• anlam veremediğim durum.

    öncelikle acil servis nedir ne değildir:(bkz: acil servis)

    insan hastalanabilir tamam. boğaz ağrısı çok çok şiddetli olabilir tamam. ama bu acile gidebileceği anlamına gelmez ki. adı üstünde acil. boğaz ağrısı nasıl bir acil durum oluşturabilir!

    düşük sosyokültürel seviye deyip geçemiyorum malesef. bu hasta profili ciddi sorun teşkil ediyor.

    "seron yok mu"
    "sarı seron iyi geldiydi geçen"
    "ölüyorum seron olmadığı zaman uyuyamıyorum"

    kamu spotu tadında

    serum taktırmasan "böyle hastane mi olur" bilmem ne

    e böyle hasta mı olur!!

    bir önceki hasta kalp krizi bir sonraki hasta apandisit adam görüyor hastaları." benim ne işim var acilde" demiyor da hala serum kavgası yapabiliyor.

    bilmeyenler için: grip başvuruları acil serviste yeşil alan olarak değerlendirilir. ve bu sizin 20 lira fazladan muayene parası ödemenize neden olur.

    boğaz ağrısı bir semptom tabi ki doktora gidilmeli. ama yeri acil servis değil. sabah polikliniktir. ama her işte kurnazlığa kaçan halkımız bu konuda da kafasını kullanıp gündüz poliklinikte sıra beklememek için akşam acil servise başvuruyor.

    gerçi sabah gelip "poliklinikte çok sıra vardı" sözünü de sıkça duyuyorum.

    bilmeyenler için: ilçe devlet hastanelerinin çoğunda triajbulunmuyor. bu hastaların sıra ile çağırılması anlamına geliyor. tek şikayeti boğaz ağrısı olan hasta karın ağrılı veya göğüs ağrılı bir hastadan önce muayene oluyor.

    ek: bu entry genel durumu iyi sadece boğaz ağrısı olan hastalar için yazılmıştır.
  • kız bakmak için acile gitmekten iyidir.
  • acil servise gittiğimde böyle insanları görünce otobüslerdeki 65+ yaştaki insanlar geliyor aklıma. gerçekten acil sağlık sorunu olanların haklarını yemekten başka bir iş yapmıyorlar bu insan benzerleri.
  • acilde boğaz ağrısı muayene ücretini 500 tl filan yapacaksın, gelen gelsin o zaman, hatta serumunu kendi seçsin; sarı, tuzlu, şekerli.
  • en doğal olan olaydır. adam boğaz ağrısı çekiyor belki ağrı kesici kullandı etki etmedi. ne yapsın ağrıdan ölsün mü ? bir bilene sorması mantıklı olan eylem değil mi? siz neyin peşindesiniz amk. sözlüğe gelip boş boş konuşacağınıza mensubu olduğunuz sağlık kuruluşunda işinizi yapın.
  • mesai yoğunluğu nedeniyle gündüz hastaneye gidemeyen bir çalışandır. herkes işsiz güçsüz olmayabiliyor. ülkemizde "nöbetçi hastane" gibi bir kavram yok, onun görevini de acil servisler üstleniyor.

    kurumum bu konuda çok rahat olmasına rağmen işlerimi aksatmayı sevmediğim için yıllardır izin kullandığım gün sayısı bir elin parmaklarını geçmez. (onlar da düğün, cenaze vs. için) çok şükür kendi hastalığım nedeniyle bugüne kadar bir kez bile izin kullanmadım. ertesi gün mesaiye gidebilmek için ateşimi düşürüp ayaklandıracak bir iğne yaptırmaya ya da serum bağlatmaya defalarca acile gittim. yakın bir özel hastaneye gider, sıramı beklerim; sıram gelince de işlemimi yaptırırım. bu arada acil bir hasta gelirse de zaten kimse senin için "bu önce gelmişti" demez, herkes onunla ilgilenir sen de sıranı beklersin. aynı şekilde dişçim de gece 00.30'a kadar çalışıyor akşam 21.00'den sonra gidip işimi halledebiliyorum. kısacası basit bir grip için mesai saatinde izin alıp doktora giden, üstüne de 3 gün istirahat raporu alanlara garip gelebilir ancak işlerinizi aksatmadan da sağlık hizmeti alabilirsiniz.

    ekleme: acil servislerin yoğunluğu boğazı ağrıyan hastanın suçu değil sizin sağlık sisteminizin sorunu. çalışan bir insan için boğaz ağrısı ya da 31 çekerken incittiği bileği, sırasını beklemek şartıyla, acil servise gitmek için yeterli sebepler. eleştirilmesi gereken basit bir boğaz ağrısı için 2 hafta sonrasına randevu alıp bir de o güne işlerini ayarlayarak izinli olması gereken çalışan kişiler değil, bunlar için bir önlem almayan devlet. gece açık poliklinik vardı da biz mi gitmedik. ertesi gün işime ateşten titreyerek gitmek istemiyorum bu kadar basit.

    belirttiğim gibi özel hastaneleri tercih ediyorum. 40-50 liraya gerekli her türlü tetkiki yapıp ona göre tedavimi uyguluyor, reçetemi yazıyorlar. doktorlarıyla insanların kurduğu şekilde iletişim kurabiliyor olmamız da bir diğer artısı. mesela sorduğum soruya cevap veriyorlar. kan tahlilinden kaba sıçtığım boka kadar sonuçları en fazla 10 dk. sonra kendileri getirip veriyor ve yataktan çıkamayacak haldeyken bile bir serum ya da iğneyle ertesi gün mesaimi geçirmemi sağlayabiliyorlar. 20 lira daha fazla verip devlet hastanesinin kargaşası ve doktorlarıyla uğraşmadan işinizi görün. zaten personel sayısı yeterli olduğu için çok ağır bir hasta ya da yaralı gelmediği sürece bekletmiyorlar. en fazla ateşlenmiş bir bebek veya bir yerlerini kesmiş birisi oluyor bir yarım saat bekliyorsunuz.
  • o boğaz ağrısı kulağa öyle bir vurur ki 20 lira değil 200 lira olsa da gidersiniz.
  • yerine göre hekim tarafının da hasta tarafının haklı olabileceği durum.

    uzun uzun çok entryler yazdım; tıp hakkında, sağlık uygulamaları hakkında vs. bu sefer detaya girmeyeceğim ama kısaca tekrar vurgulayayım; hastalık yoktur hasta vardır, kitabi bilgi yoktur, olgu vardır. dolayısıyla tıbbın içindeki her şey şartlara uygun olarak kendi dinamizmini oluşturur.

    boğaz ağrısının sebepleri binlerce. üst solunum yolu enfeksiyonu semptomu olarak prezentasyonu en sık karşılaştığımız durum. burda önemli olan 2 şey var. hekim değerlendirmesi ve hastanın hekim kararına saygısı ve uyumu. bizdeki sıkıntılar bu ikincinin olmamasından kaynaklanıyor ve hekim kişisi de boğaz ağrısı ile gelinir mi yanılgısına düşüyor.

    acil servis yalnızca acil vakalar için değildir. birçok merkezde yeşil alan uygulaması yapılır. nedir bu yeşil alan? hekim ya da triyaj görevlisi seni çok kısa bir süre içerisinde şikayetine göre değerlendirir ve senin önceliğini belirler. yeşil alan hastası olduğuna karar verirse, hekim tarafından 4 saate kadar bekletilebilirsin. sen eğer bu 4 saate kadar bekletilme kuralına saygı duyacaksan, hekimini ya da ilgili sağlık personelini dinleyeceksen her zaman acil servise üst solunum yolu enfeksiyonuna bağlı şikayetlerle başvurabilirsin. zaten ilk bakıda ateşin olduğu belliyse ne kadar yoğun olursa olsun hiçbir acil hekimi de seni 4 saat bekletmez.

    ha yok hır gür çıkaracaksan, hekimi tehdit edeceksen, sağlık hizmeti verilmesini engelleyeceksen, tehdit oluşturacaksan; hadi canım kapı orada. kimse de sana bakmaz, bakmayacaktır da. eskidenmiş o canla başla her taşın altına elini sokan hekim profili. artık önce kendi canımız, önce kendi sağlığımız. kimse de kusura bakmasın.

    bunun dışında; mesai bitmiş olabilir, hasta kendini gerçekten iyi hissetmiyor olabilir, hastanın ertesi gün yetişmesi gereken bir işi olabilir ve bu konuda yapılabilecek bir şey var mı öğrenmek isteyebilir, hasta kendi durumunun ciddiyetinin ayrımına varmayabilir. bu hasta tabii ki acil servise başvuracak. boğazı ağrısa da başvuracak, kulağı kaşınsa da başvuracak. hasta hekim kişisi değildir, kendisiyle ilgili şikayetinin basit mi ciddi mi olduğuna karar veremeyebilir. dolayısıyla acil servise tabii ki gelecek.

    ama acil servise gelince ne yapacak? sırasını bekleyecek, hekim ne diyorsa can kulağıyla kaçırmayacak, başkasının hakkına girmeyecek, kimseye tehdit oluşturmayacak. kısaca eğer sorunu önemsiz görüldüyse efendi gibi oturup sırasını bekleyecek. bazı acil servisler var tam kıyamet yeri. öyle bir acil servise gittiyse de hekimi gidip bana ne zaman bakacaksınız diye darlamayacak, orali açıksa kusma olmadıysa serum diye ortalığı yıkmayacak, kafasına göre antibiyotik talebinde bulunmayacak, bir boğaz ağrısı için 9 kişi acil servis hekim odasına dalmayacak.

    bunlar tamamsa o hasta kesinlikle acil servise başvurabilir. bu arada güzel kardeşim boğaz ağrısını ne zamandan beri kbb'ye gönderiyorsunuz siz ya? orası nasıl bir hastane. dışarda aile hekimi yok mu senin hastanın? basamak örgüsüne önce sen dikkat et sonra acil servise boğaz ağrısı mı gelir diye söylen.
  • gündüz gidememiştir, hafta sonuna denk gelmiştir, randevu almaya kalksan devlet hastanesinde en erken 2-3 hafta sonraya randevu alabiliyorsundur, sabahın köründe sıra numarası almaya vaktin yoktur, sıra beklesen de sıra gelmemiştir vs. vs. bir sürü olasılığı var bunun. insanları sadece kendi pencerenden bakıp yargılamak ne kadar güzel.
    bunu yazan kişi ya yeşil alanda tedavi beklerken sıra çokluğundan sıkılmış bir hasta, ya da acilde sürekli hastayla uğraşmaktan bunalmış bir sağlık personelidir. her seferinde doktorlarla, hemşirelerle empati yapmaktan, alttan almaktan bıktım, biraz da siz hastalarla empati yapın. yeter.
hesabın var mı? giriş yap