• sürücü : (değişik 17/10/1996-4199/1 md.) karayolunda, motorlu veya motorsuz bir aracı
    veya taşıtı sevk ve idare eden kişidir.
    şoför : (ek: 17/10/1996-4199/1 md.) karayolunda, ticari olarak tescil edilmiş bir motorlu
    taşıtı süren kişidir.
  • hülya koçyiğit ve orhan gencebay’ın baş rollerini oynadığı, kimse kusura bakmasın ama olayların akışı ve gelişmeleriyle türk sinema tarihinin en abuk ve sabuk filmlerinden biri (imiş meğer).

    trt türk’te gece gece denk gelince, bu da neymiş diye seyretmiş olduk. yeşil çam’dan pekçok ismin emeği var tabii bu yapımda.

    emeklerine saygı duyuyorum ama bugünden bakınca onların da aynen bana katıldıklarına eminim. :))
  • “ her devrin ve yaşayışın kendisine göre bir tasarrufu vardır ki, bütün bir zihniyeti ve inkarı güç realiteleri ifade eder. şoför kelimesi bunların şüphesiz en medenisi, en latifi, en iyisi ve en cemiyetlisidir. iki dudağın arasında bir öpüş taklidine benzeyen ve ilk hecede havaya bıraktığını ikinci hecede adeta geriye alan bu kelimenin türkçe'nin en mühim kazançlarından biri olduğuna bilmem dikkat ettiniz mi? hangi şiveden söylenirse söylensin o daima manalıdır.”

    (bkz: saatleri ayarlama enstitüsü)

    (bkz: ahmet hamdi tanpınar)
  • keçinin sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş, sözünün bende karşılığını bulduğu araç yöneticisi. ben de artık onlardan biriyim...
  • önemli ve belki meşhur olacak bir meslektir.
    seçimler yaklaşıyor, onlarca araç , onlarca yol var gidilecek.
  • yukarıda da bir kaç kişi bu kelimenin kökenini nerden geldiğini yazmış, fakat bende bir iki bir şey karalamak istiyorum.

    şoför fransıza bir kelime. dilimize fransızca'dan gelmiş. fransızca orijinali ise "chauffeur". anlamı ısı/ısıtan demek.
    bilirsiniz eski lokomotifler ve gemiler buharla çalışırdı. lokomotifin hareket etmesi için bir görevli ateşe kömür atardı, böylece buhar oluşur ve lokomotifi hareket ettirirdi. işte kömürü atan bu görevliye "chauffeur" yani şoför denirdi. yani ısıtıcı.

    peki nasıl oldu da lokomotif şoförü araba şoförü oldu?
    1800'lü yıllar ilk arabaların ortaya çıktığı dönemlerdir. henüz bir araba sanayiden bahsetmek bile oldukça zordur çünkü çalışmalar bireysel uğraşlar ile yapılıyordu. araba sektörünün emeklemeye başladığı bir zaman.
    o zamanlar arabalar iki türlü yapılıyordu. benzinle ve buharla. işte bu buhar arabası ile uğraşan fransız sanayici leon serpollet petrolle ısıtılan bir kazan icat etmişti. bu kazanın içindeki su, dar tüplerde hızlıca dolaşarak buhara dönüşüyordu.
    eee doğal olarak arabanın sürücüsü artık bir şofördü yani ısıtıcı. böylece bu kelime artık yanlış bir anlamda kullanılacaktı.

    leon serpollet: 1858 ile 1907 yılları arasında yaşamış bir fransız sanayici. bir demircinin oğlu idi.
  • şoförlük dünyanın en mucizevi yeteneğidir.
    özellikle istanbul'da.
    trafikle başa çıkmak,
    korna ve magandalarla basacikabilmek; sinir hakimyetini koruyabilmek,
    aracın kontrolünü sağlamak,
    sağdan soldan fırlayan yayalar ve motorlara karşı kontrolü kaybetmemek,
    yağmur varsa ya da çok güneşli bir günde direksiyon hakimiyetini sağlamak,
    saçma ve mantıklı eds, ışık, hız sınırı vb kurallara uyabilmek,
    tabelaları ya da navigasyonu takip edebilmek,
    bravo tebrikler.
    ayakta alkışlıyorum.
  • .
    her devrin ve yaşayışın kendisine göre bir insan tasarrufu vardır ki, bütün bir zihniyeti ve inkârı güç realiteleri ifade eder. şoför kelimesi bunların şüphesiz en medenisi, en latifi, en iyisi ve en cemiyetlisidir. iki dudağın arasında bir öpüş taklidine benzeyen ve ilk hecede havaya bıraktığını ikinci hecede âdeta geri alan bu kelimenin türkçe'nin en mühim kazançlarından bir olduğuna bilmem dikkat ettiniz mi? hangi şiveden söylenirse söylensin o daima mânalıdır. *
  • türkçesi dizginci olan sözcük
    altay türklerince yaygın olarak kullanılır
    dizgin dizginlemek dizginci
hesabın var mı? giriş yap