• ısrarla istemek, yalvarmak durumu.
  • yakarmak işi veya biçimi.
  • atsız'ın bi şiiridir kendisi.

    i

    anlamayız hayatı felsefeyle, ilimle;
    hayat çelik ellerle atılan zar olmalı.
    rahat yatakta ölmek acap olmaz mı çile?
    kanlı sınır boyları bize mezar olmalı.

    âşık nasıl bulursa iç açan bir serin su
    sevdiği bir güzelin som yalaz dudağında,
    sönecektir bizim de gönlümüzün tamusu
    tanrıların gezdiği yüce tanrı dağında.

    tanrı dağı! tanrılar, tanrılaşanlar dağı!
    orda on üç asırdır bizi bir gözleyen var.
    savaş türküleriyle aylı kızıl bayrağı,
    kefensiz ölülerin rûhunu özleyen var.

    ulu tanrı! kür şad'ın yenilmeyen rûhunu
    yüce tanrı dağında daha biraz barındır!
    geleceğiz yakında! yarın bütün oralar
    demir bileklerdeki çelik kılıçlarındır!

    tasa mıdır bir kurşun yakarsa kalbimizi?
    ne çıkar süngülerle delinirse bağrımız?
    bu kurşunlar, süngüler öldüremezler bizi,
    belki diner onlarla ezelî kalb ağrımız.

    gözümüzde bir hasret parlayarak düşünce,
    toprak ana elbette bize açar kolunu.
    onun kadar düşünmez bizi hiçbir düşünce,
    kendi koynunda saklar can veren her oğlunu.

    yurt ve şeref uğrunda sen seril de toprağa
    varsın hiçbir dudakta anılmasın er adın!
    kan sızarak göğsünden huzuruna varınca
    ıztırâbı dinecek belki o gün kür şad'ın.

    gam mı ceylân gözlüler bizlere yâr olmasa?
    yeter ki kılıçlarla süngüler yâr olmalı.
    rahat yatakta ölmek sanki değil mi tasa?
    savaş ve er meydanı bize mezar olmalı!

    (1936)

    ii

    bir gün olur, elbette eski beğler dirilir;
    yine kılıç kuşanr tarihteki paşalar.
    yine şanlar alınıp nice canlar verilir,
    yiğit akınımızdan yine dünya şaşalar.

    "türk tarihi" denilen kahramanlık şi'rini
    yeniden yazmak için harcayacağın kandır.
    mısraları içinde en güzel ve derini
    batıda "niğebolu", doğuda "çaldıran"dır.

    yine batılıların üçüncü kosova'da
    topraklara sereriz, bir değil, bir kaçını.
    çekilince kılıçlar yeniden haçoa'da
    paramparça ederiz cermenliğin haçını.

    yine ufka açılır şanlı korsanlarımız,
    bir türk gölü yaparlar akdeniz'in içini.
    acı acı gülerek bugün susanlarımız.
    yarın rezil ederler romalı'nın piçini.

    genç fatih'in ordusu yine tekbir alınca
    söndürürz kâfirin meryem ana mumunu.
    haritadan sileriz tuna'ya at salınca
    ulah'ını, sırb'ını, bulgar'ını, tum'unu.

    gövdesini elbette döndürürüz kalbura
    bir geçerse moskofun elimize yakası.
    çanakkale önünde yine kopar bir bora
    süngümüzle bozulur ingiliz'in cakası...

    yiğit harbiyeliler! öğrenin dersiniz:
    kahraman göz kırpmadan düşmana saldırandır.
    vaziifeniz: kanije, silistre, pilevne,
    niğebolu, kosova, malazgirt, çaldıran'dır.

    yarın yavuz dirilip bize buyruk verince
    kızgın kum çöllerini yeni baştan aşarız.
    kanlarımız sebildir; akıtarak hepsini
    belirsiz mezarlarda anılmadan yaşarız...

    (1936)
  • (bkz: vocari dei)
    (bkz: deesis)
  • - seviyor musun?
    - sevmiyorum!
  • guzel bir şükrü erbaş şiiridir.

    gözlerindeki kederi öperim
    alın kırışığında kanat çırpan sevgiyi
    öyle yıkık durma ne olur
    akşama düşen gün gibi.

    o büyük sırrını öperim
    bir hazine gibi üstüne titrediğin
    içindeki güneşini duygularının
    geceye düşen o çiy tanelerini...

    sesini öperim çocuk
    yüreğinin,kirpiklerinden sızan
    o dilsiz ince türküsünü
    öyle mahzun durma ne olur.

    gülüşünün aylasıyla büyülü
    o derin göllerini gamzelerinin
    içinde ömrümün yudum yudum yunduğu
    o en temiz yerlerini öperim.

    seni bana getirdikçe güzel
    götürdükçe nasıl da acımasız ve soğuk
    adımlarını öperim çocuk
    öyle uzak durma ne olur.
  • bir okyanus limanıysam sende
    gel-git
    -me.
  • münacat. arz ile arş, cisimle ruh arasında oldukları gibi iki kaynak arasında olanların; suyla, yoksa toprakla arınıp kırlangıçların konduğu alınlarını toprağa rabtedip, bütün bağlardan sıyrılıp, aşk ve vecd ile içlerinden yol bulup gelen sessiz hıçkırıkları, sessiz sesleri.

    ellerini, ayaklarını, yüzünü yıkadıkça aklı temizlenen, aklı aslî saflığına dönenlerin;
    onu sınırlamaya, tanımlamaya, tarif etmeye, tasavvur etmeye gayret etmeyenlerin;
    her yerde ve her zaman olana, ne yer ne zaman olanı, yersiz zamansız olana dönenlerin;
    o'nun kapısına diz çökenlerin;
    gidin âlemlerimden dese gidecek başka bir yeri olmayanların;
    gönül denizindeki yangınlarının onun kıyısı hükmündeki dile aksedişi: yakarış.
  • bu nasıl kaderdi allahım...
    bu nasıl kederdi.

    oğlum...
    git o vefasızdan hesap sor
hesabın var mı? giriş yap