• tüm bilimler dış dünyayı ele aldığına göre, bilimler gelecekte tek bilime indirgenebilir diye düşünüp, felsefenin alanını daraltmaya, onu bilimin hizmetine sokmaya çalışmış zamanın bilim adamlarındandır.
  • almanya da naziler iktidara geldikten sonra kendisi almanya'dan ayrılıp bir dönem istanbul üniversitesinde de ders vermiştir. viyana çevresiyle dirsek temasında olmuştur. gürol ırzık beyin anlattığına göre istanbul üniversitesi kütüphanesinin felsefe bölümünde bergson un kitaplarını görünce sinirlenip hepsini edebiyat raflarına postalamış.
  • modern mantığın kurucularındandır, filozof. atatürk döneminde türkiye'ye gelen bilim insanlarındandır.
  • bilime ürün olarak bakan bilim adamıdır.
  • reichenbach, türk islam düşüncesini takip eden milliyetçi mütedeyyin camia için çok temel bir nefret objesidir. bu nefrete rağmen ve biraz da bu nefretin ürünü olarak adının türkiyeli felsefeciler arasında çok sınırlı bir şekilde bilindiğini ve reichenbach'ın neredeyse unutulduğunu söylemek lazim.

    ama reichenbach önemli, çünkü reichenbach'a karşı duyulan öfke bizim muhafazakarlarimizın düşünce ikliminin anlaşılması ve özellikle muhafazakarlara egemen olan "pozitivizm düşmanlığı"nın nereden geldiğini kavrayabilmek için önemli.

    söz konusu nefretin iki boyutu var. ilki '33 üniversite reformu döneminde yeniden yapılandırılan üniversitelerde, darülfünun'dan tasfiye edilen muhafazakar öğretim üyelerinin almanya'dan gelen bilim adamlarına duydukları öfke. reichenbach özellikle felsefe alanında bu öfkenin en önemli nesnesidir. ikinci olarak da osmanlı döneminden devralınan, düşünce dünyaları yeni yeni nietzsche, daha çok da islam ve tasavvuf geleneğine uyumlu kanallar açan sezgici bergson okumaları etrafında şekillenen ismail hakkı baltacıoğlu, şekip tunç gibi isimlerin felsefe kürsülerinden tasfiyesi sonucunda, reichenbach'ın temsil ettği pozitivist felsefe geleneğinin kısmen türkiye'ye yerleşmiş olmasıdır.

    biraz kabalaştırmak pahasına şunu söyleyebiliriz, cumhuriyet'le ve kemalizm'le ideolojik olarak uzlaşmanın yollarini arayan, ve bu malzemeyi bergson'da ve kısmen baha tevfik vasıtasıyla kant'ta bulan muhafazakar türk felsefe camiasi, reichenbach'ın şahsında uzlaşmaz bir pozitivizm savunucusu tarafından cumhuriyetin ideolojik düşünce dünyasından kovulmanın acısını 70 yıl boyunca hissetmiştir. gündeminde heisenbergin belirsizlik teorisi ve kuantum parçacıkları, einstein ve birleşik alan kuramı olan, kısaca bilim ve felsefe arasındaki güncel meseleleri tartışan çağdaş bir alman felsefecinin, bergson'la tefekküre yatan türk muhafazakarlarında nasıl bir pozitivizm nefreti doğurduğunu izah etmeye gerek yok. bu nefretin izleyen yillarda nusret hızır, macit gökberk, vahit eralp gibi reichenbach izleyicilerine yönelmesi de başka bir davanın konusudur.

    yıl oldu 2011, pozitivizm, amprisizm kaldı en geç 50 sene öncesinde hala pozitivizme küfreden muhafazakarlar, amprizmi bir solculuk türü, heisenberg'i de marksist falan zanneden şaşkınlar görüyorum oradan geldi tüm bunlar... ama 1938'de amerika'ya gitti reichenbach, canı sıkıldı adamcağızın buralarda onu da söyleyelim eksik kalmasın..

    şöyle de bir şeyler var hakkında..
    http://plato.stanford.edu/entries/reichenbach/
    http://www.universite-toplum.org/…df/pdf_ut_319.pdf
  • bilimsel felsefenin doğuşu adlı çalışması olan pozitivist felsefeci. yorumsamacı ve klasik felsefe anlayışlarını eleştirip, bilimsel yöntemlerin felsefe tarafından da kullanılması gerektiğini söylemiştir.

    (bkz: #72419486)
  • nazilerden kaçarak sığındığı türkiye'de hocalık yapmış olan çağdaş neopozitivist düşünür. bilimin tümüyle rasyonel bir faaliyet olmakla birlikte, burada mutlak doğruluk düşüncesinden vazgeçilmesi gerektiğini öne sürmüştür.
  • "scientific statements can only attain continuous degrees of probability, whose unattainable upper and lower limits are truth and falsity."

    "bilimsel beyanlar ulaşılamaz alt ve üst limiti doğruluk ve yanlışlık olan kesiksiz olasılık evrelerine sahip olabilirler sadece."

    gibi bir sözün sahibi über adam.

    bir kaç gündür karl popper 'in "kesin doğrulanamaz ama yanlışlanabilir"i ile hans reichenbach 'ın "kesin doğrulanamaz ve kesin yanlışlanamaz"ı arasında kalmaktayım.

    sanırım reichenbach daha mantıklı.
  • ismini sadi evren şeker'in izlediğim bir videosundan öğrendiğim bilim adamıdır.
    almanya'dan kaçtıktan sonra istanbul'a gelmiştir ve hatta istanbul üniversitesi'nde ders vermiştir.
  • bilimsel olanın dışında kalan sözler edebiyat olduğundan felsefe, metafizik ve onun kalıntılarıyla bütün ilişkisini kesmeli ve bilimsel özelliğine kavuşmalı, görüşüne katıldığım bilim adamı, felsefeci.

    istanbul üniversitesi'ndeyken einstein'dan kendisine amerika'ya gitmek konusunda yardımcı olup olamayacağını sorduğu mektubunda yazdıklarının bir kısmı şöyle:
    "...ne yazık ki, burada bulunduğum iki buçuk yıl benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. buradaki görevimde tam olarak bağımsız olduğum doğru; tek filozof benim. fakat buradaki üniversitenin yapılandırılmasında doğa bilimleri bütünüyle felsefeden ayrılmıştır. kürsüm edebiyat fakültesine bağlı; öğrencilerim matematik ya da fizikte herhangi bir temeli olmayan, yalnızca edebiyat bölümüne kayıtlı öğrenciler ve bu nedenle kendimi hiçbir şekilde buraya ait hissetmiyorum. öğretim kadrosundaki eksiklik yüzünden felsefe tarihi dersleri de vermek zorunda olmam aslında çok da kötü değil; ama almanya'da uzun bir süre savunduğum felsefi görüşlerimi zerre kadar ön plana çıkaramamak bana büyük bir acı vermekte."

    ...
hesabın var mı? giriş yap