• potansiyel ders adı. 101 ve 102 olarak iki dönem okutulabilir.
  • hakkında ne kadar az şey bilirseniz bir ilişkiden o kadar çok zevk alacağınız "hede".

    ignorance is bliss
  • ülkemizde maalesef ileri derecede çarpık olan birtakım fizik kanunları. neden ülkemizde, çünkü diğer ülkeleri bilmiyorum belki oralarda da öyledir.

    nereye baksam sızlanan bir kitle var, kadınıyla erkeğiyle. yalnızım diye sızlaşandan aldatılana, bırakamayandan kimseyi umursamayana kadar. tabi bu kaosu pekiştirmekte ergen ve üstü jenerasyonun beynini zehirleyip bir yandan ütopik aşk hikayeleriyle beklentiyi yükseltirken diğer yanda "sevdiği için acı çekip ölen, bu kutsal atmosferde hayatının yüzde 99'unu aşka adayan" fedakar karakterin yüceltilmesi teması üzerine çekilmiş ağlak türk sinemasının "aşk zırlayanları sever" , "ıssız ve cool ama kalbi bir yaralı serçe kadar narin adam" benzeri başyapıtlarının etkisinin göz ardı etmek haksızlık olur.

    velhasıl ülkecek kağıt mendil üreticilerinin yüzünü güldürmekten başka ne derde derman olduğunu anlayamadığım bu filmlerin, dizilerin de etkisiyle iyice psikolojisinin içine edilmiş bulunmaktayız.

    çarpıklıklar bunlarla bitiyor mu, hayır. öyle ezberletilmiş hayatlar yaşıyor, öyle bir toplum baskısı hissediyoruz ki üzerimizde; ilişki konusunda attığımız hiçbir adım bize ait değil. türk kızı diyorsunuz başlığına bakıyorum şöyle götü kalkmış böyle kendini prenses sanıyor. erkeği diyorsunuz skorunun, bal alabileceği maksimal çiçeğin, ot bok püsürün derdinde, daha çok deliğe girmeli ki saygınlığı olsun. gercekten aklımdan kafamı camdan çıkarıp "hepimiz manyağız" diye bağırmayı geçiriyorum.

    kadın psikolojisi apayrı bir boyutta. sevişmek öyle iğrenç ve çirkin bir şey ki oldu da bunu yaşadın o halde savunma mekanizmaların devreye girecek ve kendini kendine affettireceksin. en kestirme yolu aşık olduğuna inanmak. ama sen onu daha bir aydır tanıyorsun değil mi? "yo hayır cansuuu bu defa gerçekten çok farklı yani ben gerçekten sevdiğimi hissettim."

    işte bunu yapmanın mantığını anlamıyorum. sen önce kendi isteklerinle barışacaksın, suçluluk duygusunu uzaklaştırmak için kendini zorla aşık etmek yerine. sonra sızlanıp duruyorsun neden böyle oldu, ben hep ilgilendim o da beni sevsin diye, sürekli ulaşmaya çalıştım, aradım, mesaj attım, şunu yaptım, bunu yaptım, neden beni sevmedi diye. belki de bizzat bunlar yüzünden?

    erkek açısından da çok şenlikli. biriyle sevgili olmak malumunuz zahmetli bir süreç.
    mesaj attım cevap yazmadın canım?
    o görüştüklerinin neden hepsi kadın canım?
    iyi geceler dedin whatsapp'ta online oldun canım?

    hak vermiyor değilim, hele de deli divane aşık olunmamışsa erkeğin eeeh eytere bea eşiğini aşıp şahlanması işten değil. hemcinslerim bazen olaya kendilerini fazla kaptırabildiğinden. bu durumda ikincil çözüm olarak hakkını vererek yürütmeye götümüzün yemediği fuckbuddylik kavramının türkiye ayağı devreye giriyor: "ılımlı fuckbuddylik müessesi". okumamyokamaiyiyazarim'in mükemmel bir tespitine denk gelmiştim şu entry'de, öyle güzel özetliyor ki söze gerek kalmamış.

    "ya da karsinizdaki kiz cok asik ve cok safsa "iliskiye isim koymaya ne gerek var, lisede miyiz?" triplerine girilerek karsi taraf yedekte tutulabilir. bunu denemek icin deneyimli olmak gerekir, oldukca profesyonel bir politika gerektirir. kiza hem bir yandan arkadasca yaklasilir hem de ortamlarda eli tutulur, bir taraftan telefonda kiskanclik yapilir öte yandan günlerce aranmaz. kiz konuyu acmaya calistikca susturulur, cok köseye sikistirirsa "ben böyleyim, kimseye baglanamam ama senin kadar da kimse yakin olmamisti bana" tarzi biseyler gevelenip kiz düzenli olarak afiyetle yenilmeye devam edilir. " *

    evet bu erkeğin görüldüğü üzere en büyük korkusu birilerinin kendine bağlanması.* bu dengeyi korumanın püf noktası da asla "ben sana karşı bir şey hissetmiyorum." diyecek dürüstlükte olmamak. işte en çok üzüldüğüm hususlardan biri de bu yedekte tutmak, elinde bekletmek türü davranışların kadınlara has sanılması. ama değil. kadın kişisine son derece ince ve düşünceli davranılır. ne seviyorum denilir ne sevmiyorum denilir, aklında soru işaretleri bırakılır. kadın ara sıra uyanıp "biz napıyoruz böyle" atağına geçmeye kalkarsa biraz öpülüp koklanır, ardından "adını koyma muhabbeti mi yapıyorsun hihihihi kezban" şeklinde yarı esprili yarı iğnelemeli bir tavırla konu ustaca ve profesyonelce savuşturulur. ardından erkek kişisi bir ortamda "ama bana hemen bağlanıyorlar." der.

    bağlanırlar annem. evet dememişsin hayır dememişsin. çeşitli buglarla dünyaya geliyoruz. merak, merak ettireni çekici kılıyor ne yazık ki. bağlanıyorlar. evet sen mükemmel olduğun için değil sadece. şimdi gözyaşlarını sil.

    iki satır yazayım diye açıp ne yaptım böyle ben de bilmiyorum. işte bu ahval ve şerait içerisinde de yuvarlanıp gidiyoruz. sonumuz hayır olur umarım.
  • bugün çok başka yerlerdeyken aklım çok başka farkındalıklara vardım. bu konuda bir şeyler yazacak en son kişiyimdir belki ama gerçekten toplumun hatırı sayılır bir kısmında kangren olmuş bir konuda aydınladım. kendi kusurlarım, yıllardır içinden çıkamadığım noktalar konusunda da sanırım artık istesem de eskisi gibi olamayacağım kadar farkındalık yaşadım.

    bu farkındalığa aracı olan reconquista nickli yazara teşekkürü, daha pek çok farklı konuda da farkındalığımı açacak denli incelikli yaklaşıma sahip "the book of life"ın yapımında emeği geçenlere minneti, benzer problemler yaşayanlara da amme hizmetini borç bilirim.

    ---

    hep söyleriz işte sorunlu insanlar sorunlu kişilere takılıp kalıyor ve sorunlu ilişkiler doğuyor. kadınların düzgün adamları tercih etmemesi, adamların yamuk kadınları tercih etmesi falan filan.

    öncelikle bende farkındalık oluşturan kaynağı bırakacağım, belki benim yazdıklarımı okumak yerine onu okumayı tercih eden, farklı konularda da faydalanmak isteyenler olabilir: the book of life - relationships: compatibility

    bundan sonrasında üstteki linkte yazılanlardan edindiğim farkındalıkların bir kısmını kabaca aktaracağım, hatalar varsa bana aittir, siz aslını dikkate alın..

    bu linkte anlatılan bazı konuların içerisinde insanları bağlanma türlerine göre 3 sınıfa ayırıyor. güvenli bağlanma, kaygılı bağlanma, kaçıngan bağlanma.

    güvenli bağlanma baya bildiğimiz kolayca sevip sevilebilen, sağlıklı insan modeli oluyor. kaynaktaki verilere göre toplumun yarısını oluşturuyor ve kalan yarısını da diğer tipler oluşturuyor.

    özellikle dikkat çeken bir konu şu ki, kaygılı bağlananlarla kaçıngan bağlananlar ilişkiye yaklaşımları açısından alabildiğine zıt olmalarına rağmen, çoğunlukla birbirlerini buluyorlar.

    bunu hep sorunlu insana ilgi duymaya bağladık ancak daha başka ve çok haklı bir alt sebebi varmış aslında.

    kaygılı bağlanma eğiliminde bile olsa bir insan, kendisine çok daha sıcak davranan kişiler varken, uzak ve mesafeli olan, kaçıngan eğilimli birine ilgi gösteriyorsa aslında bu onun da mesafeli ilişki istediğini gösteriyor. sadece biri alenen bunu yaparken, diğeri daha üstü örtülü, daha dolaylı bir yolla yapıyor. muhtemelen birbirlerini bu denli çekmeleri de, bu çekimin sonrasında ciddi çatışmalara varan uyumsuzluğun da sebebi bu oluyor.

    kaygılı bağlanan kişi de mesafeli ilişki istiyor ancak adı üstünde kaygılı bir arkadaş olduğu için, kaçıngan kişinin soğukluk, vurdumduymazlık, bencillik gibi görünen davranışları geçmiş yaralarından dolayı kaygılarını körüklüyor ve durduk yere arızaya bağlayan veya çok daha fazla yakınlık talep eden, daha talepkar birine dönüşmesine sebep oluyor. güvenli bağlanan biri olsa belki daha serin bir duruşla çözebilecek meseleyi ama o kaygılarla mümkün olmuyor.

    kaçıngan bağlanan arkadaş da adı üstünde kaçıngan bir arkadaş olduğu için, sevgi eksikliğinden olmasa da geçmiş yaralarından kaynaklı kendini güvenli mesafede tutma eğiliminden dolayı bu aşırı talepkarlığı tehdit gibi algılayıp daha çok kaçınıyor. güvenli bağlanabilen biri olsa sorunun kaynağını, partnerinin kaygılarını giderince o sorunun nasıl şıp diye çözülebileceğini ve yeniden mesafenin açıldığını görebilecek ancak o psikolojiyle bunu görmek mümkün olmuyor.

    bu daha çok kaçınma daha fazla talepkarlığa ve o da ciddi çatışmalara veya ilişkiyi kopma noktasına getiriyor.

    çözüm olarak sunulan tek şey farkındalık. ama bu küçümsenecek bir yol değil. bilakis tamamen sağlıklı birer bireye dönüşemeseler de birbirlerini anlayabildikleri ve sevme biçimlerine saygı duyabildikleri noktada belki güvenli bağlanan iki kişiden çok daha tatmin edici bir ilişki kurabilme ihtimalleri var.

    çok basit birkaç sayfa yazı okunarak edinilebilen bu farkındalık aslında bu yaşıma kadar büyük oranda çözdüğüm fakat yine de içinden çıkamadığım ciddi bir problemimi belki de ortadan kaldırmış bulunuyor. artık olduğundan farklı görünerek insan avlayıp sonra ilişkinin ileri evresinde kriz yaşayanlara bakıp canımı sıkmak veya olduğum gibi görünerek, sırf bu sebeple insanların gidişini izlemek zorunda değilim.

    kimseyi aldatmadan, kandırmadan, yine kendim olarak var olabilmemin ve beni bunaltmayan mesafeli ilişkilere iç huzuruyla yelken açabilmemin bir anahtarı aslında bu.

    kaygılı ve kaçıngan ilişkisi sadece basit farkındalıklarla ve açıklıkla, dürüstlükle çözülebilecek bir durumdur. korkunç bir felaket değildir.

    daddy/mummy issues'lar kader kurbanı değiller. bebeklik evresinde gereken ilgiyi almadığı için insanlar çöpe dönüşmezler. hayatlarının bazı evrelerinde müthiş güven duydukları insanlar tarafından hayal kırıklığına uğratılmış insanlar da çöpe dönüşmezler.

    hepsi özünde kıymetli, hepsi hak ettiği saygı ve sevgiyi görebilecek ve gösterebilecek bireylerdir. yeter ki doğru anahtarlara ulaşıp doğru kapılardan geçebilsinler.

    ilişkileri bitiren şeyler farklılıklarımız değil, farklılıklarımıza yaklaşımımızdır. bir ilişkiyi sürdürebilmek anlamayla, anlatmayla, değişime açıklığımızla, birbirimizin sevgiyi gösterme biçimlerine saygı gösterme ve kişisel alanlarımızı ihlal etmeden bir olabilmemizle mümkündür.

    çok konuştum ama az bile anlattım aslında. okuyun gari..

    what is your attachment style?
    the challenges of anxious-avoidant relationships
    how to cope with an avoidant partner
    why anxious and avoidant partners find it hard to leave one another
    the real reason why couples break up
  • herkesin diline yapışmış bi söz var: “her ilişkinin dinamikleri farklıdır.”

    gözden kaçırılan nokta şu ki, ilişkilerde sorunlara yol açan şeyler ilişkinin dinamikleri değil, ilişkinin statikleridir. en azından bana öyle geliyo diyelim de ahkam kesmiş olmayalım… *

    tanım: statiklerden daha önemli olmayan dinamiklerdir.
  • andrea onu zamansız bırakamasın, ama ocean andrea'yı zamanı geldiğinde bırakabilsin; bütün ilişki dinamiği ve bencillik orada.

    ilişki başlangıcı, hatta ilişki genel yapısı için önerme:
    her erkek, öksüzler veya yetiştirme yurdundaki bir yetimdir. her kadın, oraya gelip besleme bakınan bir kısır ailedir.

    (bkz: ilişki/@ibisile), ilişkiler/@ibisile
  • yapay zekânın tavsiyesileri şöyledir;

    kalbini kazanmak, bir ilişkide duygusal bağ kurmak ve güven oluşturmak gerektirir. işte bu konuda dikkate almanız gereken bazı öneriler:

    1. **iletişim**: duygularınızı açıkça ifade edin, açık ve anlayışlı bir iletişim kurun.

    2. **empati**: partnerinizin duygusal ihtiyaçlarını anlamaya çalışın ve empati gösterin.

    3. **saygı**: partnerinizi olduğu gibi kabul edin, fikirlerine ve duygularına saygı gösterin.

    4. **zaman ayırma**: birbirinize zaman ayırın, ortak aktiviteler yapın ve birlikte keyifli anlar yaşayın.

    5. **güven inşa etme**: güvenilir olun, verdiğiniz sözleri tutun ve karşılıklı güven oluşturun.

    6. **değer verme**: partnerinizin duygusal ihtiyaçlarına önem verin, onun için değerli olduğunu hissettirin.

    7. **romantizm**: arada sırada romantik jestlerde bulunun, küçük sürprizler yapın.

    unutmayın, her ilişki farklıdır ve önemli olan, partnerinizle sağlıklı bir iletişim kurarak birbirinizi anlamanız ve birlikte büyümenizdir.
hesabın var mı? giriş yap