeyler ezmeye başladı ama bu sefer cezveyle ezmeye başladı. vuruyor da vuruyor, vuruyor da vuruyor. nasıl da inatçı ama. biz de olaydan habersiz sigara içip konuşuyoruz diğer ev arkadaşımla. sonra birden taaaak! sapı kırılmış ve elinde kalmış cezve. kanka napıyorsun ya dikkat etsene diyorum. ne yapayım diyor. az buçuk ciddileştim ama sert değilim tabii. insanca derdimi anlatmaya başladım. yahu kardeşim memleketten getirdim ben onu, 25 senelik cezveydi diyorum. hafif atarlı, hafif de dalga geçerek banane daha sağlamını alsalarmış annen baban demez mi.... sabrettim arkadaşlar. siker misin sabaha mı bırakırsın derler ya. sabrettim ben. sonra bir gün başka sebeplerden sıçtım ağzına tabii, o başka konu.
  • final zamanı evde elektrik kaçağından dolayı çıkan yangın sebebiyle aranan itfaiyenin yangın söndükten sonra gelmesi yetmezmiş gibi konu komşunun olayı öğrenip direkt evlerine çekilmesi harika bir anıdır.
    her şeyi geçtim muhafazakar olarak geçinen bir şehrin ramazan ayında gerçekleşen bu olayda sahura yakın olmasına rağmen hiçkimse bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını sormadı ve biz o gece elektrik ve doğal olarak doğalgaz kapalı bir şekilde uyuduk (sayılır). yangın çıktığı için de evdeki is, koku ve duman gitsin diye pencereleri açık bırakmak zorundaydık.
    insan kötü olur da bu kadar çok insan aynı anda nasıl kötü olur hayretinden hala kurtulamıyorum.

    edit:imla
  • eski binalarda topraklama sıkıntıları olduğundan duş alırken elektrik çarpması.
  • 2 erkek 3 kız ve bir öğrenci evi, azda para adlı hikayemiz.

    olay dün gece oldu, arkadaşım part time çalıştığım dükkana gelip "akşam napsak yia" ile cümleye giriş yaptığı gibi şarap ve monopoly ile cümlesini bitirmişti. bütün gecenin planı hazırdı. fakat eksik bir şeyler vardı, evet para. 3 tane 1.5 lt şarap alacak paramız vardı anca. aldık şarabı eve doğru yürüyoruz, yolumuz uzun. yol boyunca muhabbet ettik.

    eve vardık kızlar masayı hazırlamakla meşgul, biz iki fakir eril kişisi iddiaa ile parayı bulmanın peşinde deli gibi maç arıyoruz. meze yok vs diye akıllı arkadaş bulgur pilavı yapmış bu arada. dolapta ki tavuğu kızartmışlar. kısa bir sigara almaya benzinliğe kim gidecek kavgasından sonra halledildi.

    oturduk yedik içtik, kırıldık hafiften. sıra hovardalığa geldi. iki erkek kişisi (bkz: biri benim) (bkz: diğeri k kişisi) başladı oynamaya. uzunca bir balkondayız, duvarları pek kısa. oynayacak yer çok. kızlarda bize gülüyorlar o sıra. balkon kapısının sinekliği kapalı durmuyordu pek, k kişisinin arkası dönük olduğu sıra buna çarpıyor sineklik. k kişisi sinekliğe vurduğu gibi sineklik sekip tekrar çarpıyor k kişisine. "senin anansını sikerim" diye bir cümle duydum, k kişisi sinekliğe döner tekme atmak üzereyken gördüm. attı da, ama ayakta duramadı. kısa balkon duvarının üzerinden aşağı düştü. (bkz: ev 5. katta) kızların kahkahaları kesildi, hepsiyle kısa bir süre göz göze geldikten sonra bir sessizlik oluştu. kafamı uzatıp bir baktım yaklaşık 2-3 metre kadar aşağıda k kişisini gördüm. apartmanlar bitişik nizammış. biz çatı katında olduğumuz için 2-3 metre kadar düşmüş. balkona düştüğü için ev sahiplerini biraz rahatsız ettikten sonra k kişisini ordan kucağımda taşıyıp çıkarmıştım, piçin bir boku yokmuş oysa ki. geceye kaldığımız yerden devam ettik.
  • 4. sınıfta mezun olacak bilgisayar öğretmenliği okuyan ev arkadaşının ortak kullanılan bilgisayara oturum açma şifresi koyması sonucu derslere düzenli gitmeyen ve okulu uzatmış 5. yılında 2. sınıf bir işletme öğrencisinin buna mukabil bios şifresi koyarak ona ders vermeye çalışması ve bunu gururuna yediremeyen bilgisayar öğretmenliğinden mezun olacak arkadaşın saatlerce uğraşarak okulda açılış diski falan hazırlayıp bios şifresini kıramaması. halbuki yapması gereken kasadan bios pilini çıkarıp 10 dk. bekleyip tekrar takmak idi.
  • adı uğur olan arkadaşımın arkadaşı biriyle tanıştık. uğur eski kuyumcu ve müteahhit ama alkolden pavyondan 2 apartman ve kuyumcu dükkanını yemiş. şimdi sürünüyor. kafa adamdı allah var.
    birgün uğur beni aradı. ala kafam bozuk geleyim mi sende kalsam olur mu dedi. olur gel abi dedim.
    elinde 2 tane battal boy pazar torbasıyla geldi. yemek falan getirdi zannettim sevindim. meğer içeriz diye 10ar tane bira getirmiş. ben zaten bira sevmem. neyse 1 saat falan oturduk ben 1 tane içtim. o 4 tane devirdi. telefon geldi. 1 saate gelirim dedi gitti.
    1 saat sonra yine battal boy bi torbayla geldi. bu sefer de 10 tane bira almış. dolabı açtı. "e amk sen ne içtin duruyor malzeme ben bitirdin zannettim de aldım!" dedi. dolapta 25 tane bira var. o ara dershaneden arkadaşlar aradı. biz geliyoruz diye. uğur dershaneden arkadaşın arkadaşı. gelin dedim uğur da var.
    meğer uğur o bir saatte bunların yanına gitmiş. gelin alanın keyfi yok adam bi bira içemedi demiş.
    neyse bizim ekip geldi.2 tane 100lük rakı, 20 tane bira. 5 6 çeşit meze de yanlarında.
    caner dedi gurban olduğum tadın yokmuş ondan geldik. (caner neşet ertaş hastası. aynı memleketten olduğu için konuşmasını taklit ederdi)
    sonra derdimin olmadığını anlatmaya çalıştım. ama yok adamlar anlamıyor.
    1 saat oturduk öyle. neyse kapı çaldı. caner açtı kapıyı.
    saz ekibi getirmiş. bir de çiğ köfteci.
    biri çiğ köfte yapar. 2 kişi aşık atışması yapıyor. ben dumur haldeyim. kafam da gitti biraz. sonra bana sen de söyle hadi dedi. adam gitti bilmediğim bir türküye girdi sazla. baktım baktım. izmir'in kavaklarını söylemeye başladım. nedense söylerken efkar sardı beni. 5 aydır eve gitmiyordum. bitirdim ben. sazcı birisi dedi. hoca memleletini özlediysen biz gönderelim seni. öğrencisin sonuçta. sbi yok falan diyorum ama sallayan yok. bizim caner, muhasebeci abi ve adını unuttuğum sazcı kayboldu bi ara ortadan. bu arada ertesi gün dersane tatil, okulda da dersim yok.
    geri geldi canerler. hadi kalkın gidiyoruz. dediler. ben noldu demeye kalmadan bindik arabaya 4 kişi. (totalde 9 kişiydik 5 kişi gelmedi)
    dedim nereye gidiyoruz. ses yok. en son polatlıya geldik. caner dedi. gardaşım izmir'e gidiyoruz. anayla babanın elini öpüp geri gelcez" abi şaka mı yapıyorsunuz diyorum. yok adamlar ciddi. bu arada saat gece 3 falan. abi ne gerek var deli misiniz diyorum. sallayan yok.
    neyse yolda arabayı dönüşümlü kullandılar.saat 9 gibi izmir'e geldik. eve çıktık. caner, x abi ve kantinci. (isim spesifik olay isim vermeyeyim) kapıyı çaldık babam açtı. adam salak oldu. tansiyon hastası zaten. annemi çağırdı. çığlıklar kıyamet gibi. annem hemen kahvaltı hazırlamaya başladı. hepsini çok severdi annemler. caner "gurban olduğum anam yorma kendini. ala sizi özlemiş ondan geldik. zaten yol uzun. bir iki saat oturup gideriz." dedi.
    neyse oturduk kahvaltı yaptık. annem babam ağlıyor. caner de hisli adam onun da gözleri doldu. ben de ağlamaklıyım. hala rüyada mıyım diyorum.
    neyse öğlen 1 gibi çıktık yola. evden 2 koli erzak koydular. gidiyoruz.
    muhasebeci dedi ki. ya hazır buraya kadar geldik bi de istanbul'a mı gitsek? ben yok artık dedim istanbul ne alaka? ama tek anormal benmişim ortamda.
    gittik amk. ordan istanbul'a gittik. çiğ köfte alıp ankaraya döndük. sabah saat 7de vardık. 8de derse gireceğiz. patronu aradı muhasebeci. beyler üçümüz de izinliyiz. dedi. kantinci boynu bükük halde dersaneye gitti.
    meğer olayı caner, muhasebeci ve patron organize etmiş. beni mutlu etmek istemişler.
  • eve girildiğinde ortalığı derli toplu tertemiz, bulaşıkları yıkanmış olarak bulmak.
  • üst katta - dikkat üst kat dedim - oturan emekli asker olduğunu duyduğum amcanın benim banyoya su sızıyor sizden olmalı demesi ve mülayim yüzüme güvenip, getirttiği ustaya benim fayansları paramparça ettirip bir şey bulamaması sanırım iyi bir örnek. salak gibi usta masrafına ortak olmayı da teklif ettim hatta robdöşambrlı amcama da büyüklük edip reddetti.
  • hasta olup ateşler içinde don atlet yatılır. gece 3 de mutfağa su içmeye gidilir. henüz o gün taşınmış yeni ev arkadaşının hiç tanımadığın erkek arkadaşıyla mutfakta karşılaşılır. 10 saniye aptal aptal bakışılır. uyku sersemliği ve hastalığın verdiği algı kapanıklığıyla adamın hırsız olduğuna karar verilir ve ortalık ayağa kaldırılır. henüz o gün taşınmış yeni ev arkadaşının
    - ne yapıyorsun? git üzerine bir şey giy. o benim erkek arkadaşım.
    uyarısından sonra yarı çıplak olduğu hatırlanır ve yerin dibine girilir.
    sonrası kavga gürültü...
    henüz o gün taşınmış yeni ev arkadaşının sabah olmasıyla beraber tekrar başka bir yere taşınmasıyla olay son bulur.
hesabın var mı? giriş yap