• formellik, resmi bir nitelik tasima.
  • cemiyetin kendi içerisinde uydurduğu ve kimseye garip gelmeyen uygulama, soğukluk.

    aslında mesele themis` :gözleri bağlı adalet tanrıçası`in gözlerindeki sargıdan dolayı uygulanması zaruri olan, her vatandaşa eşit mesafede (eşit uzaklıkta değil, eşit yakınlıkta) durma hususudur.

    toplumun birlik ve düzen içerisinde yaşaması için getirilen bir nizamdır, otorite denilen devlet eli. kim getirmiştir diye şöyle geriye dönük bir soru sorulsa, cevap bellidir: aynı cemiyet. standartlaştırılmış uygulamalar için kurulur devlet. kuvvetler ayrılığı ile tüm kurumlar aynı gayeye hizmet için belli yapılaşmalar tesis ederler. ama bu devlet kendi idaresi altındaki insanların rahatça yaşamasını sağlamıyorsa, sağlamak isteyene engel oluyorsa, bunu da geçelim "insan hayatını" daha da zorlaştırıyorsa, kendi vatandaşının gözünde küçülür. devlet kurumlarının, vatandaşa belli bir mesafede durması gerekir lakin bu belli mesafe kavramı "seçkinlerin oligarşisi"ne dönüştüğünde durup düşünür, o millet. o devlet kime hizmet etmektedir, varlık amacıyla halihazırda geldiği nokta arasındaki uçurum kabullenilebilir mi.. diye.

    ulul emre itaat de, saygı da biter zamanla. devlet kendi eliyle gerçekleştir(e)mediği değişimi tabandan gelen tepkiyle zorla gerçekleştirmek zorunda kalır.

    olan biten başlığında yazmasalar da, olan bitene yazılması gereken kanaatimce budur.
  • sizi zerre takmayıp umursamayan kişilere takınılan bir tavırmış bu.

    farkettirenlere selam olsun.

    "sen"'ler "siz" olur bu esnada. "siz"lerse "isim" olur daha da ilerlerse.
  • http://news.bbcimg.co.uk/…_56883797_013382647-1.jpg

    devlet adamı olmama sebeplerimden biri... ben ki tanımadığım birkaç kişinin bulunduğu masada bile yemek yiyemeyen bi' adamken şu fotoğraftaki gibi bi' ortamda bulunsam çatalı kıçıma sokarım herhalde... (resmiyetten ötürü kıç dedim bu arada)
  • fazlasıyla sahip olduğumu fark ettiğim hede. çocukken türk filmlerindeki gibi babama "siz" diyor olmamla başlayan bu süreç, en yakın arkadaşlarımın annelerine hala "siz" diye hitap ediyor olmamla devam ediyor. çalıştığım ofislerdeki en samimi müşterilerime ve hatta mesai arkadaşlarıma dahi "siz"den öteye gidemiyor oluşumu, rahatlıkta tavan olan bu ajansta çalışırken fark ettim. tabii bu farkındalığımda, senelerdir yazdığım tüm metinlerde resmi dil kullanıyorken, bir anda konuşma dilinde metin yazmaya çalışma çabam da etkili.
    üstelik bir yemekte önüme 161515 çatal konsa, adeta her akşam öyle yiyormuşcasına yiyebiliyorum. ve evet, öpüşmeyi sarılmayı sevmiyorum. ama iyi el sıkışırım bak, öyle uyduruk el sıkışanlardan haz etmiyorum. bak ya! "haz etmemek" nedir?! uyduruk el sıkışanlara ayyaar oluyorumm amk
    oh!
  • resmiyet düşkünü olmayın.
    krallarda bile bu yapmacıklık garip karşılanır. çok resmi olmak sıkıcıdır ancak bütün uluslarda da bu tuhaflık söz konusudur. aptallık kisvesi bu tarz şeylerden örülmüştür. bu tarz insanlar kendi ciddiyetlerine taparlar, ama onu kaybetmekten bu kadar korkmaları aslında yapılan görevli seçiminin ne kadar adaletsiz olduğunun kanıtıdır. saygı beklemek herkesin hakkıdır, ama resmiyet delisi olarak algılanmamalıyız. ancak şu bir gerçektir ki, resmi şatafatın dışında kalabilmek için kişinin üstün niteliklere sahip olması gerekir. ne protokol kurallarına tapın ne de onları küçük görün; böyle küçük şeyleri fazla büyüten ya da abartan biri asla gerçek anlamda büyük olamaz.

    baltasar gracian
hesabın var mı? giriş yap