*

  • (bkz: http://agantakitap.com/kitap/orucla-gelen-saglik)

    the complete guide to fasting kitabının türkçe çevirisi. darısı the obesity code'un başına.
  • bu kitap bir sağlıklı kilo verme ve tip 2 diyabetten kurtulma rehberi. hali hazırda biliyor olduğumuzu düşündüğümüz en temel beslenme bilgilerinin yanlış olduğunu ve resmi makamlarca sağlanan beslenme önerilerinin aslında bilimsel bir temele dayanmadığını akademik hakemli bilimsel dergilerde yayınlanmış referanslarıyla gayet ikna edici bir biçimde ortaya seriyor. az ye sık ye, yağdan kaçın, her bir kalori bir kaloridir, yediklerinizin kalorisinin yüzde şu kadarı karbonhidrattan şu kadarı yağdan vs gelmelidir, daha az ye daha çok hareket et bu iş çözülür, her şeyden ye azar azar ye, öğün atlama, kahvaltı en önemli öğündür, hastayken mutlaka sıkı ye ve benzeri birçok “sağduyulu” önerinin aslında yanlış olduğunu itiraza ve şüpheye mahal bırakmayacak şekilde anlatıyor.

    ben yazarın ilk kitabını (bkz: the obesity code) okumuş ve uygulamıştım. pandemi öncesindeki bir yılda 30 kg verdim. pandemi sürecindeki bir yılda bu yaşam biçimini bırakıp pizza ve biraya gömülünce bu verdiklerimin çoğunluğunu geri aldım. şimdi hem sağdan soldan bedavaya bulduğum e-kitaplarını okuduğum yazara minnet borcumu ödemek yolunda küçük bir adım olsun hem de bana yeniden sağlıklı bir yaşam biçimine dönme açısından bir motivasyon sağlasın diye türkçesini de alıp okudum.

    yaygın kanıya göre şişmanlığın nedeni, alınan kalorilerin harcanan kalorilerden fazla oluşu ile açıklanır. öneri ise daha az yiyip daha çok hareket etmektir. egzersiz yapmaya başlamak önerilir. yediklerimizin kalorisinin %65’i karbonhidrattan gelecek şekilde toplam kalori alımını kontrol altında tutacak bir yemek listesi çıkarılır ve 3 ana öğün 3 de ara öğün olmak üzere günde 6 kere yenir. işe de yarar. zaten bütün diyetler işe yarar. ama ben de dahil olmak üzere bunu deneyenler iyi bilir ki bu sürdürülebilir bir çaba değildir. ayrıca her şeyi aynen yapmaya devam etsek bile zaman içinde kalori kısıtlamasının bir rutine döndüğünü anlayan bedenimiz, bazal metabolizma hızını yavaşlatarak kalori harcamamızı azaltır. ve esasen egzersizler ile harcayabileceğimiz enerji, temel vücut işlevleri için harcanan bazal metabolizma faaliyetleri için harcanan enerji miktarı yanında devede kulak kaldığı için ne kadar egzersize devam etseniz de kilo veremezsiniz. zaten düşen metabolizma hızınız sizi isteksiz, miskin ve üzüntülü kılar ve kısa süre sonra da zaten günde 6 kere ne yiyeceğim derdine düşmekten vazgeçip diyeti miyeti bırakıyoruz. verilmiş olan kilolar da aynen geri geliyor. dolayısıyla aslında bize teşhisi doğru koyan ve önerileri bir yaşam boyu sürülebilecek bir paradigma lazım.

    fung (ve pek çok bilim insanına göre) şişmanlığın nedeni kalori hesabının tutmamasından ziyade, bir hormon derdi: insülin direnci. insülin denen hormon yiyeceklerle aldığımız glikozu, kanda yüksek miktarda dolaşması zararlı olacağı için, hücrelere tıkıştırmakla ve yağ depolama sinyali göndermekle görevli. direnç dediği şey ise bu hormonun fazla fazla salgılanıyor olmasına rağmen hücrelere glikoz tıkıştırmak işini yapamıyor. tıpkı bir ayyaşın zaman içinde az buçuk içki ile sarhoş olamaması ve gittikçe daha çok içmesi gerekmesi gibi, insülin direnci olan kimselerde de insülin yetmemeye başlıyor ve gitgide daha çok salgılanması gerekiyor. e en başta insülin direncine zaten yüksek insülin sebep olmuştu. bu da daha fazla artmasına yol açıyor. işte size kısır döngü. insülin düzeyleri yükseldikçe direnç de yükseliyor. yüksek insülin seviyeleri de yağ depolanmasına yol açıyor. tip 2 diyabet başlıyor. pankreası uyarıp daha çok insülin salgılamasına yol açan ilaçlar ile tip 2 diyabet yönetimine (tedavisi yok, yönetilebiliyor) başlanıyor. tıpkı bir ayyaşa elleri titremesin diye daha çok içki vermek gibi. artan insülin ve buna karşı direnç ve yine artan insülin kısır döngüsü sebebiyle, pankreas artık daha fazla insülin salgılayamaz hale gelince de doğrudan insülin alımı başlıyor. zaman içinde de bu yüksek insülin kişinin kilo alımını artırıyor. insülin kullanmaya başladıktan sonra tip 2 diyabet daha da agresifleşiyor ve gözler, böbrekler, ayak uçları derken kişinin yaşam kalitesini berbat edip sonunda da öldürüyor. insülini niye veriyorlar peki? mecburlar çünkü kandaki glikoz çok yükselirse (yani hücrelere tıkılmazsa) on yıl sonra değil hemen öldürüyor.

    insülin direnci ile mücadele etmek lazım yani aslında. insülin direnci de insülinin yüksek olmasından ve 24 saat hep yüksek kalmasından kaynaklanıyor. alkol toleransının sebebi nasıl çok ve sık alkol kullanımı ise bu da aynı şekilde: yüksek olması ve yüksek gezmesi. buradan çözüme doğru bir akış atabiliriz. insülini aşırı yükseltmeyen yiyecekler yersek insülin düzeylerimiz hızla ve aşırı yükselmez. sürekli ağzımıza bir şeyler tıkıştırdığımız 6 öğünlük diyetler yapmazsak insülinin yüksek gezmeyip düşmesine izin vermiş oluruz. yani bu kitaptaki çözüm iki odaklı: ne yiyoruz? ne zaman yiyoruz?

    temelde doğal ve yağlı besleniyoruz. yüksek yağ, orta karar protein ve az karbonhidrat alıyoruz. paketli “yiyecekler”, insülini hızlar artıran un gibi rafine karbonhidratlar, pirinç veya patates gibi nişastalar, trans yağlar ve şeker tüketmiyoruz. tereyağı, zeytinyağı, çiğ kuruyemişler ve yağlı etlerden sağlıklı yağ ihtiyacımızı karşılıyoruz. doyana kadar yiyoruz, sonraki öğüne kadar atıştırma yapmıyoruz.

    yemediğimiz saatlerde çay, kahve, su, maden suyu, limon suyu, kemik suyu gibi içecekler tüketebiliyoruz. yani olay dini oruçlardaki gibi dehidrasyon ile sonuçlanmıyor.

    ilk kademe 16:8 sistemi. kahvaltıyı (veya akşam yemeğini) atlıyoruz. bu sisteme geçince kilo vermeye başlıyoruz. ama bir süre verdikten sonra eksilme durursa, haftada bazı günler tek öğün oruçlarına başlıyoruz. bu yeniden olumlu etkileri yaşamaya yetiyor. birçok kişi için bu kadarı yeterli olacaktır ama daha da fazla kilosu olanlar, inatçı son kilolarını vermek için 14 güne kadar oruçlar yapabiliyor. kulağa çok acayip geldiğini biliyorum ama açlığın nasıl işlediğini, sistemle ilgili soruları ve yanıtlarını, yanlış bilinenleri teker teker güzelce anlatıyor ve motive ediyor. bir yıl boyunca sadece multivitamin alıp sadece su içerek kilo veren ve bu işi bitirdikten sonra da hayatına sağlıklı bir biçimde devam eden bir kişinin vaka raporunun referansına ve makalenin tam metnine ulaşınca fikriniz değişiyor.

    kitap bu konuda tam, kapsamlı bir rehber teşkil ediyor. kimlerin oruç tutmaması gerektiğinden tutun da nasıl yapılacağına kadar, aklınıza takılan her sorunun yanıtını veriyor. anlattığı ise genel kanıları yıkan; basit, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir sistem.

    aslında bu incelemeyi kitabın bir özeti gibi yazmayı düşünmüştüm ama insanların kitabı okumadan bir şeylere girişmesini uygun bulmuyorum. okuduktan sonra birbirine destek olmak için yardımlaşmak daha mantıklı.
hesabın var mı? giriş yap