• tam nasıl tarif edeceğimi de bilemiyorum ama sanki aniden soğuk suya giren nırmal boyuttaki bir çükün küçülüp büzüşmesi gibi ruhum da içine kaçıp büzüşmüş gibi. almanlar bu duygu durumuna da bir kelime bulmuşlardır da belki ben bilmiyorumdur.
    geistesverschrumpfung gibi bir kelime mesela.
  • - " şu hayatta güvenebileceğim herhangi bir şey yok mu? " diye sordu adam.
    - " var." diye cevap verdi bilge. " mutsuzluk var güvenebileceğin. o seni asla yalnız bırakmaz. "
  • bazı günleri kimsenin ağzını burnunu ya da kalbini kırmadan tamamlayabildiğimiz için verilen bi ödül falan olmalı bence. ben bunu bedavaya daha fazla yapabileceğimi sanmıyorum.
  • günlerdir süleyman soylu'nun deli dürtmüş gibi ohh'ladığı video'suna gülüyorum. kahkahalarla... ağlayarak... video'yu telefonuma kaydettim, yetmedi unutmayayım diye mail'le kendime yolladım, takoz bilgisayarıma indirdim. sexsi fotoğraflar atan herifçiye "ohhhh (bunu süleyman soylu sesiyle oku lütfen" yazdım. günlerdir ohhh diye bağırıyorum, allah'ım bu da oluyor, en sonunda sıyırıyorum galiba.

    ohhhhhhhhh.
    bıkana ya da birinden dayak yiyene kadar taklidini yapıcam, olmayacak böyle.
  • içinde biriken yağmura izin vermiş ve kendini usulca bırakmış bir ruh hali; yavaşça aralıyor bulutları, güneşi görebilme umuduyla ruhunu gökkuşağının renklerine asıyor. gecelerden; -biraz daha az- karanlık, gündüzlerden ise biraz daha aydınlık olmasını diliyor. ama bulutlar karanlığını içime yerleştirmesin kafi, çünkü gökyüzünün bitmek tükenmek bilmeyen soğuk ve karanlık olayları, sadece bir manzara gibi izlendiği zaman güzel, kalbimize çöküvermesine asla izin vermeden.
  • incecik bi iğnenin deliğinden incecik bir iplik geçirmeye çalışıyorum gibi. desenli bi halının üstünde. gözlerim iğneyi de ipi de çift görüyor, arka fon zihnimi bulandırıyor. ezbere bi işgüzarlıkla nicedir cebelleşiyorum ama gördüğüm hangi ip hangi iğne gerçek bilmiyorum, gerçeği gerçeğine belki kim bilir kaç kez geçirdim de holoyu holoya geçirmek için bilmeden geri çıkardım, onu da bilmiyorum. merak da etmiyorum bi de. artık. o kadar uzun zamandır uğraşıyorum ki, ipliği iğneye geçirip ne yapacaktım o bile yitmiş.

    en çok yalnızlara deli gömleği giydiriyorlar, akıllılara sarılacak bi başkası hep var çünkü.
  • musmutlu. iyi ki doğmuşum, canım ben <3
  • içimde umuda dair kalan son bir iki kırıntıyı da tükettim..
  • “bir ümidim yok. bu sondu. artık hiçbir şeyin değişmesine imkan yok, lüzum da yok.”

    aşağı yukarı bu şekilde. bazı cümleler insana çok dokunuyor.
  • kızkardeşim gitti...
    bir süredir yan yanaydık onunla. nikahı salgın sürecinde ertelenince hem ders çalışma konusunda motive olmak hem de beraber vakit geçirmek niyetiyle gelmişti. sonra da onun teşvikiyle taşınma sürecine girdim. çoğu şeyi beraber seçtik, yaptık, yerleştirdik. semt değişmedi fakat sanki evren değişti onun sayesinde. bugün sabah nöbetten çıkıp eve geldiğimde buzluğa koymak için nohut haşlıyordu. öncesinde de domates kesmiş, koymuş kışlık olarak. benim aklıma gelmeyen ya da sonrasında alırım, yaparım dediğim her bi şeyleri almış, yapmış. sonra öğrendim ki, ben dün gece nöbetteyken arkadaşımla dertleşmiş. "griffin'le ilgili tasalandığım tek bir konu kaldı, hayatına iyi bir insan girip ona bu hayatta yol arkadaşlığı yaptığı zaman artık gözüm hiç arkada kalmayacak" demiş. çocuğunu, sevdiği bir insanı koruyup kollayan ve onun için gelecek endişesi taşıyan bir anne gibi. işte içinde öyle bir endişe taşıyor benim için. canım benim. bazen istemeden veya farkında olarak kırıyorum, sert davranıyorum kendimi haklı zannedip. öyle zamanlar için şuan hissettiğim pişmanlığın ve yan yana olduğumuz keyifli vakitlere duyduğum özlemin tarifi yok.

    “sen yoksun,
    yeryüzünün en güzel şehirlerinden biri boşaldı
    içinden elini çektiğin bir eldiven gibi boşaldı.”
hesabın var mı? giriş yap