• müşriklerin büyük işkencelerine duçar olan ilk sahabilerden biri. adı ammâr, künyesi ebû yakazan, babası yâsir, annesi sümeyye idi. kaynaklarda nesebi söyle kaydedilir:ammâr b. yâsir b. âmir b. mâlik b. kinâne b. kays b. hasim b. el-vedim b. sa'leba b. avf b. hârise b. âmir el-ekber b. yamg b. anes b. mâlik el-anesi elkahtâni. (ibnü'l-esîr, üsdü'l-gâbe,lv,l,44).

    ammâr'ın babası ,aslen kahtanlı'ydı. öz yurdu yemen'di. yâsir, yemen'den çıkarak mekke'ye geldi.yanında oğulları hâris ve mâlik de vardı. burada mahzumoğullarının müttefiki oldu, ebu huzeyfe b. el-mugîre el- mahzümî'nin cariyelerinden sümeyye ile evlendi. iste ammâr, bu evlilikten doğmuştur. ebu huzeyfe, ammâr'ı çok severdi. ikisi adeta büyükbaba ve torun gibiydiler (ibn sa'd, tabakâtü'l-kübrâ,iii, 247).

    ebû huzeyfe'nin ölümünden sonra mekke'de islâma davet gittikçe ilerledi. resulullah (s.a.s) erkam b. ebi'l erkam'in evinde bulunduğu sırada süheb-i rûmî hz. peygamber'e giderek müslüman oldu. suheyb, yakın arkadaşı ammâ'i da allah resulü'ne götürüp onun da müslüman olmasını sağladı. ammâr, resulullah'in huzurundan çıktıktan sonra evine gelip, anne ve babasına da islâm'ı anlattı. o gün onlarda islâm'a girdiler.

    buhârî'nin rivayetine göre ammâr der ki: "resulullah (s.a.s.)'i gördüğüm zaman etrafında beş köle, iki kadın ve ebû bekir (r.a.) vardı. aslında ammâr'ın islâm'a girdiği günlerde müslümanlar daha fazlaydı. fakat, bunlar, müslümanlıklarını açığa vurmadıkları için ammâr'ın onları sayamaması tabiidir. bu sırada müslümanlar kureyş'in zulmünden çekindikleri için dinlerini açıkça ortaya koyamıyorlardı (ibnü'l-esîr, üsdü'l-gâbe, iv,44).

    ammâr mekkede yabancı bir adamdı. annesi cariye ve babası kureyşli değildi. bunun içindir ki, onun bu şehirde malı ve mülkü olmadığı gibi, iktidar ve nüfuzu da yoktu. annesi, mahsumoğullarının cariyelerindendi. müslüman olunca efendileri çileden çıkmış ve ona türlü türlü işkence ve cefalar çektirmişlerdi. fakat iman şuuru, ilk müslümanların kalbinde o kadar derin bir şekilde yerleşmişti ki, bunlar imanları yüzünden uğradıkları her mihnet ve meşakkati nimet sayıyorlardı.

    iman, onlar'ın iliklerini işlenmişti ve bu yüzden islam uğrunda hiçbirşeyden korkmuyorlardı. işte islam tarihinde ilk şehit ammâr'ı annesi sümeyye oldu. sümeyye ve esi yâsir mekke yöneticileri olan müşrikler tarafından aynı günde şehit edilmişlerdi.

    ammâr, hz. peygamber'e kendisinin ve ailesinin uğradığı eza ve cefadan bahsetti. resulullah (s.a.s.)' da ona: " sabrediniz, sabrediniz, siz ammâr'lar allah'ın lütfuna mashar olacaksınız."buyurdu. başka bir gün de resulullah, ammâr ailesini cennetle müjdelemişti.

    bir gün müşrikler ammâr'ı gaddarca işkencelere uğrattılar, yapmadıkları eza tatbik etmedikleri işkence kalmadı. hz. ammâr bu korkunç ve dayanılmaz işkencelerden kurtulmak için, onları korkunç edici birkaç söz söylemek zorunda kaldı. kâfirler, mustas'af ve himayesiz bir adama yaptıkları bir eza ve cefalarla söylettikleri sözlerden memnun olarak onu serbest bıraktılar. hz. ammâr, müşriklerin elinden kurtulur kurtulmaz, koşa koşa resulullah'in huzuruna vardı ve olanları anlattı. kendisini kızgın kumlara yatırdıklarını ve kuyuya sarktıklarını, eğer lat ve uzza lehinde ve resulullah aleyhinde konuşursa bırakacaklarını, aksi taktirde öldüreceklerini; durumun ciddiyetini görünce de sırf kendini kurtarmak için diliyle bazı şeyler söylemek zorunda kaldığını anlattı. bunları anlatırken bir taraftan da gözlerinden yaşlar boşanıyordu. bu manzara karşısında resul-u ekrem (s.a.s.) söyle buyurdu!

    -ammâr! kalbine sor, kalbini nasıl hissediyorsun?

    -ya resulullah, kalbim imanın verdiği zevkli duygularla dopdolu!
    -ammâr! tekrar böyle muamelede bulunursa, sende onların dediklerini yap (nesâi, imân, 17)
    resulullah'in bu ruhsatı vermesinin ardından şu ayet-i kerime nazil oldu.
    "inandıktan sonra allah'ı inkar eden, kalbi imanla yatışmış olduğu halde inkara zorlanan değil, fakat küfre göğsünü açan, küfürle sevinç duyan kimselere allah'dan bir gazap iner. işte onlar için büyük bir azap vardır."(en-nahl, 16/106).

    böylece müminlerle tehlike karşısında kurtuluş için diliyle inkar eder gibi davranma ruhsatı verilmiştir (ibn sa'd, tabakat,iii,248).

    ammâr'ın annesi ve babası islam davasının ilk şehitleridir. bu itibarla ammâr ailesinin islam tarihindeki mevkii çok büyüktür.hz.ammâr,anne ve babasının islâm davası uğrunda şehit olduklarını görmekle imanı daha da artmış, müşriklerin bütün eza ve cefalarını göğüs germişti.bütün ashab onun bu fedakârlığını, herkes için bir ibret numunesi olan hâllerini yâd ederlerdi.sâid b.cübeyr ile abdullah b. abbas (r.a)ammâr'ın ancak en dayanılmaz işkencelere uğradığı anlardan müşriklerin elinden kurtulmak için birkaç söz söylediğini beyan ve ifadede birleşirler.hz.ammâr, uğradığı bütün bu müşrikleri, giriftâr olduğu bütün işkenceleri derin bir sabırla karşılamış kalbinde yerleşen tevhide inancı, bir lahza bile sarsılmamış; çölün kızgın kumları, kızgın kayaları sırtını ve göğsünü yaktığı veyahut sular içine daldırılarak boğulmak istendiği zamanlarda bile kalbi hep kelime-i tevhid ile çarpmıştı.
    ammâr b. yâsir'in habeşistan hicretine katılıp katılmadığı konusunda ihtilaf vardır.bazılarına göre, iki habeş hicretinde de bulunmuştur.hz. ammâr, medine'de hz.
    münzir b.abdülmübessir'in misafiri oldu.resulullah (s.a.s)medine'ye gelince, onu,hz. huzeyfe b.yemân el-ensârî ile kardeş yaptı.ammâr, bu din kardeşinin verdiği arazi parçasında çalıştı (ibn sa'd,tabakât,iii,249).

    resulullah'in medine'ye gelmesi üzerine ilk yapılan iş, mescid inşasıydı.resulullah bizzat ashabıyla beraber bu inşaatta çalıştılar.ammâr da bütün gücünü sarf ederek herkes bir taş getiriyorsa o iki taş getirip, sürekli su sözleri terennüm etmişti:"biz müslümanlar, mescitleri inşa ederiz!.."
    ebu sâid el-hudri der ki: hepimiz mescid için birer tas taşıdığımız halde, ammâr ikişer taş taşıyordu.resulullah, onu görünce üzerindeki tozları silkeleyerek söyle buyurmuştu:"vah ammâr vah!seni azgın bir topluluk öldürecektir.sen onları hakk'a davet ederken, onlar seni cehennem'e çağıracaklar."

    yine bir defa, başka bir münasebetle resulullah şöyle buyurmuştur: "eyvah, sümeyye'nin oğlunu azgın bir topluluk öldürecektir."(ibn sa'd, tabakât,iii,252).ammâr b. yâsir bedir gazasından başlayarak tebük gazasına kadar resulullah'ın bütün cihad hareketlerine katıldı. her savaşta gösterdiği cesaretle varlığını ortaya koydu.hiç bir gün resul-u ekrem'in gazvelerine katılmaktan geri durmadı.resulullah'in vefatından sonra, hz. ebu bekir (r.a.)devrinde yapılan önemli cihad harekâtlarında da ayni secaat ve cesaretle savaştı.hz. abdullah ibn ömer der ki:yemâme'de mürtedlere karşı yapılan savaşta öyle bir yiğit gördüm ki, düşmanların saflarını yerle bir ediyor,etrafındaki bahadırlara "cennet ilerdedir!..." diyordu.araştırdım, bu bahadır insanın ammâr b.yâsir olduğunu öğrendim.iste bu bahadır mümin yemâme savaşında bir kulağını kaybetmişti.
    resulullah, ammâr'ı çok sever ve korurdu. bir gün ammâr, hâlid ibn velîd ile tartışmış, resulullah bu tartışmayı duymuş ve halîd (r.a.)resulullah'a ammâr'ı şikâyet yolu ve ağır sözlerle ithama başlayınca ammâr ağlamıştı. bunun üzerine resulullah: "kim ammâr'a düşmanlık ederse allah'a düşmanlık etmiş olur. ammâr'a düşman olanın düşmanı allah'tır."(ahmed b. hanbel, iv,89,90) buyurmuştu.hâlid ibn velîd (r.a.)olayın devamını söyle anlatmıştır."resulullah'ın yanından çıktım. ammâr'ın hoşnutluğunu kazanmaktan başka bir arzum kalmamıştı. yolda ammâr'a kavuştum ve onun gönlünü almağa çalışıp kendimi affettirdim."hz. ammâr, hz.ömer (r.a.) devrinde kûfe valiliğine tayin olundu. hz. ömer, tayin için yazdığı emirnamede söyle demişti:

    "size ammâr b. yâsir'i emir, abdullah b.mes'ud'u öğretici olarak tayin ettim. her ikisi de bedir'e katılanlardandır. onları dinleyiniz ve onlara itaat ediniz.ibn mes'ud'u yanımda alıkoymayı tercih ettim halde, sizi kendi nefsime takdim ettim ve onu size gönderdim. osman b. hanif'i de irak'a gönderdim. bunların yevmiyeleri bir koyundur.onun yarısını ammâr'a verin ve kalanını da diğer ikisi arasında taksim edin."(ibn sa'd, tabakât iii, 252)

    hz. ammâr, bir sene dokuz ay kadar kûfe'yi mükemmel bir şekilde idare etti, fakat bir süre sonra kûfe'nin ileri gelenlerinin isteklerine boyun eğmesi yüzünden, hoşnutsuzluk ile karsılaştı.hz. ammâr'ın tutumundan şikâyetçi olan kûfe'liler isteklerini sürekli hz. ömer'e bildirip durdular.onun, vazifesini yürütme kudretinde olmadığını ve ona itimat etmeyeceklerini söylediler.sonunda hz. ömer, ammâr'ı azlederek, yerine ebu musa'l- es'âri'yi tayin etti. kûfe'lilerin ammâr aleyhinde söyledikleri: onun siyasete vakıf olmadığı, kifâyetsiz olduğu ve memuriyetin sorumluluğunu takdir etmediği gibi şeylerdi. hz. ömer (r.a.)hz. ammâr'ı azlettikten sonra:"azlolunmaktan üzüldün mü?"diye sormuştu. hz. ammâr: valiliğe tayin olunmaktan memnun olmamıştı, fakat azlimden de müteessir oldum?.."dedi.

    hz. osman devrinde, karışıklıklar başladığı zaman; müminlerin emiri hz. osman (r.a.)bunun sebebini öğrenmek için belli baslı bölgelere en güvenilir sahabîleri teftişle görevlendirdi.hz. ammâr, mısır'da olup bitenleri araştırıp, inceleyerek sonucu halife'ye bildirecekti. basra, kûfe, sam gibi önemli merkezlere gönderilenler, vazifelerini yerine getirerek sevindirici haberle döndükleri halde hz. ammâr, çok gecikti.hatta medine'de onun akıbeti hakkında endişeler bile belirmişti. nihayet mısır valisi abdullah b. ebi's-şerh, yazdığı mektupta halîfe'ye durumunu bildirdi. vali mektubunda söyle diyordu:"ammâr b. yâsir'i mısır'da bir grup kendisine çekerek, etrafında toplandı."

    kaynak http://www.dindusmanlari.org/

    ayrıca bir clairvoyance çağrışımı için (bkz: a family affair)
  • islami ilk kabul eden grupta bulunan bir sahabe. annesi ve babası mekkeli müşrikler tarafından öldürülmüştür. 93 yaşında sıffin savaşında şehid olmuştur.*
  • annesi ve babası, islamın ilk şehitleridir.

    (bkz: sümeyye)
    (bkz: yasir)
  • siffin savasinda cogu mekkenin fethinden sonra muslumanliga gecmis olan muaviye taraftarlarina ve onlarin nezdinde umeyye ogullarina, kuranin indirilisinde sizinle savastigimiz gibi onun yorumlanmasinda da sizinle savasiyoruz demis ve anlayana buyuk bir ayar vermistir.
  • “ey ammar, seni zalim ve haddi aşan bir topluluk öldürecek.” hz. muhammed (sav)

    bu söz ammar'a ilk camiinin yapımı sırasında peygamber tarafından söylenmiştir. bu sözleri dönemin insanları içinde neredeyse bilmeyen yoktu. öyle ki müslümanlar peygamberden duydukları bu sözden sonra bir grubun hak mı batıl mı olduğuna ammar'ın tarafına bakarak anlıyorlardı.

    ammar, hz. ali'nin en büyük yaverlerinden, taraftarlarından biriydi. müslümanlar arasında fitneler baş göstermiş, halk olmayacak şeylere inanıyor, olmayacak şeyler yapıyordu. hz. ali ise müslümanları doğru yoldan ayrılmamaları hususunda halifeleri olarak yol gösteriyordu. ammar ise onun en büyük destekçilerinden biriydi. öyle bir zamandı ki ne düşman ne dost belli değildi. hz. ali'nin arkasında saf tutup namaz kılanların ertesi gün hz. ali'yle savaşmak için kılıç çektiği bir dönemdi o dönem. ammar ise hakkın ve batılın kimler olduğunu biliyordu ama ammar eskisi gibi savaş meydanlarında cengaverlik yapacak durumda değildi, yaşlanmıştı. fakat ammar'ın savaşmak dışında yapacağı başka bir şey daha vardı; hakikatı göstermek!

    sıffın savaşı, hak ile batılın ayrıldığı bir savaştı. ammar 90 yaşlarını geçmiş, muaviye ve onun taraftarlarına karşı ali'nin yanındaydı. sıffın savaşı başladığında ammar ölmek ve hakikatı göstermek için meydana atıldı. yaşlanmış olmasına rağmen ammar'ın karşısına kimse çıkamıyordu aksine savaş meydanında ammar'ın yolundan çekiliyorlardı ammar'ın katili olmamak için. ammar bir süre sonra muaviye'nin taraftarları tarafından öldürüldü. ammar'ın ölümü muaviye'nin askerleri tarafından büyük bir kargaşaya yol açtı; "ammar zalim bir topluluk tarafından öldürülecekti."

    ammar'ın ölümünde dahi mesajlar var. hak ve batılın gösterilmesi gerekiyordu. ammar o karışık dönemde halka hakkı ve batılı göstermek için kendini görev sahibi olarak gördü ve halka mesajını en güzel şekilde verdi. ammar hz. ali için çok değerliydi. onun ölümüyle en güvendiği yardımcılarından birini kaybetmişti. muaviye ammar'ı sıffın'de öldürdükten sonra "ammar'ın ölümüyle ali'nin bir kolunu kestim." diyerek bunu kendisi gibi münafık olan taraftarlarını duyurmuştur.
  • peygamber efendimiz(sav) tarafından "insanların imanı vardır ama o öyle bir müslümandır ki ammar bin yasir onun kendisi imandır. insanlar(sahabe) aşkla cenneti bekler ama cennet aşkla ammar bin yasir'i bekler" cümleleri ile onurlandırılmış bir zat, ilk 13 müslümandan biridir. rakka'daki mezarının toprağını avuçlarımıza dolduramadan mezarı telef eden soysuzların allah ammar bin yasir'in sadakati hatrına ellerini kurutsun, ayaklarını bağlasın inşallah.
  • hayatı hakkında malumat toplamaya çalıştıkça gözlerimin yaşlarla dolmasına neden olan sahabe. şimdi bu adam tabiin değil, sahabedir. kaldı ki peygamber, ammar'ı çok sever, çok da kıymet verdiği bilinirdi.

    bu sahabe çok çile çekmiş, peygamber ile her savaşa katılmış, vücudunu siper etmiş, hatta bildiğim kadarıyla kulağından bile olmuştu. halid bin velid gibi çok iyi tanınan, bilinen ve sevilen bir sahabe bile, ammar ile çekişip de hazret-i peygamber'in huzuruna getirilince, peygamber olayı dinler, ammar'ı haklı bulur ve halid bin velid'e ''ammar'ı üzme'' der. halid sonra ''ammar'ın gönlünü nasıl alacağımı bilemedim'' demiştir.

    bunları şu yüzden söylüyorum; osman döneminde karışıklıklar çıkmaya başlayıp da, bugünün emevi zihniyeti dediğimiz siyasal islam kendini göstermeye başladığı dönemler, zannederim osman'ın zaten pek de sevemediği ammar'a karşı harekete geçtiği dönemlerdir.

    şimdi düşün, bu adam, peygamber ile her yere gitmiş. ama her yere. mescid-i nebevi yaparken deli gibi çalışmış, peygamber'in hani resmen ''ben bu adamı koruyorum'' demediği kalmış bir adam. bizzat peygamber övgüsü alan, gerçekten sağlam bir kişilik. düşün, sen kalkıp bu adamı böyle hürmetle tutacağın yerde, adamlarına tekme tokat dövdürtüyorsun. hem de caminin içinde. bayıltıncaya kadar. hayalarına tekmeler savurtarak. adam yediği dayaktan fıtık olur, kaburgaları kırılır!

    okurken gözlerim doldu. peygamber övgüsü al, sohbetinde bulun, peygamber'i ve dini korumak uğruna hayatını ortaya koy, birileri kalkıp seni tekme tokat dövsün, sakat bıraksın, nihayet de şehit etsin. çok yazık çok. böyle güzel bir adama bu muamele çok yazık..

    osman'ın, ali kendisine gelip ''sen ne yapıyorsun? zaten ebu zerr'i sürdün, şimdi sıra ammar'a mı geldi?'' deyişine, osman ''evvela senin sürülmen gerek'' gibi bir cevap verir. ali ''dene bakalım yapabiliyor musun?'' gibi bir sözle mukabele eder. uzun zamandır istiyordum şu islam döneminin ömer'den sonrasını okumayı ve araştırmayı, bu gece başladım. daha neler öğreneceğim acaba?
  • ben siyeri ilk okuduğum zamanlardan bu yana bilal-i habeşi ve ammar bin yasir kalbimde inanılmaz bir yere sahiptir.. hem acıyla hem de sevinçle karışık olarak hem allah'a olan inançları hem de peygambere gösterdikleri bağlılık hakkıyla okunduğu zaman sizi çok farklı dünyalara sürüklüyor..

    doğumu 570, ölümü ise sıffin savaşında (657) gerçekleşmiştir.. öldüğü zamanlarda 90 yaşını aşmış olduğu (kaynaklar 93 diyor çoğunlukla) yazılsa da, bu hesaba göre ya doğumu yanlıştır ya da öldüğü zaman 87 yaşındadır.. neden bilmiyorum kafama takıldı..

    ammar bin yasir (r.a.) müslümanlığını ilan eden ilk 7 kişi arasındadır..
    islâmiyetin başladığı yıllarda annesi ve babası ilk islâm şehitleri ünvanını almış ve bin türlü ağır işkenceye maruz bırakılmış bir yemenli olan yasir (r.a.) ve sümeyye hatundur.. canları pahasına dinlerinden dönmeyişleri günümüz fırıldaklığında ibretliktir..

    ammar bin yasir'in hayatı ve hayatı boyunca imanı, sebâtı ve kararlılığı herkese örnek teşkil edecek kadar benzersizdir.. hz. muhammed (s.a.v.)'in ammar (r.a.)'ı çok sevdiği de bilinen bir gerçektir..

    "sevgili peygamberimizin çok sevdiği sahabilerden birisi şüphesiz hz. ammar’dı. resûlullah, ammar’ı görünce yüzü sevinçle dolardı. “ammar’a düşman olan, allah’a düş-man olur. ona kin besleyen ve onu kızdıran, allah’ı kızdırmış olur.” " dediği rivayet edilir..
    şöyle örneklendirelim:

    "bir gün hâlid bin velid ile am-mar bin yasir arasında bir anlaşmazlık çıktı. tartışmadan sonra ikisi de birbirlerini resûlullah’a şikâyet ettiler. resûlullah iki tarafı da dinledi ve ammar'ın haklı olduğuna karar verdi. sonra yukarıda zikrettiğimiz ammar’la ilgili hadisleri beyan ederek, hâlid’den ammar’ı kızdırmamasını istedi. hz. hâlid der ki:
    “yemin ederim, resulullah’ın huzurundan ayrıldığımda, ammar’ı nasıl memnun edeceğimden başka bir şey düşünemiyordum!”

    peygamberinin sevgisine ve hassasiyetine bu denli yakışan bir müslümandı ammar bin yasir..
    annesi ve babasının işkencelerle öldürüldüğü vakit sıra kendisine gelince, ya canını verecekti ya da müşriklerin lât ve uzza'sını öven cümleler sarf edecekti.. hangisinin doğru olduğundan emin olamamış, fakat kalben olmasa da serbest kalması karşılığında lât ve uzza'yı seçmiştir.. daha doğrusu seçermiş gibi yapmıştır.. serbest kalmasının ardından büyük bir acıyla resulullaha doğru koşmuş ve ağlayarak durumu anlatmıştır.. peygamberimiz bunları duyunca:

    "kalbinde bir değişiklik oldu mu?" yani dilinin söylediğine kalbin de iştirak etti mi diye sorunca ammar:

    "kalbim imanla doludur." cevabını vermiştir.. bunun üzerine resulullah:

    “ammar’ı başından ayağına kadar iman kapladı. iman kemiklerine işledi.” buyurmuştur..

    resulullah, ammar bin yasir'in gözyaşını mübarek eliyle silerek, kalbe iman yerleştikten sonra diliyle zarûrete binaen (zorunluluk nedeniyle) söylenenin imana zararı olmadığını ve yeniden işkenceye uğrarsa aynı şekilde davranmasını söylemiştir.. ammar bin yasir'in imanında zede olmadığını da şu âyet-i kerime müjde vermiştir:
    “kalbi imanla dolu olduğu halde inkâra zorlanan müstesna (burada ammar bin yasir var), inandıktan sonra allah’ı inkâr edip gönlünü kafirliğe açanlara (burada da ileri yönelik bence muaviye olabilir, hz. ali ve soyunun katlini düşünürsek çok yakışır) allah’ın gazabı vardır. büyük azâb da onlar içindir.” (nahl suresi: 106)"

    buradan şu sonucu çıkarabiliriz ki:
    ameller niyetlere göredir..

    ammar bin yasir yaşadığı müddetçe inancı için savaşmış ve yine inancı uğruna şehit edilmiştir.. sıffin savaşında kendisinin ölümüne sebebiyet veren muaviye ve yandaşlarına günümüzde beddualarımız aralıksız devam etmektedir ve edecektir..

    ölümü hakkında peygamberimizin ezelden bilinen bir söylemi de bir takım muaviye yanlıları için eziyet olmuştur.. nitekim peygamberimiz mescid–i nebevi'nin yapımı sırasında herkes sırtına bir kerpiç alırken, ammar'ın iki kerpiç alarak taşımasını ve toz içinde kalan suratını/sırtını görüp (bir rivayete göre burada ammar'ın peygamberimize diğer kerpiç taşıyanlara binaen şikayette bulunduğu ve "bunlar beni öldürmek istiyorlar ya resulallah" dediği ve bu sözün üzerine resulün o tozları silerek geleceği ön gördüğü meşhur sözlerini sarf etmiştir.):

    “yazık ammar'a, onu azgın, zalim bir topluluk öldürecek. o, onları cennete çağıracak, onlarsa onu cehenneme çağıracak' demiştir..

    ammar bin yasir'i şehit edenlerin nasıl bir cehennemle müjdelendiğini de muaviye başlığında konuşuruz..

    en son birkaç soru çözüyordum, nerelere geldim ben.. nasıl bir hüzün kapladı yine beni..

    buraya gözyaşı bırakıyorum.. inananlar için ibretlik hikayeler var burada..

    tanım: anne ve babası ilk islâm şehidi olan, kendisi sayılı insanın azmi, itaati, imanı, gücü ve şükrüne sahip olan cennet yolcusu (inancımız bu yönde) bir şehit, peygamber dostu..

    edit: imlâ..
  • kureyş müşriklerinin ağır baskıları sonucu, islam dininden çıktığıni dili ile ifade etse de kalben kabul etmemiştir. bunun üzerine nahl suresi 106. ayet nazil olur.
    ayet;
    "kalbi imanla dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan kimse hariç, kim iman ettikten sonra allah'ı inkâr ederse ve kim kalbini kâfirliğe açarsa, işte allah'ın gazabı bunlaradır. onlar için büyük bir azap vardır" (en-nahl 16/106)
  • sahih-i buhari'de şu sözü söylediği rivayet edilen ünlü sahabedir:

    'şu üç şeyi her kim biraraya getirebilirse imanı tam toplamış olur: nefsine
    karşı olsa da insafı elden bırakmamak, herkese selam vermek ve fakir iken de infâk eylemek'

    infak: yardıma muhtaç kimselere yardım etmektir, özellikle maddi manada.
hesabın var mı? giriş yap