• super oyun super.. q3'e tercih ederim bin kere..
  • ciddi derecede bagimli hayranlari olan bu serisinin yeni oyunu yakinda cikacak. hatta pre-alpha vaziyette indirebilirsiniz bile.

    isin ilginc yani tamamen ücretsiz olmasi planlanan yeni unreal tournament'da siz de gelistirici olup oyun geliştirme dunyasina kallavi bir adim atabilirsiniz.

    yapmaniz gereken tek sey unreal engine 4 indirip epic games'in sitesindeki tutorial'lar araciligiyla icerik uretmek.

    acikcasi epic games son zamanlarda bayagi bayagi anarsistlige vurdu isi, mulkiyet hirsizliktir diyecekler diye korkuyorum. saka bir yana tamamen unreal engine 4 kullanicilariyla ortaklasa oyun gelistirmeleri cidden harika ve beklenmedik bir manevra oldu. ozellikle marka degeri cok yuksek olan unreal tournament gibi bir urunde.

    buyurun pre-alpha indirme adresi;
    https://www.unrealtournament.com/

    unreal tournament'in gelistirilmesine nasil katilabileceginizin sartlarini ogrenmek icin;
    https://wiki.unrealengine.com/…ry:unreal_tournament

    unreal engine 4'u ucretsiz indirmek icin;
    https://www.unrealengine.com/…at-is-unreal-engine-4
  • art arda frag yapılınca çıkan,gaza getirici "multi kill","ultra kill","momomo..monster kill","godlike","hooolllly shit..shit..shit..shit"* söylemleri, türlü oyunların çeşitli online serverlarında da duyulabilir.
  • efsane oyun. 2004'ü falan saymıyorum tabi, harbi ut, 99'u kastediyorum. şahsen hayatımda oynadığım en zevkli fps'dir galiba. bir kere botları muhteşemdir. insan gibi oynarlar, ne çok hayvani her attığını vuran, ne de mal mal ıskalar yapan. haritaları bir hayli yaratıcı ve zevklidir. o futuristik kuleler, ya da kudretli kaleler, gemiler hem göze hoş gelir hem içinde dolanıp katliam yaratması zevklidir. müzikleri ayrı güzeldir, detayına girmeme gerek bile yok. gazın allahıdır. replikleri, silahları, temposu, skin'leri falan derken.... dediğim gibi en zevkli fps'dir kendisi nazarımda.
  • oyuncular ikiye ayrılır. birinci kadro genelde oyun olsun da ne olursa olsun diyenlerdir. sadece gözlerine hoş gelen, genelde popüler oyunları tercih ederler. ellerine serinin ikinci ya da üçüncü oyunu geçse de dur lan hikayeyi öğreneyim deyip ilk oyuna geri dönmezler. kafaya takmadan oynar geçerler. çok zorlayan yerler olursa da kapatıp bir daha açmazlar. oyunu pc'nin bir köşesinde bırakırlar ve bilgisayarın temizlik zamanı geldiğinde de uçururlar.

    ikinci kadro ise oyunların dibini kazıyan tayfadır. her odayı, her sandığı didik didik arayıp bütün item'leri kullanmaya çalışırlar. en büyük dertleri tip olarak düzgün olan item'ın stat olarak düşük olmasıdır. bu tip oyuncuların en belirgin özelliği de görevi bitirmeden ya da hedef belirledikleri level'a ulaşmadan pc'nin başından kalkmamalarıdır.

    bu ayrım çocuklukta belli olur. özellikle 90 neslinde her evde pc olmadığı için oyunlar ikişer üçer kişi oynanırdı. mesela biz de bu ayin cuma akşamı gerçekleştirilirdi. yan komşunun bilgisayarında benim pc'de çalışmayan unreal tournament ve mortal kombat 4 vardı. okuldan geldikten sonra çanta bir köşeye fırlatılır, yemek alelacele yenir, anne baba televizyon karşısına geçince karambolden faydalanılarak komşuya gidilirdi. ondan sonra gözler kan çanağı olana kadar ver elini unreal.

    ben de ikinci tip oyuncu olduğumu komşunun annesi "oğlum gözlerinizi bozacaksınız." dediğinde anlamıştım. o sıra ehehe bir şey olmaz hem ahmet'in ekranı korumalı (monitörün önüne takılan cam gibi bir şey vardı. ne kadar faydası oldu hala emin değilim) dedim. halbuse uykusuzluktan ve ekranda uçuşan karakterleri takip etmekten o sıra her şeyi bulanık görmeye başlamıştım. ancak hayatım boyunca bu durumdan şikayet etmedim. çünkü seviyorum oyunları.

    unreal'ın tekrar aklıma düşmesi ise 9gag'de efsanevi facing maps haritasıyla ilgili bir post görmemle başladı. o sniper kullanımı, o beyne yenen roketle yerinden sıçrama, o rakibi harita dışına iterek kelek gibi ölmesini sağlama anları gözlerimin önünden film şeridi gibi geçmeye başladı. aynı odada 64 mb ram'li bilgisayarda oyun oynuyormuş gibi oldum. daha sonra ufak bir araştırmayla oyunun steam'de olduğunu keşfettim ve çocukluğumdaki cuma akşamı şenliklerinden birini daha yapmaya karar verdim.

    fiber altyapı sağolsun oyun iki dakikada indi ben de hemen unreal'ın karşısına geçtim. ancak oyuna başladığımda biraz dayak yedim. çünkü hangi silah hangi silaha karşı kullanılır unutmuştum. oyunu biraz oynadıktan sonra eski taktiklerimi hatırladım ve madem hatırladım o zaman anlatayım diye düşündüm. şimdi burada efsanevi oyunumuzdaki silahlar nelerdir, hangi silah nerelerde ve kime karşı kullanılır biraz irdeleyeceğiz. hazırsanız let's go.

    1) enforcer: bu arkadaş oyundaki başlangıç silahımız. genelde rakibi korkutmak için bir iki sıkılır bulunan ilk silahla birlikte de varlığı unutulur. ancak iyi odaklanırsanız size first blood'ı getirebilir. burada önemli olan nokta rakibin yakınına gidip beynine beynine vurmak. çünkü vücudun başka herhangi bir noktasına yapacağınız atış tüf tüf etkisi yapacaktır sadece. first blood'ı alırsanız düşmanın elinde enforcer olacağı için bu silahı da alıp ortamlarda ne bileyim bir lara croft, bir ajan 47, bir max payne edasıyla takılabilirsiniz. ayrıca sağ klikle silahı yan yatırıyoruz. bu modda silah daha hızlı ateş ediyor ama isabet oranınız düşüyor. enforcer zaten rica minnet hasar verdiği için ben bu modu pek kullanmıyorum. onun yerine sol kliğe hızlı basmak suretiyle tuşun canına okumayı tercih ederim.

    enforcer kime karşı iyi derseniz kimseye karşı değil. belki oyun başında sadece bio-rifle bulabilen rakibinizle aranızda mesafe varsa işe yarar. ancak siz o rakibi öldürene kadar beyninize roketi yiyeceğiniz için saltanatınız hayli kısa sürecektir.

    2) bio-rifle: bu silahın çok büyük bir dezavantajı var. o da menzilinin çok kısa olması. zaten tuşa basıp attığınız merminin bombeli gittiğini görünce başınıza gelecekleri az çok kestirebiliyorsunuz. ancak silahın iki adet avantajı var. evet attığınız zehir resmen gitmek istemiyor ama gittiği yerde adeta bir bayram havası oluyor çünkü damage'ı çok yüksek. o yüzden atıyorum elinde minigun olan bir düşmanla karşılaşırsanız kendisini kısa sürede canından bezdirebilirsiniz. silahın ikinci avantajı da attığınız zehirlerin yerde kalması böylece vurulmamak için civelek gibi zigzag çizen rakibinize özellikle dar koridorlarda ecel terleri döktürebilirsiniz.

    peki bio-rifle kimin counter'ı ya da bio-rifle ile nasıl başa çıkacağız? bu silahın kullanımını rakibinizin elindeki silahtan çok haritanın yapısı belirliyor. eğer dar koridorların olduğu bir yoldaysanız ve elinizde flak-cannon, roket ya da ripper gibi bir şey yoksa minigun, shock rifle ya da pulse gun'a karşı kullanabilirsiniz. yine de eğer çok yakın mesafede değilseniz üstteki silahlara karşı da avantaj sağlayamayabilirsiniz. elinde enforcer gezen biri varsa acımayın ama atın zehri eli ayağına dolaşsın.

    3) shock rifle: bu oyunda tüm silahlarda basit bir mantık var. düşmanı vurmak ne kadar zorsa vereceği hasar da o kadar yüksek oluyor. gayet adil bence. shock rifle ile birilerini vurmak da zor. ayrıca silah çok seri değil ve ateş ettikten sonra hemen sol tuşa abanmanız bir fayda getirmiyor. ancak call of'da kar-98 neyse unreal'da shock rifle odur. isabet ettiği düşmanın feleğini şaşırtır. ikincil ateş modunda da elektrik küresi gibi bir şey gönderir. bu küre yavaş hareket etse de eğer rakibin koşu yoluna atmaya alışırsanız ya da havadaki düşmanın düşeceği yere bunlardan gönderirseniz kill'inizi rahat rahat alırsınız.

    peki shock rifle kime karşı etkili? eğer uzakta yakalarsanız flak cannon ve bio-rifle'ı üzersiniz. minigun ve pulse gun ile öldürme süresi uzun olacağı için yapacağınız iki üç zigzag sırasında isabet alabilirseniz onlar da kolay sayılır ancak bu silahlar ile sprey şeklinde ateş edildiği için baya hareketli olmanız lazım. ripper ile dar koridorda karşılaşırsanız öbür tarafla aranızda olan tek şey reflekslerinizdir. ripper taşıyan rakip ateş etmeden kill'i almanız lazım. roket duruma göre; dar koridorda karşılaşırsanız avantaj rokette, geniş bir alanda karşılaşırsanız zigzag atarak roketli elemanı indirebilirsiniz. sniper varsa hiç uğraşmayın zaten o sizi bulur.

    4) pulse gun: oyundaki kolay silahlardan biri. birincil modda taramalı hesabı plasma topları atıyor. ikincil modda ise daha kısa mesafeli ama güçlü bir lazer var. half life'daki elektrik gibi düşünebilirsiniz. silah kolay dedim çünkü rakibiniz ekranda görünüyorsa bir şekilde hasar vermeyi başarıyorsunuz. mesele rakip sizi öldürmeden isabet sağlamak. bunun için de sürekli zigzag atabilirsiniz.

    pulse gun çok hasar vermediği için benim pek tercih ettiğim bir silah değil. ancak eliniz oyuna alışana kadar çile çekmemek için kullanabilirsiniz. ayrıca eğer iki rakip birbirine yakın duruyorsa lazer ile double kill almanız mümkün. bu nedenle tümden görmezden gelmemek lazım.

    5) ripper: oyunun taktiksel olarak en etkili silahlarından biri. çünkü saklanan rakibe bile hasar verebiliyor. ripper birincil modunda etrafta seken diskler atıyor. headshotlarda da racon değil kafa kesiyor. ikincil modda da attığınız diskler patlıyor. eğer rakibi direkt olarak görüyorsanız bunu kullanabilirsiniz ama diskler bu modda daha yavaş gidiyor.

    ripper bu nedenle açık alanda pek avantajlı değil. ancak dar koridorlarda adeta bir freddy kruger gibi dehşet saçabiliriniz etrafınıza. mesela rakibiniz saklanmak için bir köşeye geçtiyse diskleri saklandığı yerin çapraz duvarından sektirerek kendisine surprise motherfucker diyebilirsiniz.

    6) minigun: benim bir köpekten beklentim hav, bir minigun'dan beklentim de en kısa sürede olabilecek en çok mermiyi ateşlemesidir. buradaki minigun da bu beklentiyi fazlasıyla karşılıyor. hatta ikincil modunda daha da hızlanıyor ama onda da isabet oranı düşüyor. ha elimizdeki zaten minigun dağı taşı taramıyor muyuz derseniz o konuda bir şey diyemem.

    minigun da, pulse gun mantığıyla çalışıyor çok mermi az hasar. bu nedenle dibinize flak cannon'la girmiş birine karşı pek bir şansınız yok. hatta yakınınızdaysa bio-rifle da sizi zorlar çünkü rakibi öldürmek için birden fazla kez isabet ettirmeniz gerekiyor.

    yine de uzak mesafedeyken heykel gibi dikilseniz bile bio-rifle ve flak cannon'a karşı avantajlısınız. rakibiniz yakınlarınızdaysa, ancak siz hızlıca hareket ediyorsanız seri ateş etmeyen roket ve shock rifle'a karşı da avantajınız yüksek. bu nedenle minigun'ın esnek bir kullanımı var.

    7) flak cannon: şu oyunda en sevdiğim silahlardan biri olabilir. eğer düşman yakındaysa iki saniye içinde kendisini pirzola, döş, but, antrikot olarak ayırabilirsiniz. yakında değilse ama elinde pulse gun ya da minigun gibi silahlar varsa da zigzag ile mesafeyi azaltıp kendisini öbür tarafa postalayabilirsiniz. ayrıca ilk modun şiddeti içinizdeki sadiste yetmiyorsa ikincil modda atacağınız patlayıcı mermiyle ortamı şenlendirebilirsiniz.

    flak cannon'ın iki tane can düşmanı var. birincisi roket. çünkü roket kullanan rakip genelde ayağınıza doğru sıkacağı için yaklaşmaya çalışırken ölme ihtimaliniz var. yakınlaşsanız bile bu sefer roketin isabet etme ihtimali artıyor bu da bir problem. flak'in ikinci düşmanı ise oyunun en belalı silahlarından sniper. kendi kısmında zaten inceleyeceğiz ama uzun mesafede sizi gören bir sniper'a karşı tabanları yağlamaktan başka bir çareniz yok bu silahla.

    8) rocket launcher; bu silah oyunda fight'ların kaderini belirleyen unsur oluyor genelde. çünkü hasarı aşırı yüksek ayrıca direct hit olmasına da gerek yok. yanınızda yörenizde patlasa bile hasar alıyorsunuz. bu nedenle elinizde roket varken dar bir koridorda yakaladığınız rakip sizin için +1 frag'a eşdeğer.

    ancak elime roketi aldığıma göre tüm bayrakları toplarım diye bir şey yok. hasarını dengelemek için bir yığın dezavantaj koymuşlar. mesela ateşlediğiniz roket çok yavaş gidiyor. bu nedenle hem sizi hem roketi takip edebilen ve elinde de shock rifle olan bir rakip canınızı yakabilir. etrafınızda daire çizen ve elinde pulse gun, minigun ya da flak cannon olan biri de aynı şekilde baya bir hasar bırakır. ayrıca roket baya yavaş ateş ediyor. bu nedenle rakibi orta mesafede tutmanız gerekiyor. böyle anlatınca sanki roket çok etkisizmiş gibi oldu ama diğer silahların en az iki üç atışı isabet ettirmesi lazım sizi öldürmek için. rokette ise tek bir şanslı atış yetiyor genelde. bu nedenle hızlı hareket edip rakibin koşacağı yere sıkmak size artı puanı getirecektir.

    9) sniper: geldik en zevkli map'in en zevkli silahına. sniper oyundaki en etkili silahlardan biri. dürbünü açmasanız bile cross göründüğü için yakın mesafede bile etkili vuruşlar yapabilirsiniz. dürbünü açtığınızda da zaten gelsin headshot'lar gitsin monster kill'ler. ancak bu kadar avantajın dezavantajı da yok değil. sniper kullanımı herkesin deli dana gibi koştuğu ortamda sabit durmanızı gerektiriyor. bu nedenle dur lan şu adamı öldüreyim diye bakınırken sağdan soldan roket yiyip ölmeniz olası. ancak bu sorunun çözümü gayet basit. dürbünü açıp düşman önüme düşsün diye beklemek yerine rakibi gördüğünüz anda dürbünü açıp işi bitirirseniz hızlıca yolunuza devam edebilirsiniz.

    sniper'ı durdurmak ise kolay değil. uzak bir mesafedeyse ve özellikle high groundaysa işiniz baya zor. inanmayan anakin'e sorsun. peki sniper'ı nasıl alt edeceğiz? bunun en kolay yolu rakibin mesafe avantajını elinden almak. eğer sniper'ın çıktığı yer çok geniş değilse roketlerle dengesini bozup yakınına gelmek daha sonra orta mesafedeyken seri atış yapan bir silahla ya da yakın mesafede flak cannon'la işini bitirmek en kolay yöntem sanırım. ya da ben reflesklerime güveniyorum diyorsanız elinize bir sniper alıp enemy at the gates tadı da yaşayabilirsiniz.

    10) redeemer: nam-ı diğer nükleer. her map'te olmayan, bulunduğu map'lerde de özel yerlerde saklanan almak için çaba harcamanız gereken silah. ancak bu çabaya değiyor mu? tabi ki. çünkü nükleer attığınız yerde gül bahçesi bitiriyor. ayrıca sağ klikle güdümlü şekilde atabiliyorsunuz ama güdüm sizsiniz. normalde yıl olmuş 2300 bilmem kaç diye esef ederdim ama oyundaki denge meselesi olduğundan çok da şikayet edemem. zaten füzeyi yönlendirmek de o kadar zor değil.

    ateşlenen bir redeemer'a karşı yapabileceğiniz üç şey var. birincisi tabanları yağlamak ve füzenin sizi takip etmemesi için dua etmek. ikincisi füzeyi havada vurmak ve patlamanın yakında olup sizi map'in dışına itmemesi için dua etmek. üçüncüsü de nükleeri yöneten rakibi bulup füze beyninizde patlamadan öldürebilmek için dua etmek. gördüğünüz üzere ateşlenen bir redeemer size bir maneviyat da katıyor o yüzden önemli bir silah.

    eğer redeemer sizin elinizdeyse kullanırken düzgün bir yere saklanın. ayrıca takımdakiler silahtan etkilenmiyor ama şok dalgası onları da geriye atıyor bu nedenle kill alacağım diye facing worlds gibi haritalarda bir çok insanı dışarı uçurma riskiniz var. en keyifli kullanımlarından biri de yine burada. mesela rakip bayrağı almak için iki üç kişi sizin kuleye daldı. takım arkadaşlarınız yeni doğduğu için rokete ya da shock rifle'a gidemiyor. kabak gibi görünmeyeceğiniz bir yerden nükleeri atıp kulenin kapısından içeri sokarsanız rakibin bayrağı çalma hayallerini suya düşürebilirsiniz.

    genel olarak silahlar bu şekilde. oyunun başından kalkıp şu entry'i yazmak bile zor oldu. öyle seri bir bağımlılık unreal. hazır iki harita kalmış şimdi yaparım, şu mod'un kupasını da alayım sonra bakarım derken tüm hafta sonunun pc başında geçmesi olası. bu nedenle bulaşıktı çamaşırdı işiniz varsa önce bunları halledin. ancak diyet falan yapıyorsanız oyun faydalı olabilir. çünkü yemek yemeyi ya da su içmeyi bile unutuyorsunuz oyun başındayken. gerçi benim gibi pc başında dünyanın abur cuburunu yutma alışkanlığınız varsa bu durum ters de tepebilir. bilemedim.
  • oynadığım ilk ve en güzel oyunlardandır kendisi.

    aklıma gelince bi morpheus bölümünün gameplayine bakayım dedim, adeta nostalji yaşadım. ulan çok güzel oyundu, çok güzel bölümdü ya. silahların güzelliği, o yer çekimini hiçe sayan rakipler falan adeta şaheser bi oyundu. bir de şunu farkettim oyunu izler izlemez aklıma popstar abidin, firdevs falan geldi. sanırım 10 yaşında gündüz bunu oynayıp gece popstar izliyordum o zamanlar, kafama öyle kazınmış aq oyunu.
  • efsane bir oyun, muhteşem bir oyun. benim için gelmiş geçmiş en iyi oyunlardan biridir (ilk çıkanı) ve oyunun bendeki yeri apayrıdır. yıl 1999, yer ankara... büyük bir heyecanla okuldan çıkıp, piyasaya yeni çıktığını bir dergiden öğrendiğim bir oyunu almak için koşturarak gitmekteydim internet cafeye. o telaşla giderken yoğun kar yağışında 2 defa kayıp popomun üzerine düştüysem ve canım çok yandıysa da hedefe odaklanıp daha büyük hızda koşturarak ulaşmalıydım o oyuna. ismi "unreal tournament" ve en çok oynadığım bölüm* de işte buydu* bu oyun, benim için bir "oyun"dan çok çok daha fazlası oldu. bölümün başındaki, o zamanlar daha önce hiç duymadığım tarzdaki inanılmaz müzik* daha sonra komple tüm müzik zevkimi inşa edecekti, bölümün teması uzaya ve astrofizike merak salmamı sağladı, evrenin gizemini hissettirdi, bölümün müzik ile beraber yarattığı atmosfer beni felsefeye yöneltti ve bol bol okumaya teşvik etti. level dizaynı da bilimkurguya merak salmama sebep oldu. işte böyle, alt tarafı bir "oyun" değil mi? ama hayatta bazen görece "önemsiz" görülen bir şey insanın hayatını ciddi şekilde değiştirebiliyor.

    oyunun sonraki versiyonları iyi oyunlar olsalar da ne yazık ki ilk oyunun verdiği atmosferi bence veremediler. son oyun ise piyasaya çıkacak mı belli değil ve bir ondaki phobos moon'a bakıyorum bir de ilk oyundakine, olmamış efendim. ilk oyunun ruhunu hiçbir zaman yakalayamayacaklar anlaşılan.
  • efsane sountrack'ına buradan ulaşabileceğiniz oyun.

    en son oynayalı yıllar olmuş olmasına rağmen üstteki videoda 1:50:06 civarı başlayan müziği çok net hatırlıyorum. genelde menüde iken çalardı. diğerlerini anımsayamadım ancak.
  • moba oyunlarının çıkışının bu oyundan esinlenilerek olduğunu hatta lava giant haritasından olduğunu düşünüyorum. double kill, killing spree, first blood seslerinin de bu oyundan alınmış olması bu teorimi destekliyor gibi. bu tarz oyunların mucidi arkadaş muhtemelen unreal tournament oyuncusuydu. zaten lava giant'ı çok severdim ama multiplayer'da oynayan yoktu. şunu multiplayer oynasak ne güzel olur derdim zamanında.

    map şu fotoğraftaki maptır: http://ranger.gamebanana.com/…aps/4f255be27034e.jpg (başka bi oyun için yapılmış kopyası ama çok iyi göstermişler yukardan)

    bu map normalde capture the flag mapi olup aynı moba oyunları gibi deli gibi takım oyunu gerektirmekteydi. genelde 5vs5 ya da 6vs6 oynanırdı. etrafı lav kaplı bir adada ortada büyük bir dağ ve içindeki tünellerden geçen 3 tane yol-köprü var. iki tane büyük kale ve üstünde konuşlanmış sniperlar. normal yollardan gitmek çok zordu. sniperları bir şekilde indirirseniz bir şansınız vardı belki. mobalar'daki kulelerin görevini görüyordu yani. bir şekilde aşağılardaki yollardan gitmeniz arkadan dolaşmanız gerekiyordu o bayrağı almak için. bayrağı alsanız bile o kaleden çıkış biraz zordu. zıplama ayakkabıları bu konuda en iyi yardımcınızdı.

    hey gidi günler. umarım ut 4 çıkarsa bu mapi de koyarlar.
  • fortnite denen ilkokullu oyunu sayesinde milyar doların üzerinde para kazandığın halde şu oyunun ve paragon'un fişini çektin ya batsan hiç üzülmem epic games.
hesabın var mı? giriş yap