• muhterem nietzsche'nin yunanlıların trajik çağında felsefe diye dilimize tercüme edilen eserinin orijinal taytılı. artikeli die olacak *
  • ''sanat insanı bilgeleştirmekle kalmaz, hafif bir hastalık hali yaşatarak insanın bağışıklık kazanmasını sağlayan aşı gibi, insanın sağlını korur.

    bilen ve özgür bir ruh, bir acımasızlık sanatçısı ve yontucusudur. bu; dürüstlüğünün, onun kendi ruhunu disiplin altına zorladığı anlamına gelir. böylece sert, iğrenç ve başka türlü olmalarını tercih edeceği hakikatleri kabul edecektir.

    son insan, yüce gayelerden yoksunlukla betimlenir, iyi beslenmiş ve kendi halinden memnun hayvandan biraz daha fazlasıdır. düşünmekten aciz, değerli hedeflere ulaşmak konusunda çok daha az azimli olan son insan, neredeyse bir alt-insandır, çünkü merak etme ve utanma duyguları tamamen körelmiştir.''

    hakikat coşkusu üzerine

    her türlü yok oluşa ve çöküşe bizler hoşnutsuzlukla bakarız. çoğu zaman da sanki bunda aslında imkansız bir şey yaşıyormuşuz gibi şaşkınlıkla. büyük bir ağaç düşerken hiç hoşumuza gitmez ve çöken bir dağ bize azap verir.

    ama istikbali ve mirasçıları olmayan uçucu bir ışık gibi kaybolacak bir anı da ahlaklı insanı yaralar. büyük olanın ölümsüz olmasını istemekle kültürün korkunç kavgası alevlenir, çünkü henüz hayatta olan ne varsa ''hayır!'' diye bağırır. sıradan olan, küçük, adi, hepimizin havasını solumaya yazgılı olduğumuz dünya havası büyük olanın etrafını sarar.

    ama yine de bir kaç kişi uyanır, bunlar o büyük şey açısından kendilerini öyle umutlanmış hissederler ki, sanki insan hayatı mükemmel bir şeymiş sanki bu acı bitkinin en güzel meyvesi sayılması gerekirmiş gibi: bilinmelidir ki bir zamanlar biri bu hayattan gururlu geçmiştir, bir başkası filozofça, diğeri merhametle, ama hepsinin bıraktığı ders tektir: hayatı en güzel yaşayan ona önem vermeyendir

    sıradan insanlar, eğer bu varlık süresini öylesine karamsar şekilde ciddiye alıyorlarsa, ölümsüzlük yolculuğundaki ötekiler bunu olimpik bir kahkaha ya da en azından yüce bir olay şekline sokmayı becermişlerdir; çoğu zaman mezarlarına alayla girmişlerdir- çünkü görülecek neleri vardı ki?

    kendine yetme özelliklerinin duvarları besbelli pırlantadan örülmüş, çünkü hem insan hem doğa herşey ona karşı, ayakta. ölümsüzlüğe doğru yolculukları hiç bir şeyin olmadığı kadar yorucu ve engellenmiş ama yine de o yolda hedefine ulaşacağından filozof kadar emin kimse yoktur, çünkü şu ankini önemsememek, felsefi görüş tarzında vardır.

    filozof hakikate sahiptir, zamanın tekeri istediği yere doğru yuvarlansın, hakikatten kaçamayacaktır.

    bu tür insanların bir zamanlar yaşamış olduklarını öğrenmek, önemlidir. bu insanlar kendi güneş sistemlerinde yaşarlar; onları orada ziyaret edeceksiniz.

    sayısız güneş sistemleriyle parlayan evrenin ücra bir köşesinde bir zamanlar üzerinde akıllı yaratıların bilgiyi icat ettikleri bir yıldız vardı. bu, dünya tarihinin en kibirli ve yalancı anıydı. doğanın bir kaç nefesinden sonra taş kesildi ve o yıldız ve akıllı yaratıklar ölüp gitti. zaten vakit de gelmişti: çünkü sanki çok biliyorlarmış gibi göğüsleri kabardığında, en sonunda büyük bir hayal kırıklığı içinde anladılar ki her şeyi yanlış öğrenmişler.

    öldüler ve ölürken hakikate sığındılar. bilgiyi icat eden çaresiz yaratıkların tarzı buydu işte. insanın kaderi bu olacaktı, eğer sırf bilen bir yaratık olsaydı. ama insana yakışan, yalnızca ulaşılabilir hakikate, yanılgıya olan inançtır. doğa ondan çok şeyi, hatta en yakın şeyi gizlemiyor mu?

    mesela soytarı bir bilince sahip olduğu kendi bedenini? o, bu bilince hapsolmuş, ve doğa anahtarı fırlatıp atmış. ah, bilinç odasının kapı aralığından bir dışarı bakmak isteyen filozofun o masum merakı! insanın nasıl hırslı, doyumsuz, iğrenç, acımasız, canavar şeye dayandığını, bilgisizliğinden habersiz ve aynı zamanda rüyada bir kaplanın sırtına asılarak belki sonra sezer.

    ''bırakın asılsın!'' diye haykırıyor sanat. ''uyandırın onu!'' diye haykırıyor filozof hakikat coşkusuyla. oysa kendisi dalıp gidiyor, o uyuyan adamı sarstığını sanırken, daha derin büyülü bir uykuya- belki sonra ''idea''ların rüyasını görüyor ya da ölümsüzlüğün. sanat, bilgiden daha güçlü çünkü o hayatı istiyor, belki de beriki ise son hedef olarak yalnızca yok etmeye uğraşıyor.
hesabın var mı? giriş yap