19 entry daha
  • film dönemsel olarak mussolini faşizminin karanlık uzamına konumlanır. oportünist/konformist, namıdiğer marcello clerici (jean-louis trintignant) çocukluğunda yaşadığı çarpık ilişki sonucu karmaşık bir kişilik yapısı geliştirmiş arızalı, baskılnamış bir sistem figürüdür. hastalığı faşizmin hastalığıdır. geyliğini bastıran, -faşist ideoloji eşcinselliği bastırmakta, dışlamaktadır- hatta burjuva bir kadınla, giulia’yla (stefania sandrelli) evlenerek eşcinsel kimliğini gizleyen clerici, faşist iktidar devrildikten sonra ilk eylem olarak bir gey’le yatarak huzura erecektir.

    ikiyüzlü, erkek iktidarını yücelten, kadın-erkek ilişkisini saltık mutluluk formülü, mutlak normal ilişki biçimi olarak lanse eden, propaganda yollu pompalayan faşist iktidar aygıtı, azınlıkları (örneğin yahudiler, çingeneler, afro-amerikalılar) dışlayıp sistemin dışına fırlattığı gibi eşcinselleri de ötekileştirmektedir. clerici de hastalıklı bir sistemin ikiyüzlü, konformist bir figürüdür. il conformista, faşist iktidarın cinselliği, cinsel seçimleri nasıl baskı altına alıp kontrolize ettiğini gösteren yetkin bir başyapıttır. salt cinsellik değil; özgür düşünce, marjinallik, farklılık da sistemin sahnesinden kovulmaktadır. bertolucci de sadece cinsel baskılanmışlığın psikopatolojisiyle değil, iktidar aygıtının özneyi nasıl yuttuğuyla ilgilenmektedir ve birçok röportajında ifade ettiği gibi aşırı derecede freud hayranıdır ve bu film de temelde freud'cudur.

    il conformista’nın betimledikleriyle çakışan yetkin bir yapıt da bertolucci’nin çağdaşı ettore scola’nın una giornata particolare adlı melodramıdır. 30’lu yılların savaş çığırtkanlığıyla yüklü hamasi dönemini fon alan, olan bitenin bir tam gün içinde gerçekleştiği filmde, eşcinselliği sebebiyle radyodaki işinden kovulan gabriele (marcello mastroianni) ile erkeklerin dünyasından annelik rolüne, mutfağa sürgün edilen antonietta (sophia loren) arasında yaşananlar üzerinden dönemsel tabulara, ikiyüzlülüklere, babaerkilliğe, iktidar mekanizmalarına, evliliğin doğasına şahit ediliriz. erkek; normal, standardize edilmiş tekeşliliği, kadın-erkek ilişkisini benimsemediği için kurban edilir. olan bitenin hitler’in italya ziyareti esnasında yaşanması ise yaşanan filme ayrı bir derinlik kazandırmaktadır.

    ideolojik sistemler, iktidar aygıt ve mekanizmaları özneleri dişlilerinde öğüttüğü gibi onları yumuşatıp şekillendirmektedir de. freud, öznenin ikili doğasına işaret edip biseksüel yönüne vurgu yaparken organizmanın anne karnındaki ikili yapısına (hem eril hem dişil oluşuna) gönderme yapmaktaydı. kuşkusuz toplumlar, içinde yaşanılan çevre şartları, sosyolojik önyargı ve standardize edilmiş normlar bireyi mevcut olanı seçmeye, sorgulamadan kabul etmeye itmektedir. anne karnında cinsiyetin, ülkenin, ırkın, rengin seçilememesi gibi âdeta ideolojik yapılanmalar, kültürel formlar da yerleşik olanın, baskın olanın dayatmaları sonucu benimsetilmektedir. mevcut toplumun sunduğu ahlaksal görüler, düşünüş tarzları özne tarafından farkında olmadan içselleştirilmektedir. mevcut trajik strüktür içerisinde bireysel farklılıklar, marjinal fikirler de kontrol edilmekte, yaşanmasına izin verilmemektedir. komünizm ve komünist ideoloji bir ‘öteki’dir örneğin. veya siyah olmak. eşcinsel olmak bir ‘öteki’ olma durumudur. her zaman öyleydi.

    haşiye: bazı kullanıcılar filmin görselliğinin altını çizmişler ve nasıl da harika olduğundan dem vurmuşlar. bunun, faşizme övgü düzmek için bir tuzak-alan yarattığını düşünüyorum.

    edit: imla
34 entry daha
hesabın var mı? giriş yap