• tıbbın çok ilerlediği, bankaların bizzat bankanın sahipleri tarafından içinin boşaltılarak ağrısız acısız soyulduğu güzel ülkemizde dün nispeten daha fevri yollarla şu anda ikisi aramızda olmayan eli silahlı yüzü maskeli soyguncular tarafından gerçekleştirilen ve biri başarısızlıkla sonuçlanan iki soygun girişiminin ardından tekrar akıllara gelen 60'lı yılların efsanevi banka soyguncusudur necdet elmas.

    kendininki dahil kimsenin burnunun kanamadığı banka soygunlarıyla bir döneme damgasını vuran bir zamanların bu meşhur gansteri (evet "gangster" o zamanlar öyle deniyomuş işte) hakkında o dönem halkın gözünde robin hood muadili bir efsane konumuna gelmesini sağlayan çok çeşitli rivayetler bulunmaktadır; güya soyacağı bankayı önceden "dikkat edin geliyorum" diye uyarırmış (ki bunu ben de pek inandırıcı bulmadım) çok yakışıklıymış (evet kalpten kalbe giren gönül hırsızıymış sevda arsızıymış aynı zamanda kendisi)fakire fukaraya yardım edermiş, süper araba kullanırmış çift vururmuş tek sayarmış neyse yani anlayın süper bir insanmış işte.

    bütün bunların ne kadarının doğru ne kadarının yanlış olduğunu bilemiyorum tabi ama kesin olan bu adamın bir dönemin en çok konuşulan isimlerinden biri olduğu ve eşgali bilinmesine ve nerdeyse bütün emniyet teşkilatı* peşinde olmasına rağmen epey bir süre polisten kaçmayı başarabildiği.sonunda birileri* tarafından ihbar edilip de yakalandığı zaman bile mahkemedeki düzgün konuşmaları beyefendi tavırları ve hiçbirşeyi inkar etmeden bütün suçlamaları kabul etmesiyle halkın gözünde daha bir sevilir daha bir sayılır hale gelmiş.ancak hakim hulusi kentmen olmadığından olsa gerek halkın bu sempatisi epey bir süre içerde kalmasını engelleyememiş ancak seksenlerin başında hapisten(muhtemelen o kodes diyecektir siz de öyle diyin) çıkabilmiş.
  • "the gangbuster of istanbul - istanbul'da 12 gün" adlı bir kitabın baş kahramanı. f. cengiz erdinç, kitabın önsözünde şöyle diyor:
    "hepsi 12 gün süren bir kovalamacaydı... kuyruklu siyah chevrolet’si, siyah gözlüğü ve peşindeki asker, polis kalabalığı ile istanbul sokaklarında dolaşan gözükara ve çapkın adamın yarattığı efsane hala unutulmadı. necdet elmas görülmemiş bir banka soygunu yapmıştı ve bu 12 günlük öyküsüyle bir kuşağın kahramanı oldu. bu kitap 60’lı yıllara damgasını vuran bu efsaneyi gazete haberlerine, raporlara ve tanıklara dayanarak bir araya getiriyor."
  • 7 temmuz 1961 günü sabah saat dokuz sularında uzun boylu, yakışıklı bir adam çemberlitaş'ta bir banka şubesine girdi ve "kıpırdamayın! bu bir soygundur" dedi. uzun boylu, esmer tenli, siyah güneş gözlüklü ve douglas bıyıklı soyguncu, o yıllarda moda olarak seyredilen ayhan işık'ın kanun namına filminden çıkagelmişti adeta...
    soygun başlamıştı, banka çalışanları şaşkındı, önce şaka sandılar ama şaka değildi. gerçekten de bu bir soygundu hem de film gibi. bu onun ilk soygunuydu ama bununla yetinmeyecekti. o çok banka soyup, zengin olup bütün fakirlere yardım etmek ve iki oğlunu da avrupa'da okutmak niyetindeydi. bu nedenle cezaevinden firar etmişti. hem de 26 mayıs 1960 gecesi, yani askerlerin yönetime el koydukları saatlerde.
    26 mayıs'ı 27 mayıs'a bağlayan gece...
    o, soygunlara başladığında süleyman henüz başbakan olmamıştı. 12 mart muhtırası verilmeden, deniz gezmiş ve arkadaşlarının asılmalarından yıllar önceydi. o, 26 mayıs 1960 gecesi firar etmiş ve 7 temmuz 1961 günü de ilk soygununu gerçekleştirmişti. 8 temmuz 1961 günü gazetelerin birinci sayfalarında istanbul'da, hem de sıkıyönetim altındaki istanbul'da büyük bir cüretle banka soyan esrarengiz bir 'gangster'den söz ediliyordu. siyah gözlüklü, uzun boylu, davudi sesli bir adam güpegündüz bir banka soymuştu. 'ganster', nam-ı diğer 'gang buster of istanbul' elbette bir banka soymakla yetinmeyecekti. kendisini yakalamak için seferber olan kolluk kuvvetleri ve hakkında olmadık şeyler yazan gazetelerle dalga geçercesine... 'gangster'i kimse durduramıyordu.
    27 mayıs 1960'ta ordu adına ülke yönetimine el koyan orgeneral cemal gürsel bu kez cumhurbaşkanı olarak 'gangster' olayına el koyuyordu. sıkıyönetime, yüzlerce asker ve polisin seferber edilmesine rağmen 'gangster' bir türlü yakalanamıyordu. 'gangster'li haberler manşetlerden bir türlü inmiyordu. ülkede barış ve istikrarı sağlamak için yönetime el koyanlar da şaşkındı. 27 mayıs 1960'ta yapılan askeri darbeden sonra iş başına gelen dönemin cumhurbaşkanı cemal gürsel de durumdan rahatsızdı ve "eğer hürriyetler suistimal edilirse yeni bir ihtilal olabilir" diyordu. gürsel'in bu sözlerine basın geniş yer veriyordu. çünkü 'gangster' ikinci soygununu gerçekleştirdiği bankada, soygun anında elindeki dört yüz elli lirasını bankaya yatırmak için sıra bekleyen müşteriye "sen ne iş yaparsın" diye sormuş o da "işçiyim" deyince bunun üzerine, "ben işçinin parasını" almam demiş... bu nedenle 'gangster'in komünist olduğundan şüphelenen gürsel bu anlamlı açıklamayı yapmıştı.
    gürsel'in sözünü ettiği darbe on yıl sonra yapılacaktı ama 'gangster' ya da gangsterlere karşı değil. gürsel'in deyimiyle 'hürriyetleri suistimal' edenlere, yani komünistlere karşı yapılmıştı. 12 mart 1971 ve 12 eylül 1980'de iki askeri darbe yapılacaktı. 12 eylül'den sonra, 'gangster'in yaptığı soygunlar devlet içinde çeşitli kademelere yerleşmiş kimseler tarafından yapılacak ve bu işe de soygun değil, 'hortum', bu işi yapanlara da 'gangster' veya soyguncu değil, işadamı ve bürokrat denecekti...

    on iki günlük 'yarış'
    elbette bu basit bir asayiş sorunu değildi, merkez komutan tuğgeneral yusuf alpmansu komutasında tam yedi yüz asker ve polisten oluşan birlikler geniş çaplı bir operasyon başlatıyorlardı. bu sıradan bir operasyon değildi, cumhurbaşkanı gürsel düğmeye basmıştı. o güne kadar görülmedik bir durumdu; iki keşif uçağı ve bir helikopter desteğiyle sürdülen operasyon. geceli gündüzlü tam on iki gün boyunca bir sürek avı yaşandı, istanbul'da sokak sokak ve ev ev her yer didik didik arandı. bir 'gangster'i yakalamak içindi tüm bunlar, merkezi otoriteye göre 'gangster' komünistti ve ne pahasına olursa olsun yakalanmalıydı. çünkü "ben işçinin parasını almam" demişti bir kere. hem de kendi ağzıyla itiraf etmişti. ama o ne komünistti ne herhangi bir örgüt mensubu.
    kovalamaca aralıksız tam on iki gün on iki gece sürdü. kuyruklu chevrolet'si ve peşindeki asker, polis kalabalığı ile istanbul sokaklarında dolaşan gözü kara, çapkın adam artık bir efsaneydi. o, emniyet kayıtlarına geçen adıyla necdet elmas, halk arasındaki adıyla efsane, gazetelerdeki adıyla 'gangster'di. art arda gerçekleştirdiği banka soygunlarıyla 1961 yılının sıkıyönetimli günlerinde ülke gündeminin birinci sırasına oturan ve günlerce gazetelerin manşetlerinde inmeyen necdet elmas, 59 model chevrolet'siyle defalarca köşeye sıkıştırılmasına rağmen, her defasında polisi bir tur geride bırakmıştı
    banka soyarken karşılaştığı işçiye "ben işçinin parasını almam" diyen bu adam, deli gibi kullandığı otomobilinin geniş kanatlarının ardında neredeyse tamamı kadınlardan oluşan bir hayran kalabalığı bırakmıştı. romantikti, yakışıklıydı. soyduğu bankalarda çalışan kadın memurlar, polise ifade verirken onu birgün kendilerini almaya gelecek olan beyaz atlı prensten söz eder gibi anlatıyorlardı.
    onu yakalamak için yüzlerce asker ve polis seferber oldu, bütün anayollar kesildi, helikopterler, uçaklar havalandı. ancak her defasında kaçmayı başardı. üstelik kaçarken de arkasında sahte mektuplar bırakıp, polisle, gazetecilerle, bütün bir kamuoyu önünde dalga geçmeyi de ihmal etmiyordu. daha önce kendisini hırpalayan polislerden nefret etmişti, şimdi elinin altında sten marka otomatik tabancası vardı. bir daha asla yakalanmaya ve teslim olmaya niyeti yoktu. gerekirse çatışarak ölecekti. hukuk fakültesi öğrencisi olduğu günlerde seyrettiği kanun namına'da polisin 'teslim ol' çağrısına ateşle karşılık veren ayhan işık gibi çatışarak ölecekti. lakin film kopmuştu, ihanet vardı. ve 'gangster', yani necdet elmas da sonunda ihanete yenik düşmüştü. o sıradan bir suçlu değil, zeki, bilgili, karizmatik bir adamdı. mahkemede konuşurken söyledikleri dramatik filmlerin final cümlelerini andırıyordu.
    on iki gün boyunca polisi peşinden koşturan, arkadaşa sadakati her şeyin üzerinde tutan, tatbikat için götürüldüğü banka şubesinde bile kadınlara kur yapmaktan vazgeçmeyen bu adamı, sararmış gazete sayfalarından, cengiz erdinç gün ışığına çıkardı. bir döneme damgasını vuran 'gangster'i, polisiye roman tadında kaleme alan erdinç'in geniş araştırmasının ürünü olan bu kitap alfa yayınları'ndan çıktı. (radikalden alıntı )
  • türkiye'nin ilk gangsteri. abisi nihat elmas, kasımpaşa'da otururdu. bir apartmanın alt dairesinde atölyesi vardı, eski pehlivandı ama kardeşi necdet'in aksine hacıydı, bir ara gemicilik de yapmış sanırım.
  • türkiye'nin ilk gangsteri, eski araba hırsızı. kendisi sadece chevrolet marka otomobil çalarmış. ayrıca robin hood olarak anılmasına sebep olan olaylardan birisi de şudur:

    necdet elmas iş bankası'nın kazlıçeşme şubesi'ni soyduğu sırada bankadaki müşterilerden biri "ben işçiyim yatıracağım parayı alma." diyor. necdet elmas da "ben işçinin parasını almam." diyor.

    bu da kendisinin mahkemedeki savunmasından bir bölüm:

    --- spoiler ---
    duruşmalar sırasında mahkemenizi incitecek bir şey söyledimse bunu haleti ruhiyeme atfetmenizi rica ederim. suçta bir kasıt aranırsa benim bu suçta bir kastım yok. suç bir kir, ceza ise bir banyodur. ben bu banyoda yıkanacağım. banyonun dozu fazla kaçırılırsa bu banyo fayda değil zarar tevlit eder. ileride bir kitap yazıp durumu efkarı umumiye arzedeceğim. müdafalar tali derecede kalır. esas müdafanın vicdanlarınızda yapılmasını istiyorum. adalet önünde boynum kıldan incedir.
    --- spoiler ---
  • sevdiğim kadını etkilemek için hikayesini anlatmıştım necdet abi'nin. o kadar karizmatik bir adamdır ki kendisinden yıllar sonra hikayesini anlatan adamlara bile müthiş bir etkileyicilik kazandırır. yitip gitmiş bir eski zamanın tertemiz kalmış "gangster"idir.
  • hollywood peşi sıra gangster filmleri çeke dursun, ben tıpkı o filmlerden fırlamış gibi duran bir insandan bahsetmek istiyorum: necdet elmas. adına filmler çekilmemiş olsa da, hakkında kitaplar yazılmamış olsa da, bir dönemin en hızlı soyguncusuydan bahsetmek istiyorum. efsane haline gelen bindiği 59 model kuyruklu chevrolet'i ile istanbul sokaklarında dalga geçercesine polisle kovalamaca oynayan necdet elmas'tan.

    8 temmuz 1961 günü gazetelerin birinci sayfalarında bir haber vardı. haberde o dönemde darbe sonrasında sıkı yönetim altında olan istanbul'da büyük bir cüretle banka soyan esrarengiz bir gangsterden söz ediliyordu. siyah gözlüklü, uzun boylu, davudi sesli bir adam güpegündüz bir banka soymuştu. adı geçen banka çemberlitaş?taki buğday bankası?ydı. necdet elmas hollywood filmlerinden çıkmışçasına siyah gözlükleri, takım elbisesi ve dönemin modası olan ince ayhan işık bıyığıyla bankaya girmiş, elindeki silahı doğrultup o ünlü cümleyi söylemişti: " kimse kıpırdamasın. bu bir soygundur. " banka çalışanları başta bunun bir tür şaka olduğunu sansa da kısa bir tereddütten sonra olayın gerçekliği anlaşıldığında necdet elmas 59 model kuyruklu chevrolet?iyle çoktan uzaklaşmıştı bile. topkapı?dan son sürat geçen bir ? 59 chevy ? polis telsizlerinden cızırtılı bir şekilde yankılanırken o yeşil chevrolet?in geniş kanatlarıyla 60'lı yıllara adını kazımış oldu.

    necdet elmas?ın ikinci soygun hedefi ise iş bankası kazlıçeşme şubesiydi. soyguna yine model 59 chevrolet'i ile gitti. görgü tanıklarına göre arabayı sokakta çalışır halde bırakarak bankaya girdi. sekiz silindirli arabanın gök gürültüsünü andıran sesi sokakta inliyordu. meleği andıran kanatlı bagajı, üstüpüyle karartılmış camları ve o dönemde yerleşik yabancıların kullandığı siyah üzerine turuncu bir plakası olan araç döneminin en hızlısıydı. necdet elmas iki dakika sonra geri döndüğünde ellerinde o zamanın parasıyla tam tamına 165 bin lira vardı.
    soygunun gerçekleştiği sırada, bir banka dolusu insanın şahitlik ettiği ilginç bir diyalog da yaşanmıştı. veznedeki bir işçi " ben işçiyim, parama dokunma, " dediğinde necdet elmas " ben işçinin parasına dokunmam " cevabını vererek adamın 460 lirasını iade etmiş, soyguncudan öte adeta bir kahraman haline gelmişti. elmas çapkındı, tıpkı bir aktör gibiydi ve asil görünüşlüydü. soygunlarda dahi kadınlara göz kırpar, paralar çuvala doldurulurken yaşlıların ve hamilelerin oturmasını buyururdu. işçi ile yaşanan dialogtan sonra necdet elmas özellikle yeraltı devrimci örgütler ve 60'ların değişim isteyen gençleri arasında konuşulan popüler bir isim olmuştu. büyük soygundan sonra tam 12 gün boyunca polis ve necdet elmas arasında bir kovalamaca yaşanmıştı. sekiz silindirli arabasını inleterek istanbul'un arka sokaklarında son hız kaçan elmas'a polisler bir türlü yetişemiyordu. o dönemdeki polis arabaları en fazla 80 kilometreyi görürken, elmas'ın kuyruklu chevrolet'i 120 kilometre ile tozu dumana katıyor, istanbul'un arka sokaklarının neredeyse her dönemecini adı gibi bilen elmas'ın izini sürebilmek için helikopter desteği dahi yetersiz kalıyordu. olay 27 mayıs 1960?ta ordu adına ülke yönetimine el koymuş olan orgeneral cemal gürsel'in de kulağına gitmişti. 700 kişilik bir polis-asker takımı tertiplendi. görevliler istanbul'da 59 model chevrolet'in izini sürmeye başladı ancak tüm çabalar nafileydi. 12 gün süren kovalamacan sonra necdet elmas yine kaçmayı başarmış, kuyruklu chevrolet'i bir köşede yanmış olarak bulunmuştu.

    tarihimizin en havalı soyguncusu bir dostunun ihbarı üzerine yakalandı. kimileri onu ele verenin çapkınlığına dayanamayan bir sevgilisi olduğunu, kimileri de ihbarcının yakın bir dostu olduğunu söylüyor.

    ihbar üzerine görevliller yola çıktı. polisin de canına tak etmiş olacak ki, kendisini yakalamak için yola koyulan polis araçlarının arasında yurtdışından yeni getirttikleri 60 model bir chevrolet de bulunuyordu. kelepçelenip götürülen necdet elmas karşısında 60 model gıcır gıcır chevrolet'i görünce " acaba bunların 70'li modelleri nasıl olacak? " diyerek hem gelecekte yapacaklarına dair bir imada bulunmuş hem de isminin uzun süre konuşulmasını garantilemişti

    necdet elmas 20 yıl hapis yedi. 70 model chevrolet'lere binmeye fırsatı olmadı. hapis yattığı dönemde bir kez firar girişiminde bulunmuşsa da başarılı olamadı. bugünlerde beşiktaş'ta bir büfe işlettiği söyleniyor.

    bir süre önce, kenan imirzalıoğlu'nun necdet elmas'ı canlandıracağı ve elmas'ın hayat hikayesinin anlatılacağı filmin çekimlerine başlandı.

    http://www.fantastikedebiyat.com/…ncusu-t11270.html
  • aşk para chevrolet

    chevrolet’si her şeyiydi. onun içinde uyuyor, onun içinde saklanıyor, onun içinde güzel kadınlarla sevişiyordu. ama chevrolet tutkunu oto hırsızı necdet elmas, banka soymaya başlayınca işler değişti. türkiye’nin ilk gangsteri polis ve askerleri aylarca peşinden koşturdu
    7 temmuz 1961’de bir adam çemberlitaş’taki buğday bankası’na girdi. siyah gözlüklü, uzun boylu, douglas bıyıklıydı. sten marka tabancasını çekti, “kimse kıpırdamasın, bu bir soygundur!” dedi. efsane başlamıştı.
    veznedar, müdür, banka memurları, müşteriler şaşkınlıktan donup kalmıştı. karşılarında filmlerden fırlamış bir adam, veznedarın suratına torbayı fırlatıyor, “doldur paraları!” diyordu. veznedar paraları doldururken soyguncu, banka müdürünün kapıya ulaşmaya çalıştığını fark etti. “müdür, sen çok kıpırdıyorsun, vururum!” dedi. müdür dondu kaldı. veznedar çekmecesindeki 2 bin 900 lirayı torbaya doldurdu. soyguncu silahın namlusuyla ana kasayı gösterdi. veznedar açtı. soyguncu, “doldur!” dedi. bu sırada müdür, soyguncu fark etmeden kapıya kadar gitmişti. “hırsız var yetişin!” diye bağırmaya başladı. soyguncu çantası ve silahıyla kapıya çıktı, müdür yakalamaya çalıştı. çemberlitaş’ta bir el silah sesi yankılandı, sokakta “çekilin yolumdan yakarım!” gürlemesi duyuldu, soyguncu gözden kayboldu.

    polis hiçbir ipucu bulamadı.
    gangster birkaç gün sonra yeniden ortaya çıktı. çatalca’da bir benzinciye girdi. işçiye silahını dayadı, kasadaki paraları aldı. polis anında gangsterin peşine düştü. otobüs durağında şüpheli bir şahıs gördü. “ne arıyorsun burada?” dedi. gangster oydu. polis üzerine atladı. boğuştular. gangster polisin başına vurdu. dört el ateş etti. ve domates tarlalarının arasında kayboldu.
    gazetedeki haberlerin satır araları, emniyetin bir adamla baş edemiyor oluşunu veriyordu. sinirler geriliyordu. gangsterse gazetelere, ‘the gangbuster of istanbul’ imzasıyla, büyük soygunlar yapacağını anlatan mektuplar yolluyordu.
    gangster, 18 ağustos’ta chevrolet’sini kazlıçeşme’deki iş bankası’nın önüne çekti. yanında arkadaşı necdet sinkil de vardı. gangster kafasına kadın çorabı geçirdi. bankanın kapısından içeri girdi, “kıpırdamayın vururum!” dedi.

    “ben işçinin parasını almam!”
    gangster ikinci kez banka soymuştu. devletin otoritesini sarsmaya devam ediyordu. cumhurbaşkanı cemal gürsel basına, “hürriyetler suiistimal edilirse yeni bir ihtilal olabilir” açıklaması yapıyordu. ama insanlar bu açıklamayı değil, gangsterin bankaya para yatırmak için gelen birine, “sen ne iş yaparsın?” diye sormasını, müşterinin, “işçiyim” demesi üzerine, “ben işçinin parasını almam” demesini konuşuyordu. gangster bankaları soyuyordu ama işçilerin parasını almıyordu. halk sempati duymaya başlamıştı. bankadaki kadın memurlar ifade verirken bu gizemli adama hayranlıklarını gizleyemiyordu.
    yetkililer yüzlerce asker, polis, helikopter, uçak, dedektif ekipleriyle gangsterin peşine düştü.
    gangsterse sevgilisiyle nişan hazırlıkları yapıyordu. “saklanmanın en iyi yolu gözükmektir” sözünü doğrularcasına sokaklarda dolaşıyordu.
    24 ağustos’ta soyguncunun kimliğinin tespit edildiği, otomobil hırsızlarından necdet elmas olduğu bildiriliyordu. kayıtlara göre necdet elmas görülmemiş yöntemlerle çalışan, ikna yeteneği olan, zeki ve yetenekli bir otomobil hırsızıydı. 12 yaşında evden kaçmış, istanbul üniversitesi hukuk fakültesi’ni ikinci sınıftan terk etmiş, bir süre belediyede memur olarak çalışmıştı. çaldığı chevrolet’ler yüzünden 11 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. hapishaneden kaçmış, polisle girdiği çatışmada yakalanmıştı. sultanahmet cezaevi’ne gönderilmiş, hastaneye sevk almış, hastane dönüşü askeri ikna ederek emirgan’a rakı içmeye götürmüş, tuvalet penceresinden kaçmıştı. kaçarken aklında kanserden öldüğünü öğrendiği yedi yaşındaki oğlu vardı. oğlunu yoksulluktan kaybetmişti. hapiste karar vermişti. yoksulluğa meydan okuyacaktı. diğer iki oğlunu avrupa’da okutacak, zengin olup yoksullara yardım edecekti.

    meydan okumaya devam ediyor
    polislerden nefret ediyordu. kadınları ve chevrolet’leri seviyordu. chevrolet’si her şeyiydi. onun içinde uyuyor, saklanıyor, güzel kadınlarla sevişiyordu. necdet elmas zeki adamdı, etrafındaki çemberin gücünü biliyordu. ortağı necdet sinkil’le uzaklaşmaya karar verdiler. necdet sinkil’in darıca’daki akrabasının evine gittiler. birkaç gün saklanacaklar, sonra bir tekne ayarlayıp kaçacaklardı. ama beklenmedik bir şey oldu. akrabaları muzaffer balçık, ödül olarak alacağı 100 bin liranın çekiciliğine kapılıp polise gitti.
    polis ve askerler evin etrafını çevirdi. binbaşı, “necdet teslim ol, her tarafın çevrildi, kurtulamazsın” diye bağırdı. necdet elmas, “bana bakın, zaten kafam bozuk, üzerime varmayın haa! yoksa ya intihar edeceğiz ya da yaylım ateşi açacağız. kıyamet o zaman kopacak! evvela şefinizle konuşmak istiyorum” dedi. binbaşı içeri girdi. necdet elmas silahını ve paraları teslim etti. binbaşıya, “müsaade edin, tıraş olayım. bu şekilde çıkamam” dedi. binbaşı kabul etti. tıraşını oldu, süveterini giydi, saçlarını taradı, “hazırım” dedi. kovalamaca bitmişti.
    gangsterin hukuk bilgisi o kadar iyiydi ki, mahkemede çoğu zaman savunmasını kendi yapıyordu. duruşmalar boyunca, hakkında çıkan hiçbir haberi tekzip etmemişti. sadece bir kez bir habere itiraz etti. o da kadınlarla âlem yaparken gençlik hapı kullandığıydı.

    20 yıl ağır hapis, 20 yıl nezaret
    mahkeme kararı açıkladığında her şeyin bittiğini anladı. 20 sene ağır hapse, 20 yıl da nezaret altında tutulmasına karar verildi. sultanahmet cezaevi’ne gönderildi. bir süre sonra kaçmaya kalktı, son anda yakalandı. cezaevi müdürü necdet elmas’ı hücreye attı. iki hafta boyunca öldüresiye dövüldü. gözleri şişlikten kapanmış, kafası yarılmış, kaburgaları kırılmış yerde yatıyordu. revire kaldırdılar. birkaç ay sonra iyileşebildi. bir daha kaçmaya yeltenmedi. infaz yasasından yararlanarak cezaevinden çıktı.
    gazetelerde hakkında çıkan en son haberse, salacak’ta yaptığı araba kazası oldu. hiçbir basın organına konuşmadı. anlatılanlar, yazılanlar efsanesini artırdı. bugün hakkında bilenen tek şey, beşiktaş’ta bir büfesinin ve bir mezeci dükkanının olduğu ve chevrolet’leri hâlâ çok sevdiği...

    yeşil chevrolet’sini yakıp çemberi yardı
    necdet elmas, 26 ağustos 1961’de kalamış’ta kıstırıldı. yüzlerce asker ve polis onu kovalıyor, o ise chevrolet’siyle kaçıyordu. ama o çemberi yarmanın yolunu bulmuştu. ertesi gün gazetelerde şu başlık yer aldı: “gangster peşindeki 700 kişilik kuvvete rağmen bindiği otomobili yaktı, çemberi yırttı ve kayboldu. arama faaliyetlerine devam ediliyor.”

    “ömrümün sonuna kadar beklerim”
    700 asker ve polis gangsteri ararken, gangster kendisini ‘müteahhit’ olarak tanıttığı 19 yaşındaki sabahat’i ailesinden istiyordu. kızın babası bu kibar, iyi giyimli, zengin beyefendiye kızını veriyor, ertesi gün gangster sevgilisine 770 liraya nişan yüzüğü alıyordu. 25 nisan 1962’de hürriyet, necdet elmas’ın nişanlısı sabahat yaş’la hapishanede evleneceğini duyurdu. sabahat, hürriyet’e şöyle konuştu: “gerekirse onu ömrümün sonuna kadar beklerim.”

    gangstere iyi halden çarşı izni
    necdet elmas’ın ilginç bir ikna yeteneği vardı. ince zekâsı tartışılmazdı. hapisten kaçamayacağını anlayan elmas bu iki yeteneğini birleştirerek yönetimin güvenini kazandı. çıkan isyanda mahkûmlarla yöneticiler arasında arabulucu oldu. bir yangında gözünü kırpmadan alevlerin içine daldı, balık ağlarını zarar görmeden çıkardı. kütüphane binasını boyadı, tamir ettirdi. gazeteciler aracılığıyla kütüphaneye yeni kitaplar getirtti. bahçenin bakımını yaptı, ortasına havuz inşa etti. konserve ve sabun fabrikasının makinelerini ve jeneratörleri tamir etti. necdet elmas bambaşka biri olmuştu. bu değişimi yetkililer de görmüş, necdet elmas’a yedi gün dolaşma izni vermişti. gazetelerde taksim meydanı’nda dolaşırken, galata’da denizi seyrederken, camide dua ederken fotoğrafları çıkıyordu. hilton oteli’ne gittiği bir gün görevli onun necdet elmas olduğunu anlamış ve onu içeriye almamıştı. gazetede çıkan haberde o anı şöyle anlatıyordu: “eski necdet olsaydım suratının orta yerine indirirdim!” ama eski necdet değildi...
  • 13-14 yaşlarında memlekette (bulancak)fındık toplarken babamdan hikayelerini duyduğumuz adamdı necdet elmas..en çok da chevrolet'sini geri geri sürerek londra asfaltında polislerden nasıl kaçtığını anlatırdı babam..''yakışıklı,efendi,güzel konuşan bi adamdı necdet,bi giydiğini bi daha giymezdi'' derdi..bir de ''neden merkez bankasını soymuyorsun ?'' diyenlere;'' o kadar da deli değilim !'' demesini..''şimdi nerde,yaşıyor mu?'' diye sorduğumda hep aynı şeyi söylerdi rahmetli: ''iyidir herhalde,haberim yok ! '' ne zaman necdet elmas adı geçse babam gelir aklıma..belki de karşılıklı oturup bana bir şeyler anlattığı çok fazla anımız olmamasından,kimbilir..!
  • hakkındaki bir diğer güzel yazı afilli filintalardan şafak altun'dan geliyor;

    --- spoiler ---
    27 mayıs askeri darbesinin ardından, dp’lilerin yassıada’daki yargılanmalarında sona gelinmişti. yüksek adalet divanı’nın kararının beklendiği günlerdi. yeni anayasa kabul edilmiş, 92 yıldır hizmet veren tramvay son seferini yapmıştı. bu arada bazı asayiş olayları ülke gündemini işgal ediyordu. istanbul’dan izmir’e giden tren durdurulmuş ve 5 haydut posta katarında bulunan 17 yaşındaki bir kızı trenden indirerek “dağa” kaldırmıştı. bir başka asayiş olayı ise, buğday bankası’nın çemberlitaş şubesi’nin silahlı bir kişi tarafından soyulmuş ve banka müdürü de yaralanmıştı. gazeteler, soygun ile ilgili gelişmeleri manşetten veriyordu.

    bu soygunun üzerinden daha birkaç ay geçmeden ikinci bir banka soygunu yaşandı.

    1961 yılının 18 ağustos günü elinde sten marka makinalı tüfek bulunan bir kişi, amerikan filmlerine taş çıkartırcasına iş bankası’nın kazlıçeşme şubesi’ne girmiş ve vezneden 165 bin 850 lira almıştı. iki üç dakika süren bu banka soygununun ardından soyguncu dışarıda hazır vaziyette bekleyen bir chevrolet marka arabayla kayıplara karıştı. soygun sırasında, bankada bulunan bir işçi, “ben işçiyim yatıracağım 480 lirayı alma” demiş, soyguncu da, “ben işçinin parasını almam” demesi soyguncu hakında bazı rivayetlerin oluşmasına zemin hazırlamıştı. onun bir nevi “robin hood” olabileceğini söyleyenler çıkıyordu.

    türkiye böylesine bir soygunla ilk kez karşılaşıyordu. soygun aynen amerika’daki gangsterlerin gerçekleştirdikleri soygunlarına benziyordu ve oldukça profesyonel bir şekilde işlenmişti. çok geçmeden tüm türkiye ayağa kalktı. soygunu gerçekleştirenlerle polis arasında 12 gün sürecek olan amansız bir kovalamaca başladı. polisin elindeki ipuçlarının sınırlı olması nedeniyle soruşturma yeteri kadar hızlı gitmiyordu. bunun üzerine bazı yayın organları durumdan vazife çıkarma konusunda gecikmedi. cumhuriyet gazetesi, istanbul emniyeti’ne yardımcı olmak amacıyla, özel bir araştırma birimi kurdu ve ekibin başına da “gangsterlik” vakalarını abd’de uzun boylu tetkik etmiş eski bir polis şefini getirdi.

    çok geçmeden soyguncunun kimliği de ortaya çıktı. cezaevi firarisi olan necdet elmas, kazlıçeşme’deki iş bankası’nı suç ortağı necdet sinkil ile birlikte soymuştu. elmas, eski bir araba hırsızıydı ve sadece chevrolet marka arabalar çalıyordu. cezaevinden firar etmesinin nedeni de 4.eşinin kendisinden boşanmak istemesiydi. iyi araba kullanan elmas, 1959 model chevrolet bir otomobille uzun müddet polislerle köşe kapmaca oynamış, ancak sonunda yakayı ele vermişti. 12 gün süren bu sürek avının sonunda elmas ve suç ortağı 30 ağustos günü darıca’da yakalandı. mahkemedeki son savunması unutulacak cinsten değildir:

    “duruşmalar sırasında mahkemenizi incitecek bir şey söyledimse bunu haleti ruhiyeme atfetmenizi rica ederim. suçta bir kasıt aranırsa benim bu suçta bir kastım yok. suç bir kir, ceza ise bir banyodur. ben bu banyoda yıkanacağım. banyonun dozu fazla kaçırılırsa bu banyo fayda değil zarar tevlit eder. ileride bir kitap yazıp durumu efkarı umumiye arzedeceğim. müdafalar tali derecede kalır. esas müdafanın vicdanlarınızda yapılmasını istiyorum. adalet önünde boynum kıldan incedir.”

    yargılama sonucu elmas 20 yıl, suç ortağı necdet sinkil ise 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. evet, o ne bir terörist, ne de bir örgüt üyesiydi. cesareti ve bonkör ruh yapısıyla, halkın sempatisini kazandığı dahi söylenebilecek kadar bir maceraperestti.
    http://www.afilifilintalar.com/…11/02/dscn59552.jpg

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap