• haçlı seferleri sırasında yok olmuş bir suriye kenti.

    antakya'dan sonra maarra'ya yönelen haçlılar, şehri kuşatmış ve çeşitli güvenceler vererek halkı savunmayı bırakmaya ikna etmiştir. savunmayı bırakan, sığınaklardan çıkan halk sokaklarda toplanır. fakat haçlılar tarafından kılıçtan geçirilirler.

    maarra'yı yok eden bu şiddet ve zulüm, haçlı seferleri'nin uğradığı diğer kentlerden pek farklı değildi şüphesiz ki. fakat maarra'yı arapların hafızasına kazıyan olaylar çok daha vahimdi.

    frenk kronikçi raoul de caen bu kuşatmayı anlatırken şöyle yazıyor: ''bizimkiler, yetişkin dinsizleri (müslümanları) kazanlarda kaynatıyor, çocukları ise şişe geçiriyor ve kızartıp yiyorlardı.''

    dönemin hem müslüman, hem hristiyan kaynaklarında bu olaydan açık bir şekilde söz edilmektedir. bu olaydan sonra arapların tüm destanlarında, zihinlerinde frenkler ''insan yiyici'' kişiler olarak betimlenmeye başlanmıştır. hristiyan kaynaklarda bu durum biraz zorunluluktan dolayı böyle olmuş gibi gösterilmekte. maarra'daki ordunun komutanı, papa'ya gönderdiği resmi bir mektupta şöyle demekte: '' orada korkunç bir açlığın pençesine düştük, ve bu açlık onları müslüman eti yemek gibi canavarca bir işe mecbur etti.''

    ancak sadece açlıkla izah edilemeyecek durumlar da yaşanıyordu. mesela bağnaz frenk çeteleri, kırlara dağılıp ''yemek için'' müslüman avına çıkmaktaydılar. avladıklarını bir ateşin başına toplanır, yavaş yavaş yerlermiş. ''müslüman eti yemek'' eyleminin bir ayin gibi düşünüldüğünü, veya gaza getirmek isteyen din adamları tarafından gazın biraz abartıldığını anlayabiliyoruz bu olaylardan. maarra savaşı'na bizzat katılmış albert d'aix bizi daha da dehşete düşürüyor: ''bizimkiler sadece öldürülmüş türklerle, müslümanları değil, köpekleri bile hiç iğrenmeden yiyorlardı.''

    19. yüzyıla kadar, bu anlatılara, özellikle avrupalı tarihçilerde sıkça rastlanır. ancak daha sonra - acaba uygarlaştırma misyonu yüzünden midir- bu anlatılar gittikçe azalır, üstü örtülür ve bu olaylar ''zorunluluk hali'' durumuna indirgenir.

    bir de '' ebu'l-ala el-maarri'' isminde arap edebiyatı'nın en parlak şairlerinden birinin memleketiymiş bu kent. 11. yüzyılda yaşamış olan bu kör ozan, efsanevi ve bir o kadar da cesur mısralarıyla akıllara kazınmış. özellikle o dönemde, çağının törelerine, yasaklarına karşı açık bir savaşa girişebilmesi onu bu kadar farklı kılmış olabilir. bir kaç dizesi şu şekilde:

    ''yeryüzü sakinleri ikiye ayrılır;
    beyni olup dini olmayanlar,
    ve dini olup beyni olmayanlar.''

    daha ayrıntılı bilgi için: arapların gözünden haçlı seferleri
  • haçlı birliklerinin ilerleyişleri sırasında direnişçileri bizzat kazanlarda kaynatıp yedikleri ortaçağ şehridir. bu yamyamlık vakasıyla ilgili 2si haçlı kroniği olmak üzere sağlam kaynaklar vardır.

    maarra olaylarının da yeraldığı güzel bir video için tıklayınız efenim;

    haçlı seferleri ve yamyamlık
hesabın var mı? giriş yap