• ülkemizde her kesimden insanın az ya da çok içinde olan bir duygu durumu. ilginçtir, gözlemlediğim kadarıyla eğitimli ya da kültürlü dediğimiz insanlarda daha yoğun olabiliyor. hemen örnekleyelim;

    bir mekana gidiyoruz, kışı yeni çıkarmışız, güneşe hasret kalmışız, hava güzel. bahçeye oturup güneş alan bir masa seçiyoruz. gölge olan masalar da var ama biz güneş alanını seçiyoruz (burası önemli, unutmayalım). güzelce yemeğimizi yer muhabbetimizi ederken yukarıda bahsettiğim gibi eğitimli ve kültürlü görünen bir grup da, bizim gibi öğlen yemeği için mekana geliyor. biraz aralarında konuştuktan sonra yanımızdaki 3 masayı birleştirip oturuyorlar (rezervasyon durumu yok). mekanın bahçesinin üzerinde şu açılıp kapanabilen tente (çadır, her ne ise) şeklinde gölgelikler mevcut bu arada.

    oturur oturmaz bu arkadaşlar garsondan üstteki (bizim masayı da kapsayan) tentenin açılmasını, gölge yapılmasını istiyor. garsonlar da açıyor. ne oldu, bizim güneşimiz de gitti kaynadı arada.

    bunun üzerine biz de garsondan kapatmasını istiyoruz, özellikle oraya oturduğumuzu, gölge olan masalar olduğunu oralara geçebileceklerini falan söylüyoruz. garsonlar tenteyi tekrar kapatırken masalar arası atışmalar başlıyor.

    ym: yan masa
    bm: bizim masa

    ym - kapatmayın kardeşim bize güneş geliyor..
    bm - biz güneşte oturmak istiyoruz..
    ym - (kendi aralarında konuşma şeklinde önce) hanımefendi (yanımdaki kız arkadaşımdan bahsediyor) güneşte oturmak istiyormuş.
    ym - tam türk usülü işte (bir de böyle aşağılama çıktı hiç anlamadığım)
    bm - arkadaşım biz burada otururken siz geldiniz, güneş almak istiyoruz biz, ona göre oturduk. siz geldiğinizde gölge bir yer seçebilirdiniz.
    ym - onlar gölge bir yere geçsinler canım (yemeğimin ortasında bütün tası tarağı toplayıp arkadaşlar gölgede oturacak diye masa değiştireceğim!)
    ym - önce geldin diye tapusunu mu aldın? (ne alakaysa anlayamadık) ben gölgede oturmak istiyorum nasıl açtırırsın...vs
    bm - peki sen sonradan gelip benim güneşimi kapatma hakkına nasıl sahip oluyorsun?
    ym - (cevap bulamayınca) iyi otur ne halin varsa gör! (?)

    sonrasında garsonların ara yol bulmaya çalışmaları falan. aslında burada kritik soru son atışmada. "sonradan gelip halihazırda orada oturan bir insanın ortamını bozma hakkın nasıl oluyor?" üstelik önünde bir çok seçenek varken (gölge masaların olması gibi mesela)

    sanırım bu özel örnekte insanımızın gölge/güneş tercihi konusunda şöyle bir varsayımı var; "güneşli günlerde insanlar ekseriyetle gölgede oturmak isterler, bu nedenle güneşte oturmak isteyenler azınlıktır ve gölgede oturana saygı göstermelidir."

    ben de diyorum ki bu varsayımı neye göre yapıyorsun? istatistik mi tuttun? haydi diyelim böyle bir yönelim var, biz de azınlığız, bu durumda azınlığın istekleri dikkate alınmayabilir mi? ne yani? ileri demokrasinin başka bir örneği mi? nedir?

    anlayan beri gelsin...
  • haklılık şemasına sahip kişilerin karakterize özelliği. narsistik örüntüye de işaret edebilir. kişiler kendilerinin çok özel olduğunu, alışıldık sınır ve kuralları dikkate almak zorunda olmadıklarını hissederler. sınırlandırılmaktan ve kısıtlanmaktan nefret ederler. güç ve denetim için savaşır, diğerleriyle rekabetçi bir şekilde etkileşime girerler.
    işin psikolojik yönü bu olmakla beraber yukarıda bahsi geçen örnekler çoğunlukla sonradan görme özgürlere, pabucumun özgüvenlilerine mahsustur, çok da derin anlamları yoktur.
  • (bkz: sense of entitlement)
    (bkz: haklılık şeması)
    (bkz: hepbanacılık)

    bir süredir fırsat buldukça hem psikolojik, hem de sosyolojik kökenlerini okumaya çalışıyorum.

    bu profildeki insanlar için sosyal ilişkilerdeki sınır ve mahremiyet kavramları yok gibi bir şey. o kadar yakınlığınız olmamasına rağmen sizden bir şey isterken, size tamamen sizinle ilgili bir şey sorarken, söylerken normal bir insanın aklının alamayacağı kadar ileri gidebilirler.

    herkesten her şeyi isteyebilirler. herkese her şeyi sorabilir, söyleyebilirler.

    hani çoğu insanın kendi içinde bir durma noktası vardır, kendi kendine "yok bunu yapmayayım, söylemeyeyim ayıp olur" der. bu insanlarda o nokta yok.

    sosyal hayatta herkesin karşılaşabileceği aklıma gelen bazı örnekler:

    sizden sürekli borç, araba, bilgisayar, yazlık ev anahtarı, kendisini şuradan şuraya götürmenizi, eve bırakmanızı isteyebilir.
    kendisine sürekli bir şeyler ısmarlatabilir.
    misafirliğe gitse ne bir hediye götürür, ne bir yardımda bulunur.
    ilk kez gittiği evde orayı burayı kurcalar, buzdolabını açar, ikram edilmeden kendisine içki koyar.
    emanet aldığı arabayı vurur, önemsiz bir şeymiş gibi "ya şöyle de bir şey oldu" diye üstünkörü bilgi verir sadece. özür bile dilemez. hasar nedir, yapabileceği bir şey var mıdır asla sormaz.
    ebeveyn ise çocuğunun sınıf arkadaşının ebeveyninden sürekli bir şey ister, çocuğunu almasını, bırakmasını vs.
    hiçbir şey için teşekkür etmez, kadir kıymet bilmez.
    siz kendisinden kırk yılda bir ricada bulunursanız ortadan kaybolur. yani sürekli alır ama asla vermez.
    daha önce birkaç kez yaptığınız bir şeyi elinizde olmayan bir nedenle bir kez yapamazsanız dünyanın en kötü insanı olursunuz.
    bilgi sahibi olmadığı tüm konularda ısrarla savunduğu fikirleri vardır. mesela hiç alakası olmayan bir meslek ile ilgili duyduğu yalan yanlış şeyleri mesleğin uzmanına satmaya çalışır, konunun doğrusu anlatılsa da kabul etmez, tartışmaya girer.
    sorumlu olduğu konularda işler ters giderse hep dış şartlar, başkaları suçludur, sorumluluk almakta, hatasını kabul etmekte zorlanır.
    restoranlarda vb. yerlerde sürekli bir iltimas bekler.
    herkesin uyduğu kurallara uyması istenirse ya içinden ya dışından sinir olur, genel olarak sürekli torpilli olma beklentisi vardır.

    vs vs.

    örnekler hayatın içindeki farklı durumlar için çoğaltılabilir.

    insanın kendi sınırlarını, kırmızı çizgilerini tanıması, bilmesi ve ilişkilerinde gerekli durumlarda sınırlarını göstererek hayır diyebilmesi benzer profildeki insanlar ile karşılaştığında çok daha önemli hale geliyor.
  • (bkz: solipsizm)
  • her şeyi değil ama yerine göre benim hakkımdı.ben hakkından vazgeçtim başkasının önceliği vardır diye düşündüğüm için. ama bir başkası hakkından benim içim hiç vazgeçmedi. en çok üzen de bu oldu aslında.
hesabın var mı? giriş yap