• gülümsemeni saglayan ve bir anda bütün moral bozuklugunu yok eden ses.
  • algıda seçicilik switchinin doğuştan on olduğu ses.

    (algılar mevcut sevgilinin sesine göre ayarlanabilir moddadır.)
  • doyulmayan sestir.telefon faturalarının kabarık gelmesine neden olan şeydir.en güzel bişeydir ya sevgilinin sesi.(bkz: sevgilimin sesi)
  • uzagindayken butunuyle onu hayal edebilmenizi saglayabilen titresimdir.
  • dinlemeye doyulmaz. bir de benim sevgilimin sesi gibiyse...
  • çalar saat sesinin en alası olabilecek sestir; zira bir insanın tepkisiz kalamayacağı sestir.
  • sevgilinin uzakta olma durumunda, çevreden gelen her ses ona benzemeye başlar.
  • çok susamışsın.
    çok ama. öyle böyle değil.
    testiye suyu koyuyorlar, yüksekçe bi yerden mermer zemine döküyorlar.
    ıpıl ıpıl akıyor gözünün önünde...
    dökülürken başka bir ahenk;
    suyun mermere düştüğü andaki tınısı bambaşka ahenk.
    kulağın ve dudağın aynı anda doymak istiyor.
    o sesi yutmak istiyorsun böyle. yutmak...
    işte,
    o anki su sesi var ya,
    o anki su var ya, işte o'dur.
    çağıl çağıl. doyamadığın.
    dinlesem diyorsun, hep dinlesem...
  • edith piaf şarkıları mırıldanan sestir.
  • hayatın dönüm noktası olan anlardan birini yaratabilecek sestir bazen.

    "o kadar yalnızlık kaplıdır ki zaman, akılda olması gereken birçok şey varken sadece bir şeyi düşünür haldesin. o tek şey için bile dar geliyorsun kendine. telaşe halinde toparlanmamış bir sürü güzel hatıra, kelime yorgun beyninde dönüp durmakta olduğu halde nedense su kaybına uğramış gibi acı çekmektesindir.

    ihtiyaç duyduğun bir şey eksiktir hayatında. kendine söylediğin cümle ise “herşey beynimde olup bitiyor, onu nasıl oraya ben yerleştirdiysem, aynı şekilde indirebilirim de!”

    sigara ve alkolün birleştiği şu sefil an kendine acımana sebeptir. fonda 19 keredir dinlediğin yalın’ın keşke şarkısı kızarmış gözlerin için bir neden olduğu halde 20 ncisini de dinleyecek sabrın var halen.

    üzülmek için seçtiğin odada, ikinize ait resmi, kokusu sinmiş el örgüsü kaşkolu, sana seyahatte iken gönderdiği tüm mektupları sanki bir seansa hazırlık yaparcasına topladığın yerde, onun çok sevdiği alevleri dalgalanarak etrafı aydınlatan kokulu mumlar eşliğinde izliyorsun.

    en son ne yazmıştı sana; ” bebeğim senden uzakta olmanın ne kadar acı verici ve dayanılmaz olduğunu anlatamam. keşke bütün hayatına saniye kaçırmadan tanıklık edebilsem...seni seviyorum”

    aferin, gözyaşı için bir neden bulmuşsundur yine, bu sırada yalın da boş durmayıp şarkısını tekrar ediyordur. “keşke

    bu kadar talep içerisindeyken, beklemediğin şey gerçekleşir. uzun süredir kullanmadığın telefon çalmaktadır. kendini toparlamaya çalışırsın, üzüntünü kimsenin anlamaması gerek, zayıf değilsin sen, kısa süre içerisinde yeni bir hayata başlayacaksındır çünkü... bugün içerisinde yüzlerce kere verdiğin karardan dönecek değilsin ya. artık ayrısın. o yok. kabul etmelisin.

    artık önemsiz hale gelen telefonu cevaplarsın titreyen sesinle;

    -efendim...

    cevap yoktur, bugün ilk defa biriyle iletişime geçiyor olduğunu sandığın halde, seni daha da yalnız hissettiren bir karanlık karşılamış gibidir. beklersin, beklersin, beklersin...

    bir hıçkırık duyarsın derinlerden...donmuşsundur, zaman da durmuştur sanki. aklından geçeni ben de dahil herkes biliyor artık...“keşke

    -seni çok özledim.

    sevgilinin sesi ve kullandığı kelimeler, artık hiç unutmayacağını düşündüğün şu an için yeterlidir; ne bekliyorsun söylesene içinde olanı, desene istediklerini;

    -ben de, ben de bebeğim... "
hesabın var mı? giriş yap