• adamotu'nun latince ismidir. "adem otu" olarak da bilinir. antik yunan'da "mandragor", arap dünyasında "abdüsselam otu" olarak bilinir. tevrat'da ise "dudaim" diye geçer. kök ve meyvelerinde hiyosiyamin ve scopolamin bulunur. ağrı kesici ve uyku verici özelliği nedeniyle binlerce yıl tababette kullanıldı. tarsus'lu dioscorides bu bitkinin köklerinin kabuğundan yapılan şarabın uyutucu özelliğini m.s 1.yy'da yazmıştır. ibn-i sina bu otun tohumlarından yapılan bir tür lapayı eklem ağrısı gidermek için kullanırmış. solerno ekolü mensubu michael scott bu bitkiyi ve eşit miktarda afyonu toz haline getirip sulandırıp sıvı haline getirmiştir. bu sıvıya batırılarak ıslatılan bez hastaya koklatılırmış. bu durum ilk anestezi kullanımı olarak sayılır. hint inanışlarında afrodizyaktır. eşini terkeden filler üzerinde test edilmiştir. koklayınca geri dönüp eşiyle çiftleşmiş fil bey. tevrat'daki öyküsü de afrodizyak çağrışımlıdır. ruben kişisi, adam otunu tesadüfen bulur ve annesine lea'ya hediye eder. otun afrodizyak etkilerini duyan komşu rachel, otu lea'dan ister. lea, rachel'in kocası yakup ile bir aşk gecesi karşılığında otu rachel'e satar. lea ve rachel birer oğlan doğururlar.

    mitolojideki öyküsü ise şöyledir: asılan bir adamın spermlerinin toprağa düşmesiyle ağacın dibinde bu ot biter. otu topraktan ayırmak isterlerken duyanları çıldırtacak hatta öldürebilecek kadar tiz bir ses çıkmaktadır köklerinden. bu duruma takmışlardan biri kulağına balmumu tıkar ve bir pazar gün otun başına çöker. üzerinde tek bir tane bile beyaz kıl bulunmayan karabaş'ı da ota bir iple bağlar. karabaş'a gıda rüşveti yoluyla otu kökletir ama çıkan seslerden ölür. adam umursamaz. gider otun köklerini şarapla yıkar. kırmızı bir ipek beze sarar. her dolunay'da kutudan çıkarıp ayışığıyla yıkar. bu öykünün aslı da, pavia üniversitesi kitaplığında koruma altında olan onbeşinci yüzyıl el yazmalarında varmış. uydurmadım yani.
  • adamotu afrodizyak ve anestezik etkilerinden ötürü tarih boyunca önemini hiç yitirmemiş olmakla birlikte, orta çağlarda esrarlı ve gizli inançların sembolü haline geldi. aşırı miktarda alınan kök bir insanı öldürebilir veya halusinojenik hezeyanlar içinde delirtebilirdi. bu yüzden, bir zamanlar iyilik timsali dini bir obje olan adamotu, zamanla kötülük timsali şeytani bir sembol haline geldi. “aşk elması” denen “hayat verici” meyvalara “şeytan elması” adı verildi. bitkinin kökünü sökmek isteyenlerin büyük tehlike altında oldukları söylentisi yayıldı ve kökün topraktan çıkarılması için özel yöntemler geliştirildi.

    kökü çıkarmak için en iyi zaman dolunay gecesiydi. bitkiye rüzgar yönünden yaklaşmak gerekirdi zira bitki zehirli gazlar çıkarırdı. bitki kendisini topraktan söken her canlıyı öldürme gücüne sahipti. pliny’ye göre, kök sökücü elindeki kılıcın ucunu bitkinin üstünde tutarak etrafında üç kez döner, bitkinin etrafındaki toprağı itina ile temizler, yüzünü batıya çevirerek kökü topraktan çıkarırdı. 1. yüzyılda yaşamış j.flavius’a göre ise, açığa çıkan köke uzun bir ip bağlar ve ipin ucunu halka yapıp bir hafta aç bırakılmış siyah bir köpeğin boynuna geçirdikten sonra, köpeğe bir et parçasını koklatıp uzağa fırlatırdı. eti kapmak için fırlayan köpek kökün topraktan sökülmesini sağlardı. rivayete göre o an bitki kulakları sağır eden acı bir çığlık atar ve köpek kıvranıp, inleyerek ölürdü. kök sökücünün bitkinin acı çığlığından etkilenmemesi için kulaklarını mumla sıkıca kapaması önerilirdi. kökün yaralarından parlak kırmızı kan akardı. kökü insan sökse çıldırabilir ya da acı içinde ölebilirdi. bitkinin ruhunu şeytandan alan canlı bir vücut taşıdığına inanılırdı. topraktan sökülen kök hemen bir akar suda yıkanıp şeytandan arındırılırdı. bu rivayetler, yurdumuzun ege ve akdeniz bölgelerinde hala söylenmektedir. kökleri topraktan çıkaranın sağır olduğu ve cin çarpması ile öldüğü inancı anadolu’da yaygın olduğundan, bu iş için hala köpek kullanılır. bu esnada, bitkinin çığlığı sağırlık yapmasın diye davul ve teneke çalınır. prof.turhan baytop’a göre, bunlar kökçülerin başkaları kök sökmesin diye yaydığı rivayetlerden ibarettir.

    bir inanca göre, adamotu darağacının altında yetişirdi. bunun sebebi, masumken asılan kişilerin toprağa düşen gözyaşlarından üremesiydi. bir başka izaha göre, adamotu asılan adamların toprağa düşen idrarından veya menisinden meydana gelirdi. bazısına göre, darağacının altında adamotu yetişmesi için asılan kişinin bir hırsız veya bakir ya da bakire olması gerekirdi. izlanda’da adamotu’na “hırsızkökü” (thjofarot) adı verilir. zira, asılan hırsızın ağzından çıkıp toprağa düşen köpüklerden türediğine inanılır. bu yüzden. adamotu’nun bir adı da “little gallows man” (küçük darağacı adamı)’dır. adamotu ile ölüm arasındaki ilişki öylesine güçlü kurulmuştu ki bu esrarlı bitkinin intihar eden kişilerin öldüğü yerde yetiştiğine de inanılmaya başlandı.

    toplanması böylesine tehlike arzeden bitkiye olan talep onun afrodizyak özelliklere sahip olmasında ve tılsım olarak kullanılmasında yatıyordu. inanışa göre, kutsal günlerde, bazı ilahilerin eşliğinde topraktan söküldüğünde sahibine şans getirirdi. insanı görünmez yapar, zengin hazinelere ulaştırırdı. sahibini ciddi yaralanmalardan ve sakatlıklardan korurdu. bir kişiden hastalığı alıp başka bir kişiye geçirebilirdi. hava durumunu değiştirir, hayvanların yaralarını iyileştirir, arzulanan kişiyi getirebilir – özetle sahibi ne dilerse yapabilirdi. daha önemlisi gelecekten haber vermesiydi. o günkü inanışa göre, gelecekle ilgili sorulan sorulara cevap verir, günün sırlarını ortaya dökerdi. italya’da boynuna kadar toprağa gömülen adamotu kökünün sorulan tüm sorulara cevap verdiği iddia edilmişti.

    bir dönem, adamotuna tapınılmaya başlandı ve adamotu büyücülerin ayrılmaz parçası haline geldi. orta çağ almanyasında adamotunu kutsal sayan bir kült ülke çapında yayılma gösterdi. adamotu kökünün fiyatı hızla yükseldi. artan talep yüzünden bazı ağaç oymacıları ve şarlatanlar adamotu benzeri bitkilerin köküne yetişkin erkek veya kadın şekli veriyor ve bunu “alraun” (adamotu) diye satıyorlardı. alraun, ingilizce, “allrun” dan türetilmişti ve öldürdüğü adamın kafatasından kanını içen ve cesediyle büyü yapan, hırpani kılıklı büyücüleri simgeliyordu. bu heykelciklerin şeytani güçlere sahip olduğuna ve bu gücün sahibi tarafından iyi veya kötü amaçlarla kullanıldığına inanılırdı. alraun’ların değerleri ağırlıklarınca altınla ölçülürdü. büyük kıymetinden ötürü saklanması için usuller geliştirildi. beyaz bir kumaşla veya pelerinle sarılmalı ve pelerinin uçları altın bir iple tutturulmalıydı. ya da saf ipek içinde saklanmalıydı. heykelcik özel bir kutuda saklanırdı. her cuma günü kutusundan çıkarılarak yıkanmalıydı. yıkama suyu hamile kadınların doğum sancılarına birebirdi.

    doğal olarak, kilise ve yerel idareler bu heykelciklerin varlığından haberdardı ve bir süre sonra heykelcikler sahiplerine ölüm getirmeye başladı. zira, sahipleri büyücülükle suçlanıp idam edilmeye başlandı. 1630’da hamburg’da üç kadın adamotu heykelciğine sahip olduklarından idam edildiler.

    idamların sayısı arttıkça sahipleri heykelcikleri elden çıkarmaya başladı. ama anlatıldığına göre, bu figürden kurtulmak imkansızdı. evden atılan heykelcik bir süre sonra evde tekrar beliriyordu. yakmakla veya nehre atmakla kurtulmak mümkün değildi. zira, kısa bir süre sonra , hiçbir şey olmamış gibi kutularında beliriyorlardı. şeytani güçleri insanın başa çıkamıyacağı kadar büyüktü. bu yüzden, bu figüre sahip “büyücülerin” asılmaları, yakılmaları ve linçler uzunca bir süre devam etti. fransa’da orleans yakınlarında bir kadın evinde dişi maymun benzeri bir adamotu figürü “iblis” bulunduğu için darağacını boyladı. jean d’arc dahi göğsünde bir parça adamotu kökü taşımakla itham edildi. bunu ve hakkında yapılan pek çok suçlamayı reddetmesine rağmen, bedeni ve kötü ruhu (!) işkence ve ateşten kurtulamadı. orta çağlarda kötü ruhları kovma yolu buydu.

    http://khcbaser.com/…c-makaleler/adamotunun-buyusu/
  • köklerinin insanı andıran şekilleri nedeniyle, büyülü işlemlerde ve afrodizyak olarak kullanılmıştır. bitki üzerinde varyasyonlar vardır, mandragora offininarum en olağan formdur ve daha küçük mandragora autumnalis aynı özelliklere sahiptir. bazı halk gelenekleri, m. officinarum'dan farklı olarak ikinci (m. autumnalis) çeşidini "womandrake" olarak adlandırır. üçüncü bir varyant, mandragora turcomanica, çoğunlukla türkiye'de ve iran'ın birkaç bölgesinde bulunan, neredeyse soyu tükenmiş ve çok nadir bir çeşittir. m. turcomanica, daha büyük meyveye sahip olmasıyla m. autumnalis'ten ayrılır.
hesabın var mı? giriş yap