• bu konsept dahilinde yapilan i$ler belirli donemlerde bir taraf acisindan cok zevkli fakat diger taraf acisindan da o kadar sikicidir:cocuk hep babasiyla bi$eyler yapmak ister ama baba cali$an ve i$i gucu olan biridir.elinden geldiince bi$eyler yapar ama bir cocuk icin hicbir zaman yeterli degildir.ayrica ne kadar kucuk bir cocugun frekansindan calabilir ki,sikici gelir haliyle bu olay ve zorunluluktan yapilir.neyse-oyle bir gecer zaman ki dedigim ayni lafaki-cocuk buyur delikanli olur ve baba da artik yava$tan ya$lanmi$tir,orta ya$li olmu$tur.cocugunun kendisiyle birlikte son bikac yilinin kaldiginin farkina varmi$tir ve onunla daha fazla vakit gecirmek ister.fakat suyun yonu degi$mi$tir.di$arda kariylan kizlan gezmek varken ya$li biriyle vakit oldurmenin ne luzumati vardir.ayni sikinti bu kez delikanli icin gecerlidir.babasiylayken sikilir.babasi da mumkun oldugunca beraber olmak ister.i$te budur abuk dongu.
  • harbi olanlari;
    hayatin en keskin virajlarini en hasarsiz alan ikilidir.. kirilan kollari yen icinde kalandir..
    bir de raki masasinda arkada$ olani en ozleteni en ozenilenidir..

    baba ogul; mantigi, dostlugu cagri$tirirken;
    ana ogul; $efkati ve duygusalligi cagri$tirir, ona gore davrantirtir.. onlar elmanin iki yarisidir.. elmanin birle$tigi yer ise biziz'dir.. ne guzeldir..
  • yilmaz ozdil'in kosesinden

    baba - ogul

    sabah sabah babam aradı...

    canım çok sıkkın.

    *

    - boyun bosun devrilsin...

    - hayırdır babacım?

    - babacım mabacım deme bana... bu yaşa geldin bi pırlantacı açamadın!

    - e sen de başbakan olamadın!

    - terbiyesiz herif! boşuna mı okuttuk...

    - valla hiç kusura bakma babacım, ben sana dedim beni imam hatibe gönder diye, sen tuttun atatürk lisesi’ne gönderdin, geleceğimle oynadın... yoksa ben de istemezdim böyle olmamı.

    - ananız şımartıyor zaten sizi...

    - e anamı da sen şımartıyorsun; torun torba sahibi oldu, hálá kafayı örtmedi... o açık kaldığı için bizim de kısmetimiz kapanıyor... o bayrağı da indirsin artık balkondan, sonra ağlıyorsunuz niye bize avanta buzdolabı gelmiyor filan diye.

    - sen bize laf yetiştireceğine el álemin çocuklarına bak biraz da utan!

    - el álemin çocuklarına bakacağına, sen biraz arkadaşlarına bak asıl... ahmet amca işçi emeklisi, hüseyin amca asker emeklisi, bekir amca memur emeklisi... bu ne biçim çevre? haybeye el öpüyoruz her bayramda... bi günden bi gün, bi tanesi çıkıp da, gel sana burslar vereyim amerikalarda okutayım, gel seni şirketime ortak edeyim dedi mi? küçükken o kadar pipimizi gösterdik, hani vefa?

    - insan bi gemicik alır bari...

    - bakan oldun da, almadık mı?

    - hadi çok uzatma, tansiyon hapım bitti, ayarla şu doktoru da gidip alayım...

    - bizim doktoru sürdüler...

    - nasıl sürdüler?

    - uçtu o... cumhuriyet mitingine mi katılmış ne, aldılar görevden... ama istersen muhtarı arayıp, beleş kömür gönderteyim.

    - oğlum kalorifer mazotlu...

    - eh be baba... pırlantacı açamadım diye bana kızıyorsun ama, sendeki ticari zekáya da hayranım yani... al kömürü, sat!

    - senin gibi evlat olmaz olsun!

    - ağabeyime de söylemişsin aynı şeyi, kalbimizi kırıyorsun... büyük sözü dinleyip en az üç tane yapsaydın, biri hayırlı çıkardı belki...

    - arama bizi bi daha...

    - sen de arama zaten, dinliyorlar... atıp tutuyorsun emekli maaşlarıyla ilgili, alacaklar ergenekon’dan içeri, göreceğiz yakutu zümrütü.

    *

    kapattı sonra...

    canım çok sıkkın.

    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/10983973.asp
  • bir baba olamayış, bir oğul olamayış hikayesi

    http://ucarutku.wordpress.com/…010/02/06/baba-ogul/
  • "adettir; babanın topladığını oğlu saçar." johann wolfgang von goethe
  • çok bilinmeyenlilikte, bu kadar çabamın gereksizliğini her sonuçsuzlukta anlayıp tekrar tekrar üzülmem bana özel bir aptallık, insanlığa değil. bir an, bir saliseden de az bir an, yeterli gerçek olmayanı gerçekten ayıklamaya…

    nasıllar-nedenler-benler-senler-bizler-babalar-oğullar her şey hayal ettiğimle kalıyor bu hayatta, ne ben oluyorum ne biz ne oğul ne de işte ne olmam gerekiyorsa o….

    babama kızgınlığım bitmeyen kinim sanırım bana bıraktığı ve bırakacağı acılardan ziyade (mecburum) genlerim… yalanlarımın yalanlarına, yanlışlarımın giderek yanlışlarına benzemesinden korkuyorum, hatalarımın günün birinde hatalarıyla çakışmasından korkuyorum. önümde babam gibi yanlış yaşanmış bir hayat dururken ben nasıl bu kadar yanlış yaparımın cevabı basit.

    beni acıtıyor babama verdiğim sıfatlar, onu değil. nesil farkı, kültür farkı, eğitim farkı basitlikleriyle çözülemeyecek bir problem, ilişkimiz artık… her ona dönüşlerim, ondan gidişlerim, kurduklarımla kalıyor. bilmedikleri-bilmediklerim-bilmeyerek yok olacağımız düşüncesi ne kadar yaşanılmaması şeyler. ne kadar yanlış ilişkiler kurmuşuz yıllar öncesinden, ne kadar yaşamışsak o kadar geriye dönmemiz gereken yanlışlıklar. bir baba olamayış, bir oğul olamayış hikayesi olarak son bulacak hikayemiz, ikimizden birisi diğerinin mezarında itiraflara soyunacak kendini rahatlatmak bencilliğiyle. başını eğişleri, kilitleri açacak sorulara vermediği cevapları, başka kimseye yöneltmeye bile cesaret edemeyeceğim sertlikteki bakışlarım…. ne kadar birbirimizi hak etmediğimizin ne kadar birbirimize mecburen babalık/evlatlık yaptığımızın resmi bende. en az benim kadar suçlu bu ilişkisizlikte… en zor geçen anlarımızın beraber olduğumuz anlar olmasına sebepliklerimiz, babalık_evlatlık…

    kaynak: http://ucarutku.wordpress.com/…010/02/06/baba-ogul/
  • - yoksulluk kaç gün sürer baba?

    - 40 gün oğul.

    - 40 günden sonra zengin olur muyuz?

    - yok oğul, alışırız.....
hesabın var mı? giriş yap