• her boku kategorize etme manyaklığının son raddesi diyesim geldiyse de aynısı bünyemde mevcut olan durum.

    ofiste tuvalete girdiğimde o göt kadar yerde oturup yarım saat kalıp bir senaryo üretip sonunda kendimi kurguladığım şeyi oynarken bulup nooluyo lana bağlıyorum. hatta bazen oynarken konuştuğum bile oluyor.

    epeyce derin depresif dönemler atlatmış biri olarak söylüyorum ki muhtemelen depresyonla ilgisi var ve henüz atlatamamışım galiba.

    iyi oldu yalnız olmadığımı okumak.

    yıllar sonra gelen edit : evliyim, iyi bir işim var, gelir düzeyi ve hayat standardı derseniz başarılı sayılırım. ülkenin büyük şehirlerinden birinin büyük bir muhitinde güzel bir evde yaşıyorum. arabamız da var.

    günde en az 8 saat uyuyorum. daha doğrusu, yatıyorum. en rahat gece hayallerimle baş başa kalabiliyorum çünkü.

    evde eşim yokken, tuvalette-mutfakta-diğer odada yalnızken kafama takılan olaylarla ilgili sürekli hayaller kurup tekrar tekrar yaşıyorum. her seferinde de sorunu çözüp, noktayı koyana kadar uğraşıyorum.

    kimi zaman uğradığım bir haksızlıkla, kimi zaman sevdiğim bir sporla, kimi zaman yazdığım bir hikaye ile ilgili oluyor.

    ama kontrolü hiç bir zaman kaybetmedim. aksine, çok rahatlatıcı oluyor.

    özellikle de benim gibi çemberin içinde sıkışıp kaldığı halde kafası dışarıda biriyseniz. çok iyi geliyor.

    o yüzden ben böyle iyiyim, siz de keyfinize bakın bence.
  • adından da anlaşılacağı üzere yalnızca hayalperestlikten farklı bir durum. insanın sosyal bağlarını koparıp atabiliyor. dünyayla uyumsuz birine çeviriyor onu. "ben de gün içinde sık sık hayal kurarım. kafamda klip çekiyorum" gibi şeyler bir şekilde sizi buraya yönelttiyse yanlış yere yöneltmiş olabilir.

    bundan muzdarip olanlar her gün birbirinden farklı hayallere kapılmıyorlar. belli bir örüntüsü oluyor hayal dünyalarının. çoğunlukla da birden fazla hayal dünyaları oluyor. kafalarının içinde belli karakterler oluyor, bazen bir karakterin bir hayalde belli bir surette olup diğerinde biraz daha farklı bir rolde peydah olabildiği durumlar oluyor. bazı karakterleri çok seviyorlar. gerçek hayatlarında tanış oldukları insanları sevemedikleri kadar çok seviyorlar. bazı karakterlerden hoşlanmıyorlar. bu noktada tahmin etmek pek güç olmaz herhalde. bu insanlardan güzel yazarlar çıkıyor. aynı şekilde, ağırlaşan vakaların şizofreniye yakınsadığını düşünmek de yersiz olmaz herhalde.

    bitmeyen bir süreç. bilinen bir tedavisi de yok ama ben hastalık olarak bile görmüyorum zaten. bir durum benim için sadece. kontrol altında tutabileceğiniz bir disipline uyarlayınca bir lütuf olduğu bile söylenebilir.

    http://www.theatlantic.com/…laces-real-life/391319/
  • hayal kurma bozukluğu. son yıllarda çıkmış yeni bir terim. psikologlar ve psikiyatristler tarafından henüz bir hastalık olarak sayılmıyor. genellikle bipolar, şizofreni veya obsesif kompulsif bozukluğun bir belirtisi ya da başlangıcı olarak kabul ediliyor. maladaptive'den çeken biri olarak söylüyorum, ismi gibi kolay ve vazgeçilecek bişey değil. kurduğunuz hayaller günlerinizi, saatlerinizi alabilir. hayal kurmaya ne zaman başladığınızı hatırlamıyorsunuz ve kendinizi birden odanın içinde volta atarken buluyorsunuz. hayaliniz her zaman mutlu olmuyor. mutlu olmadığı için o duygu moduna da giriyorsunuz, ağlamamak mümkün değil. yabancı kaynaklarda depresyon geçirmiş, asosyal, yalnız yani psikolojik bakımdan bir zamanlar çökmüş kişilerin daha yatkın olduğu söyleniyor. başka forumlarda bir yorum gördüm ve beni güldürdü açıkçası. demiş ki "bence disiplin ve iradeyle bırakılabilecek bir şey." ya ben daha nasıl ve nerde hayal kurmaya başladığımı hatırlamıyorum disiplin ne işime yarasın?
  • üst ekleme: 4. kez yazıyı güncelliyorum. bu hastalıkla ilgili 30'dan fazla sayıda mesaj aldım. o yüzden hastalık ile ilgili neler yapılabilir, tedavisi var mı, şizofren olur muyum gibi sorulara ve sair sorulara kendi tecrübelerime istinaden cevap vermeye çalıştım. ekleme 2 kısmında ayrıntılı şekilde yazdım.

    gerçekten insanı dış dünyadan koparan, onu yalnızlaştıran, asosyal ve çevresiyle uyumsuz birisi yapan, hayatta başarılı olmaya büyük bir engel oluşturan bir hastalık.

    bu hastalıkla ders çalışabilmek ya da odaklanma gerektiren herhangi bir işte başarılı olmak, hemen hemen imkânsızdır. tuhaf bir depresyon halinde yaşıyorsunuz. örneğin; bir tarafta yarın çok önemli bir dersin sınavı var ama siz ders çalışamıyorsunuz, abuk sabuk hayaller kuruyorsunuz, kurguladığınız saçma sapan ortamlarda ve rollerde kendinizi hayal ediyorsunuz.

    bu hastalık umumîyetle kendini sevmeyen, kendini değersiz gören, hayatından memnun olmayan asosyal insanlarda görülüyor. tabiî bu duruma istisna teşkil edecek örnekler de yok değil: sosyal insanlarda da görülüyor ama çok düşük oranlarda.

    gerçek hayatta başarısız olan ya da hedeflediği kadar başarılı olamayan kişi maalesef ancak hayallerinde mutlu oluyor. hastalık, sanki gerçek hayatın zorluklarından bir nebze kaçıp kendinizi mutlu hissettiğiniz bir dünyaya sizi alıp götürüyor. zaten bu hastalıkla ilgili kilit nokta burası: hayatın gerçeklerinden kaçmak için mutlu olacağınız alternatif bir evren yaratıyorsunuz hayal dünyanızda. sonra da o evreni hayal kurarak sürekli şekilde genişletmeye devam ediyorsunuz. yıllar boyunca örüntülü şekilde aynı hayal dünyasını kurgulamak ve bunu devamlı genişletmek...

    genellikle bu hastalıkta, insanlar kendilerini gerçek hayatta olduğundan daha önemli daha popüler biriymiş gibi hayâl ediyor. örneğin; kendinizi bir film yıldızı yahut çok önemli bir siyasetçi ya da çok ünlü bir futbolcu gibi hayal edebilirsiniz. hayaller genelde örüntülü ilerliyor. yani kurgulamış olduğunuz bir hayâl dünyanız var; hoşunuza giden, dikkatinizi çeken bir olay, durum, kişi, diyalog olduğunda hemen bunlarla ilgili hayal kuruyor ve bunları hayal dünyanızın içinde bir yere yerleştiriyorsunuz. dikkatinizi çeken bir olay da olabilir, kişi de olabilir, film sahnesi de olabilir. yeter ki bir şekilde ilginizi çeksin. hemen hayal dünyanızın içinde bir yere istem dışı biçimde yerleştiriyorsunuz.

    hayâl kurmak, dakikalarca hattâ saatlerce sürebiliyor. hayal kurarken saçma sapan haraketler yapıyorsunuz. öyle ki kurguladığınız rolü oynarken kendi kendinize konuşuyor, gülüyor hattâ ağlayabiliyorsunuz.

    lise 2. sınıftan beri bu lanet hastalık bende var. bu hastalık yüzünden, ne üniversite sınavında istediğim puanı aldım ne de istediğim bölümde okuyorum. yetmezmiş gibi 4 yıllık fakülteyi 6. yıla uzattım. çünkü odaklanamadığım için dersin başına oturamıyorum ya da ders çalışmaya başlasam da dikkatim çok çabuk dağılıyor.

    en son çareyi doktora gitmekte buldum. tabiî doktora gitmeden önce, doktorla aramızda geçmesi muhtemel diyalog ile ilgili hemen hayal kurmaya başladım. doktor bana bunu der, ben ona şunu derim gibi. şimdi takıntı hapı -antidepresan- kullanıyorum. eğer bu hastalığa yakalandıysanız tavsiyem, bir dakika bile kaybetmeden hemen iyi bir hekime görünün.

    ekleme 1: üniversiteyi 7. senenin sonunda, hocaların yardımı ile ancak bitirebildim :d ilk doktor bana doğru teşhisi koydu ama tedavi devam ederken adam fetö'ye üye olmak suçundan meslekten ihraç edildi. sonraki doktor hastalığıma sosyal-fobi teşhisi koydu. yaklaşık 1 yıl tedavi oldum. şimdi eskiye nazaran daha sosyal biriyim ve kısmen daha az hayal kuruyorum. ama hayâl kurmam tamamen yok olmadı ve sanırım yok olmayacak...

    ekleme 2: 2 sene sonra yazıyı dördüncü kez güncelleme ihtiyacı hissettim. bu hastalık ile ilgili yazarlardan çok mesaj aldım. kendimce bana yöneltilen sorulara cevap vermeye çalışayım :

    soru: şizofren olmaktan korkuyorum, olur muyum?

    hayır olmazsın, merak etme. bütün bunların hayalî saçma şeyler olduğunun bilincindesin zaten. bu hastalığın şizofreni ile hiçbir alakası yok.

    soru: çok hayal kuran her insan maladaptif midir, maladaptive daydreaming hastaları nasıl hayalleri kurarlar ki ?

    her insan hayâl kurar; elbette ki tüm hayal kuran insanlar bu hastalığa sahip değil. maladaptif bireyler genelde kendilerini çok ünlü, popüler biriymiş gibi hayâl eder. tabiî bu durumun da istisnaları vardır elbette. nasıl diyecek olursan şöyle: mesela senin futbola ilgin çok fazla, inanılmaz derecede seviyorsun bu oyunu. hemen kendini ünlü bir futbolcu gibi hayal edersin, şampiyonlar ligi'nin finalinde gol atıyorsun, bütün tribünler seni alkışlıyor. takım arkadaşların falan sevinçten üstüne koşuyor. maçın kahramanı sen olmuşsun. evde tek başına iken odanın içinde gol atmış gibi sevinirsin.

    yahut ne bileyim sinemaya ilgin varsa kendini ünlü bir film yıldızı gibi hayal edersin ve hayal dünyanı sürekli olarak genişletirsin. mesela, bir talk show programı izliyorsun diyelim. program çok güzel, sohbet çok eğlenceli ve bu durum senin ilgini çekti. daha önceden kendini sürekli film yıldızı olarak hayal ettiğin için hemen bu durumla birleştirirsin. kendini bu talk show'a konuk olmuş film yıldızı gibi hayal etmeye başlarsın. iki durumu kafanda hemen istemsizce birleştirirsin. filminin tanıtımını yapmak için programa gelmiş başrol :d

    son örnek de şu olsun: bu bireyler anlık hayaller de kurabilir; örüntülü, sürekli genişleyen hayal dünyasının dışında. örneğin; instagram'da ya da facebook'ta bir kız gördün. kız çok tatlı göründü gözüne, kızı beğendin. hemen o kızla alakalı hayal kurarsın. meselâ, kızla sevgili olmuşsunuz, instagram'da beraber çekildiğiniz bir fotoğrafı paylaşmışsınız. kızın arkadaşları vayyy örnek çift, best couple gibi yorumları aşağıya yazıyorlar. sen de bunu hayâl ederek mutlu olursun :d yeterince örnek verdik sanırım, diğer sorularla devam edelim.

    soru: bu hastalığın safhaları nedir, bana olumsuz etkisi ne olur?

    bu hastalığa çoğunlukla aşırı asosyal insanlarda rastlanıyor ama başta dediğim gibi istisnaları da var: sosyal insanlarda da görülebiliyor. eğer bir işin varsa insanlar ile bir şekilde iletişim kurabiliyorsan hastalığın olumsuz etkisi sana az olmuş demektir. başkaları ile diyaloğa geçebiliyorsan bir iş ortamın ve arkadaş çevren varsa, karşı cinsle konuşabiliyorsan bu hastalığın günlük hayatına etkisi fazla olmaz.

    ama fazla içine kapanık biri isen, bir de yaptığın işe odaklanamıyorsan hastalığın menfi tesiri fazla olur işte. örneğin; ders çalışamadığın için sürekli okul uzatırsın; okulu bitiremeyeceğini düşündüğün için de bu durum seni daha ciddî depresyona sürükleyebilir. ayrıca, asosyal birisi olduğu için sürekli yalnız kalırsın, hayatın boyunca sevgili ve arkadaş bulmakta zorlanırsın hattâ bulamazsın; işte bu durum da senin melankolik ve depresif birisi olmana sebep olur. maladaptive daydreaming hastalığı, kısaca dolaylı yoldan hayatını olumsuz etkileyebilir. hayatın boyunca başarısız olabilirsin. zaten bu hastalığın en büyük yan etkisi, insanı depresyona ve tembelliğe itmesi. hastalığın sizi depresyona sürüklemesine sakın izin vermeyin.

    soru: hastalığın tedavisi nasıl? bu hastalıktan kurtulmak istiyorum. neler yapabilirim?

    inanın bu hastalığın tam tedavisini ben de bilmiyorum. zaten tıpta, hastalıktan ziyade "davranış bozukluğu" olarak kabul ediliyor. bugün hiç hayal kurmasanız bile belki birkaç yıl sonra artarak geri gelecek. tedavi olduğum dönemler az hayal kuruyordum, 4 sene sonra şimdi tekrardan çok hayal kurmaya başladım. ama benimki 12 senelik bir hastalık. o yüzden iyice yerleşmiş ve ilerlemiş benim hastalığım. mesela üniversiteden arkadaşım da bu hastalığa sahipti ama iş hayatına atılınca tamamen kurtuldu bu hastalıktan. o yüzden sakın umutsuz olmayın. peki ne yapabilirsiniz?..

    öncelikle bazı insanlar bu hastalıktan kurtulmak istemiyor çünkü içinde bulundukları durum hoşuna gidiyor bu insanların. bu, tamamen rezalet bir düşünce. bu bir hastalık ve bununla mücadele etmek gerekiyor. tavsiyem, hastalık hayatınızı çok olumsuz etkiliyorsa bir psikiyatra gidin. psikiyatr, size muhtemelen sosyal fobi, depresyon ve en önemlisi takıntı(obsesyon) tedavisi uygulayacaktır. hemen sonuç vermesini beklemeyin çünkü psikiyatrik tedaviler uzun vadede sonuç verir biliyorsunuz. en 1 sene doktora gitmeniz gerekiyor maalesef. ama hastalık günlük hayatınızı çok olumsuz etkilemiyor, yapmanız gereken işleri yapabiliyorsanız hastalıkla kendiniz mücadele edin. zaten sosyal biri iseniz ve ders çalışabiliyorsanız antidepresan ilaçlarına ihtiyacınız olmaz çünkü sadece günlük hayal kurarsınız. ama depresyondaysanız ve başarısız iseniz mutlaka doktora gidin. hayatınız boyunca karamsar, yalnız ve başarısız olabilirsiniz benim gibi. 27 yaşında bile sürekli olarak başarısızlık duygusu yaşıyorum, siz benim gibi olmayın.

    örneğin, yalnız kalmamaya çalışın, müzik dinlemeyi azaltın. en önemlisi ise kendinize bir iş ya da uğraş bulun. bu hastalık bence yalnızlıktan ve tembellikten kaynaklanıyor. bu hastalığın tedavisi için atılacak en önemli adım meşgul olacağın bir şeyler bulmak. o yüzden işiniz yoksa hemen bir işe girmeyi ya da kendinize başka bir meşgale bulmayı tavsiye ederim; bir hobi ya da kurs falan da olabilir. hülasa, tek başınıza kalmayın ve tembellik etmeyin. en önemli nokta burası. hastalığın hayatınızı mahvetmesine sakın izin vermeyin. inanın zaman, bir odanın içinde kendi kendine konuşup, uçuk kaçık saçma hayaller kurarak çöpe atılmayacak kadar önemli...

    umarım yazı, bu hastalığa sahip insanlar için faydalı olmuştur.
  • kahrolasıca lanet olası pislik bir durumdur. ve kafanızdan atamazsınız. kafanızın içinde hayali bir dünya kurup sonrasında hayatınızın her dakikasını hayali dünyanızı detaylandırarak veya bir olay örgüsünü devam ettirerek geçiriyorsunuz. dönemin en önemli finalinin ortasında kendinizi hayali dünyanızı düşünürken bulabiliyorsunuz.

    aslında sürekli bir kitap veya wikipedia sayfası okumak gibi, ancak yazan kişi sizsiniz, kafanızdan yazıyorsunuz. yeri geliyor o kadar aklınız takılıyor ki kafanızda düşündüklerinizden uyuyamıyor, kesinlikle yapmanız gereken ve dikkatinizi gerektiren işleri batırabiliyorsunuz. kafanızda kurduğunuz şeyler birkaç günde bir değişebildiği gibi yıllarca aynı şeyin üstüne ekleme yoluyla yaratabileceğiniz devasa bir uyduruktan bilgi yığını bile olabilir. bazen insanı beynimin gigabytelarını boşa harcıyorum diye düşündürebilen, yeri geldiğinde kişilik bozukluğu ile kafanızda alternatif bir dünya yaratmanıza, bir the wall sendromu misali gerçek dünya ile aranıza bir duvar çekmenize bile yol açabilecek sıkıntılı saçma bir durum özetle. çocukluktan bir başlıyor, sonra da bir daha asla geçmiyor sanırım. yaşamadan bilemezsiniz, anlayamazsınız diyebileceğim türden bir rahatsızlık, ve bence kesinlikle bir hastalık.

    yeri geliyor 2 gün sevdicekle antik romada yaşasaydık nasıl olurdu üzerine kurulurken yeri geliyor aylarca dünyanın x bir ülkesinde y bir mesleği yapsaydınız nasıl bir hayatınız olurdu düşüncelerine kapılabiliyorsunuz. ne düşündüğünüz birbirinden alakalı/alakasız gelişebiliyor. üstte yazdığım ikisi örneklemek için az bile kalır. hayalgücünüz derya deniz, sizde dalgalarda çırpınan rüzgar nereye iterse (aklınıza ne gelirse) oraya giden bir insancıksınız, ve ne hayal edeceğinizin bile kontrolünü sağlayamadığınız uç durumlarda insanı delirtiyor.

    en azından böyle bir durumun var olduğunu bilmek, bunu yaşayan tek kişi olmadığınızı bilmek iyi bir duygu. böyle bir durumumun olduğunun farkına vardıktan sonra ismini öğrenmem yıllar sürdü, sonunda adını koyunca rahatlıyor insan. kime bahsetsen "abi hayalgücü böyle patlıyor, kontrolsüzce, ne hayal ettiğim belli değil" falan diye, manyak muamelesi görüyorsun, veya ciddiye almıyor genelde insanlar. çünkü açıklanabilecek bir tarafı yok aslında, sürekli hayal kuruyorum dediğinizde anlamıyor insanlar.

    bu duruma sahip olmanın tek bir iyi yanı var ki, pek sıkılmıyor insan. ne uzun yolculuklar ne de sıkıcı trafik, sıra beklemek gibi eylemleri kafanızda oynadığınız tiyatrolar ile çok da sıkılmadan geçirebiliyorsunuz. benim gibi zihin körü* hastasıysanız ancak felaket can sıkıcı oluyor durum. kafanızda görsel olarak imaj canlandırabiliyorsanız hayalgücünüzle her an film izliyor gibi olabilirsiniz sanırım, benim durumumda ancak kitap okumak kadar oluyor.
  • kronik üşengeçlik ile bir araya gelince mükemmel bir combo yapan süper olay.
    matrix'teki, ajan smithle anlaşma yapan kel adam gibi oluveriyorsunuz...
  • bir lütuf mu yoksa muzdarip olduğum hastalık mı karar veremediğim değişik bi'şi .

    yukarıda da bahsedilmiş bu konuda türkçe kaynak çok kısıtlı. zaten diğer dillerde de çok fazla bilgi bulunmuyor. artık çok önemsenmemiş mi ne, fazla araştırmamış yetkili şahıslar. ben dilim döndüğünce, klavyem tuttuğunca izah edeyim.

    kendimi bildim bileli var. çocukken hayali arkadaşlarım vardı. tabii ne kadar gerçekçi hissetirseler de hiçbir zaman gerçek oldukları gibi bir yanılgıya kapılmamıştım. ama bazen öyle derinlikli karakterler yaratırdım ki aşırı gerçekçi gelirdi. kendi kendime konuşurdum. hayallerimin ardı arkası kesilmezdi. büyüyünce geçmesini tahmin edersiniz değil mi? geçmedi. öyle çocuktum hayal gücün gelişikti olayı değil yani. hatta gittikçe artırıyor etkisini.özellikle kendimi kötü hissettiğim dönemlerde ayyuka çıkıyor. bir ara azalmıştı aslında ama şimdilerde üst düzeylere ulaştı. bunun çocuklara özgü oyun yaratma becerisiyle ilişkili olduğunu düşündüğümden o zamanlarda bile büyüyünce devam etmeyeceğini sanıyordum. ancak öyle olmadı tabii ki.

    zihnim sürekli hikaye yaratabilme potansiyeline sahip. ve ben bu hikayenin ortasında buluyorum kendimi. hikayenin kahramanı oluyorum. ama bu gerçekleşirken sadece akılla bitmiyor iş. özellikle yalnızken mimik ve jestlerle destekleniyor. o kadar çok yapıyorum ki bir sürü farklı mimiğim var. çünkü farklı karakter farklı mimik demek. a bir de bu kadar mimik yapmaktan da şu genç yaşımda kırışıklık belirtileri başladı ki evlerden ırak.

    aslında çoğu zaman aşırı eğlenceli bir durum. çünkü canınız hiçbir zaman sıkılmıyor. çünkü her zaman yaratılacak insanlar, kılığına girilecek karakterler, oluşturulacak senaryolar oluyor. bazen bazılarından sıkılıp tekmeyi basıyorum yenilerini oluşturarak yoluma devam ediyorum. gerçek hayatta arkadaşınıznı olması da bunu engelleyen bir unsur değil.

    yan etkileri yolda giderken mırıldanma; olayları, diyalogları (bu durumda monolog tabii) çeşitli jest ve mimiklerle desteklerken insanlara yakalanıp deli yaftası yeme. en kötüsü de bazen durduramamak. gerçekten kontrol altına alamadığım zamanlar oluyor. bunun zevkine kapılıp yükümlülüklerimi erteliyorum ki hiç hoş olmuyor sonuçları.

    ama tamamen durdurmak istemiyorum sanırım. çünkü maladaptive daydreaming yaratıcılığı bazı durumlarda tetikleyebiliyor.

    edit: ara ara bitip yeniden başlıyor. sanırım özellikle daha yalnız hissettiğim anlarda ortaya çıkan bir şey bu.

    edit 2: (dokumana su an ulaşılamıyor. belki kendisine mesaj atarsanız ulaşabilirsiniz) ayemunstoppable adlı çaylak arkadaşımız rica etti. maladaptive daydreaming ile mücadele yolunda tavsiyeler adlı faydalı bir doküman hazırlamışlar. bu dokümana bu linkten ulaşabilirsiniz.

    ayrıca kendisinin mesajını da buraya bırakıyorum.

    --- spoiler ---

    bu projeyi covid-19 sürecinde insanların eve kapanmasıyla artış gösteren maladaptive daydreaming'le ile kendi başına rotasız bir şekilde mücadele etmeye çalışan arkadaşlar için düzenledik. hayal gücümüzden başka bir şeyimizin kalmadığı şu günlerde dozu fazla kaçırarak bağımlılık haline gelen hayal kurmanın nasıl düzeltilebileceğiyle ilgili araştırma, deneyim ve tavsiyelerimizi bu belgede derledik. henüz literatüre geçmemiş bu rahatsızlıkla ilgili yanlış teşhis alan yahut hiç teşhis alamayan insanlara yardımcı olmak için aşağıda sizlerle paylaşılan belge linkini ilgili kişilerle veya platformlarda paylaşmaya davet ediyoruz.

    hiçbir maddi destek ve reklam anlaşmamız yok, bu belgeyi tamamen gönüllülük esasına göre düzenledik. çünkü biliyoruz ki mdd'nin az çok ne olduğu basit internet araştırmalarıyla öğrenilebilir lakin bunla mücadele yolunda çok az yol gösteren var. projemiz bu eksikliğe yönelik oluşturuldu.
    --- spoiler ---
  • fiziksel dünya dışında insanın kafasında bir veya birden fazla hayali dünyanın daha olması durumu. her bir dünyada, insanın farklı tipe, karaktere, kişiliğe, background'a sahip olduğu olabiliyor. fiziksel dünyada karşılaştığımız, tanıştığımız, arkadaş olduklarımız kafamızın içerisinde kurduğumuz dünyalarda da yer alabiliyor ama ilişki türleri birebir aynı olmayabilir.

    hayal kurmaktan farklı olarak zihninizde tasarladığınız belli evrenler var ve hep buradaki yaşantınız üzerinden devam ediyorsunuz hayal kurmaya, gerçekten yaşadığınız fiziksel dünya için değil. bazen kurduğunuz bir dünyanın sonu geliyor, unutuluyor ve kayboluyor fakat bazıları ise 8-9 yıldır sizinle beraber gelişip devam ediyor. ortaokul yıllarımda başlamıştı sanırım ilk, lise yıllarında bir azalıp bir artıyordu, üniversiteden sonra git gide seyrekleşti. arada yatmadan önce bir uğruyorum buralara, zaten on dakika sonra uyumuş oluyorum.**
  • burada yazılanları okurken bile arada durup kafanızdan hikaye kuruyorsanız geçmiş olsun. benim de çocukluğumdan beri muzdarip olduğum mevzu. galiba yoğun bir hayat ve beyni faydalı birşeylerle meşgul etmek dışıda hiçbir çözümü yok şuanlık.
hesabın var mı? giriş yap