• koca koca firmalar, bazıları milyar dolarlık.. milyonlarca dolar harcayıp yıllarca ürün geliştiriyorlar. eşşek bin tane departmanları var. vizyon departmanları, ürün müdürleri, akıl fikir komiteleri.. toplantılarda "benchmark!, pappen curve!, tüketici alışkanlıkları!, beyin fırtınası!, fiyat performans, piyasa market bombastik.." diye atıp tutan gayretkeşler var. ama olmuyor. aralarından bi tane adam çıkıp örneğin turkcell'in "400 tl mi?? hani 500 tl demiştiniz? (...) onun dıt dıt dırıt dııt! ı var" reklamını seyrettikten sonra "..ya korkut bey çok yarak gibi olmuş reklam" dememiş. "..hayatımda seyrettiğim en siktiriboktan reklamdı.. ayrıca.. alt dudak altından bıraktığınız sakalınız da yarak gibi olmuş.." diye dikkatleri çekmemiş. bilakis, "ouuvv" demiş "waou.." demiş "çok çarpıcı! işte bizlerii vizyonumuza bir adım daha yaklaştıran bir reklam olmuş korkut bey, sizi sadece kutlayabilirim" demiş..

    şirket sahipleri.. insan kaynakları.. yarın gazetelere ilan verin, şirketinize "yarak gibi olmuş lan" diyen uzmanlar alın. bu uzmanlara yetki verin kualk verin, eliyle kadraj işareti yapıp vizyon diyen adamı tekme tokat kovalaması heyecanına ortak olun..
  • bence şirket için aslında çok önemli olan eksiktir.bunu söyleyebilen eğitimli bir adam çok önemli bir insandır.çünkü düşüncelerini direk en vurucu şekilde anlatır.yarrak gibi olmuş bir şey için harcanacak dolarları kurtarabilir ama genelde bu tip eylemlerin göte girmesi her zaman daha olasıdır.
  • emekliliğime yaklaştığımda doldurmayı düşündüğüm eksikliktir. şimdi zor. dilimin ucuna gelip gelip gidiyor ama diyemiyorum. tam başlayacağım "ya" deyip kalıyorum. sonra devam ediyorum: "ya işte şöyle olsa mıymış, böyle mi yapsaydık acaba" diye.
    ama yapıcam bir gün bi de ekleyeceğim "zannedersem tek eksiğiniz ..." diye.
  • kanımca eksiklik adam konusunda değil göt konusundadır. zira bunu evde, rakı masasında haykıran bir sürü dostumuz vardır. olay şirkette bunu açığa vurmaktır ki bu noktada mangal gibi yürek gerekeceğinden örnek olaydaki gibi hepimiz pısacak ve "harika olmuş" diyeceğiz, suça ortak olacağız. yaşasın mallık düzeni..
  • çalıştığım her şirkette istisnasız herkesin, tam olarak bu şekilde olmasa da, bahsettiği eksikliktir.
    bi gariplik var ama ben bulamadım.
  • kendi patronumu, ya bak sen kizarsin takarsin sinirlenirsin diye kimse kotu fikirlere bu yarrak gibi olmus diyemiyor ben diyeyim herkes rahatlasin diyerek ikna ettigim ve giderdigim eksiklik. tabi bunda patronun dayim olmasinin getirdigi rahatlikta etkili olmustur. oyle olmasa

    (bkz: adamın götünden kan alırlar kamil kan)
  • gozunu budaktan sakinmayan, ici disi bir adamdir. begendigi islere bravo der, sapka cikarir, iyi olmamissa cemkirir, yarrak gibi olmussa da yarrak gibi olmus der, bir aile buyugu edasiyla dogrusunu, guzelini izah eder, ay sonunda calisanlarinin maas ceklerini imzalar, imzalarken eli titremez. isbu sekil bir adam eksikse, yarrak gibi bir sirkettir orasi.
  • modern iş ortamında, hele de şirketin cirosu arttıkça konuşmalar öyle bir kibarlaşıyor ki, bir yerden sonra saçmalamaya başlıyor. allahın dağındaki gudubet bir fabrikada mısın, ikinci elizabeth'in çay salonunda mısın ayırt edemiyorsun. herif babasıyla yan yana çalışıyor, ama babasına remzi bey diye hitap ediyor iş yerinde.. baba da öyle, oğluna "ilker bey tansiyon haplarım sizin çantanızda mı kalmış bu sabah" diyor gelip... şirket yönetimi pompalıyor bu kültürü... akşam evine gitmek üzere bindiği servisten indirtip kovulduğunu söylüyorlar adama, ama bunu yaparken bile aslında çalışmalarınızdan çok memnunduk, biz x ailesi olarak tüm çalışanlarımızı ailemizin bir ferdi olarak görürüz hep yek düm tek diye bir saat brifing veriyorlar. geçen biraz doğal bir arkadaş işle ilgili bir konuşma sırasında biraz kendini kaybedip "bok" dedi.. bir anda susuldu toplantıda... böyle acaip soğuk bi rüzgar esti. herkes "fakat??"lı baktı elemana. utandı sustu o da daha konuşamadı. şaka gibi bak. ama gerçek. bok dedi herif sadece ve toplantının piç bahattini oldu. öyle asortik kadınlar arasında da değil, herkes erkek. ama ortamda öyle bir aristokrat hava var ki, kibarlıktan seviyelilikten ölcez bigün o olcak. kurumsal yönetim, çağdaş liderlik gibi skimsonik kavramlardan ortaya çıkıyor bu da.

    çok ağladım. yeter. o yüzden demem o ki, insan kaynakları ikna edilip "yarak gibi olmuş diyen adam kadrosu" açtırılsa bile kar etmez. işbaşı yapar yapmaz hemen şirket içi iletişim kursuna alırlar elemanı, sandviç tekniği falan öğretirler. ne bu? birine bir olumsuz eleştiri yapacaksan, onu muhakkak iki olumlu eleştiri (övgü) arasında sunacaksın. tırı vırı tekniği öğretir, hebelek götelek tekniği öğretirler (buralarda uyumuşum), sonunda hamur gibi olur o "yarrak gibi olmuş diyecek adam". istediği kadar bizim oralarda göte göt derler gazıyla girmiş olsun işe, 4 ayda muhsin beye dönüşür. bir bakarsın korkut beye şöyle diyor: "korkut bey, iş disiplininiz kesinlikle hayranlık verici. şimdiye kadar geciktirdiğiniz tek bir proje olmadı. bu konuda firmamızdaki birçok arkadaşa da örnek olmanız gerektiği kanaatindeyim. yalnız sunduğunuz bu son çalışma.. mmm... sanki biraz ham kalmış gibiydi. yeterli konsantrasyonu sağlayamadığınızı düşündüm. ailenizde falan bir sorun yoktur umarım? bundan önceki projeniz, hani şu simitçili olan? o harikaydı mesela. o çalışma benim bu firmada gördüğüm en titiz bilmem ne bilmem ne...

    benim dışımda kimse de yadırgamıyor sanki bunu. akşam işten çıkınca götüne koyim teoman puhohohaaa dediği adama sabah işe gelince "teoman bey test raporunu inceleme fırsatınız oldu mu?" diyor. teoman da kaldırıp şimdi bey mi olduk yarraam demiyor, götüme benzemiş lan demiyor. inceledim orçun bey diyor. numune sayısını arttırıp tekrar hazırlasak daha iyi olabilir siz ne dersiniz diyor. iş yeri çünkü orası. motivasyon, etkin iletişim, kariyer falan dediğimiz yer.
  • bizim işyeri hakkında konuşabilirim ki; sensiz eksiğiz bebeğim.

    devlet dairesi burası. kimse kendi ünvanıyla örtüşen bir iş yapmıyor. astropsikolog mutemetlik yapıyor düşün. ama bir devlet dairesinde astrozoolog da veri hazırlama ve kontrol işletmeni de kendini dünyanın en önemli işini yaptığını zanneder. lan her şeyi bilgisayar yapıyor, iki tık tık bitti gitti. bu kadar megaloman bir takım daha yoktur iş hayatında. her çıktı' na sanat eseri muamelesi mi istersin, her bastığın bordro' ya birleşmiş milletler özel toplantı dokümanı muamelesi mi edersin be mübarek?

    -arkadaşlar, dilekçe geldi, bordro' da bir hata varmış?

    kaos başladı. ben sana anlatayım mı ne oldu, evrak kayıttan bir abla geldi, birinin bordrosunda bir yanlışlık olmuş, onunla ilgili şahsın dilekçesini veriyor.

    imza karşılığı dilekçeler teslim alınır, zimmet defterine işlenir, gelen evrak dosyasına bir nüshası konulur, müdür yardımcılarına havale ettirilir, ortalık galeyana getirilir, yavrum stajyerlere o anda dünyanın en önemli işini yapıyormuş hissi uyandırılır, dilekçeye cevap yazılır, bankalar aranır, kurumlar arası yazışmalar yapılır. karşı masadaki bu gibi durumlarda genelde bu işlemleri telefonla çözümleyen "şirketlerdeki yarak gibi olmuş adam eksikliği hisseden" bir diğer şahıs sinirden kendini tırmalamaktadır. 657 kanunlarına açık açık riayet etmiyorum ben. arıyorum dilekçenin altındaki numarayı: "sizin maaşınız böyle böyle eksik olmamış, siz ek hesaba girmişsiniz " diyip kapatıyorum. bu kadar da basit bu işin yordamı.

    sonra da bu salak angaryalarla akşamı eden arkadaş bana dosyayı klasöre kaldırırken sorar:

    -bak hallettim bu işi de, nasıl yoruldum, iyi iş çıkardım ama, nasıl olmuş?
    -yarrak gibi olmuş (çok afedersin)

    eksiğiz sensiz diyorum. hadi çık da gel.
hesabın var mı? giriş yap