• özellikle de türk izleyenlerinin film hakkındaki alasıya veresiye konuşmalarını hiç kale almadan gidip güzel vakit geçirebileceğin, iyi bir konusu ve derinliği olan; işbilir yönetmenliği, eksantrik müzikleri ve lupita nyong'o'nun başarılı oyunculuğuyla türünün diğer eserlerinden alnının akıyla sıyrılan nadide bir korku/gerilim yapıtı.

    bırak filmin alt metnini okumayı, alt metin nedir bilmeyen dabbeci zırtapozlar filmi yerden yere vurmuş ancak bunlar cahil cühela cesareti, kale almaya lüzum yok. 7.6/10
  • şahsi kanaatim --- spoiler ---

    sonunu ters köşe yapalım diye saçmaladıkları film.
    --- spoiler ---
    aşırı klasik bir gerilim filmini ne yaparsak toplarız demişler ve koca filmin son dakikasında bunu yapmaya karar vermişler. senaryoyu da baştan ona göre yazsaydınız da kafamızda bin tane soru işaretiyle çıkmasaydık filmden. yine de başarılı oyunculuklar sayesinde kendini izleten filmdir.
  • metaforlarla baş döndüren jordan peele in oldukça başarılı filmi. get out filminden nasıl bir iş çıkaracağı az çok belliydi zaten bu arkadaşın.

    --- spoiler ---
    özellikle filmin ikinci yarısı koltukta toparlanmanızı sağlıyor. nedendir bilinmez filmin ilk gerilim sahnesi aklıma "funny games" i getirdi.
    --- spoiler ---
  • ne yazıkki on üzerinden 6 verdiğim filmdir.galiba beklentim yüksekti
    film sadece başında geriyor onun dışında sıradan kalıyor

    isteyenlere daha iyisi mevcut ayrıca gerçek bir hikayeden uyarlama

    https://www.youtube.com/watch?v=wrlnt2znzka
  • burada yazilanlara bakilmasin gayet iyi bir film. get out kadar degil o konuda herkes hemfikir ancak itin g.tune sokulecek bir film kesinlikle degil. adam citayi yukselttigi icin bu filmde eski basarisi yok sadece. ancak piyasa icin ortalama ustu.
  • (bkz: get out /@hanging rock) filmini beğendiğim yönetmenin bu filmini de sevdim. doppelganger temalı filmlere ve tekinsiz mizansene özel bir ilgi gösterdiğim için 50'li yıllarda yoğunlaşan anti-komünist bilim kurgu filmlerine sarkastik yaklaşan, uzaylıların beyaz yakalı amerikalıların bedenlerini ele geçirdiği b-movie'lerle dalgasını geçen, bir gün bir dış kuvvet tarafından beyni ele geçirilerek istila edilen amerikan topraklarının paranoyasına ışık tutan fantezi filmlerine bıyık altından gülen bu filmi de sevdim kısaca.

    bir sahnede yönetmen:

    --- spoiler ---

    sehpanın üstünde biri oyuncak diğeri gerçek iki örümceği gösterir. başka bir sahnede ikiz genç kızlar cümleleri birlikte telaffuz ederler. bir başka çekimde saatin 11:11 olduğu görürüz. ve nihayet amerikalı bir siyahi aile ikizleriyle karşılaşırlar. filmi hazırlayan bu foreshadowing'lere bayıldım.

    50'lerde çekilmiş bir distopya ya da katastrofik yapıdaki bir bilim kurgu filmi olsaydı, terk edilmiş metro istasyonları veya başka amaçla kullanılan metruk tüneller amerikalıların bilinç dışı korkularını metaforize ediyor, diyebilirdik; ama yönetmen bu klişe algıyı yapısökümüne uğratarak kötü ikiziyle karşılaşan genç kızla kötü ikizinin yer değiştirdiği ironik bir mizansen yaratıyor. iyi ve kötünün ötesindeki bir kör-noktadır bu.

    sinema tarihinde amerikalılar ekseninde dünyanın ele geçirilişi geyiği paranoya, anksiyete, korku düzleminde ele alınmış, soğuk savaş yıllarında bu algı nirvanaya ulaşmış, sovyet bloku çöküp berlin duvarı yıkıldıktan sonra yeni düşmanlar artık komünistler değil, müslümanlar olmuştu, ki filmde 11 eylül terör saldırılarına daha filmin başında gönderme yaparak bu algıyı da yıkan yönetmen gerçek düşmanların insanın yine kendisi olduğunu ifade ediyor. yani amerikalıların düşmanı komünistler, araplar, öteki müslümanlar, uzaylılar değil, amerikalıların bizatihi kendisi olduğunu mimliyor.

    aynalarla çevrili korku tüneline bir eğlence panayırından ulaşılması show'un, eğlencenin, hazzın gerisinde yatan acının tehdit edici sonuçlarıyla ilgilidir. her haz acıyla sonuçlanır çünkü hazza ulaşmak değil, hazzı aramak önemlidir. hazza ulaşan kişi boşluğa düşecektir. elma şekerini sahildeki kumların üstüne atan genç kız kandırılmamış, gönüllü olmuştur. bir başkası onu elma şekeriyle kandırıp tuzağa düşürmemiş, bunu arzulamıştır. bu, esasen kişisel olduğu kadar korku filmlerinin daimi klişelerinden birine açık bir saldırıdır: tehlikeli metruk bir yapıya adım atarak tuzağa düşürülen, evlerin karanlık depolarına merdivenlerden inerek iblis tarafından ele geçirilen beyaz amerikalıların sentetik dünyasına bir saldırı. bunlar korku filmleri için basit ve alışılageldik trüklerdir. get out filminde beyazların ırkçı önyargılarına satır darbeleri vuran yönetmen bu filmde totalde korku sinemasının araçlarıyla oynayarak paranoya duygusuyla alay ediyor.

    filmin ulaştığı nokta açısından yüzde yüz tatmin yaşatmadığını düşünenler olacaktır. bu, başta da belirttiğim gibi filmin sarkastik yapısıyla ilgili. film ciddiyetle amerikan paranoyalarına eğilmiyor, bilakis bu korku ve paranoya ile oynuyor, onunla dalgasını geçiyor. sonunda felaketvari bir filme evrilmesinin nedeni de budur aslında. bir aileyi tehdit eden dış kuvvetlerin psikolojisini araştıran filmlerin korku-gerilim modelinden bilim kurgu eksenine, oradan da felaketvari distopik bir düzleme (buna zombi filmleri de dahildir) kayması bundan. dolayısıyla filmin öykü yapısının mükemmel ironisi unutulmamalı.
    --- spoiler ---
  • benim filmle ilgili 2 farklı görüşüm var.
    filmin başında adelaide şaman çadırına girer ve hemen ardından beyaz bir tavşan gözümüzün içine sokulurcasına uzunca bir müddet ekranda gösterilir.yönetmen bizi başka bir boyuta çektiginin kopyasını burdan veriyor.beyaz tavşan sinema dilinde zaman ve boyut geçişini simgeler (matrix,alice harika diyarında en basit örnekleri) adelaide başka bir boyuta geçmiştir.
    şaman çadırına girmeside ilginçtir ki filmin sonunda çadırın ismi değişmiştir.şamanlar ruhlarla iletişime geçtiklerine inanırlardı.buda farklı bir alemin kapısından girdigimize dair ufak bir ipucudur.gölge olarak gördüümüz adelaide oyuncak tavşanın kafasını keser bi sahnede,yine adelaide olayın geçtigi sahile inerken kızının üstünde beyaz tavşan temalı bir tshirt vardır.
    11:11..filmin hemen başında adelaide' 11 haberlerini izlerken görürüz ardından tvde 11 11 numaraları alt alta gözükür.adelaide babasının lunaparkta kazandığı oyuncağı beğenmez ve 11 numaralı hediyeyi ister,ev istilasın başlangıcında saat 11.11 dir.babası maç özeti izlerken skor 11:11 ve evsiz bir adam elinde tuttuu kağıttı 11:11 jeremiah yazılı bir karton tutar.peki nedir 11:11 jeremiah.
    ''bu yüzden rab, ‘kaçıp kurtulamayacakları bir yıkım getireceğim başlarına’ diyor, ‘bana yakarsalar da onları dinlemeyeceğim.'' incil de kıyamet alameti diyebileceğimiz bir ayeti yönetmen sık sık gözümüze sokar.filmin sonlarına doğru elinde 11.11 yazılı kartonu tutan adamın öldüğünü ve ambulansa koyulduğunu görüyorur.film bittiğinde aynı adam gölge diye tabir edilen insan zincirinin içindedir.üstelik tulumunu giymemiş sanki ruhu bedenin terk eder etmez gölgelerin arasına karışmıştır.jordan pelee bir kıyamet filmi çekmiştir.

    2.

    adelaide filmin başında bir çadırda kopyası ile istemeden yer degiştirir.yerin altında tünellerde yaşayan bu gölgeler bilimsel bir çalışmanın ürünü olup bir süre sonra atıl vaziyette bırakılmıştır.her türlü imkan ve olanaktan yoksun az gelişmiş adeta ilkel bir kabile gibi yaşayan bu canlıların kaderi birgün yukarıdan gelen gerçek bir insanın varlığıyla tamamen değişir.adelaide burdaki canlıların kaderini değiştirmek için uzunca bir süre plan yapıp ''el ele amerika''' projesini örnek alıp yukarıya çıkartır.filmin en başında tvde elinde oyuncak tavşanıyla el ele amerika projesini izleyen adelaide'in bu planı hayat geçirmeside manidardır.adelaide'nin ''bizi bilim adamları yarattı ama içimize ruh koymadılar'' ve ''çektiğim bütün acıların tanrı'nın beni sınaması olarak kabul ettim '' gibi birbiriyle çelişkili iki farklı cümleyle aslında iki hatta daha fazla senaryonun var olabileceiginin çıkarımını yapabiliriz.

    adelaide kocasına lunaparkta yaşadığı olayı anlatırken pencere camından silüetini görüyoruz ve hikayesi bitene kadar adelaide'nin yüzü görünmez.jordan pelee usta bir yönetmen gibi her bi kareyi inci gibi işlemiş.ben filmi büyük keyif alarak 2 defa izledim ve beğenmeyenlerin filme bir şans daha vermesini tavsiye ederim.
  • alt metinleri göndermeleri ve gerilimi sağlam bir film. muhtemelen kafanız karışacak ama anlamaya çalışırsanız müthiş bir film olmuş

    --- spoiler ---

    adelaide filmin başında bir çadırda kopyası ile istemeden yer değiştirir. yerin altında tünellerde yaşayan bu gölgeler bilimsel bir çalışmanın ürünü olup bir süre sonra atıl vaziyette bırakılmıştır.her türlü imkan ve olanaktan yoksun az gelişmiş adeta ilkel bir kabile gibi yaşayan bu canlıların kaderi bir gün yukarıdan gelen gerçek bir insanın varlığıyla tamamen değişir. adelaide buradaki canlıların kaderini değiştirmek için uzunca bir süre plan yapıp 'el ele amerika' projesini örnek alıp yukarıya çıkartır.filmin en başında tvde elinde oyuncak tavşanıyla el ele amerika projesini izleyen adelaide'in bu planı hayat geçirmesi de manidardır. adelaide'nin ''bizi bilim adamları yarattı ama içimize ruh koymadılar'' ve ''çektiğim bütün acıların tanrı'nın beni sınaması olarak kabul ettim '' gibi birbiriyle çelişkili iki farklı cümleyle aslında iki hatta daha fazla senaryonun var olabileceğinin çıkarımını yapabiliriz.

    adelaide kocasına lunaparkta yaşadığı olayı anlatırken pencere camından silüetini görüyoruz ve hikayesi bitene kadar adelaide'nin yüzü görünmez.

    --- spoiler ---

    jordan pelee usta bir yönetmen gibi her bi kareyi inci gibi işlemiş. ben filmi büyük keyif alarak izledim ve beğenmeyenlerin filme bir şans daha vermesini tavsiye ederim.

    edit : puan 8
  • finalde dönerek uçan tekme atmış jordan peele. işte bu sebepten izleyicinin büyük çoğunluğu eleştirecek(mintik hitisi vir, inlimidim vs.). anlayan da az piç değilsin reis diyecek. onun dışında zaten get out ve alacakaranlık kuşağı ile fikrine, stiline, birikimine, şakalarına uyanmıştık, standardını somutlaştırdı, iyi iş. get out gibi bir filmden sonra bunun düşüş gibi gelmesi normal. filmler arasında uçurum yok esasında. yeni tanışılan biriyle ilk seks ve ikinci seks arasındaki düşüş gibi bir durum bu, normaldir.

    villeneuve'nin enemy'si ile ayoade'nin the double'ı arasına koyuyorum. filmin hakkı imdb ciğeriyle 6,7.
  • oyle bi filmdirki ya cok begenilir ya cok kötü denir. metafor var bir konu icinde farkli anlam iceren cok detay var. kurgusu basit islenmis sonu degisik bitiyor. oyunculuguda kendide güzel (bkz: lupita nyong'o)
hesabın var mı? giriş yap