• birleşik krallıkta yaşadığını belirtme nesnesidir.

    yurtdışında aklıma düştü dedirtmez. birleşik krallıkta yok denilir.

    güzel ayrandır.
  • madem gündem oldu, size ayran'ın tadını ve damak zevkimizi katleden firmayı açıklayayım.

    90'larda çocuk olanlar hatırlayacaktır, günlük süte çok kolay ulaşılabildiği için market sütlerine çok talep olmazdı. sokak sokak gezen veya evinden satış yapan sütçüler vardı. 2.5lt kola şişelerinde alındıktan sonra kaynatılır, bir kısmıyla da yoğurt yapılırdı. o yoğurtla da ayran.

    sonra bir anda bakkal ve marketlerde depozitolu günlük şişe sütler yer almaya başladı. kokmayan, tadı lezzetli 2 günlük pastorize edilmiş sütler çok rağbet gördü. koku ve lezzet detayı garip gelebilir fakat nesquik diye bir gerçek var mesela, hedef kitlesi tamamen süt içmek istemeyen çocuklar olan bir ürün.

    tek sorun bu pastorize sütlerle yoğurt yapılamıyor olmasıydı, diğer yandan içim bakımından çiğ sütü piyasadan silmesi çok hızlı oldu. ve çiğ sütler sadece yoğurt için talep edilmeye başlandı.

    90'ların ortalarında hazır ayran çıktığında bana aşırı mantıksız gelmişti. 3 saniyede yapılabilen bir şeye kim para verir diye düşünüyordum. dolaptaki soğuk suyla ayran yapıp denize giderken yanımızda götürürdük mesela biz. ve agresif reklam kampanyalarına rağmen (sütaş ayran şık şık şık şık) çok ilgi görmedi hazır ayran ilk başta. kantin ve fast food işletmeleriyle sınırlı kaldı. diğer yandan yemek sektörü halen açık ayran yapıyordu.

    ama işlenen hijyen algısıyla bu durum bir anda değişti. bugün “açık ayran var mı?” soruları o zaman “kapalı ayran var mı?” şeklindeydi ve bir süre sonra her işletme kapalı ayrana döndü.

    ve bu hızlı dönüşüm bir sorun yarattı. günlük sütün talep miktarı belirli ve dağıtımı bir şekilde yapılıyor. ama 250ml olarak pazarlanan ve 4 günlük tüketim ömrü olan ayran her işletmede tercih edilmeye başlanınca tedarik zinciri yetişemedi ilk başlarda. ben pizzacıda çalışıyordum o yıllarda, araç haftada iki sefer gelirdi ama 4 günlük tüketim ömrü yine de yetersizdi. bozulup elimizde kalmasın diye az alırdık ve dağıtım olacağı gün elimizde ayran kalmamış olurdu. bu durum marketler için daha büyük sorundu. bu yüzden zinciri biraz rahatlatmak için önce 1 haftaya, sonrasında da 14 güne çıkardılar raf ömrünü.

    raf ömrü 14 güne çıktığında rüya gibi gelmişti bize. ayran tedariğindeki tüm sorunlarımız bir anda çözüldü çünkü. 10 gün yetecek kadar alıp, haftaya tekrar geldiğinde elinde kalana göre yeniden alabiliyorsun. 1 hafta daha zarfın var sonuçta. ne müşteriye ayran kalmadı diyorsun ne de elinde kalmasından korkuyorsun.

    ve işte işler böyle devam ederken, yanlış hatırlamıyorsam 98 ya da 99'da 3 aylık raf ömürlü ayranlarıyla, rakiplerinden çok düşük fiyata yörsan girdi piyasaya. ve çok kısa sürede tüm işletme ve marketleri ele geçirince tüm rakipleri de ona ayak uydurmak zorunda kaldı. uzun raf ömrü stok maliyetini arttırken üretim ve dağıtım maliyetini ciddi derecede düşürüyordu çünkü. o günün deyimiyle “ilaçsız” ayranın rekabet edebilmesi mümkün değildi. ve 99-2000, kendi adıma lezzetli ayran içtiğim son yıl oldu.

    evet her gittiği yerde açık ayran soran sevgili ayran sever dostlarım, damak zevkimizin katili ve bugün özerhisar'ı konuşmamızın başlıca sebebi yörsan'dan başkası değil. yıllardır içimde öfkeydi, rahatladım bir nebze.
  • birleşik arap emirliklerinde olmayandır.

    birleşik demiş miydim.

    edit: lan kenafirler, ne ara bu kadar favladınız :))
  • amerika birleşik devletlerinde arayıp da bulamadığımdır.

    birleşik amerikada bile yok.
  • açılın ayrancı geldi. sevgili dostlar , sevgili romalılar , sene 1980-1990 arasında küçükçekmece sahil boyunca ( menekşe florya kumsal) 3 tekerlekli, üstünde yayık takılı bir ayran arabasından (kenarında hayat ayran tabelası vardı) yayık ayranı içtiyseniz o arabayı iten aslan gibi yakışıklı bey benim babamdı.
    dolayısıyla ben ayranla beslenerek büyümüş bir bireyim ve yıllardır asla hazır ayran içemedim satılanlar saçmasapan tuzlu süt krema gibi tuhaf şeyler .evde yapılan ayran da her yoğurtla güzel olmuyor çünkü yoğurtların tadı da bir değişik yoğurt tadı olmayan yoğurt dolu ortalık.
    ama bu ayran nasıl bir ayransa , şişeyi ağzıma dayayıp yudumladığım anda 3 yaşımda annemin diktiği bikiniyle elimde simit kumun üstünde oturuyorum , babam yayığın musluğundan demir maşrapaya ayran doldurup al meleğim diye bana uzatıyor . içerken ciğerimin ruhumun temizlendiğini hissediyorum öyle bir ayran annemin çocukken iç iç için temizlensin demesi gibi bi his
    ayran budur böyle bir şeydir. ayran zannederek içtiklerinizi seviyor dahi olsanız gerçekte ayran nasıl bişey öğrenmek için özerhisarı bi için .
  • sözlükte en çok övülen iki itemden biridir, diğeri icin: (bkz: keanu reeves)
  • balkeste büyük bir keyifle yudumladığım günleri anımsatmanız şart mıydı?

    kıvamlı, ekşi, tuzlu muhteşem ayran. ankara'da tesadüfen bir mekanda denk geldiğimde çok mutlu olmuştum. en son kızımın bir arkadaşı kmlerce mesafe var demedi, yolladı. son iki yıldır uzaktan seviyorum. yanında da kuzu kokoreç olacak. sabah sabah zalımsın sözlük.
  • içtikten sonra insanı susatan tek içecek, hadi biraz daraltalım, ayran olabilir.
    ben ki tuz tüketen bi insanım. bu ayranı içince kaya tuzu yalamış gibi hissediyorum kendimi. üreticilerinin vatandaşın böbrekleriyle bi alıp veremediği var muhtemelen.

    başınız saolsun abi bi yakınınızı böbrekten kaybettiniz galiba, ama nolur halkın sağlığıyla bu şekilde oynamayın.
  • marketlerde satılan fabrikasyon ayranlardan biri hakkında yorum yapılan başlığa gelip çok spesifik bir bölgedeki özel üretim ayranı övüyor adam. sen de gelip dırmancılar'daki ayranı içmedin kardeş, hayatında ayran içmiş sayılmazsın mı diyelim..
    tanım: markette satılan fabrikasyon ayranların bence en iyisi.
  • hafif ekşimiş yoğut ile yapılmış ayran gibi bir tadı var. ben çok seviyorum bu tadı.
hesabın var mı? giriş yap