*

  • sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan özelliklerine bakılmaksızın herkesin oy kullanmasını sağlayan prensiptir.
  • ırk , cins, düşünce, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin herkesin serbestçe oyunu kullanabilmesi ve yönetime katılması ilkesidir.
  • kısıtlı oy ilkesinin tersidir.
  • genel oy hakkı veya prensibi, insanlığın eşitlik ve özgürlük mücadelesinde önemli kazanımlarından birisidir. yoksulların, ezilenlerin ve kadınların sadece zengin erkeklere tanınmış bir ayrıcalık olan oy kullanma hakkını uzun mücadeleler sonrasında elde etmesi büyük bir ilerleme anlamına geldi. yoksul halk kitlelerinin siyasal mücadeleye, hak arama ve kurtuluş mücadelesine örgütlü olarak katılmasında genel oy hakkının özel bir rolü oldu.

    kısa süre içinde genel oy hakkının kendi egemenliklerini tehdit ettiğinin, emekçi halkın uyanışına yardımcı olduğunun farkına varan sömürücü sınıflar, seçim sonuçlarını etkileyecek önlemler almaya, parlamento ve yerel yönetimleri emekçi halkın temsilcilerine kapatmanın yollarını aramaya başladılar. seçim yasaları bu nedenle sürekli değiştirildi, siyasete katılım zorlaştırıldı, paranın siyasete tamamen hakim olması için adımlar atıldı, devrimci siyasetin karşısına yargı ve polis dikildi.

    dünyanın her yerinde genel oy hakkını anlamsızlaştırmak için bitmek tükenmek bilmeyen bir çabası var egemenlerin. türkiye’de bu çabaların hangi boyutlara ulaştığını sadece başka hiçbir ülkede rastlanmayan yüzde 10 barajıyla bile anlayabiliriz. kurulu düzene karşı olan, sömürüye son vermek isteyen güçlere bin bir zorluk çıkarılmakta, onların parlamentoya temsilci yollamaması için bir dizi önlem alınmaktadır. dolayısıyla seçimler halkın kendi kaderini eline alacağı bir platform değil, belli bir süre düzen partilerinden hangisi tarafından aldatılacağının belirlendiği bir düzenek haline getirilmiştir.

    işte ak parti, son düzenlemeleri ile bu "oyuna" da son vermiş gözükmektedir. yapılan son düzenlemelerle, türkiye’de seçimler ak parti'nin istediği sonucu verecek bir müsamereye dönüştürülmüştür. buna bir seçim demek de mümkün değildir. seçim özelliğini yitirmiş bir seçime hiçbir şey yokmuş gibi katılmak bu müsamerede figüranlığı kabul etmek demektir.

    o yüzden, emekçi halkın seçim sistemindeki bu adaletsizliğe hayır demesi gerekmiyor mu?

    cumhuriyet'imizin de bize tanıdığı en büyük haklardan biri olan genel oy prensibinin korunması için türkiye cumhuriyeti’nin bir yurttaşı olarak aşağıdaki taleplerin karşılanmadığı bir seçimi meşru görmediğimizi vurgulamak durumundayız:

    1. mükerrer oy kullanımını zorlaştıracak sabit parmak boyası uygulamasına yeniden geçilmelidir.

    2. mühürsüz oy pusulası ve zarfı geçersiz sayılmalıdır.

    3. siyasi partilerin temsilcilerinin sandık kurullarında görev yapmasını engelleyen karar değiştirilmelidir.

    4. ittifak yapan partilere büyük kolaylık sağlayan seçim pusulası yerine bütün partilere eşitlik sağlayan seçim pusulası basılmalıdır.

    5. güvenlik güçlerinin sandıkların başında görev yapmasına izin veren düzenleme, seçmenlerin özgür iradesine müdahale anlamına geldiğinden iptal edilmelidir.
  • artık bir tür matematiksel işleme indirgenmiş olan siyaset arenasında korunması gereken haktır. biz emekçiler, nasıl bir ülkede yaşamak istediğimizi biliyoruz; ama, "önce şunlar bir gitsin de..." mantığı(!) ile bize dayatılan şey, matematiksel bir oranı sağlamak için istemediğimiz adaylara oy vermemiz. ortada meclis matematiği var, ama sorunların nasıl çözüleceği konusunda en ufak bir söz yok. çözümler hep erteleniyor.

    kaderimiz bu mudur?

    bir oyumuz var ve o oyumuzu bize hizmet edecek ve bizim adımıza siyaset yapacak adaylara değil de, belli bir matematiksel formülasyonda etkili olacağı düşünülen kişilere vermemiz isteniyor.

    peki, meclis aritmatiğini bir yana bırakın... biz nasıl bir türkiye'de yaşamak istiyoruz?

    "insan insanı sömürmeyecek, kimse bir başkasının hakkını yemeyecek.
    işsiz kalmayacak.
    herkesin insanca yaşayacağı bir evi olacak.
    ısınma, aydınlanma, su, toplu taşıma ücretsiz olacak.
    yerli ve yabancı tekellere ait bütün işletmeler ve bankalar devletleştirilecek.
    sanayi ve tarımda üretim toplumsal çıkarlar doğrultusunda planlanacak ve türkiye her açıdan kendine yeten bir ülke haline gelecek.
    eğitim, bütün aşamalarında bilimsel temellerde ve bedelsiz olacak.
    parasız sağlık hizmeti verilecek.
    ülkeyi ekonomik, kültürel ve siyasi açıdan yıkıma götüren avrupa birliği üyelik süreci sonlandırılacak.
    nato’dan çıkılacak, bütün yabancı üslere el konacak.
    dinin siyaset, yargı ve devlet işlerindeki etkisi tamamen kaldırılacak.
    yeşil alanların, tarihin, kültürel varlıkların yok edilmesine son verilecek.
    insanların özgürce ve sağlıklı bir biçimde yaşayacağı kentler yaratılacak.
    ırk, din, cinsiyet farklılığı hiçbir eşitsizlik ve haksızlılığa yol açmayacak.
    çocuk işçilik ve çocuk evlilikleri yasaklanacak.
    kadınların toplumsal yaşama katılımı önünde bütün yasal, ekonomik ve kültürel engeller bertaraf edilecek.
    temel insan haklarının tamamı güvenceye alınacak, herkes yasalar önünde eşit olacak, hiçbir yöneticinin dokunulmazlığı olmayacak.
    devlet, emperyalizme karşı yurtsever, gericiliğe karşı aydınlanmacı, bireyciliğe karşı toplumcu ve halkçı bir doğrultuda yeniden yapılandırılacak."

    ben böyle bir ülkede yaşamak istiyorum ve böyle bir ülkeyi kurmak için yola düşen adaylara oyumu vereceğim. "aman önce şunlardan kurtulalım da...", "oyları bölmeyin", vs. söylemler yetti. siz oyları bölmeyin ve sizin dışınızda kurulan bir oyunun matematiğine, hayatta hiç işinizin olmayacağı adaylara değil, hayal ettiğiniz bir türkiye'yi kuracak kişilere oy verin.
  • türkiye için reforme edilmiş bir hali kullanılarak zararlı etkilerinin azaltılması gereken oy hakkı prensibidir.
    (bkz: sosyal yardım alanın oy hakkı dondurulsun)
  • ilk ciddi uygulaması devrimin ateşli zamanlarının yaşandığı 1792 - 95 yılları arasında fransa'da görülmüştür.
  • demokrasi denilen çağdışı yönetim sisteminin halkı uyutma araçlarından bir tanesi.
  • türkiye’deki %10 baraj saçmalığı kaldırılmadığı sürece genel oy prensibi yoktur.
  • orta çağda genel oy prensibi yoktu. çünkü orduya 1000 tane tırpanlı çiftçi alıp ordu kurmaktansa 50 tane şövalye almak savaşlarda daha çok işe yarıyordu. sonra tüfek icat olundu. her fert kıymetli hale geldi. bir çiftçi tüfek ile bir şövalyeyi ekarte edebilir hale geldi. ülkeler vatandaşlarını savaştırabilmek için hepsine oy hakkı verdiler.

    şimdi nitelik/nicelik konusunda orta çağ savaş stillerine geri dönüyoruz. tekrar nitelik daha önemli hale geliyor. dronlar var. profesyonel ordu var. hava gücü artık esas belirleyici. tanklar var. artık siper savaşları bitiyor. makineli tüfeğin icadından beri nicelik önem kaybediyor.

    o halde demek ki dünyada da tekrar kısıtlı oy prensibi uygulanmaya başlayacak. artık herkesin oy vermesine gerek yok. benim önerim şu: türkiye'de seçmenlerin sadece %75'i oy verebilsin. geriye kalan %25'in oy hakkı olmasın. pareto prensibi diye bir şey vardır. kalitenin düşmesinin %80'ine hataların %20'sinin neden olduğunu iddia eder. o yüzden son dilimdeki %25 oy kullanamasın. peki kimin oy kullanabileceğini nasıl belirleyeceğiz?

    türkiye kadar kredi kartı kullanıp ödemelerin dijital hale geldiği bir ülke çok azdır her halde. harcamalar üzerinden kimin ne kadar vergi verdiği belli oluyor. oy verme hakkı vergi verme üzerinden yürüsün. en az kim vergi ödemiş ise onun oy hakkı olmasın. böylece vergi kaçıran da oy veremez. diyelim ki a kişisi bu seçimde en az vergi ödeyen %25'lik kısımda. o halde bu seçimde oy kullanamaz. sonra bir sonraki seçimde a kişisi vergi konusunda %75'lik dilime girdi. o zaman sonraki seçimde oy kullanabilir.

    pareto prensibinden de tahmin ediyorum ki en az vergi ödeyen %25, siyasetin kalitesini deli gibi aşağı çeken kesim. seçmen kitlesini %25 daraltalım akp siyasetten silinir. eminim ki chp'nin kalitesi artar. sonuçta bu adamlar seçilebilmek için kalite düşürmek zorunda kalıyorlar. türk siyasetinde chp'den daha kaliteli yeni bir parti ortaya çıkar. artık seçimler akp ile chp arasında değil chp ile daha kaliteli yeni bir parti arasında geçmeye başlar.

    edit: bazı arkadaşlar rahatsız. olsun önemli olan ülkenin çıkarı bu arkadaşların fikrini sormuyoruz zaten. hırsızları ve liyakatsizleri seçenler emin olun ki son %25'lik dilim. seçim sonuçlarında en zengin ilçelere bakarsanız anlayabilirsiniz. hakaret edeceğinize daha çok vergi verip bir sonraki seçimde oy hakkı elde edin. üniversite öğrencileri tüketim yaptıkları için vergi ödüyorlar. en az vergi veren kısımda yer alacaklarına dair o kadar emin değilim.
hesabın var mı? giriş yap