• türkçenin takip edilebilen geçmişinin dahi en az 1300 yıl olması* gerçeğinden hareketle daha baştan kendini yalanlayan bir ifade. kastedilen bugünkü türkiye türkçesinin yaratılmasıysa onun da temeli genç kalemler dergisinin çizdiği doğrultuda gerçekleşmiştir çoğunlukla. kemalizimle tarihsel olarak bir ilgi kurulması bu anlamda zorlama bir çıkarım olacaktır. fakat yine de genç kalemler dergisinde türkçenin sadeleşmesine* dair dile getirilen bu düşüncelere bütün muhafazakar kesimlerden birçok saldırılar gelmiştir. bu saldırılar da en çok dillendirelen görüş de türkçenin birçok şeyi anlatmada yetersiz olduğu ve türkçenin masa başında üretilen (tarama ve derleme faaliyetleri kast edilerek) yapay bir dil olduğu şekindeki mesnetsiz düşüncelerdir.
  • kendi yazdıklarını daha sonra okudukları zaman -son derece normal olarak- bir anlam çıkaramayanların sıklıkla kullandıkları ifade. halbuki dil sadece beyindekilerin dışa vurmasıdır, malzeme boktan olduktan sonra istenirse überce kullanılsın çıkacak şeyin adı boktur. araçlara laf etmeyelim.
  • 16. yy'dan türkçe metinleri var osmanlı'nın bol bol. açıp bakarsanız 60%'sini anlayabilirsiniz modern türkçe bilginizle. bu nedenle türkçe'yi kemalizm icat etmemiştir

    fakat kemalist rejimin bu dili geliştirmek için yaptıkları çalışmaların gerçekten bu dilin gelişmesine gerçekten katkıda bulunmaktan ziyade toplumun fikirsel ve ideolojik olarak kontrol altında tutulması çabalarına heba edildiği iddia edilebilir ve tartışılabilir. güneş dil teorileri falan var bir sürü zaman kaybından ibaret olan. harf devrimi'nin sağladığı büyük yararı gölgeleyemese de bugün şikayetçi olduğumuz türkçe'nin kendini yenileyememe ve gelişememesinde bu faydasız ve ideolojik çalışmaların elbet payı vardır. bir şeyler düzgün yapılamamış veya da aslında yapılması gereken yapılmamış ki zamanında biz bu eksik çalışmaların kullandığımız dil üzerinde uzun vadedeki etkilerinden bugün şikayetçiyiz.

    (bkz: güneş dil teorisi/@kinegeda)
  • türkçe'nin tarihini öğrenmeye gerek duymamış kimselerin ortaya attığı iddiadır.

    "türkçe, (türkiye türkçesi ve türk dili olarak da bilinir) ural-altay dil ailesine bağlı türk dillerinden
    ve oğuz grubu'na mensup bir dildir. türkiye, kıbrıs, irak, balkanlar ve orta avrupa ülkeleri başta olmak üzere geniş bir coğrafyada konuşulmaktadır. türkiye cumhuriyeti, kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti ve kıbrıs cumhuriyeti'nin resmî; romanya, makedonya, kosova ve irak'ın ise tanınmış bölgesel dilidir.

    türk dili yenisey yazıtları gibi tabletlerden yola çıkılarak 1300 yıl önceye kadar kaynaklanabildiği gibi yazıtlarda kullanılan alfabenin gelişmişliği bu dilin daha eski tarihlere dayandığının en somut delilidir.

    divân-ı lügati't-türk, türk kültürün ilk türk dilini anlatan ve yazılan sözlük eseri dir ve kaşgarlı mahmud tarafından 25 ocak 1072'de yazılmaya başlanmış ve 10 şubat 1074'te bitirilmiştir. bu kitap içinde bu tümce bulunuyor. "türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur". türkçenin zengin dilbilgisi özelliklerini ilk ve en çarpıcı biçimde yansıtıyor.

    türkçenin kullanım alanını genişleten bir başka karahanlı devleti'nin mensubu, ikinci bir türk ve türkçe kültür abidesi olan yusuf has hacib dir. yusuf has hacib, kutadgu bilig adlı eseri ile türk dil birliğinin diğer önemli yazılı temelini attı. (1069-1070 yılarında bu türkçe eseri tamamlandı)

    ahmed yesevi 12yy. türk dilinde yazdığı "hikmet" adlı şiirleri biraraya getiren türk tasavvuf edebiyatının bilinen en eski örneklerini içeren kitap ile türkçenin kulanımını etkiledi.

    13/14.yy. yaşamını süren yunus emre türkçenin, özellikle "türkçe şiir dilinin" temel ustası ve abidesi(anıtı) olmaktadır. yunus emre'nin edebiyat tarihi bakımından, önemli bir yanı da anadolu'da, türkçe şiir dilinin öncüsü olması ve tasavvuf sorunlarını yalın, kolay anlaşılır bir dille söyleyişi nedeniyledir. şiirlerinin ölçüsü, türkçenin ses yapısına uygun aruz olmakla birlikte söyleyişi akıcı, sürükleyici bir nitelik taşır. tasavvufun en güç anlaşılır kavramlarını, türkçenin ses yapısına uygun biçimde dile getirir, şiirinde duygu ve düşünce birliğinden oluşan bir derinlik görülür.

    hacı bayram veli 14/15.yy. anadoluda yaşamını süren türk mutasavvıf ve şair olarak, eserlerini türkçe olarak yazmakta oldu ve türkçe kulanımını anadoluda önemli şekilde etkiledi. hacı bayram-ı veli anadolu’da dil ve kültür birliğinin sağlanması için türkçe eserler yazılmasında leme’at ve gülşen-i raz gibi eserlerin türkçeleştirilmesinde etkili olmuş kendisi de halkın anlayacağı dilden, ahmet yesevi geleneğine uygun olarak şiirler yazmıştır. devrinde arapça ve farsça eser vermek revaçta iken, hacı bayram-ı veli‘nin halk ile ileti kurabileceği türkçeyi tercih etmesi belli bir iradeye idrak eder. bu irade anadolu’da dil birliğinin sağlanması ve türk kültürürün hakim olmasıdır."

    bu yazdıklarımı wikipedia'dan aldım, eğer merak edip de okuma zahmetine katlanırsanız orada daha fazlasını bulabilirsiniz. biraz daha araştırıp okursanız söylediğinizin ne kadar saçma bir şey olduğunu siz de görürsünüz.

    http://turkoloji.cu.edu.tr/yeni turk dili/5.php

    bu site yardımıyla atatürk'ün türk diline yaptığı katkılarla ve türk dilinin geçmişiyle ilgili daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz.
  • türkiye türkçesinin en azından bugünkü halini almasında yapılan bazı çalışmaların bilinçsizce ve yeni bir tarih üretme çabasının bir sonucu olarak değerlendirilmesi yanılgısının beslediği bir ifade.
    bilmeden konuşmamak adına türkiye türkçesinin masa başında şekillendirilmesi şu şekilde olmuştur:
    öncelikle türkçenin sadeleşmesi bahsine dilimize girmiş yabancı sözcüklerin atılması amacyla başlanmamaştır. gerek genç kalemler'deki yeni lisan makalesinde gerek cumhuriyetin ilanından sonraki dil kurultaylarında türkçenin başat sorunu olarak türk sözdizminin ve tamlama yapısının arapça ve farsçanın etkisinden kurtarılması gerektiği koyulmuş ve çalışmaların ana eksenini türkçe olmayan tamlama yapısının türkçeleşmesi oluşturmuştur. böylece "elmas'ül karım" (karımın elması) türünden abuklukların önüne geçilmiştir.

    daha sonra türkçe karşılığı halk ağzında olan (bakın halk ağzı diyorum öyle orta asya'daki türkçenin şivelerinden bahsetmiyorum) ve türkçeye yakın zamanda yerleşmiş ve henüz konuşma diline girmemiş yabancı sözcükler yerine onların türkçe karşılığının kullanılması kararlaştırıldı. ankebut yerine örümcek; kebuter yerine güvercin gibi.. bu arada mesela kitap sözcüğü yerine betik sözcüğünün kullanılmasının yanlış olduğuna dair yazılar da yazıldı beğenmediğiniz dil çalışmaları sırasında.. bu arada dil kurulu tarafından tarama ve derleme komisyonları kuruldu. bu komisyonlardan tarama komisyonu yazılmış tüm türk - islam edebiyatını ve divan edebiyatını taradı; burada geçen türkçe sözcüklerin tasnifini yaptı. derleme komisyonu ise anadoluyu köy köy dolaşarak halk dilindeki türkçe sözcükleri derledi. bütün bu çalışmaların sonunda türkçenin söz varlığı biraz da olsa şekillendi. (ayıca yapılan bu tarama ve derleme faaliyetlerinden elde edilen ürünler dil kurumu tarafınan sözlük halinde yayımlandı. meraklısına...tabi bu merakında samimiyse.. )

    bu bahiste insanların anlamadığı ya da anlamak istemediği birkaç şey var. osmanlı dönemindeki türkçe sadece sarayda kısıtllı bir çevrenin konuştuğu türkçe değildir. aynı dönemlerde anadoluda da konuşulan bir türkçe vardı. hangisi bizim türkçe'mizdi? saray ve etrafında konuşulan türkçe mi yoksa torosların etrafına dağılmış türkmenlerin konuştuğu türkçe mi? dil kurulu buna karar verdi bir anlamda. fakat yukarıda da dediğim gibi bunu yaparken türk islam eserlerini yok saymadı. bu bahiste işin şu yönü hep kaçırılıyor. 17. yüzyılda yazılmış bir divan şiirini bugün anlamayabilirsin fakat aynı yüzyılda yakılmış bir karacoğlan koşmasını ciğerine kadar hissedebilirsin. kaldı ki namık kemal'in "lisan- ı osmani'nin edebiyatı hakkında bazı mülahazat- ı şamildir" makalesinde de değindiği gibi divan şiiri sadece dil bilmekle anlaşılacak bir şiir değildir. o şiirin iklimini de bilmek gerekir. (bugün bir çok ilahiyat mezununun naili'nin şiirini anlamaması gibi) ayrıca aynı makalede osmanlıca bilen bir kişinin hakkıyla osmanlıca yazışma yapabilmesi için geçmesi gereken 5- 6 senelik bir aşama daha kaydetmesi gerektiğiyle ilgili yazılan satırlara ise hiç girmiyorum.
hesabın var mı? giriş yap