• das lehrerzimmer (the teachers' lounge) (öğretmenler odası), matematik öğretmeni carla nowak'ın çalıştığı lisede yaşanan bir hırsızlık olayını araştırmasıyla gelişenleri konu ediniyor.

    vizyon tarihi: 2 şubat 2024
    ithalatçı: birfilm
    sinema dağıtım: birfilm
    tür: dram
    yapım yılı: 2023
    süre: 98 dakika
    ülke: almanya

    filmin konusu:

    “carla, bir matematik ve spor öğretmenidir ve sadece okulunda değil, genel olarak işinde de yenidir.

    gelir gelmez orada hırsızlık olduğunu anlar.

    şimdi bu durumla başa çıkabilirdi ama yapmak istemediği şey tam olarak buydu.

    hala bozulmamış idealizmiyle araştırmaya başlar ve özellikle meslektaşları, ebeveynleri ve öğrencileri arasında bir anlayış eksikliği ile karşılaşır.

    ayrıca asıl şüpheli, öğrencisi oskar'ın annesidir.

    işte o zaman carla, idealinin gerçekle pek bağdaştırılamayacağını fark etmeye başlar.”

    yönetmen: ilker çatak
    oyuncular: leonie benesch, michael klammer, rafael stachowiak, leonard stettnisch, eva löbau, anne-kathrin gummich, kathrin wehlisch, sarah bauerett, uygar tamer, özgür karadeniz, jonas albrecht, katinka auberger, johanna götting, padme hamdemir, enno hoppe, elsa krieger, antonia luise kramer, antonia küpper, zayana mielke, mikail osanmaz, emma phu, tim porath, goya rego, can rodenbostel, canan samadi, vincent stachowiak, lisa marie trense, lewe wagner, florian floo weber, oskar zickur
    senaryo: ilker çatak, johannes duncker
    görüntü yönetmeni: judith kaufmann
    kurgu: gesa jager
    müzik: marvin miller

    vizyon tarihi: 2 şubat 2024

    filmin fragmanını buradan izlemek mümkün.

    filmin 2. fragmanını buradan izlemek mümkün.

    filmin altyazılı fragmanını buradan izlemek mümkün.
  • film giderek artan bir psikolojik gerilim dozu ve şüphe/gizem faktörüyle çok başarılı. öyle ki finalde bir sürü cevaplanmamış soru kalması bile ayrı güzellik katmıştı filme. artık mesele o değil ama buyrun isterseniz kendi cevaplarınızı verin demiş yönetmen ilker çatak.
    filmde ilk dikkatimi çeken kusursuz yansıtılan alman düzeni oldu. yönetmenin türk asıllı olmasına bu yüzden biraz şaşırdım, alman kodlarını bu kadar objektif ve başarılı okuması hep birlikte çalıştığı johannes duncker'ın etkisi de olabilir, bilmiyorum.
    konusuna gelirsek; almanya'da bir okulda sözleşmeli öğretmen olarak çalışan ve diğer öğretmenler arasından idealizmiyle ayrışan carla'nın insan ilişkilerini matematik gibi ele alıp çuvallamasını, her şeyi ilkelerine uygun yaptığını düşünürken çevresindeki hemen hemen tüm insanları karşısına alarak kontrolü yitirişini izliyoruz. işler sarpa sararken ilkelerini mi yoksa ait olduğu sistemin kurallarını mı izlemeli?
    ikiyüzlü okul bürokrasisine karşı her zaman çocukların tarafını tuttuğu için yoğun sempati uyandıran carla, sınıfını da bir maestro gibi yönetiyor. özellikle sınıfa girdiğinde, arka planda çalan klasik müzik akord sesleri, maestro gibi çocukların karşısına dikilince seslerin kesilmesi hoş bir sahneydi. özetle filmde, seyirciyi carla'ya yakınlaştırmayı amaçlayan bir tanıtıcı giriş olduğunu söyleyebilirim. sempatikleştirilen diğer karakter ise zeki ama içine kapanık öğrencisi oskar.
    carla, hırsızlık vakalarıyla ilgili salt çocukların soruşturulmasını adil bulmayarak öğretmenleri ve idari personeli de işin içine katıyor. çocuklara matematik dersinde öğrettiği ve bir önermenin adım adım açıklanabilir kanıtlar sunulursa doğruluğunun ispatlanabileceği ilkesini ise, çoğu kendisi dışında gelişen sebeplerden, pratikte uygulayamıyor ve iş çığrından çıkıyor. öyle ki asıl savunduğu taraf olan çocukları da karşısına alıyor. burada en uçlara savrulan ise pek sevdiğimiz oskar. bayan kuhn dahil karakterlerin iyi-kötü arasında gidip gelişleri bence filmin en başarılı unsurlarından biriydi. salt iyi ve salt kötülerdense bu gidiş gelişler gerilimi hep tepede tutuyordu.
    son olarak, filmin adı, filmdeki ana olayın gerçekleştiği mekandan ötürü değil de carla'nın çelişkisini temsil ettiğinden öğretmenler odası olarak seçilmişti bence. sistemin bir parçası olup, ilkelerinden ötürü o sisteme ait hissetmeyenlerin çelişkisi.

    --- spoiler ---

    finalde bir twist yapılıp sürekli dersten çıkan iki çocuğun hırsız olduğu ortaya çıksaydı hiç fena olmazdı. hoş bir yerden sonra artık hırsız kim sorusunun da bir anlamı kalmadı ama yine de…

    --- spoiler ---
  • filmekimi seçkisinden the teachers' lounge'u sizler için inceledik. yazımız sizlerle: bu devirde öğretmen olmak zor

    --- spoiler ---

    alman eğitim sistemi

    ilk gösterimini berlin film festivali panorama bölümünde yapan ve bu bölümden ödülle dönen, orijinal adıyla das lehrerzimmer, uluslararası adıyla the teacher’s lounge; bu seneki akademi ödülleri’nde uluslararası film kategorisinde almanya’nın oscar aday adayı da olmayı başardı. almanya’daki başarılı türk – alman yönetmenlerden biri olan ilker çatak, diğer aynı kökenli yönetmenlerden farklı olarak filmlere daha çok alman bakış açısıyla bakmasıyla dikkat çekiyor. önceki iki filminde de seyircisine farklı filmler sunan yönetmen, the teacher’s lounge sayesinde kariyerinin şu ana kadarki en iyi filmiyle karşımıza geliyor.

    leonie benesch’ın canlandırdığı carla nowak (the crown’da prens philip’in talihsiz kız kardeşi cecile’i canlandırmıştı), öğrencilerin kendilerini birey olarak görmeye teşvik edildiği bir okulda genç, idealist matematik ve beden eğitimi öğretmenidir. aynı zamanda kendi yöntemleri olan, etik ve adil olma konusunda takıntılı ve öğretmenin işinin öğrencilerine kademe atlatmak olduğuna inanan akıllı ve kararlı bir öğretmen olan carla, akıcı bir şekilde ingilizce ve lehçe konuşmaktadır. vestfalya’da yaşayan polonyalı bir aileden geliyor oluşu ve almanya’da göçmen bir aileden gelmenin kendi ötekiliğinden kaynaklı tedirginlik yaşamaktadır.

    kendince bir yol bularak okuldaki hırsızlık olaylarını çözmek isterken işin içinden çıkılmaz bir politik ve ahlaksal çıkmazların olduğu bir bataklıkta kendini bulur.

    günümüz toplumu

    günümüz toplumunda pek çok konudan bahsederken politik doğruculuğun etkilerini hissederiz. gerek günlük yaşantıda, gerekse iş hayatında metropol kültürlerin iç içe geçmesinden kaynaklı farklı hassaslıkların dengesizliği ortaya çıkar. mayınlı tarlanın içinde yürüyen bitmiş savaşın sefil askerlerine dönüşmek zorunda kalırız.

    almanya da işte bu kalıpların arasında zaman zaman nefes almak konusunda sorunlar yaşayan bireyleri bulunduran ülkelerden biri. insanlar kurallarına sadık kalmaya çalışır. the teacher’s lounge bu karmaşanın ortasında yabancı düşmanlığı, müslümanlara karşı ayrımcılık, mesleki deformasyonlar, gelişen teknoloji sonrası algı yönetimi ve cancel kültürünün yakıcı etkilerini usta bir biçimde gözler önüne seriyor.

    ilker çatak basit bir okul filmi gibi görünen hikayeyi öyle dallandırıp budaklandırıyor ki karşımıza paranoyanın hakim olduğu ve nefes bile alamadığımız bir gerilim filmi ortaya çıkıyor. her hamlenin farklı bir sonucunun olduğu ve kelebek etkisi gibi başa bela sorunlar açtığı bir kafesin içinde kendimizi buluyoruz. film bu bağlamda değişen güç dinamikleri ve bunların toplumsal sonuçlarıyla daha çok ilgileniyor diyebiliriz.

    fırsat eşitsizliği

    the teacher’s lounge bir yandan öğretmenleri ve öğrencileri korumak için uygulamaya alınan kuralların ve mekanizmaların yetersizliğini ortaya koyuyor. yaratılan sistemin çarkları farklı durumlar altında beklenilen verimi veremiyor. bu yüzden de toplumsal “cadı avı”na dönüşen çelişkiler zinciriyle uğraşmak zorunda kalıyoruz. buna ek olarak bireylerin aynı kuralları kendi kişisel çıkarlarına ve siyasi eğilimlerine göre nasıl yorumladıkları veya esnettiklerini de hesaba kattığımızda, aslında düzen dediğimiz karmaşanın içinde hayatta kalmaya çalıştığımızı anlıyoruz.

    bu karmaşayı somutlaştırmak gerekirse akranlarına zorbalık yapan öğrenciler için hırsızlık, onların zalim davranışlarını ortaya çıkarmak için yalnızca bir fırsat oluyor. okul gazetesini yayınlayan ekip için aynı olaylar, gerçekleri maskeleyebilecekleri bir çözüme dönüşüyor. günümüz dünyasında bu tip durumlarda basının olayları çarpıtması gibi filmde bu olay da benzer şekilde karşımıza sunuluyor.

    öteki örnek ise gizli ırkçı kabul edebileceğimiz kimi öğretmenlerin bu olayı kendi lehine çevirmek adına, yaşananları çarpıtmaları. istedikleri hamleleri yapmak için kendilerine avantaj sağlayan hareketlerde bulunmaları ise etnik açıdan azınlık kesime yakın öğrencilere sahip bir okulda rahatsız edici bir hale geliyor.

    bu noktada oyuncu leonie benesch için ayrı bir parantez açmak lazım. kendi doğrularını savunmak için maruz kaldığı psikolojik şiddeti görmezden gelerek işine odaklanan ve pasif bir savunma halinde kalmayı tercih eden öğretmen rolünde kusursuz bir performans sergiliyor. zaman zaman onun bu idealist tavrı sinir bozucu ve mantığa uygun gelmiyor. ancak ilker çatak öyle bir karakter yaratmış ki amacından sapmayan ve ne olursa olsun planına sadık kalan gerçek bir eğitimci profili çizmeye çalışmış. benesch’in sessizlikleri, çığlıkları, çöp poşetine yönelttiği haykırışları ve donuk bakışlı çaresiz ama yine de güçlü halleri filme ayrı bir seviye atlatmayı başarmış.

    final daha sert olabilirdi

    filmin finali de bu doğrultuda sonlanıyor. bir öğretmen figürünün ne olursa olsun inandığı şey uğruna savaşmasının aslında sonuç verdiğini göstermek istiyor. sistemin bataklığında kaybolacak öğrencilere dair ufacık ekmek kırıntıları bile görmek bir öğretmenin başarısı olarak görülebilir. basit görünebilir ama duygusal bağlar kurulan rubik küp sahnesi de bu yüzden önemli bir noktaya temas etmiş oluyor. bahsedilen bağlama doğru orantıda ve sertleşmeden dozunda bir yaklaşım olarak görebiliriz.

    ancak filmin farklı bir sahneyle bitirilmesini isterdim. daha vurucu bir sahnenin varlığıyla bitmesi, filmin anlattığı bunca karmaşaya layık bir bitiriş olabilirdi.finalin daha çok hayat devam ettikçe karşımıza neler çıkacak, neler şekillenecek tarzı bir finale itilmesi, belki de filmin en büyük eksisi diyebiliriz. buna rağmen filmin geri kalanı o kadar güçlü ki filmden keyfimizi kaçıran bir durum olmuyor.

    neredeyse tamamı okulda geçen bir film için oldukça tempolu ve akıcı bir kurgusu olması, senaryonun farklı açılımlarda bulunarak düşünmeye sevk etmesi, muhteşem oyunculukları ve bir an bile şüphe edemeyeceğimiz harika rejisiyle the teacher’s lounge yılın en iyi filmlerinden biri olarak akılda kalıcı olmayı başarıyor. carla karakterinin karmaşa içindeki beynini, okul koridorlarından hiç çıkmadan görselleştirmenin yaratıcı yollarını bulması bile filmin ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. her filminde yükselen performansıyla ilker çatak alman sinemasının yeni ustalarından biri olacak gibi gözüküyor.
    --- spoiler ---
  • ilker çatak, berlinale’de prömiyerini yaptığı 4. uzun metrajı das lehrerzimmer ile bir toplumun aynasını mikrosistem üzerinden yansıtıyor.

    onceden deginilmis analizlere ek olarak, odaklanılan sadece adalet kavramı da değil; aynı zamanda ırkçılık, önyargılar, kanun ve kanunsuzluğun sınırlarında edilen dans ve sıfır toleranslı okul politikasının sağlam görünen sisteminin aslında kırılganlığı ve kusurları. sahte haberlerin nasıl ortaya çıktığı ve sosyal medyanın manipülasyonları ile yeniden şekillenen gerçek de cabası… baskın olarak işlenmeyen ama ince bir dokunuşla yine de fark edebildiğimiz bir diğer sosyolojik unsur olarak; “oğlum hırsız değil. öyle olsaydı kemiklerini kırardım.” diyen türk babanın yaklaşımı sayılabilir. sad but true.

    filmin teknik tercihleri de dikkatten kaçırılacak gibi değil; carla’ya odakla başlayan kamera onu ve öğrencilerine mesafesini yakın tutuyor, gerektiğinde close up yapacak kadar yakın üstelik. olaylar kontrolden çıktığında oyuncular tedirgin, kamera ise titrek. bir leitmotif olarak gerginliği arttıran yaylılar görevini yerine başarıyla getirse de, bir yerden sonra müziğin çok ön planda olması rahatsız edici olabiliyor, belki de yönetmenin amacı da budur.

    uzam olarak okuldan hiç çıkmıyoruz. filmin başlığı bunun yanında özel hayatına hiçbir zaman göz atmadığımız carla’nin sıkışmışlığının güzel bir yansıması da.

    tüm mekânı boş gösterdiği ve neredeyse sürreel bir tavırla iki polisin oscar’ı sanki bir kral edasıyla okuldan çıkarttığı son sahne özellikle. oscar bir suçlu mu? yoksa kahraman mı? peki hırsız kimdi? bunun artık ne önemi var?
  • ilker çatak'ın yönettiği, 2024 yılı için almanya'nın oscar adayı film. çok beğendim ama vizyona girdiğinde tekrar izleyecek gücü bulabileceğimi sanmıyorum.

    --- spoiler ---
    ah ah carla öğretmenim. nbc filmindeki samet öğretmeni azıcık örnek alsan, "o küçük beyinlerinize bir şey girsin diye uğraşıyorum burada" deyip fırlatsan tebeşiri böyle mi olurdu. gerçi medeniyet işte, ne tebeşir var ne de öğrenciyi azarlama.
    --- spoiler ---
  • az önce ankara film festivali kapsamında izlediğim film. bu yılki festival açılışını da böylece yapmış oldum, kayda geçsin. film başlamadan önce yönetmen ilker çatak’ın kısa bir mesajı vardı bize, onu izledik. ankara’ya gelemediği için böylesi ince bir davranışta bulunması çok hoşuma gitti. sağ olsun.
    filme gelecek olursak, öncelikle iki saate yakın bir süreyi alman disiplini içerisinde geçirmek bünyeme çok iyi geldi. ideal olan ile gerçek olanın çatışması ve yarattığı gerilim güzel işlenmiş. son sahneye bayıldım. yine de filmin pat diye bitmesini sevmedim. tabii bir festival filminin pat diye bitmesi değil, bitmemesi beni şaşırtırdı. vizyon filmi olup böyle bitse filmin plot twist potansiyelini harcamışlar derdim mesela. bu arada frau nowak’ta sağlam bir afet güçverir vibe’ı var. “hoca camide!!!1!1!” tarzı bir çıkışla sahneyi yarsa şaşırmazdım.

    --- spoiler ---

    veli toplantısı sahnesindeki panik atak 101 tadında kendini tuvalete atma ve o çaresizlikle tuvaletteki çöp poşetiyle nefes kontrolü sağlama hamlesi gurbette memleketlimi görmüşüm gibi bir his yarattı. beni ancak panik bozukluk illetiyle boğuşanlar anlar.
    --- spoiler ---

    7/10
  • (bkz: #152543293)

    vizyon tarihi: 2 şubat 2024

    filmin 2. fragmanını buradan izlemek mümkün.
  • almanya doğumlu türk asıllı yönetmen ilker çatak imzalı film, bir okulda matematik ve beden eğitimi öğretmenliği yapan carla'nın hikayesini anlatıyor.

    yönetmen bize carla'nın kendi idealleri ve karakterini korumak için sarf ettiği çabayı oldukça iyi şekilde hissettirmiş. gerilim tonlu notalar, filmi farklı bir boyuta taşımayı başarıyor. bakış açınıza göre filmde gerilim, dram hatta mizah bile bulabilirsiniz. genel anlamda gayet düzgün çekilmiş bir film.
  • ilker çatak'ın yönettiği 2023 yapımı film. ingilizcesi the teachers' lounge. 96. oscar ödül töreni en iyi uluslararası film dalında almanya'nın adayı oldu ve 15 filmlik kısa listeye seçildi.

    imdb, fragman
  • bir günlüğüne tekrar sinemaya gelmesiyle izlediğim güzel film. güzel iş çıkarmış ilker çatak. klasik öğretmen sahnelerine alışık olduğumuz için bağırmayan, aşağılamayan öğretmen modeli çok hoşuma gitti.carla'nın sabrı ve gerginlikleri çok gerçekti
hesabın var mı? giriş yap